Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» İslami Dini ve Türk Tarihi »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Türk ve İslam Tarihi ve İz Bırakanlar ::.. => Konuyu başlatan: Fatih - Şubat 25, 2014, 03:41:40 ÖS

Başlık: Ölü Denizden Canlı Mesajlar
Gönderen: Fatih - Şubat 25, 2014, 03:41:40 ÖS
1947 yazı idi. Judea çölünde bir bedevî genç kaybolan keçisini arıyordu. Bu esnada bir mağaraya rastladı. Mağarada, içlerinde deri tomarları bulunan çömlekler vardı. Küf kokan fakat dikkatlice sarılıp paketlendiği belli bu derinin üzeri yazı işaretleri ile dolu idi. Mağara, eski bir manastır harâbesinden ve ölü denizden pek uzakta olmayan Qumran vâdisinde bulunuyordu.

Rastadığı bu hazinenin değerini pek bilemiyen bu genç, onları satmaya karar verdi. Ancak, kimse bunlara alâka duymadı. Ne ilk önce gittiği Bethlehem'deki eskici, ne bir Suriyeli tüccar, ne de tomarlardan haberi olan başka birçok tacir... Nihayet Kudüs'deki St. Markus Manastırı'nın Suriye'li başpiskoposu Mar Athanasius Jeshue Samuel bu deri tomarlarının en iyilerinden dört tanesini almaya karar verdi. 1947-1949'daki Mısır-İsrail harbi bunları unutturdu. Bunları incelemek için piskoposa rica eden bir çok ilim adamı da ayrıca, İbranice yazılmış metnin deşifre edilmesi neticesinde, bunun bir hususiyet arz tmediği mevzuunda birleştiler. Bu yazı tomarlarının bir kıymeti olmadığı neticesine varıldı ve bu araştırma da böylece bırakıldı.

Bu defa bedeviler tarafından ölü deniz kıyılarında bulunan yeni tomarlar ortaya çıkarıldı. İki toprak küp içinde altı tane tomar bulundu. Bunları Kudüs Üniversitesi arkeologlarından biri aldı. Bu şahıs ilk bulunan tomarları da biliyordu. Yalnız onları inceleyememişti. St.Markus Manastırı, hudud çizgisinin öbür tarafında, şehrin araçlara ait olan kısmında bulunuyordu. Nihayet onları 1948 ocak ayında eline aldığında, metinlerden birinde, Ahd-i Atik'den Yesayâ peygamberin kitabını teşhis etti. Bir diğerini de deşifre edince, bir yahudî mezhebinin ruhanî hayatının el kitabı olduğunu tesbit etti. Harp henüz sona ermemişti. Bu arada dünyadaki bütün ilim adamları ölü denizde bulunan bu yazı tomarının, son zamanlarda yapılan en büyük el yazması keşfi olduğunda müttefiktirler. Şifreleri çözülen ilk metinlerde bunların bir yahudî mezhebine ait "Dankhymnen" kolleksiyonu ve "Işık oğullarının karanlık oğulları ile savaşı" adlı bir çalışma ve nihayet Yeseya peygamberin kitabından bazı kısımlar oldukları anlaşıldı.

Bilinmeyen mağara, birden dünyaca meşhur oldu. Hatta Birleşmiş Milletlerde dahi bunun tekrar bulunması hakkında karar alındı. Fakat sonunda Jericho'nun 12 km güneyinde ve ölü denizden 2 km uzaktaki mağara bulunduğunda, boş olduğu görüldü. Yapılan ilave kazılarda da sadece yazı tomarlarını sarmada kullanılan değersiz deri şeritler, Romalılar devrinden kalma kırıklar, sadece bir kaç harf ihtiva eden birçok yazı parçası ve nihayet 50 tane küp artığı bulundu. Küplerden anlaşıldığına göre mağara bir zamanlar 200 – 250 tomardan meydana gelen mükemmel bir kütüphaneyi andırmaktaydı.

Titiz araştırmalar neticesinde arka arkaya on tane daha mağara keşfedildi. Bunların hepsi de ölü denizin kuzeydoğusunda çoktan beri bilinen Khirbet Qumrandaki manastır harabesinin yakınında idi. Bu bölge, Romalı âlim Plinius (M.S.24 – 69) a göre M.Ö. Birinci yüzyılda bir Yahudi mezhebi olan "Esseher'lerin büyük bir yerleşim mıntıkası idi.

1953 ile 1955 yılları arasında harabelerde yapılan kazılar Plinius'un dediklerini doğruladı. Mağarada bulunanlar ile tamamen ayni olan bir küp bulunduktan sonra Arkeologlar, Romalı Prokuratorlar devrinden kalma paralar buldular. Buradan anlaşıldığına göre manastır M.S. 68 yılında putperest romalılar tarafından işgal edilmişti. M.S.66-67 deki Yahudi ayaklanmasını bastırmak için gelen X. Roma lejyonundan kaçarken Essener'ler kendileriyle birlikte kütüphanelerini de çevredeki mağaralarda emniyet altına almışlardı.

