Gönderen Konu: İnsan Ruhunun Hoşlandığı Herşey İslam Dininde Vardır  (Okunma sayısı 2249 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı İbiter

  • *
  • İleti: 842
  • Rep 830
  • Arkham City
  • Takımınız: GencFB
  • İlişki Durumunuz: Yok
İnsan Ruhunun Hoşlandığı Herşey İslam Dininde Vardır
« : Aralık 07, 2011, 09:41:03 ÖÖ »
Bazı insanlar kendilerine “din ahlakına göre yaşayan bir toplumun baskı altında olacağı” yanılgısı telkin edildiği için bu üstün ahlakın bir topluma getireceği güzellikleri gereği gibi fark edememektedirler. Oysa bu yanlış düşüncenin aksine Yüce Rabbimiz’in Kuran’da bildirdiği ahlak baskıdan ve zorlamadan uzak; sevgiye saygıya hoşgörüye adalete dayalı üstün bir ahlaktır.

Hikmetin ve nurun tek sahibi olan Allah insanın ruhunda güzelliğe ve iyi olana karşı bir duyarlılık hissi yaratmıştır. Ancak bu duyarlılığın açığa çıkması ve gelişmesi insanın imanı ve imanı vesilesiyle kazandığı aklı ile doğrudan ilişkilidir. İnsanı “en güzel surette” var eden Allah onu her türlü iyilikten güzellikten estetikten ve sanattan zevk alacak fıtratta yaratmıştır. Kuşkusuz samimi iman sahibi bir mümin için dünyada kendisine sunulan en büyük güzelliklerden ve nimetlerden biri Kuran’da bildirilen din ahlakı ve kendi fıtratına en uygun olan bu ahlakı yaşamasıdır. Çünkü insan ruhunun hoşlandığı her türlü güzellik her türlü üstün ahlak özelliği İslam dininde vardır. Sayın Adnan Oktar insan ruhunun hoşlandığı herşeyin İslam dininde bulunduğunu bir sohbetinde şöyle açıklamıştır:

İslam Dininin Müminlere ve Topluma Kazandırdığı Üstün Vasıflar

İslam Dini Barış ve Güvenliğin Kaynağıdır

Kuran Allah’ın insanlara yol gösterici olarak indirdiği bir kitaptır. Allah Kuran’da insanlara güzel ahlakı emretmektedir. Bu ahlakın temelinde ise sevgi şefkat hoşgörü adalet ve merhamet gibi kavramlar yer alır. “İslam” kelimesi Arapçada “barış” kelimesiyle aynı anlama gelir. İslam dini Allah’ın sonsuz merhamet ve şefkatinin yeryüzünde tecelli ettiği huzur ve barış dolu bir hayatı insanlara sunmak için indirilmiş bir dindir. Kuran ayetlerinde insanlar yeryüzünde merhametin şefkatin hoşgörünün ve barışın yaşanabileceği tek hayat şekli olan İslam ahlakına çağrılmaktadır. Bakara Suresi’nin 208. ayetinde şöyle buyrulmaktadır:

“Ey iman edenler hepiniz topluca “barış ve güvenliğe (Silm’e İslam’a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o size apaçık bir düşmandır.” (Bakara Suresi 208)

Ayette Rabbimiz insanların “güvenliği”nin ve aralarındaki “barış”ın Kuran ahlakının yaşanmasıyla sağlanabileceğini bildirmektedir. Kuran ahlakına göre iman sahibi bir kimse Müslüman olsun veya olmasın tüm diğer insanlara karşı iyi ve adaletli davranmakla zayıfları ve masumları korumakla ve “yeryüzünde bozgunculuğu önlemekle” yükümlüdür. Bozgunculuk yeryüzünde insanların güvenlik barış ve huzurunu ortadan kaldıran her türlü durumdur. Hür bir iradeye düşünce ve inanç özgürlüğüne sahip kişilere herhangi bir nedenden ötürü baskı yapmak da İslam ahlakına uygun olmayan ve toplum içinde bozgun çıkaracak bir davranıştır. Dolayısıyla “...Allah bozgunculuğu sevmez” (Bakara Suresi 205) hükmünün bir gereği olarak Müslümanlar bu hatalı davranıştan titizlikle sakınırlar. Aksine Müslümanlar toplumun huzurunu bozan kişileri ve faaliyetleri fikri bir mücadeleyle önlemekle iyiliği emredip kötülükten sakındırmakla “yeryüzündeki bozgunculuğu” ortadan kaldırmak ve tüm insanlara huzur ve barış dolu bir ortam sağlamakla sorumludurlar. Allah’tan korkan bir insanın devletine milletine insanlığa en küçük zarar dokunduracak bir harekete dahi vesile olmasının veya göz yummasının söz konusu olmadığı çok açıktır.

