Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» Web Ailem Dostuk Sevgi Forumları »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Paylaşmak İstediklerim ::.. => Hikayeler & Öyküler => Konuyu başlatan: Fatih - Kasım 29, 2013, 11:07:25 ÖS

Başlık: Kıpırdanışlarını Hissediyorum
Gönderen: Fatih - Kasım 29, 2013, 11:07:25 ÖS
Bir ikindi vakti işten eve henüz dönmüştüm. Evde misafir olduğunu kapının önündeki ayakkabılardan fark ettim. Her zamanki gibi çantamı odama koydum ve misafirlerle görüşmek üzere yanlarına gittim. “Hoş geldiniz” deyip hal-hatır sorduktan sonra değişik bir durumun olduğunu anlamak zor olmadı. Yüz ifadeleri ve daha önceki görüşmelerimizdeki hal ve tavırlarına göre sakin ve neşesiz görünmelerinden bir dertleri olduğu belliydi. Evli bir çift olan misafirlerimiz eşimin yakın akrabaları idiler. Hanım misafirle yaşıt olmamıza rağmen. hoşlandığı için, kendisine hep abla diye hitap ediyordum.

Ablamın gözleri yaşlıydı. “Ben nasıl kıyarım ona. Kıpırdanışlarını hissediyorum. Ben katil olamam” diyor ve gözlerinden hafif hafif yaşlar akıyordu. Meseleyi anlamıştım.. 0 anlatmaya başladı:

“Son günlerde kalp atışlarımda ve nefes almamda düzensizlikler ve güçlükler oluyordu. Bunun üzerine beyimle beraber doktora gitmeye karar verdik. Üniversitede öğretim üyesi kardiyolog bir profesörden randevu aldık. Randevu zamanımız geldi ve beyimle beraber doktorun özel muayenehanesine gittik. Şikayetlerimi dinledi ve eliyle boğazımı dışından kontrol etti, guatr olup olmadığını incelediğini düşündüm. Görünürde hiçbir şişlik yoktu. Doktora gitmeden önce de bazıları “Sende gizli guatr olabilir, kalp çarpıntıların bundan kaynaklanmıştır’ dediklerinden bende böyle bir his oluşmuştu. Ben zaten bu söylenenleri doktora da anlattım. Doktor, “sende guatr yok, yüksek tansiyon var ve hamilelikten dolayı bunlar oluyor. Hemen vakit geçirmeden çocuğunu aldırmalısın, operasyon sırasında da mutlaka başında bulunmam gerekli” dedi. Daha sonra bir doktor tavsiye edip, fazla vakit geçirmememizi istedi. Ben derin düşüncelere dalıp, bu işin nasıl olacağını hayal etmeye başladım. Hamileliğimin üçüncü ayıydı. Artık çocuğumun kıpırdanışlarını hissediyordum. “Ben nasıl katil olurum?” diye kendime soru yordum. Ablam bir taraftan, doktorun “eğer gecikirseniz yüksek tansiyon nedeniyle böbrekleriniz zarar görür ve ileride görevini yapamaz” şeklindeki sözlerini hatırlıyor, diğer taraftan da karnındaki çocuğunun hayatını, kendi hayatını ve diğer çocuklarını düşündüğünü belirterek” gözyaşlarını tutamıyordu.

Ben ise üniversitede bu konularda danışabileceğimiz birçok kimselerin olduğunu kendilerine anlatarak onları teselli etmeye çalıştım. Aslında onların da geniş bir çevreleri vardı. Ancak böyle bir durumla karşılaşacaklarını hiç beklemediklerinden olayın şoku içerisindeydiler. Olay beni de çok üzmüştü. Hastahanelerde ve özel kliniklerde kürtajla aldırılan çocukları düşündüm. Birçok anne babanın ve doktorun haklı, kabul edilebilir bir mazeretin olmadan kılları bile kıpırdamadan yüreklerinde en ufak bir üzüntü hissetmeden nasıl katil olduklarını düşünüyordum.

