Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» İslami Dini ve Türk Tarihi »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Türk ve İslam Tarihi ve İz Bırakanlar ::.. => Konuyu başlatan: Fatih - Şubat 25, 2014, 03:43:15 ÖS

Başlık: Gurura Kapılmadılar
Gönderen: Fatih - Şubat 25, 2014, 03:43:15 ÖS
1560 senesinin başları.. Deryaların ünlü akıncısı Turgut Paşa Trablusgarb'da beylerbeyi (orgeneral) olarak vazife görmektedir. Turgut Paşa aynı zamanda Tunus'la, Akdeniz'in en mühim deniz üslerinden birisi olan Cerbe'nin de hâkimidir. 75 yaşında bulunan büyük kaptanın, saçı ve sakalı bembeyaz olmasına rağmen, dinç ve hareketli olduğu görülür. Bu arada şanlı denizcinin birkaç gün önce kendisine İspanya'dan ulaşan bir haberin tesiriyle düşünceli ve üzüntülü olduğu da gözlerden kaçmaz..

O günlerde Avrupa'nın en zengin ülkesi olan İspanya'nın başında II. Felipe bulunuyordu. Kral büyük bir emek ve para sarf-ederek güçlü bir donanma meydana getirmişti. II. Felipe bu donanmayı epeydir tasarladığı bir emelini gerçekleştirmek için kullanacaktı... Kralın gözü Kuzey Afrika kıyılarından başka bir şey görmüyordu.. Gerek Batı Akdeniz'de gerekse Kuzey Afrika' da olsun İspanya'yı tehdit eden ciddî tehlikeler Kralı rahatsız ediyordu. Nasıl rahat olabilirdi ki? Türkler Preveze'den bu yana İspanya Donanmasını Akdeniz'den kovmuşlardı. İspanyollar Turgut Paşa'dan da çok çekmişlerdi. Zira bu yaman Türk amirali korkusuz leventleriyle; Türklerle müslümanlara karşı denizlerdeki hasmâne hareketlerinden dolayı kendilerine Akdeniz'de hayat hakkı tanımıyordu.

II. Felipe göre Turgut Paşa'ya ağır bir darbe vurulmadıkça İspanyollar Akdeniz' de rahat yüzü göremiyeceklerdi. İstanbul'dan yardım gelmeden Turgut Paşa imha edilmeliydi. Turgut Paşa ortadan kaldırılınca Akdeniz'de rahatça dolaşabilecekleri gibi Kuzey Afrika kıyılan ile Akdeniz'in kalbi saydıktan Cerbe de ellerine geçecekti..

Turgut Paşa oldum olası İspanyolları sevmezdi. Çünkü İspanyollar çok zalimdi. Hele İspanyollar'ın Endülüs müslümanlarmı kitleler halinde nasıl katlettiklerini, onları nasıl diri diri yaktıklarını çok iyi biliyor; çocukluk günlerinin bu acıklı hatırasını zihninden çıkarıp atamıyordu. Ayrıca İspanyollar, denizcilik kaidelerini de hiçe sayarak Türk forsalarına da merhametsizce muamele ederlerdi...

Fâtih zamanında en parlak devrini yaşıyan Türk İstihbarat Teşkilatı Kanunî zamanında da ehemmiyetini koruyordu. Turgut Paşa da İstihbarata değer veriyordu. Adamları vasıtasiyle II. Felipe'nin bütün niyet ve faaliyetlerini öğrenmişti. Turgut Paşa'nın en büyük endişesi Cerbe adası idi. Çünkü Cerbe'de sadece 1000 Türk askeri bulunuyordu. Şu günlerde orayı takviye ve tahkim etmek imkânsızdı. İşte Turgut Paşayı en çok düşündüren ve üzen husus buydu. Durumu derhal Uluç Ali Reis'le İstanbul'a bildirdi...

Paşa yanılmamıştı. Haçlı donanması ile ordusu 10 Şubat 1560'da Cerbe'ye müteveccihen Sicilya'dan ayrıldı. Müttefik Haçlı kuvvetleri İspanya, Almanya, Papalık, Malta, Toskana Büyük Dükalığı, Ceneviz Cumhuriyeti, Monako Prensliği ile İtalya'daki devletlerden meydana gelmişti. Armada 200 gemiden müteşekkildi. Gemilere en az 30.000 asker bindirilmişti.

2 Mart 1560'da Cerbe sularına giren haçlılar beş gün sonra Ada'ya asker çıkardılar. Türk askerleri kendilerinin otuz katı olan düşman ordusu ile beş gün savaştı. Ada'nın 30.000 kişilik bir düşman karşısında müdafaasının imkânsız olduğunu gören Turgut Paşa'ya tabi olan Şeyh, Türk askerlerinin eşya ve silahlarım götürmeleri şartiyle teslim teklifi yapdı. Türk askeri tamamen çekildikten sonra Ada Haçlılara teslim edildi. Haçlılar ilk iş olarak, Cerbe kalesini tamamen yıkarak yerine daha sağlam ve daha yüksek bir kale yaptılar. Kaleyi iyice tahkim ettikten sonra içine 50 topla 2200 asker yerleştirdiler..


