Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» İslami Dini ve Türk Tarihi »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Türk ve İslam Tarihi ve İz Bırakanlar ::.. => Konuyu başlatan: Fatih - Kasım 21, 2013, 12:24:29 ÖÖ

Başlık: Balkan Fetihleri ve Vakıflar
Gönderen: Fatih - Kasım 21, 2013, 12:24:29 ÖÖ
(http://www.sizinti.com.tr/img/spotimg/400/5604.jpg)

Maddî bir karşılık beklemeden başkalarına yardım etme gibi ulvî bir düşüncenin mahsulü olan vakıf müessesesi, yüzyıllardan beri İslâm ülkelerinde büyük önem verilen, sosyal ve ekonomik hayat üzerinde derin tesirleri olan bir kurumdur.

Vakıf müessesesi hiçbir medeniyette, İslâm medeniyetinde olduğu kadar köklü ve hedefine uygun bir fonksiyona ve büyüklüğe ulaşmamıştır. Bilhassa, 9?12. yüzyıllarda vakıf müesseseleri İslâm dünyasında büyük bir gelişme göstermiştir. Bu gelişmeye vesile olan ise İslâm'dır. Çünkü İslâm'ın temel kaynaklarının ortaya koyduğu prensipler, inananları, başta insanlar olmak üzere, çevrelerine karşı duyarlı olmaya davet eder. Hattâ İslâmiyet, başkalarının dünyalarını güzelleştirme adına yapılacak her faaliyeti "sadaka-i cariye" nâmıyla ölümsüzleştirir. "Sevdiğiniz mallarınızdan Allah yolunda harcamadıkça 'fazilet' mertebesine ulaşamazsınız. Bununla beraber her ne infak ederseniz, Allah mutlaka onu bilir." (Âl-i İmrân, 3/92) mealindeki âyet ile "İnsan ölünce üç şey dışında ameli kesilir: Sadaka-i cariye (sevabı devam eden sadaka), faydalanılan ilim ve kendisine dua eden hayırlı evlat." mealindeki hadîs bunu en güzel şekilde ifade eder.

Osmanlı, eğitim ve sağlık başta olmak üzere sosyal hayatın hemen her alanında vakıf anlayışını ön plâna çıkarmıştır. Çünkü Osmanlı'da vakıf eserleri, hem dünya hem de âhiret hayatını güzelleştiren birer hizmet vasıtası olarak görülmüştür. Öyle ki bu yolla, otuz bine yakını kayıtlı olmak üzere, çeşitli vakıflar kurarak insanların yanında diğer mahlûklara da hizmet edilmiştir. Osmanlı, Kur'ân ve Sünnet çerçevesinde Asr-ı Saadet'te başlayan ilk vakıf faaliyetlerini, büyük hizmetlerle devam ettirmiştir. "Hayırda yarışınız!" (Mâide, 5/48) mealindeki İlâhî emir ile; Efendimiz'in (sallallahü aleyhi ve sellem): "İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olanıdır." şeklindeki sözleri, İslâm toplumunda öylesine büyük bir yankı bulmuştur ki, insanlar hayırda âdeta birbiri ile yarışmış ve bu sayede günümüze kadar ulaşan muazzam eserler vücuda getirilmiştir. Müslümanlar tarafından kurulan birçok şehir, bu muazzam vakıf eserlerinin etrafında inşa edilmiş ve gelişmiştir.

Fetihler ve vakıf müesseseleri
Vakıflar, Balkanlarda Osmanlı şehirciliğinin doğup gelişmesinde ve insanlar arasında çok sıcak münasebetlerin kurulmasında mühim roller oynamıştır. Vakıf eserleri, her türlü baskı ve saldırıya karşı şehrin korunmasına da katkı sağlamıştır. Fethedilen şehirlerin imarında ve bir Türk-İslâm şehri hâline getirilmesinde vakıf müesseselerinin gördüğü hizmet çok önemlidir.

Osmanlı, Balkanlarda sadece askerî zaferler üzerine kurulu bir politika geliştirmemiştir; uzun soluklu ve kalıcı stratejiler geliştirmiş ve uygulamıştır. Fetihler sonrasında, insanların ihtiyaçlarını karşılayacak ve huzur içinde yaşayabilecekleri her türlü mekân inşa edilmiştir. Böylece yerli halk, kültürel ve insanî boyutlarıyla Osmanlı sistemi ile bütünleşmeye hazır hâle getirilmiştir.