İslam Dini Birlik ve Beraberliğin Kaynağıdır

Her türlü eksiklikten münezzeh olan Allah ayetlerinde müminlerin birlik ve dayanışma içinde hareket etmelerini emretmiştir. Kuran ayetlerini incelediğimizde Müslümanların yeryüzündeki konumlarının ve Allah Katındaki değerlerinin diğer insanlardan çok farklı olduğunu görürüz. Müslümanlar vicdanlı ahlaklı ve şerefli bir hayat yaşadıkları için Allah’ın sevdiği değerli gördüğü kimselerdir. Bu sebeple tek bir Müslümanın bile iman edenler açısından önemi çok fazladır. Nitekim Kuran’da Müslümanların birbirleri için değerleri ‘koruyucu himaye edici yardımcı’ anlamına gelen “veli” kelimesi kullanılarak bildirilmiştir.

Yüce Allah Kuran’da iman eden kullarına birbirlerinin değerini iyi bilmelerini bir zorluk karşısında birbirlerine tam destek vermelerini ve birlik olmalarını bildirmiştir. Allah’ın bu emri gereği Müslümanlar birbirlerini her olay ve koşul karşısında koruyup kollarlar. Maddi veya manevi bütün imkanlarıyla Müslümanların güçlenmesi ilerlemesi ve korunması için çaba gösterirler. Allah Müslümanların birbirlerine nasıl bağlanmaları gerektiğini bir ayette şu benzetmeyle haber vermektedir:

“Şüphesiz Allah Kendi yolunda sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak mücadele edenleri sever.” (Saff Suresi 4)

İslam Dini Gerçek Sevgi ve Saygının Kaynağıdır

Sevgi; Allah’ın insanlar için yarattığı nefsin hem dünyada hem ahirette en çok hoşuna gidecek nimetlerden biridir. Sevgiyi arayan ve bunu en güzel şekliyle yaşamak isteyen her insanın saygının önemini de kavraması gerekir. Saygı olmadan dostluk arkadaşlık sırdaşlık sadakat güven gibi özelliklerin tam olarak yaşanması mümkün olmaz. Böyle bir sevgi ve saygıyı insanlara kazandırabilecek olan özellik ise yalnızca ‘iman’dır. Derin Allah sevgisi Allah korkusu Kuran ahlakını yaşamadaki kararlılık insanların birbirlerine “gerçek bir sevgi ve saygı” duymalarını sağlar. İman olmadan insanların birbirlerine gösterecekleri saygı ve sevgi yalnızca fiziksel özelliklerine maddi imkanlarına ve dünyevi konumlarına bağlı olur. Bunlardan herhangi birindeki eksiklik ise sevgi ve saygı sanılan duyguların da anında ortadan yok olmasına yol açar. İmandan kaynaklanan sevgi ve saygıda ise Allah’ın izniyle insanların hayatlarının sonuna kadar sürecek bir nimetin kapısı açılmış olur.

Rabbimiz Kuran’da sevgi nimetini iman edenler için yarattığını şöyle bildirmektedir:

“İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise Rahman (olan Allah) onlar için bir sevgi kılacaktır.” (Meryem Suresi 96)

