Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» İslami Dini ve Türk Tarihi »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Türk ve İslam Tarihi ve İz Bırakanlar ::.. => Konuyu başlatan: Fatih - Şubat 25, 2014, 03:37:02 ÖS

Başlık: Yükselme Döneminde Harp Taktiği
Gönderen: Fatih - Şubat 25, 2014, 03:37:02 ÖS
Osmanlı orduları yükseliş devrinde kendilerinden çok daha kalabalık ordularla karşılaşmış ve büyük zaferler elde etmişlerdir. Osmanlı İmparatorluğunun yükselmesinde, zaferlerin elde edilmesinde tatbik edilen savaş taktiğinin payı çok büyüktür.

Osmanlılarda bir savaşın önce siyasi hazırlığı yapılırdı. Savaşılacak devlet ve çok defa devletlerin jeopolitik vaziyeti göz önüne alınır, müttefikleriyle olan bağları koparılmaya çalışılırdı. Bu, çok incelik ve dikkat isteyen bir işti. Çünkü Osmanlı Devleti bazan, Fatih Sultan Mehmet zamanında olduğu gibi 20 küsur devletle birden savaşır halde bulunurdu.

Savaşılacak kuvvetlerin hesabı iyice yapıldıktan sonra orduyu savaşa hazırlama çalışmaları başlardı. Osmanlı ordusu daima savaşa hazır, meslekleri askerlik olan bir kuruluştu. Ancak orduyu toplamak ve savaş alanlarına götürmek önemli bir meseleydi. Ne kadar kuvvetin ne zaman ve nerede yığınak yapacağı ve hangi yolların geçileceği kararlaştırılırdı. Bu yolların hangi konaklarında ne miktar yiyecek, yem ve cephane bulundurmak icap edeceği hesaplanır, bu yerlerin sancak ve alay beylerine kadı ve naiblerine emirler gönderilir, yol üzerindeki depoların mevcudu öğrenilirdi. Geçilecek yolların, köprülerin vaziyeti, ne kadar zamanda ne kadar kuvveti geçirebileceği incelenirdi. Çok defa ordu yürüyüşe geçmeden önce yollar, son bir defa bakım ve kontrolden geçirilirdi.

Seferin nereye yapılacağı önce beylerbeyi ve sancak beylerine bildirilirdi. Fakat çok defa son ana kadar gizli tutulurdu. Meselâ: Akkoyunlulara karşı Otlukbeli savaşının hazırlıklarının hangi devlete karşı yapıldığı, padişahtan başka herkesçe meçhul idi. Fatih, Trabzon Rum devletine karşı seferinde de böyle yapmış ve düşmanı gafil avlamıştı. Nitekim son çıktığı seferin nereye olduğuna, günümüze kadar tarihçiler karar verememişlerdir. Çünkü seferin daha başında Fatih vefat etmiştir.

Yavuz da Mısır seferine çıkarken, İran üzerine gidildiği propagandasını yapmıştır. Sultan İbrahim zamanında Girit seferine giden Osmanlı donanması, Malta'ya gidiyor zannediliyordu. Girit sularına iyice yaklaşınca, Kaptan—ı Derya Yusuf Paşa, padişahın mühürlü hatt—ı hümayununu açmış, amiraller seferin Girit üzerine olduğunu öğrenmişlerdi.

Bu gizlilik, yabancı haber alma teşkilatlarına karşıydı. Osmanlıların da Avrupa ve diğer ülkelerde son derece gizli ve mükemmel bir haber alma teşkilatı vardı. Avrupa ve Asya devletlerinin son durumları, bütün teferruatıyla Divan—ı Hümayuna bildirilirdi.

