Gönderen Konu: Direnişteki Diriliş Muştusu  (Okunma sayısı 1824 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Fatih

  • Radyo Ailemiz
  • *
  • İleti: 3450
  • Rep 1715
Direnişteki Diriliş Muştusu
« : Şubat 25, 2014, 03:19:09 ÖS »
Namık Kemal'in edebî ifadeleri içinde; "Başı İstanbul'a yaslanmış, saçları Balkanlar’da dalgalanan, bir kolu Hz. Peygamberin (s.a.v.) diyarına uzanmış, öbür kolu Kerbela'ya el atmış, fakat göğsü Anadolu'da ve kalbi yine mutlaka Anadolu'da çarpan büyük ve mukaddes vücut." diye tasvir ettiği haşmetli Osmanlı Devleti tarih sahnesindeki rolünün son perdesini oynadığı zamanlardır ve düvel-i ecnebiye "amâl-i habise" sini gerçekleştirmek için şeytanı bile utandıracak entrikalar peşindedirler.

Çarlık Rusya'sı 1856 Kırım savaşı mağlubiyetinin acısını hazmedemediğinden, savaştan sonra Osmanlı Devleti'ni yalnız bırakmak için Batı ülkeleri ile yeniden sıkı ilişkiler kurmaya yönelmiştir. Ayrıca bilinen tarihî emellerine kavuşmak için de Osmanlı topraklan içinde yıllarca huzur içinde yaşayan Romen, Yunan, Sırp, Karadağ, Ulah ve Bulgarlara milliyetçilik duyguları aşılayarak, onlara gizliden gizliye silah ve eğitimci subay göndermek suretiyle, istediği hedefe yöneltmeye çalışmaktadır.

Bu iş kolay değildir ve zaman isteyecektir. General Çirnayef, 1877 de Bulgaristan'dan Çar'a yazdığı raporda aynen şunları söyleyecektir:

"-Burada hiç yoktan ordular meydana getirdim. Bu askerleri ölüme sevk ediyorum. Fakat bu insanları sendeleten bir engel var; Türklerin yaşayan hâtıraları! Ölümden korkmayanlar, bu hâtıralardan korkuyorlar. Yalnız Türkleri değil, onların tarihlerini de yenmek lazım. Onlarda herhalde bir sihirbaz zekâsı var. Bir değil, birkaç istila bile, onların iliklerine işleyen gizli üstünlüklerini yıkmaya bence kâfi gelemeyecektir."
Sultan Abdülhamit dâhice politikası neticesi Balkan milletleri arasındaki olan kilise kavgasını sürekli ayakta tutarak bu kavimler arasındaki husumet ve sürtüşmeyi canlı tutmasına mukabil, ittihatçılar bu müzminleşmiş meseleyi büyük bir hamakat eseri olarak 3 Temmuz 1910 da çıkardıkları "Kiliseler kanunu" ile çözerler ve böylece Rum, Bulgar ve Sırpların Osmanlı'ya karşı ittifaklarının kapısı açılmış olur.

Said Paşa Kabinesi Balkan ittifakına inanmamaktadır. Hatta o kabinenin Sofya sefirliğinden getirilen Hâriciye Nâzırı Asım Bey büyük bir gaflet içinde Meclis-i Meb'ûsan'da kürsüye çıkıp : "Balkanlar'dan imânım kadar eminim." nutku çekerek te'minat vermektedir.

Gafletler birbirini kovalamaktadır. Sırbistan'ın Avrupa'dan satın aldığı toplan Avusturya hükümeti kendi topraklarından geçirtmediği halde biz izin veririz ve Selanik Limanı'na inen silahlar buradan Sırbistan'a taşınır. Sanki kendi elimizle kendi sonumuzu hazırlamaktayızdır.

Ve gafletin arkası kesilmez; Said Paşa kabinesinin istifasından sonra işbaşına gelen Muhtar Paşa hükümeti, Balkan ittifakını el altından hazırlayan Rusya'nın, harp olmayacağı hakkında Hariciye Nâzın Noradungiyan Efendi'ye (ki sonradan Osmanlı'ya ihanet ettiğinin vesikaları bulunmuştur.) verdiği sahte teminata aldanarak Rumeli'deki yüz yirmi tabur iyi eğitimli askeri terhis ediverir.

