Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» Site Hakkında Gelişmeler »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Güncel Haberler ::.. => Görsel Eğitim Setleri => Kullanılmayan Bölümler => Her Telden => Konuyu başlatan: Fatih - Kasım 29, 2013, 05:39:16 ÖS

Başlık: Japonya İle Vefa Köprüleri
Gönderen: Fatih - Kasım 29, 2013, 05:39:16 ÖS
(http://www.sizinti.com.tr/img/spotimg/419/5887.jpg)
1889'un bir temmuz günü, öğle saatlerinde, Haliç'teki coşku her yanı sarmıştır. Ertuğrul Firkateyni'ndeki imam, doktor, kâtip, fotoğrafçı ve o yıl Bahriye Mektebi'ni bitiren genç teğmenler dâhil 602 mürettebat, sevdiklerinden ayrılmış olmanın hüznüne rağmen, Asya'daki Müslüman kardeşlerini görecek olmanın ve onlara halifenin selâmını götürmenin heyecanıyla doludur. Devlet-i Âli'nin ayakta olduğunu göstermek maksadıyla limanlara uğraya uğraya yol alınır.

Ertuğrul Firkateyni, 124 yıl önce, Sultan Abdülhamid'den Japon İmparatoru Meji'ye nezaket ziyareti için yola çıkmıştır. Maddî imkânsızlıkların yanısıra, her ân bir savaş olma ihtimaline karşılık Ertuğrul gibi bir geminin Asya'ya gönderilme kararı çok zor verilmiştir. Siyasî bir deha olan 2. Abdülhamid Han, bütün zor şartlara rağmen gemiyi, Avrupa'nın Osmanlı'yı hasta adam olarak tasvir ettiği bir zamanda Japonya'ya göndermeyi çok istemiştir.

Aylar süren uzun ve yorucu yolculuktan sonra, Japon imparatoruna, padişahın mektubu ve hediyeleri verilmiş, temaslar tamamlanmıştır. 1890 Mart'ında Ertuğrul Gemisi dönüş yolculuğuna başlamıştır. "Ertuğrul" gemisi Kashinozaki kayalıklarında parçalanarak Japon Denizi'nin sularına gömülür. 607 mürettebattan 30 kadarı tanınmaz hâle gelir. Cesetleri bölgedeki balıkçılar tarafından bulunur ve fenere yakın Oshima yakınlarında bir yere gömülür. O geceki kıyamette kayalıklara ağır yaralı varabilen ve tırmanarak fenerin olduğu tepeye ulaşabilen 69 kişi vardır. 508 kişi kişi ise hâlâ o denizin koynunda sonsuz uykularındadır. Japonlarla bir asrı aşkın ilk diyalogumuz bu acı hâdiseyle başlamıştır.

Şehitler, facianın gerçekleştiği bölgeye defnedilerek bir şehitlik oluşturulmuş, kurtulanlar ise Japon imparatorunun hususi alâka göstermesiyle tedavi edildikten sonra İstanbul'a gönderilmiştir. Hâdiseye çok üzülen Japonlar şehit yakınları için büyük bir yardım kampanyası başlatır. Toplanan yardımları İstanbul'a getiren Sotara Noda ve Torajiro Yamada, Sultan Abdülhamid'in isteği ile İstanbul'da kalarak, önce Osmanlı subaylarına Japonca öğretirler; bir süre sonra da İslâmiyet'i kabul ederler.



2011 yılının Mart'ında bir öğle vakti Japonya, son 140 yılın en şiddetli depremini yaşar. 8.9 büyüklüğündeki zelzele ve ardından başlayan tsunamiyle yer yer 10 metreye ulaşan dev dalgalar, Ertuğrul Firkateyni'ni yuttuğu gibi Japonya'yı da yutmak istemiştir. Zaman vefa zamanı, zaman Japonya'ya ikinci Ertuğrul Firkateyni'ni gönderme zamanıdır.