Ordu birliklerini toplamaya memur komutanların mesuliyeti büyüktü. Bir tek gün kaybına bile tahammül yoktu. Yıldırım Beyazıd, Niğbolu için 43 günde yığınak yaptırmıştır ki bu, o devir devletlerinde görülmemiş, aklın almayacağı bir şeydi. Yığınak alanları, her ihtimal göz önünde bulundurularak seçilirdi. Yığınak alanı çok emniyetli olsa bile, gene de bütün İhtiyat ve koruma tedbirleri ihmâl edilmezdi. Yığınak yapan birlikler, derece derece birbirine bağlıydı. Yığınak bitmeden, savaş başlamazdı. Osmanlı ordusu normal olarak günde 20—25 km. yürürdü. Aynı asırlarda Avrupa birliklerinin günlük ortalama yürüyüşü ise 10 km. idi. Bu hususiyet, bütün manevra ve teşebbüs kâbiliyetinin Osmanlıların elinde olması demekti.

Avrupalıların 16. y.y. strateji kaideleri "toplamak, yavaş ve az yürümek, müsait yerde durup beklemekti." Osmanlıların strateji kaideleri ise, bugünkü kaidelere daha uygun olup: "çabuk toplanmak mümkün olabilen hızla yürümek, düşmanı hemen yakalayıp yok etmek" ten İbaretti. Düşman henüz birleşmemişse parça parça yok edilmesine çalışılırdı.
Osmanlı ordusu savaş alanında dört bölüme ayrılırdı. Merkez, sağ, sol kanatlar ile İhtiyatlardı. İhtiyatlara çok ehemmiyet verilirdi. Düşman, İhtiyatlarımızı yok sanarak, Osmanlı saflarına iyice dalınca; önce çok üstün olan Osmanlı toplarıyla yıpratılırdı. Sonra merkezde bulunan padişahın veya "Serdar-ı Ekrem" denilen başkomutanın emriyle ihtiyat kuvvetleri işe karışırdı.

İhtiyat kuvvetleri son anda işe karışınca, başkomutan İki kanadı kıskaç gibi kapatarak düşmanı yok ederdi. Başkomutan ordusunun bütün birliklerine hakimdi. Emirleri dakikası dakikasına yerine getirilirdi, birliklerini satranç taşı gibi rahatça sevkedebiliyor, bütün komutanlarını tanıyordu. Osmanlı ordusunun en büyük üstünlüklerinden biri de bu hususiyetti. Çünkü Avrupa orduları, birleşik kuvvetler, dilleri, milliyetleri, hükümdarları, komutanları ayrı birlikler halinde Osmanlı ordusunun karşısına çıkıyordu. Her komutan ancak kendi birliğine söz geçirebiliyor, başkomutan ünvanını taşıyan Avrupa hükümdarının iktidarı doğrudan doğruya kendine bağlı kuvvetlerden öteye gidemiyordu.

Osmanlı ordusunda askerlik bir meslekti. Savaş çıkınca asker toplanmaz, bu İşi meslek seçmiş, devletçe belirli yerlere yerleştirilmiş maaşlı veya tımarlı muharipler toplanırdı. Sulh zamanında talim ve terbiye çok sıkı tutulurdu. Osmanlı silahları, daima en modern silahlardı. En küçük yıpranmada değiştirilir, yenileri verilirdi. Bu işle "cebeci" sınıfı uğraşırdı.

Osmanlı Devletinin bitmek tükenmek bilmeyen mâlî ve İktisadî kaynakları, en büyük ve en mükemmel ordu ve donanmaları en İyi şekilde savaş alanına götürebilecek güç ve kuvvetteydi.
Osmanlıların yükselme çağlarında yaptıkları savaşlar, 18. ve 19. asırlarda Friedrich, Napolyon vb. Avrupalı komutanların yaptıkları savaşlardan; gerek alınan neticeler, gerekse savaşa katılan kuvvetlerin savaşa sevki bakımından çok daha büyük ve ehemmiyetlidir.
Osmanlılar bu savaşlarla asırlarca sürecek olan bir Cihan Devletinin temellerini atıyorlardı.
Başlık: Ynt: Yükselme Döneminde Harp Taktiği
Gönderen: вαşκαп - Ekim 15, 2017, 03:39:53 ÖS
Emeğine Yüreğine Sağlık
Başlık: Ynt: Yükselme Döneminde Harp Taktiği
Gönderen: Özgür Kız - Eylül 29, 2018, 01:52:41 ÖS


 Emeğine Yüreğine Sağlık