Artık şartlar hazırdır. 1911 de İtalyanların Trablus'a saldırmasıyla başlayan İtalyan Savaşı, Balkan devletlerine aradığı fırsatı verir.

Savaşa ramak kalmıştır ve Balkan devletleri daha şimdiden toprakların paylaşımı konusunda anlaşmazlığa düşmüşlerdir. Bu türlü ihtilaflarda da Çar'ın yüksek hakemliği taraflarca kabul edilince 1912 Mart ve Mayıs ayları içinde Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ aralarındaki anlaşmayı tamamlarlar.

8 Ekim 1912'de Karadağ'ın Osmanlı Devletine harp İlan etmesiyle bir anda kendimizi gerekli hazırlıklarımızı dahi tamamlayamadan savaşın içinde buluveririz.

Tarihe Balkan Savaşları diye geçen ve yüzlerce sene hakimiyetimiz altında kalan koca coğrafya parçasının, ecdad yadigarı nice medeniyet eserlerinin ve milyonlarca dindaşımızın yâdellere terkedilişinin yürekler dağlayan hazin dramı da böylece başlamış olur.

Koca Osmanlı, bu savaşın sonunda Muzaffer Ozak'ın; "Karlara elinizi soksanız atalarımızın, şehit ecdadımızın saçları dolanır parmaklarınıza." diye belirttiği Rumeli topraklarında 158 ilçeyi içine alan 33 sancağını kaybeder ve nice yüzyıl Avrupa'yı rüyalarında korkutan Devlet-i Âliye, dört yeni yetmeye onur kırıcı bir şekilde mağlup olur.

BOZGUN
Savaş ilanı, Bulgaristan'da Kral Ferdinand'ın bütün ülkede duvarlara yapıştırılan ilanlarıyla bildirilmekte ve halka, Salib’in Hilal’e karşı yeni bir Haçlı Seferi başlattığı Edirne'nin işgali sırasında bir bayram kutlama kartı müjdesini vermektedir.

Bir botanik uzmanı olan Ferdinand, "İstanbul'u alacağım ve minnet borcu olarak Çar'a hediye edeceğim." diye küstahça konuşmakta ve Başbakan Gesov'a çektiği telgrafta, orduya olan güveninin tam olduğunu belirterek; "Bulgar ırkının ebedî düşmanını kesin olarak imha edeceği inancını taşıdığını" söylemektedir.

Osmanlı ordusu stratejik bir baskına uğramıştır. Ordunun en önemli ve yetişmiş er kadrosu terhis edildiğinden devlet gafil avlanmıştır. Üstelik ordudaki subaylar.. ittihatçı, ve itilafçı görüşler sebebiyle birbirlerine karşı gruplar oluşturmuş, ve milli bütünlük zayıflamıştır.

Askerin başında savaşa giden padişahlar da çoktan mazide kalmıştır. Başkomutan vekili ve Harbiye Nazın Nazım Paşa, harekatı İstanbul'dan idare etmekte ve toz pembe rüyalar görmektedir. İki hafta içinde Sofya'ya girileceğini tahmin ettiği için, Türk subaylarının Sofya'ya geçit resminde gerekecek olan tören üniformalarını, da beraberinde bulundurmalarını emretmektedir.

Osmanlı Ordusu şark ve garp diye ikiye ayrılmıştır. Bulgar ordusunun yarısı kadar olan, acemi ve ikmalsiz Osmanlı Şark ordusu hırslı Bulgar ordusu karşısında dayanamaz, Çatalca hattına kadar çekilir.

Hadise Avrupa siyasi mahfillerinde şaşkınlık meydana getirir. Kimse böyle bir sonuç beklememektedir.