İslam Dini İnanç Özgürlüğünün Kaynağıdır

İnsanların bir dine inanmaya veya o dinin ibadetlerini uygulamaya zorlanması İslam’ın özüne aykırıdır. Çünkü İslam’da samimi iman “özgür irade” ve “vicdani bir kabul” ile mümkündür. Elbette Müslümanlar birbirlerini Kuran’da bildirilen ahlaki vasıfların uygulanması için teşvik edebilirler. Kuran ahlakının en güzel sözle anlatılması veya hatırlatılması tüm iman edenlerin üzerine yükletilen bir sorumluluktur. Ancak iman edenler “... Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır...” (Nahl Suresi 125) ayeti doğrultusunda din ahlakının güzelliklerini anlatır fakat “Onların hidayete ermesi senin üzerinde (bir yükümlülük) değildir. Ancak Allah dilediğini hidayete erdirir...” (Bakara Suresi 272) ayetinin de bilincinde davranırlar. Asla zorlamada bulunmaz insanlar üzerinde maddi ya da manevi baskı uygulamazlar. Ya da karşılığında dünyevi çıkarlar teklif ederek kişiyi din ahlakını yaşamaya yönlendirmezler. Çünkü Yüce Allah’ın bildirdiği ibadetleri uygulayıp uygulamama iman edip etmeme kararı kişinin kendisine aittir. Nitekim Allah Kuran’da iman edenlere şöyle buyurmuştur:

“Biz onların neler söylediklerini daha iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin; şu halde Benim kesin tehdidimden korkanlara Kur’an ile öğüt ver.” (Kaf Suresi 45)

İnsanların ibadet yapmaya zorlandıkları bir toplum modeli “dinde zorlama yoktur” (Bakara Suresi 256) ayetine uygun değildir. İnanç ve ibadet sadece Allah’a yönelik ve kişinin kendi seçimiyle olduğunda değerlidir. Eğer bir sistem insanları inanca ve ibadete zorlayacak olursa bu durumda insanlar o sistemden korktukları için görünüşte dindar olabilirler. Din ahlakı açısından makbul olan ise vicdanların tamamen serbest bırakıldığı bir ortamda Allah rızası için din ahlakının yaşanmasıdır.

“Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır...” (Bakara Suresi 256)

İslam Dini Adaletin Kaynağıdır

Kuran’da adaletin gerçek anlamı haber verilmiş iman edenlere olaylar karşısındaki tutumları ve adaletin nasıl uygulanacağı bildirilmiştir. Bu iman edenler için çok büyük bir kolaylık ve Allah’tan bir rahmettir. Sonsuz adalet sahibi olan Yüce Allah’ın Kuran’da bizlere bildirdiği gerçek adalet insanlar arasında hiçbir ayırım yapmadan hükmetmeyi insanların hakkını korumayı zulme asla rıza göstermemeyi ihtiyaç içinde olanlara yardım eli uzatmayı emretmektedir. (Nisa Suresi 135) Bu adalet bir karar vermek gerektiğinde her iki tarafın da hakkını korumayı olayları çok yönlü değerlendirmeyi ön yargısız düşünmeyi tarafsızlığı hakkaniyeti dürüstlüğü hoşgörüyü merhameti ve şefkati gerektirir.

Allah’tan korkup sakınan ve ahiret gününde hesaba çekileceğini bilen bir kişi Kuran’da bildirilen bu adalet anlayışıyla hükmeder. Çünkü iman edenler Allah’ın hoşnutluğunu ve cennetini kazanmak ve huzurlu güvenli ve barış içinde bir hayat yaşayabilmek için insanlar arasında eksiksiz bir şekilde adaleti uygulamakla sorumlu olduklarının bilincindedirler. Unutulmamalıdır ki “... Şüphesiz Allah adil olanları sever.” (Hucurat Suresi 9)

İslam Dini Gerçek Demokrasinin Kaynağıdır

Bazı insanlar demokrasinin insanlık tarihine Eski Yunan‘la birlikte girdiğini zannederler. Oysa insanlara demokrasiyi öğreten Allah’tır. Hz. Adem (a.s.)‘dan bu yana tüm peygamberler özgürlüğün hür düşüncenin fikirlere saygının gerçek temsilcisidirler. Demokrasi denildiğinde insanların aklına gelen özgürlük adalet kimseye baskı yapılmaması her insanın birinci sınıf vatandaş olması insanlara saygı duyulması güven duyulması insanların fikrinden dolayı yargılanmaması gibi tüm kavramların özü din ahlakında mevcuttur. İnsanlar bunları tarih boyunca Allah’ın gönderdiği hak dinler vesilesiyle öğrenmişler ve en güzel örneklerine de hak dinlerin yaşandığı dönemlerde şahit olmuşlardır. İnsanlara düşüncelerinden dolayı zulmedildiği farklı ideolojilere sahip olanların ezildiği farklı din mensuplarının aşağılandığı sanatın bilimin mimarinin öldüğü insanların yaşama sevinçlerini yitirip adeta birer robota dönüştürüldükleri kitap yakmaların cinayetlerin katliamların soykırımların yaşandığı dönemlere baktığımızda ise ya dinsiz ateist ideolojilerin ya da din ahlakını özünden kopararak radikal bir zihniyetle yorumlayanların etkisini görürüz.