Dr. Nuri Bey'e bir arkadaşı telefonla Japonya'ya yardıma gidilmesi gerektiğini, bir hekime ihtiyaçlarının olduğunu ve 15 dakika içinde karar vermesi gerektiğini söyler. 1999 yılının bir ağustos gecesinde Marmara zelzelesini yaşayanlardandır Dr. Nuri Bey. O günler hayaline düşer. Zelzelenin bıraktığı burukluk bütün Anadolu'yu sarmıştır. Marmara zelzelesi sonrası Japon sismoloji uzmanları ve sağlık gönüllüleri Anadolu halkına ilk yardım elini uzatanlardandır.

Bütün bunları hayalinden geçiren Nuri Bey, 10 dakika içinde kararını verir. Eşine ve çocuklarına Japonya'ya gideceğini söyler ve valizini hazırlamaya başlar.

Ertesi sabah çocuklarını öpüp vedalaşır. Arkasına bakmadan hızla havaalanının giriş kapısına doğru yürürken, Sibir Türklerinden büyük muhacir Abdürreşid İbrahim düşer yâdına ve onun hikâyesini tekrar düşünmeye başlar:

Abdürreşid İbrahim çaresizlikten, pek çok vakitlerini dağlarda geçirmiş, akarsularda abdest alarak namazını kılmış ve bu insanların İslâm'la tanışmaları için "Allah'ım! Ne olur bana yardım et!" diyerek gözyaşı dökmüş Allah'a yalvarmıştır. İnsanların çoğu şahsî hayatıyla uğraşırken, ömrünün son yıllarını Uzak Doğu'nun esrarlı ülkesi Japonya'da geçirmiştir büyük dava adamı Abdürreşid İbrahim. Hem yurdundan hem de yuvasından ayrılırken gözleri buğulanmıştır Abdürreşit İbrahim'in. Babalarının boyunlarına sarılan kızlarının sessiz ağlamaları hıçkırıklara dönüşür. Bindiği gemi iskeleden ayrılırken, bacaklarına sarılarak ağlayan ve "Baba ne zaman döneceksin?" diyen küçük kızının, hıçkırıkları ve yaşlı güzel gözlerini ise hiç unutamaz.

İslâm dininin hakikatlerini Japonlara bildirecek bir vasıta yoktur. Arapça ve Türkçe bilmezler. Başka dillerde İslâm'dan bahseden bir kitap bulmak da oldukça zordur. Abdürreşid İbrahim, İstanbul'a gelen Japon prensi ile Sultan Abdülhamid'e bir mektup yollar. İngilizce veya Japonca bilen, yeterli dinî bilgiye sahip 10-15 beş kişilik bir heyet göndermesi hâlinde Japonya'nın baştan aşağı Müslüman olacağını mektubunda dile getirir. Abdülhamid, Meşihat dairesine (Şeyhülislâmlık makamına) sorduğunda bu evsafta kimsenin olmadığı cevabını alır. Koca sultan: "Ben, onun istediği evsafta insan bulsam Anadolu'ya gönderirim." der. Böylece Halife, Japonya'da İslâm dinini anlatacak, istenilen vasıfta bir âlim bulamaması yüzünden meseleyi gelecek nesillere havale eder.

Bir rivayete göre ise, âlim heyeti Japonya'ya gitmek üzere yola çıkarılmıştır; ama Japonya'nın Müslüman olmasının Osmanlı'yı güçlendireceğini düşünen İngilizler, ulemayı götüren gemiyi daha yolda batırmışlardır. Abdürreşid İbrahim bir ara Japonya'dan ayrılmak zorunda kalır. İstanbul'a gelir. 1934 yılında, tekrar Japonya'ya döndüğünde 84 yaşındadır. Bu ihtiyar hâliyle, geleceğin ışık süvarilerine zemin hazırlamak için on yıl daha gayret eder. Yorgun ve yaşlı yüreği daha fazla dayanamaz ve Sonsuzluğun Sahibi'ne yürüdüğünde 94 yaşındadır. Tokyo'nun dışında bir bölgede, kabristanda bir başına uyumaktadır.
"Doğuştan, İslâm'a çok yatkın olan bu tertemiz insanlara İslâm'ı anlatma ıstırabıyla nice uykusuz geceler geçiren büyük muhacir, şimdi Uzak Doğu'nun Eyüp Sultanı gibidir."