Kamil Paşa, Sultan Reşad'a birkaç hafta müddetle Bursa'da istirahat buyurmasını, Çatalca'dan gelen top seslerinden rahatsız olacağını(!) bildirir. Padişah: "Bu saraydan ancak benim cesedim çıkar Paşa !" diyerek reddeder.

Garp ordusu da dağılmıştır. Bozuk düzen geri çekilmektedir.
Bu arada Sultan Abdulhamid Selanik'te göz hapsindedir ve üç buçuk yıldır gazete bile verilmediği için hiçbir şeyden haberi yoktur. Düşman yaklaşınca mecburen kendisine haber verilmek zorunda kalınır.

Gerisini muhafız komutanı Kolağası Rasim Celaleddin Bey'den dinleyelim:
"Zat-ı hümayununuzu rahatsız ettim, beni mazur görünüz, dört düvelle harp halinde olduğumuzu söylemem gerekiyor!.. deyince Sultan hayretle:
-Dört düvelle mi? Kim bunlar Rasim Bey? Hemen Allah orduyu hümayuna nusret kuvvet versin! İnşaallah zafer bizimdir?.. diye sordu,
Rasim Bey başını yere eğmiş ağlayacak gibi konuşuyordu:
-Yunanistan, Bulgaristan, Karadağ ve Sırbistan’la hakanım. Ve maalesef yenilmek üzereyiz. Sultan:

-Dört düvel birleşirse haberimiz olmaz mı Rasim Bey? Bu nasıl gaflettir, Bu devletler birleşemezler ki!.. Aralarında kilise kavgası, var... Yıllar yılı süren Makedonya boğuşmasını hatırlamıyor musunuz? diye sordu. Rasim Bey:
-Kiliseler kanununu çıkararak Meclis-i Meb'usan ve Ayan bu ihtilafı halletti. Başımıza bu işlerin geleceğini kim bilebilirdi ki? Selanik bu gün yarın düşmek üzere ... Sizi İstanbul'a götürecekler. Bunu hemen size haber vermek için emir aldım, dedi.

Buna çok üzülen Sultan Abdulhamid Han, büyük bir öfke ile:
-Bu. ne siyasî gaflettir! Haydi ittifak ettiler, bu ittifak müzakereleri ve muahedeleri naşı! haber alınamadı? Elçilerimiz, ateşelerimiz ne iş yaparlar? Cenab-ı Hak bu hallere sebep olanları "Kahhar" ismiyle kahretsin.

-Rasim bey! Rasim Bey!. Selanik demek İstanbul'un anahtarı demektir. Ordumuz nerede? Askerimiz nerede? Nasıl bırakıpta gidilir? Bırakıp ta gidersek tarih ve ecdad bizim yüzümüze tükürmez mi? Biraderim Hazretleri buranın tahliyesine razı oldu mu?.. Hayır ben razı değilim! Yetmiş yaşımda olduğuma bakmayın... Bana bir tüfek verin, asker ve evlatlarımla beraber Selaniği ben son nefesime kadar müdafaa edeceğim." dedi.
Fakat Sultan Reşad'ın selamı ve ricası iletilince, bir Osmanlı hanedanı mensubu olarak padişahın iradesine boyun eğmek durumunda olan Abdulhamid Han, İstanbul'a nakledilmeyi kabul etmek zorunda kalır.

Ulu Hakan'ın. Selanik'te 3 yıl 6 ay 3 gün süren mecburi ikameti içinde İmparatorluk Bulgaristan ve Doğu Rumelini, Bosna-Hersek ve YeniPazar'ı, Libya ve Kuzey Çad'ı, Girit, Rodos ve Oniki ada'yı, Makedonya'yı, Arnavutluk'u, Epir'i, Trakya'yı kaybetmiştir. Dâhi Sultan'ın tahttan indirildiği zaman İttihatçılar için söylediği: "İmparatorluğu on yıl idare edebilerlerse, bir asır idare ettik diye öğünsünler!'" sözündeki keramet çıkar..Zira daha ancak 4 yıl geçmiştir. Fakat biz bu siyasî dâhiyi anlayamamışızdır. Anlayamadığımız gibi iftira çamuruna bulandırıp kirlettiğimiz bu pırlantamızın değerini başkaları bizden çok iyi bilmektedir. Dönemin İngiltere Hariciye Nazırı Sir Edward Grey siyasî hayatı boyunca hasmı olduğu bu dâhi için ölümünden sonra şöyle diyecektir: "Ne büyük kayıp! Hasmımdı ama onun ölümü ile diplomasi mesleği artık zevkini kaybetti."