Her kürtajda çifte katil aramak lazımdır. Çocuğu alan doktor ve aldıran kadın. Kadın diyorum, çünkü anneler çocuğunu katletmez diye düşünüyorum. Diğer taraftan üç çocuğu olmasına rağmen “ben nasıl katil olurum?” diye feryat edip ağlayan anneleri nasıl değerlendirmeli? Bütün bunlar bir an zihnimden hızla gelip geçen düşüncelerdi. Bu kişi de bir anneydi ama diğerlerinden çok farklıydı. “Cennet anaların ayakları altındadır” buyruğunu hatırladım. Kısa bir düşünmeden sonra danışabileceğimiz kimseleri aramadan önce ablamı teskin edip moral vermeye çalıştım. Yine de bazı şeyleri zihnimden atamıyordum. Öyle ya, günümüzde teknik imkanlar bu kadar gelişmiş olmasına rağmen hiçbir deneysel bulguya başvurmadan bir canlının katline nasıl karar verilebiliyordu? Objektif bulgulara neden başvurulmamıştı? Üstelik buna karar veren bir bilim adamıydı Aklımdan bir sürü düşünceler geçiyordu. Benim dikkatimi çeken bir husus ablamın ve beyinin de dikkatini çekmiş, bir tahlil yaptırmayı teklif etmişlerdi. Bunun üzerine profesör raflarda duran dosyaları gösterip “bunlar burada boşuna birikmedi” diyerek engin tecrübesini ima etmek istemişti. Bu konuşmalar arasında danışabileceğim, tanıdık bazı doktorları telefonla arayıp görüşlerini almaya çalıştık. Ablamlar ertesi gün, bu görüşler doğrultusunda bir nükleer tıp merkezindeki bu konuda tanınmış bir profesöre başvurdular. Durumlarını anlattıktan sonra tahlil yapılmış ve sonuçlar alınmış, gizli guatr olduğu anlaşılmış, tedavi yolu görünmüştü. Katil olmaktan kurtulan ablam, bir taraftan sevinirken diğer taraftan kullanılacak ilaçlar nedeniyle düşüncelere dalmıştı.

Bu düşünceler içerisinde, doğacak yavrusunun sıhhatinden kaygı duymaya başlamıştı. Bir diğer endişesi de doğumdan önce guatr ameliyatı mecburiyetinin olup olmadığıydı.

Üniversitede birlikte çalıştığım bir bayanın (aynı yaşlarda) 6 aylık hamile iken gizli guatr rahatsızlığından ameliyat olduğunu ve normal zamanında doğum yaptığını, çocuğunun tamamen normal olduğunu öğrendikten sonra ablam epey rahatlamıştı. Yapılan tedavilerden sonra ablam, ameliyat bile gerekmeden, normal doğumunu yapmış, fakat doğumda bir sürprizle karşılaşılmıştı. Bir değil iki bebekleri olmuştu. Böylece hem onlar, hem de ünlü profesör iki insanın katili olmaktan kurtulmuşlardı. Acaba kurtulmayanlar var mıydı? Muhakkak ki evet ve çok sayıda. Belki kurtulmak istemeyenler de vardı. Anneler nasıl farklıysa doktorlar da farklıydı. İsteyerek katil olan annelerin yanında, istemediği halde karanlık fikirlerden dolayı katil olmaya sevk etmeye çalışan profesörler de vardı. Amacı doğum kontrolü mü, para mı bilemiyorum.

Bugün yedi yaşında olan ikizleri her gördüğüm de bütün bu olaylan hatırlıyor ve “ya öldürülmekten kurtulamayanlar varsa” demekten kendimi alamıyorum.
Başlık: Ynt: Kıpırdanışlarını Hissediyorum
Gönderen: Kuskün Çiçek - Şubat 26, 2017, 11:04:13 ÖÖ
 eys bravoo bravoo