Açık bir gerçektir ki yalnızca Allah’ın hak dini Allah’ın emrettiği şekliyle yaşandığında insanların özlemi içinde oldukları gerçek demokrasi yaşanabilir.

İslam Dini Gerçek İyiliğin Kaynağıdır

İslam ahlakına göre “gerçek iyiliğin” ne olduğunu Rabbimiz Kuran’da bildirerek tüm müminlere sahip olmaları gereken üstün ahlakı haber vermiştir. Bu çok büyük bir rahmettir. Çünkü gerçek iyilik toplumda bazı insanlar tarafından algılanan şeklinden tamamen farklıdır.

Müslümanın rehberi olan Kuran ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in ha-disleri kişiye iyilik konusunda da yol gösterir. Allah’tan korkan bir kişi karşısına çıkan her olayda Allah‘ın rızasına ve Kuran ahlakına uygun tavır gösterecektir. Daima dürüst olacak insanların hakkını yemeyecek ahirette hesap vereceğini bilerek hareket edecek ve bu nedenle daima karşısındakinin iyiliğini düşünecektir.

Çevresinde olup biten tüm olayların Allah’ın hakimiyetinde geliştiğini bilmesi her şeye hayır ve hikmet gözüyle bakması gizli ve açık yaptığı her tavrın ahirette karşısına çıkacağını düşünmesi kişiyi sürekli olarak doğru düşünmeye ve güzel davranışlarda bulunmaya sevk eder. Dolayısıyla iyiliğin gerçek anlamıyla yaşanabilmesi için insanın; “Allah’tan korkması ahirete inanması ve kendisine Allah’ın rızasını kazanmayı amaç edinmiş olması” gerekir. Bu özellikler olmadan yapılan davranışlar Kuran ahlakına göre gerçek iyilik değildir. Kuran’da gerçek iyiliğin Allah’tan korkan ve Allah’ın sınırlarını koruyan kimselerin davranışları olduğu bildirilmiştir:

“... ama iyilik sakınan(ın tutumudur)...” (Bakara Suresi 189)

İslam Dini Gerçek Bilginin ve Bilimin Kaynağıdır

20. ve 21. yüzyıl teknolojisiyle eriştiğimiz pek çok bilimsel gerçek bundan 1400 yıl önce Kuran’da haber verilmiştir. Bilim Kuran’da bildirilen gerçeklere göre yönlendirildiği takdirde çok hızlı ilerler ve insanlığa çok daha büyük hizmetler verebilir. Allah Kuran’da insanlara gökleri yeri dağları yıldızları bitkileri tohumları hayvanları gece ile gündüzün meydana gelişini insanın kendi doğumunu yağmuru ve yaratılmış daha birçok varlığı düşünmelerini ve bu varlıkları incelemelerini bildirmiştir. Bunları inceleyen insan canlı ve cansız tüm varlıklarda Allah’ın üstün yaratış sanatını görecek böylece kendisini ve tüm evreni yoktan yaratan Rabbimiz’i gereği gibi tanıyabilecektir. Evreni ve içindeki tüm varlıkları incelemenin ve Allah’ın yaratış sanatını görerek insanlığa açıklamanın yolu ise “bilim”dir.