Dr. Nuri Bey ve yardım ekibi 12,5 saat uçak yolculuğundan sonra Tokyo'ya ulaşır. Yardım ekibi Japonya Türk Büyükelçiliği ve Japon devlet yetkililerinin özel izni ve koordinesiyle zelzelenin en şiddetli yaşandığı 350 km. uzaklıktaki bölgeye -Sendai'ye- gitmek için yola çıkar. Yardım malzemeleri bir ân önce depremzedelere ulaştırılmalı ve ihtiyaçlar tespit edilip Türkiye'ye bildirilmelidir.

Japon halkının binlercesi kayıp, binlercesi ise yaralıdır. Zelzeleden sonra oluşan tsunami, gemileri karaya, karadaki ev ve araçları denize sürüklemiştir. Koca şehir sadece tsunamiden değil, kabaran korku dalgaları tarafından da âdeta yutulmuştur. Benzin istasyonlarında ve marketlerin önünde uzun kuyruklar oluşmuştur. Nükleer santraller şehre düşman gibi bakmaktadır. Kırmızı alarm verilmiş, Fukuşima Nükleer Santrali'nde sızıntı tehlikesi baş göstermiştir. Teknoloji devi Japonya, tabiî afetler karşısında acizliğini yaşamaktadır. Hiroşima ve Nagasaki felâketini yaşayan Japonya'yı 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana hiçbir felâket bu kadar âciz bırakmamıştır. Koca koca şehirler yaralı bir insan gibi iniltiler içinde kıvranmaktadır. Mahşer manzaralarını andıran görüntüler karşısında, elçilikler, vatandaşlarının Japonya'yı terk etmeleri gerektiği anonsu yapmaktadır. Dr. Nuri Bey ve gönüllü Türk yardım ekibi, nükleer reaktörün patladığı zelzele bölgesi Sendai'ye ulaşmaya çalışmaktadır. Bu ülkede 15 yıldır hizmet eden, aynı zamanda mastır, doktora yapan pırıl pırıl gençler ve Japonya-Türk kolejlerindeki eğitim gönüllüleri en büyük yardımcılarıdır.

Sendai yolunda sıra sıra itfaiye, ambulans ve askerî araçların oluşturduğu konvoyla birlikte, mütevazı minibüsleriyle mütevekkil bir şekilde çatlak ve tümsek yolda kilometreleri kat ederler. Sendai âdeta kocaman bir göz olmuş, gelecek insanları ve yardımları beklemektedir.

Abdürreşid İbrahim'in talebi karşısında Sultan Abdülhamid Han'ın gelecek nesillere havale ettiği vazifeyi sırtlanan eğitim gönüllüleri, Dr. Nuri Bey ve yardım ekibini karşılamaktadır. Mükemmel şekilde Japonca konuşan, eşleri ile omuz omuza ülkemizi ve kültürümüzü temsil eden bir demet hizmet eri, dimdik karşılarındadır. Birbirlerine kavuşmanın heyecan ve sevincini paylaşırlar. Olağanüstü şartlar altında vazifelerini yaparlar. Hüzünlerle dolu gece ve gündüzlerine şahit oldukları Japonya'da zelzele ve tsunaminin yıktığı Sendai'ye yardımları ulaştırırlar. Sendai'den eğitim gönüllülerinin eş ve çocuklarını da yanlarına alıp Türkiye'ye dönerken yaralarına bir nebze de olsa merhem olmanın hazzını yaşarlar.



Yeni vefa köprüleri kurulmaya devam etmektedir. 2011 Ekim'inde bir öğle vakti Van'da meydana gelen zelzele Anadolu'yu hüzne boğar. 7.2 büyüklüğünde olan ve 25 saniye süren zelzeleyle binalar âdeta koca birer tabut hâline gelmiştir. Türkiye'nin her köşesinde hummalı bir yardım seferberliği başlamıştır. Birileri 'birikimlerini' göndermekte, yardım kampanyalarında milyarlarını vermektedir. Bir başkası evsizlerin yanına koşmakta, ölenlere gözyaşı dökmekte ve alnı secdede dua etmektedir. Diğeri kendini unutarak yardımları daha fazla ihtiyacı olana yönlendirmekte, yardıma ihtiyacı olmasına rağmen, öksüz bir çocuğa evimde bakabilirim demektedir.