(http://www.sizinti.com.tr/images/konular/400/10_1.jpg)

Osmanlı'da bir coğrafî bölge, şehirleşme açısından elverişli kabul edilirse, imar faaliyetleriyle birlikte sivil aristokrasiye ve mahalli sosyo-kültürel zümrelere çeşitli imtiyazlar tanınıyor ve göçlerle bu bölgeye nüfus aktarılıyordu. Aktarılan nüfus arasında dervişler, şeyhler, babalar ve ahîler de bulunuyordu. Bunlar bölgenin muhtelif yerlerine, özellikle stratejik noktalarına zaviyelerini kuruyorlardı. Bu kuruluşlar, vakıflarla destekleniyordu. Diğer taraftan yerli halkın dinî inançlarına ve mabetlerine kesinlikle dokunulmuyordu. Kilisenin elindeki mallara dokunulmadığı gibi, bunlar kilise faydasına işletilen vakıflar hâline dönüştürülüyordu. Böylece vakıflar kanalıyla fetihler, hem teşvik ediliyor hem de sağlamlaştırılıyordu.

Vakıflar ve şehirleşme
Osmanlıda şehirlerin kuruluşu ve gelişmesi, umumiyetle vakıf bir külliyenin merkezi etrafında şekillenir. Benzer şekilde mahalleler de vakıf bir cami ve onun müştemilâtı etrafında kurulur. Hamam, çeşme ve bedesten gibi yapılar da külliyenin birer parçasıdır. Rumeli'de şehirlerin bir çoğu, vakıf yapılar ve eserlerle bir kimlik kazanarak, İslâm şehri ünvanını almışlardır. Balkanlardaki birçok şehrin Bursa, Edirne, Manisa gibi şehirlere benzemesi bu yüzdendir.

Vakıf müesseseleri; bir cami etrafında kümelenmiş medrese, yemek pişirilen ve dağıtılan yer, misafir yurdu, hastane, hamam ve kervansaray gibi eğitim, kültür ve sosyal yardım tesisleriyle, buralarda çalışan memur ve hizmetlilerin barınacağı ikametgâhlardan oluşur. Bu vakıfların, faaliyetleri için devamlı bir gelir sağlamak maksadıyla, her biri bir sanat ve ticaret erbabına tahsis edilmek üzere çeşitli yapılar inşa edilmiştir. Han, çarşı, fırın, değirmen, mum imalathânesi, boyahane, salhane, bayram yerleri, pazar yerleri ve cendere bunlara birer örnektir. Sivil iradeyi şehrin yönetiminde merkeze oturtan Osmanlı, yönetim gücünü en alt katmanlara kadar dağıtarak, daha âdil ve dengeli bir paylaşım sağlıyordu. Böylece vakıflar, önemli bir cazibe merkezi hâline geliyordu.

Osmanlı, yerleştiği bölgelerde öylesine güzel bir şehircilik anlayışını hâkim kılıyordu ki, bu düzenli şehirleşme diğer ülkelere de emsal teşkil ediyordu. Anadolu'dan Balkanlara, Afrika'dan Yemen'e kadar Osmanlı toprağı hüviyetini kazanmış her coğrafya, bu güzel şehirclik anlayışından nasibini alıyordu. Anadolu ve diğer İslâm coğrafyalarında olduğu gibi Balkanlarda da Osmanlı, askerî zaferlerini Türk-İslâm mimarisiyle süsleyerek taçlandırmış, buralarda önemli bir şehirleşme sağlamıştır. Dalmaçya kıyıları ile Drava, Sava ve Tuna nehirleri boyunca mevcut şehirler istisna edilirse, Roma, Bizans, Sırp ve Bosna krallarının hüküm sürdüğü dönemlerde bile, Balkan topraklarının pek çoğu düzenli ve imar edilmiş şehirlerden yoksundu. Osmanlı, beraberinde Selçuklu'dan miras kalan ve Anadolu'da zenginleştirdiği kültürü getirerek, Balkanlardaki birçok kaleyi ve onların eteklerindeki küçücük köyleri, mühim şehirlere dönüştürmüş; stratejik değer taşıyan mevkilerde yeni kasaba ve şehirler kurmuştur. Osmanlı, kendi memurlarını, askerî birliklerini ve zanaatkârlarını beraberinde getirip, bu köy ve kasabalara yerleştirmiştir. Böylece 16. yüzyılın sonunda Balkanlarda Türk-İslâm kültür çizgilerini hâkim kılarak, o bölgeleri birer İslâm yurdu hâline getirmiştir. Meselâ; Novi Pazar (Yeni Pazar) Fatih Sultan Mehmed'in hâkimiyeti zamanında, Bosna Vilayeti Valisi İsa Bey'in gayretiyle kurulmuştur. Vişegrad şehircilik mânâsındaki gelişimini Sokullu Mehmed Paşa'ya borçludur. Sarayova ise bir sultan şehri olarak gelişmiş, mimaride İstanbul inşaatları örnek alınarak, İsa ve Hüsrev Bey'in sayesinde, pek çok Avrupa şehrinden daha yaşanabilir hâle getirilmiştir.