İman edenler bilgiyi Allah’ın rızasını kazanmak için güzel bir yol olarak görürler. Bilgi sahibi oldukça ve araştırdıkça Yüce Allah’ın varlığının delillerini ve yaratılıştaki detayları görerek bunun imanlarının artmasına vesile olabileceğini Allah’a yakınlaşmak amacıyla ilim öğrenmek için gösterdikleri çabanın da Allah’ın izniyle salih bir amel olacağını bilirler. Örneğin uzayı inceleyen iman sahibi bir bilim adamı aynı araştırmaları yapan fakat iman etmemiş bir kişiden çok farklı düşünceler taşır. Uzayda gördüğü her detayın Allah’ın sonsuz ilminin delillerinden biri olduğuna şahitlik eder aczini daha iyi anlar. Bu vesileyle imanı güçlenir ve kendisine verilen nimetlere şükreder. Allah Kuran’da bilgi sahibi olmanın önemini şu şekilde bildirmiştir:

“…De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünürler.” (Zümer Suresi 9)

İnsanların Gerçek İslam Ahlakını Tanımaları İslam Ahlakının Yeryüzüne Yayılmasına Vesile Olacaktır

Yazı boyunca İslam ahlakıyla ilgili verdiğimiz örnekler kuşkusuz Rabbimiz’in İslam ahlakını vesile kıldığı güzelliklerin ve üstünlüklerin yalnızca bir kısmıdır. Bu üstün erdemlerin yaşanmasıyla Allah’ın izniyle pek yakında demokrasi kardeşlik sevgi dostluk barış tarihte eşi görülmemiş bir şekilde tüm dünyaya hakim olacak insanlar imanın neşesini sevincini bereketini doya doya yaşayacaklardır. Ayetlerin işaretlerinden Peygamberimiz (s.a.v.)’in hadislerinden ve büyük İslam alimlerinin sözlerinden açıkça görüldüğü üzere içinde yaşadığımız dönem ahir zamandır. Ahir zamanın çileli sıkıntılı zor günleri Hz. İsa (a.s.)‘ın ve Hz. Mehdi (a.s.)‘ın vesilesiyle bu yüzyılda son bulacak dünya yepyeni aydınlık bir döneme girecektir. Allah’ın varlığını ve birliğini en güzel ve hikmetli şekilde anlatmak ve insanlara Kuran’daki ve Asr-ı Saadet dönemindeki İslam’ı tanıtmak ise yakın gelecekte kavuşacağımız aydınlık günler için çok önemli bir zemin hazırlamaktadır. Temennimiz Allah’ın bu yazıyı da söz konusu güzelliklere vesile kılması ve “insanların Allah’ın dinine akın akın girdiklerini” gördüğümüz günlerin bir an önce gelmesidir. Nurun yegane sahibi olan Allah’ın bu müjdesi Kuran’da şöyle haber verilmektedir:

“Allah’ın yardımı ve fetih geldiği zaman ve insanların Allah’ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O’ndan mağfiret dile. Çünkü O tevbeleri çok kabul edendir.” (Nasr Suresi 1-3)
(makale harun yahya)

Bu makale İlmi Araştırma Dergisi 88. sayı (Ekim 2011) 34. sayfada yayınlanmıştır.
 

Çevrimdışı Özge

  • Radyo Ailemiz
  • *
  • İleti: 1737
  • Rep 347
  • Cinsiyet: Bayan
  • Takımınız: Fenerbahçe
Ynt: İnsan Ruhunun Hoşlandığı Herşey İslam Dininde Vardır
« Yanıtla #1 : Aralık 11, 2011, 05:44:24 ÖÖ »
Yüregıne  saglık

Çevrimdışı Özgür Kız

  • Özel Üye
  • *
  • İleti: 21539
  • Rep 3950
Ynt: İnsan Ruhunun Hoşlandığı Herşey İslam Dininde Vardır
« Yanıtla #2 : Mayıs 01, 2018, 10:13:41 ÖÖ »
 eys
 

 

Related Topics

  Konu / Başlatan Yanıt Son İleti
1 Yanıt
1996 Gösterim
Son İleti Mart 25, 2016, 04:59:05 ÖS
Gönderen: Özgür Kız
1 Yanıt
784 Gösterim
Son İleti Eylül 29, 2018, 11:02:15 ÖÖ
Gönderen: Özgür Kız
0 Yanıt
567 Gösterim
Son İleti Ekim 22, 2018, 12:43:41 ÖS
Gönderen: Kuskün Çiçek