Donanmayı Hümâyûn (Osmanlı İmparatorluğu Donanması) Akdeniz'de

Turgut Paşa'nın gönderdiği haberden sonra Türk Donanması hemen hazırlığa başlamıştı. 4 Nisan 1560 senesinde Donanmayı Hümâyûn Kaptan-ı Derya Piyale Paşa kumandasında Akdeniz'e açıldı. Donanmada 120 gemi bulunuyordu. Eğri-boz'da donanmaya 24 parçalık nakliye gemileri de iltihak etti. Gemilere mühimmat ve erzak yüklenmişti. Bu keyfiyet bize milletimizin ikmal ve iaşe işlerine ne kadar çok ehemmiyet verdiğini gösterir. Trablus'da bulunan Turgut Paşa Piyale Paşa'ya düşman donanmasının Cerbe'de beklediği haberini ulaştırdı.


Preveze'den Sonra Kazanılan En Büyük Deniz Zaferi

Donanmamız İstanbul'dan ayrıldıktan tam 35 gün sonra 9 Mayıs akşamı Cerbe'nin üç mil açığına geldi. Turgut Paşa henüz Trablusgarb'taydı; donanmaya iltihak edememişti. Zira Haçlılar her an Trablusgarb'a saldırabilirlerdi. Durum iyice belli olduktan sonra, ancak muharebenin üçüncü gününde donanmaya katılabildi.

Haçlılar Türk donanmasının azameti karşısında paniğe kapılmışlardı.

"— Türkler geliyor!" diyerek bağırıp çağırmaya başladılar. Hatta, Haçlı kuvvetlerinin başkumandanı olan Sicilya Kral nâibi, Donanma-yı Hümâyun'un geldiğini duyduğu anda savaşma fikrinden cayıp Sicilya'ya kaçmaya karar verdi. Donanmaya da hareket emrini vermeyi ihmal etmedi. İspanyollar başkumandanı firar fikrinden zorlukla caydırdılar.

Halbuki kuvvetler dengesi Osmanlı'nın tamamen aleyhindeydi. Aşağı yukarı yarı yarıya. Haçlılar ayrıca yeni tahkim ettikleri ve kendi üslerine çok yakın bir yerde harb edeceklerdi...

Piyale Paşa hemen Harb Divanını topladı. Divan'da Barbaros'un yetiştirdiği gün görmüş deniz kahramanları olan amiraller, düşman donanmasının mutlaka imha edilmesini istiyorlardı. Kaptan-ı Derya da aynı fikirde olduğundan, düşmanın imha edilmesine karar verildi.. Preveze'de uygulanan taktik benimsenmişti.

Merkezde kaptan-ı derya Piyale Paşa bulunacak, sağ kanada Turgut Paşa, sol kanada da Uluç Ali Reis (Kılıç Ali) kumanda edeceklerdi. Seydi Ali Reis de ihtiyat filosundan mesuldü. Piyale Paşa, 14 Mayıs 1560 sabahı kesif bir topçu ateşiyle düşmana saldırılması emrini verdi. Türk donanması çok ustalıklı bir manevra üe ikiye ayrılmış; düşmanı iyice şaşkına çevirdikten sonra bozmuştu. Kanunî Sultan Süleyman Han'ın saltanatının ilk yıllarında (1526) Türk ordusu iki saatde koca Macar ordusunu nasıl imha ettiyse, Cerbe'de de Barbaros'un ünlü leventleri Haçlı armadasını iki saatte imha etmişlerdi. 30.000 binden fazla olan düşman askerinin 20.000'i öldürüldü. Geri kalanların çoğu yaralı olarak teknelere atlayıp Cerbe'ye kaçtılar. Başkomutanla amiral Gian Andrea Doria yaralı olarak kaçabildiler.

Haçlı armadasında bulunan pekçok prens, amiral ve general esir edildi.. Haçlı donanması tamamen perişan oldu ve imha edildi. En az 70 gemi batırıldı. 21 Harb gemisiyle 26 nakliye gemisi Türklerin eline geçti. Fakat bunların çoğu hasar gördüğünden ancak 19 tanesi İstanbul'a götürülebildi. Turgut Paşa, muharebenin üçüncü günü, 12 Kadırga ile Cerbe'ye ulaşabildi. Kaçmaya çalışan düşman gemilerinin işini iki günde bitirivermişti.

Avusturya elçisi Busbecg, 200 gemiden müteşekkil Haçlı donanmasından sadece birkaç geminin kurtulabildiğini hatıralarında kederli bir şekilde anlatır.

Osmanlı ordusunun zayiatı Preveze'de olduğu gibi çok az olmuştur. 1000'e yakın şehid verilmiş; bir iki tane de küçük gemi batmıştı.