Van'da yaşanan hazin tablonun hüzünlü gölgesi, Japon halkının yüreklerine de düşmüştür. 'Ertuğrul faciası' unutulmamıştır. O korkunç gecede kayalıklarda paramparça olmuş cesetleri toplayan Oshima köylülerinin torunları, her beş yılda bir o şehit denizcilerimiz için hâlâ anma törenleri düzenler. Genellikle bu törenlerde, bu şehitlikte bulutlar ne zaman bir Türk görse hep ağlarmış. Bu yağmura Japonlar "Ertuğrul'un gözyaşı yağmuru" derler.

Anadolu halkının Japon halkına zelzele ve tsunami sonrası yardımları unutulmamıştır. Vefakâr Japon halkı, iyi dilek notları, başsağlığı mesajları ve içlerinde para bulunan zarfları Tokyo'daki Türkiye Büyükelçiliği'nin posta kutusuna bırakıp sessizce uzaklaşırlar. Zarfların çoğunluğunun, Dr. Nuri Bey ve sağlık ekibinin yardım için gittiği kuzeydoğu bölgelerindeki insanlardan geldiği görülür.
Türkiye'deki bazı il ve ilçelerle kardeş olan Japon şehirlerinin halkları daha kendi yaralarını saramadan yaptıkları organizasyonlarla, sokaklarda sandıklar ve bağış kutuları açarak, Van'daki zelzele için yüz binlerce dolar yardım toplarlar.

Zelzele haberiyle soluğu Van'da alan Japon gönüllü Doktor Atsushi Miyazaki ve sağlık ekibi, deprem sonrası çadırlarda yaşayan halkı muayene edip, on sekiz gündür, 7.2 büyüklüğündeki depremin yaralarını sarmaktadır. Van halkı bu fedakâr ve vefakâr insanları bağırlarına basmıştır. Japonya'dan kalkıp bilmediği bir memlekete yardım için koşan 41 yaşındaki gönüllü, 5.6 büyüklüğündeki ikinci bir zelzelede yıkılan otelin enkazı altında kalmıştır. Cansız bedeni ülkesine gönderilirken, adı birçok müessese de yaşatılmaktadır.

Dr. Atsushi Miyazaki'nin Van depremindeki vefa ve fedakârlığı… Annesinin enkaz altında üzerine kapanarak iki gün boyunca sütü ve tükürüğü ile beslediği 14 günlük Vanlı Azra bebeğin kurtarılışı… Japonya zelzelesinde bedenini bebeğine siper ederek kendini feda eden Japon annenin şefkati. Ve kurtulan üç aylık bebeğinin yanında bulunan cep telefonunun ekranındaki; "Eğer kurtarıldıysan, seni sevdiğimi hatırla!" mesajı hafızalardan silinmeyecekti.

Belli ki Ertuğrul Fırkateyni'nin izinde vefa köprüleri kurulmaya devam edilecek ve hüzünlü zelzele hikâyeleri de gönülden gönüle aktarılacaktı
.
Başlık: Ynt: Japonya İle Vefa Köprüleri
Gönderen: αяηανυт - Kasım 30, 2013, 12:08:22 ÖS
herkesin okuyup örnek alması gereken çok güzel bir paylaşım...Tebrikler :))
Başlık: Ynt: Japonya İle Vefa Köprüleri
Gönderen: Kuskün Çiçek - Şubat 27, 2017, 07:16:27 ÖS
 eys bravoo bravoo
Başlık: Ynt: Japonya İle Vefa Köprüleri
Gönderen: вαşκαп - Ekim 14, 2017, 12:44:12 ÖS
(http://i.hizliresim.com/ZZNddG.gif)