Daha başka ve değişik sırlar harabelerinin değerini iyice artırdı. Yüzlerce toprak tencere ve çanakla birlikte bir toplantı yeri, bir tahıl değirmeni, bir çanak çömlek imalathanesi ve stok yerleri... Günlük mutat abdest için Essener'ler 4 büyük, 7 küçük sarnıç yapmışlardı. Toplu halde yemek âyini yapılan, mukaddes öğünler için kullanılan akşam yemek salonu "Refektorium" kap-kacak ile dolu halde bulunuyordu. "Skriptorium" da ise, büyük bir masanın ve mürekkep kaplarının kalıntıları bulundu. Hatta kaplardan birinde kurumuş mürekkep bile vardı. Burada suhuflar teksir ediliyordu.

Israrlı araştırmalara rağmen bulunamıyan bunların evleriydi... Essenerler, eski İbraniler gibi, mağaralar, kulübeler veya çadırlarda yaşıyorlardı. Sadece toplu ibadet muhitlerinde dua için ve yemek zamanlarında manastırda toplanıyorlardı. Mezheplerinin talimatına uygun şekilde mütavazi bir hayat sürüyorlardı. Essenerlerin kabirleri de böyleydi. Diğer milletlerde olduğu gibi, ziynet eşyaları, hitabeler ve kurbanlar mevcut değildi.

Diğer on mağarada yapılan araştırmalar, önce pek az bilgi verdi. İkincide 30 cm genişlikte, çok fazla oksitlenmiş ve zarar görmüş bir deri sayfa bulundu. 1. mağaradan elde edilenler çok zahmetlerle okunabildi. Bunlar, yaratılış bahsinin ilk 17 bölümünü ihtiva ediyordu. Burada Hz. İbrahim'in ilk zevcesi Sarah'ın cazibesi, 80 yaşında olmasına rağmen, Abimelech tarafından istenişi teferruatlı bir şekilde anlatılıyordu.

4. mağarada en zengin define ele geçti. İbrânî, Aramî ve yunan dillerinde yazılmış, Ahd-i Atik'in bütün kitaplarından (Esther kitabı hâriç) metinler... Bunlar arasında Peygamberlerin müfessirlerine ait, Habakuk'unkine benzer parçalar, Apokalypse'den bilinmeyen yerler, evvelce belirtilen "Ruhanî hayatın el kitabı"ndan birçok el yazması metin parçaları ve "Şam dokümanları" vardı. Toplam 332 değişik kitaptan parçalar bulunmaktaydı.

Fransız, Alman, İngiliz ve Polonyalı ilim adamlarından teşekkül eden bir heyet metinlerin neşredilmesi için çalışmalar yapmaktadır. Bu çalışmalar henüz tamamlanmış değildir. Bittiği zaman 8 ila 10 cilt tutacağı sanılmaktadır. Asırlar boyunca kararıp okunamaz hale gelen yazıların okunabilmesi için kızılötesi ışınlar, elektronik beyin ve kompüterlerden faydalanılmaktadır. İlim adamlarının görüşüne göre; ölü denizde bulunan bu metinlerden sonra, hıristiyanlığın menşeini Ferisliler (bir musevi mezhebi) ve Falmutıler de değil Essener'lerde aramak gerekecektir.

Essener'lerin ahlâkî kaide, âdet ve hareketleri hakkında elde edilen bilgiler neticesinde dünya ilk defa bir "doğrular mualimi"ni öğrendi. Acaba bu "Allah tarafından seçilmiş insanlığın halâskârı" kimdir? O da Hz. İsa gibi tevazu, mahviyet ve terk-i ‘enaniyet’ten bahsediyordu. Ve yine Hz. İsa gibi hahamlara ve hâkim Yahudi Kast'ına (sınıfına) karşı bir tavır içinde görünüyordu. Bundan dolayı, ilim adamları Essenemus üzerine eğildiler. Çünkü metinlerden anlaşıldığına göre Hz. İsa'nın vaazları ile O'nunkiler arasında büyük paralellikler mevcuttu.

Daha sonra bulunan bir yazılı metinde O, Habakuk Peygamber, "Doğruluk Muallimi" olarak anlatılmaktadır. Onun gâipten verdiği haberler, gerçekten Peygamberlik mucizesi olduğu fikrine kuvvet kazandırmaktadır.

"Allah tarafından seçilmiş"in kurduğu ve sonradan "Yeni Birlik" adını alan bu sistem ne idi? Acaba ifadelerde bir anlaşılmazlık mı var? Çünkü "Seçilmiş" tabiri "Mustafa" demektir. Allah tarafından son seçilen Hz. Muhammed Mustafa (a.) olduğuna göre; "Yeni Birlik", bütün insanlığı tek dinin çatısında toplayan son din İslâmiyet’e işaret değil de nedir?

Ölü denizden gelen metinlerdeki son yazıların da okunup açıklanabilmesi ile bu hakikat bütün berraklığı ile çözülmüş olacaktır.
Başlık: Ynt: Ölü Denizden Canlı Mesajlar
Gönderen: вαşκαп - Ekim 15, 2017, 03:07:03 ÖS
Emeğine Yüreğine Sağlık
Başlık: Ynt: Ölü Denizden Canlı Mesajlar
Gönderen: Özgür Kız - Ekim 01, 2018, 11:34:25 ÖÖ
 eys