Hezimet haberi İtalya ve İspanya'da büyük bir teessür uyandırmıştı.

Türk Ordusunun eşsiz zaferi milletimiz arasında ve İslâm âleminde büyük bir ferahlık meydana getirmişti.


Cerbe Geri Alınıyor

Muharebe, Cerbe'nin çok yakınında cereyan ettiği için kaçıp kurtulanların büyük çoğunluğu Ada'ya sığınmıştı. Oerbe'yi ünlü İspanyol generali Don Alvaro de Sandi savunuyordu. Kalede 8800 kişilik bir kuvvet birikmişti.

Piyale ve Turgut Paşalar Cerbe'yi 14.000 kişilik bir kuvvetle karadan ve denizden muhasara ettüer. Kuşatma tam 63 gün sürdü. Tarihçilerin kaydettiğine göre Don Alvaro, son İspanyol askeri ölünceye kadar kaleyi büyük bir azimle savundu. 30 Temmuz 1560 senesinde Cerbe geri alındığında 8800 kişilik düşman ordusunun tamamı imha edilmişti. Don Alvaro, askerinin hepsi yok edildikten sonra, bir iki kişilik maiyetiyle gemiye binip kaçmak isterken esir edildi. İspanyollar bu muharebede en değerli şövalyelerini kaybetmişlerdi.


Şanlı Donanma İstanbul'da

27 Eylül 1560 cuma sabahı şanlı Donanmayı Hümâyûn İstanbul'a giriyordu. Cihan Padişahı Kanunî Topkapı Sarayı'nın sahilindeki Alay köşküne gelmişti. Vezirler ve elçiler yakınında bulunuyordu. Binlerce İstanbul'lu muzaffer Türk denizcilerini görmek için sahilleri doldurmuştu.

Manzara gerçekten ihtişamlıydı: Donanmanın önünde, seren direkleri kırılmış, 19 büyük düşman harb gemisi gidiyordu. Binlerce düşman esiri başları açık bir halde gemilerin güvertelerine doldurulmuştu. Avrupa'nın en tanınmış prens, asilzade, amiral ve generallerinin bulunduğu esirler kafilesi ise Piyale Paşa'nın gemisine bindirilmişti. Büyük düşman bayrakları, kadırgaların arkasında denize serilmişti.

Dünyanın en mahir denizcileri olan Piyale Faşa, Turgut Faşa, Uluç Ali Reis, Seydi Ali Reis ve benzeri kahramanların idaresinde olan Türk Donanması gerçekten göz kamaştıracak bir manzara sergiliyordu.

Âlim, şair ve kahraman Padişah, böylesine parlak ve kesin bir zafer karşısında bile en küçük bir sevinç eseri göstermediği gibi yakınında merasimi seyreden vezirlere ve elçilere dönüp "İŞTE İNSAN BÜTÜN BUNLARI GÖRÜP TE GURURA KAPILMAMALI, HER ŞEYİN YÜCE YARADAN'IN İNAYETİYLE OLDUĞUNU FİKREDİP O'NA ŞÜKÜRLER ETMELİDİR" der.(1)

Hatta o tarihte İstanbul'da bulunan Avusturya elçisi Busbecg, bu muzaffer donanmanın İstanbul'a girişini üzüntüyle takip ettiğini anlattıktan sonra, bu durumu da doğrular ve hayretle Kanunî için şu sözleri yazmaktan da kendini alamaz. "Ben de iki gün sonra Padişahı Cuma namazı için sarayından çıktığı zaman görmüştüm. Yüzünde her zamanki gibi vakar ve hüzün ifadesi vardı. Sanki kazanılan zaferin kendisi ile alâkası yokmuş, hadise her zaman beklenen basit bir şeymiş gibi, heyecansızdı. Padişah, halkın tezahüratını bile mütevazı bir şekilde kabul ediyordu. " (2)

Elçi, Yüce Yaratıcı'nın, kendisine ve milletine ihsan ettiği sayısız zafer ve nimetlerine karşı hamd ve sena sadedinde, övgü ve gösterilere itibar etmediğini; sessiz bir ifade içinde halka: "hamd, sena, övgü ve alkış, sadece ezel ve ebed Sultanına yapılmalıdır." dediğini nasıl anlıyabilirdi?

Elhasıl, Padişahın bu sözlü ve sessiz ifadeleri bu milleti Cihana efendi yapan sırrı göstermesi bakımından çok mânidardır.


__________________

1- Y. ÖZTUNA, Büyük Türkiye Tarihi C. 4, S. 52
2- BUSBECG, Türkiye'yi Böyle Gördüm, Tercüman 1001 Temel Eser, S. 165.
Başlık: Ynt: Gurura Kapılmadılar
Gönderen: вαşκαп - Ekim 15, 2017, 03:08:45 ÖS
Emeğine Yüreğine Sağlık
Başlık: Ynt: Gurura Kapılmadılar
Gönderen: Özgür Kız - Ekim 01, 2018, 11:33:43 ÖÖ
 eys