Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» Web Ailem Dostuk Sevgi Forumları »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Paylaşmak İstediklerim ::.. => Hikayeler & Öyküler => Konuyu başlatan: Kuskün Çiçek - Ekim 20, 2017, 08:39:46 ÖÖ

Başlık: Sadaka
Gönderen: Kuskün Çiçek - Ekim 20, 2017, 08:39:46 ÖÖ



Yoğun bir iş gününün ardından minibüsteyim.
Eve dönüyorum. Minibüs hınca hınç dolu.
Dışarıda müthiş bir trafik var. Yayalar, araçlarla
yarışıyor âdeta. Kalabalığın içinde eski komşumuz
Hasan Amca’yı görüyorum.
Herkesin sevdiği bu güzel insanı görünce
bütün yorgunluğumu unutup bir an önce
onun yanına gitmek geliyor içimden.

Köprü çıkışı güç belâ kalabalığı yararak
minibüsten kendimi dışarı atıyorum.
Koşar adımlarla Hasan Amca’ya doğru
ilerliyorum. Tam bu sırada kaldırıma
oturmuş yaşlı bir kadın gözüme çarpıyor.

Bu yaşlı kadının bir dilenci olduğunu anlıyorum.
Yoldan gençlerden yardım etmelerini istiyor.
Gençlerse kadının dediğine aldırış etmez
bir havada. Kâh onu itip kakıyor,
kâh söylediği sözlerle alay ediyorlar.
Hatta birisi, kadının taklidini bile yapıyor.
Gençlerin bu yakışıksız tavırlarına
kızıyorum doğrusu.

Bu duygular içinde Hasan Amca’nın
yanına varıyorum. Bir süre oradan
buradan hoşbeş ediyoruz. Bu arada bana
bir de öğüt vermekten geri kalmıyor:
“Evlat hep böyle güler yüzlü ol.
Unutma gülümsemek, sadakadır…”
Biraz daha böyle sohbet ediyor, ayrılıyoruz.

Tam Hasan Amca’nın gülümsemek ve
sadaka ile ilgili öğüdünü düşünürken
yaşlı dilenci takılıyor aklıma. Dönüp bu
dilencinin yanına geliyorum. Alaycı gençlerinse
çoktan gitmiş olduklarını fark ediyorum.
Kadının yanına vardığımda, bir şey demesine
meydan vermeden cebimden çıkardığım bir lirayı
avucuna bırakıyorum.

Sonra dönüp geldiğim yöne doğru
koşturuyorum. Verdiğim bu bir liradan
dolayı hiçbir şey kaybetmiyorum.
Eksilen hiçbir yanım olmuyor.
“Az sadaka çok belâyı def eder”
sözü yankılanıyor kulaklarımda.
“Tekrar bir minibüse mi bineyim,
yoksa kalan yolu yayan mı gideyim”
diye düşünürken trafiğin tıkanmaya
başladığını fark ediyorum. Yayan gitmek
daha akıllıca geliyor.

Ağır ağır yürümeye koyuluyorum.
Birkaç dakika geçiyor, geçmiyor ki müthiş bir
gürültüyle sarsılıyor ortalık.
Merakla sesin geldiği yöne bakıyorum.
Bu gürültünün az aşağıda meydana gelen
zincirleme trafik kazasından geldiğini
öğreniyorum.
Ortalık bir anda ana-baba gününe
dönüyor… Bir süre sonra emniyet,
olay yerini çember altına alıyor.
Kalabalık hemen uzaklaştırılıyor oradan.

Ertesi gün televizyonlardan öğrendiğime göre;
kontrolden çıkan bir tanker, hızını alamayıp,
önüne çıkan araçları ezip geçiyor.
Neden sonra bir direğe çarparak güç
bela durabiliyor. Haberin devamında;
ezilen araçlardan birinin de, benim indiğim
minibüs olduğunu fark ediyorum. Ha!
Bir de yaralılar arasında dilenci kadınla
alay eden gençlerin de olduğunu görüyorum.
Kolları, kanatları sargılarla dolu.

Sunucu tankerdeki yakıtın ateş almamasına
şükretmemiz gerektiğinden bahsediliyor.
Dilenciye verdiğim bir lira aklıma geliyor:
“Belki o sadaka yüzünden tanker patlamamış,
kazanın etkisi, o an benim bulunduğum yere
kadar gelmemiştir, ” diye geçiriyorum içimden.
Kim bilir?
Onu bilmem ama bildiğim bir şey var ki,
o da eğer minibüsten inmeseydim;
tankerin önüne kattığı minibüste ben
de olacaktım.

Hasan Amca’nın sözlerini şimdi
daha iyi anlıyorum.
Evet, bir kez daha az sadaka çok
belayı defediyor.