Bosna-Hersek'in önemli bir şehri olan Banya Luka, 1494 senesinde kurulmuş, Kanunî Sultan Süleyman'ın Mohaç Zaferi'nden (1526) sonra, şehirciliğin zirvesine ulaşmıştır. 1452'de bir bucak gibi anılmakta olan Mostar, 16. yüzyılda mühim bir merkez hâline gelmiştir. Eski payitaht ve kaleleri andıran Yayça ve Bihaç her ne kadar Osmanlı hâkimiyeti altına daha geç (1592) girmiş olsalar da, birkaç kuşak zarfında tamamıyla değişip, birer Osmanlı şehri hâline gelmenin ötesinde kültür merkezi konumuna yükselmişlerdir. Foça (Bosna) ile Hersek, bölgelerinin en büyük ticarî merkezlerinden biri olmalarına rağmen ancak Osmanlıların hâkimiyeti altında hakiki bir surette parlamışlardır. Sırbistan, Voyvodina ve Semendire'de (Semederova) de durum aynıydı. Türklerin akınları sırasında hasara uğramış bulunan Belgrad şehri, 1572'de tamir edilmiş, Müslüman nüfusta mühim bir artış olmuştur. Padişah şehri namıyla bilinen Prizren, Rumeli'nin en mühim idarî ve kültür merkezlerinden biri sayılırdı. 1342'de bir köy hüviyetini taşıyan Priştine, 15. yüzyılda çoğunluk itibarıyla Müslüman ahalisiyle meskûn ve tam mânâsıyla bir şehir hüviyetine bürünmüştü. Aynı şekilde Üsküp ve Manastır; İstanbul ve Selanik'ten sonra Rumeli'de en gelişmiş ve en mühim şehirlerden sayılırdı. Bu şehirler, en parlak günlerini 16. yüzyılda Osmanlı'nın zirvede bulunduğu zamanlarda yaşamıştır.

Fethedilecek bölgelerin, fetih öncesinde ve sonrasında kültürel ve sosyolojik açıdan Osmanlı sistemi ile bütünleşmeye hazır hâle getirilmesi gerekiyordu. Bunun için yeni kurulacak şehirlerin, vakıf külliyelerinin etrafında inşa edilmesine ayrı bir önem veriliyordu. Bu kurulan yeni şehirlerde, sağlıktan eğitime kadar harcamaların büyük bir kısmı, vakıflar tarafından sağlanmaktaydı. Gerçekten de Osmanlı'da vakıflar; okul, üniversite, hastane ve aşevlerinin yanısıra, ekonomik kalkınmaya da katkıda bulunan sayısız hizmet birimlerini kurmuş ve finanse etmiştir. Vakıflar, şehir surları ve kaleler inşa ederek, şehrin savunmasına da katkıda bulunmuştur. Vakıflar sayesinde mülkiyet haklarının çiğnenmesi engellenmiştir. İslâm medeniyetinin zengin mimari mirası, finanse edilerek yüzyıllarca korunabilmiştir. Sigorta sisteminin bilinmediği bir çağda, lonca veya mahalle üyeleri için basit de olsa bir sigorta güvencesi sağlanmış; köprüler, yollar, limanlar, deniz fenerleri, kütüphaneler, sarnıçlar, su bentleri, çeşmeler ve kaldırımlar inşa edilip korunabilmiş, kısacası medenî bir toplumda olması beklenen hemen bütün hizmetler bu sistem sayesinde verilebilmiştir. Vakıflar yoluyla sağlanan hizmetler sayesindedir ki, İslam, önce Anadolu'da, sonra da Balkanlarda kolayca yayılmış ve asırlar boyunca oralarda yaşayan insanların huzur ve mutluluklarına vesile olmuştur.

Kaynaklar
- Berki, Şakir, (1971), "Türkiye'de İmparatorluk ve Cumhuriyet Devrinde Vakıf Çeşitleri". Vakıflar Dergisi, Sayı: 9, sf:1-2.
- Çizakça, Murat, (2009), www.tusev.org.tr (http://www.tusev.org.tr), "Osmanlı Dönemi Vakıflarının Tarihsel ve Ekonomik Boyutları".
- Köprülü, Fuad, (1942), "Vakıf Müessesesinin Hukukî Mahi­ye­ti ve Tarihi Tekamülü". Vakıflar Dergisi, Sayı: 2, sf:1-8 10
Başlık: Ynt: Balkan Fetihleri ve Vakıflar
Gönderen: вαşκαп - Ekim 15, 2017, 04:52:42 ÖS
Emeğine Yüreğine Sağlık
Başlık: Ynt: Balkan Fetihleri ve Vakıflar
Gönderen: Özgür Kız - Ekim 01, 2018, 10:37:04 ÖÖ
 eys