EDİRNE'DE YÜZAKIMIZ BİR DADAŞ
Serhat şehrimiz Edirne kuşatma altındadır; Çatalca cephesinden top sesleri İstanbul'dan duyulmaktadır. Yabancı devletler gemi gönderip asker çıkartarak Dersaadet'deki mensuplarını koruma tedbirleri alırlar. Osmanlı buna izin vermek zorunda kalır.

1913 kışı, kapkara, felaketli bir kıştır, İstanbul tarihinin en acı günlerinden birini yaşamaktadır, Bütün Türk milleti matem içindedir ve Müslüman dünyası kan ağlamaktadır. Güney Afrika'dan gönüllü mücahitler, Hindistan Müslümanlarından da para yardımı ve gönüllü doktorlar gelmiştir. Ordu mağlup bütün vatan yaslıdır..
Sadrazam Kamil Paşa müttefikimiz (!) Alman imparatorundan ateşkes için aracılık yapmasını isleyince tokat gibi bir cevap gelir : "Kamil Paşa neredeyse yüz yaşına, girecektir. İstediği gibi ölebilir, ama Ferdinand, Bizans'ın hâkimi olacaktır."'Aslında şaşıracak bir şey yoktur. Batılı her zamanki çirkin yüzünü yine göstermiştir. 3 Aralık'ta fevkalade ağır şartlar, altında ateşkes imzalanır. Bu anlaşmaya göre, Osmanlı, kuşatma altında olan Edirne'ye iaşe yardımında bulunmayacak, fakat Edirne istasyonundan geçen trenler Bulgar ordusuna silah ve mühimmat götürebileceklerdir. Çar nâçar askerimizi göz göre göre açlığa mahkum etmek durumundayızdır.

Ateşkesten kısa bir süre önce de Edirne Müstahkem Mevki komutanlığına eski Koçana Örfü İdare Başkanı Topçu Feriği (Tümgeneral) Erzurumlu Mehmet Şükrü Paşa atanmıştır Haber şehirde manevî bir hava oluşturarak halkı sevince boğar.

12 Ekim'de Edirne'ye gelen Şükrü Paşa, ilk iş olarak kaleden dışarıya her türlü ikmal maddelerinin çıkarılmasını yasaklar. Çünkü kalede ancak iki ay yetecek kadar erzak vardır. Bu arada civar köyler akın akın kaleye sığınmak üzere gelmektedir. Şükrü Paşa İstanbul'dan yiyecek gelmesinin şüpheli oluşu ve sabotaj ihtimalinden korktuğu için bunları kaleye kabul etmek istemese de, açıkta kalan mazlumların Bulgarlar tarafından katliama maruz kalacağı endişesiyle kabul eder.

Hafız Rakım Ertür köylülerin içler acısı durumunu hatıralarında şöyle dile getirmektedir,: ".... Köylünün göçü bu gün daha da fazlalaşmıştı. Kendilerine sordum: Niçin kaçıyorsunuz? Bulgar süvarilerinin geldiğini ve köyleri yaktığını söylüyorlardı. Perişan haldeydiler. Hallerinden yine de şikayet etmiyorlardı. Çünkü ümitleri vardı. Bazıları diyordu ki; -Göç bize Efendimizden (sav) kalmıştır. (Ne güçlü bir iman, inanç ve güven içinde huzurlu teslimiyet.)"

ZOR GÜNLER
Bulgar taarruzları olanca hızıyla sürmekte ve kahraman müdafiler de cesaretle karşılamaktadırlar.

4 Kasım'dan itibaren 9 gün süngü süngüye çarpışılır ve düşman askeri, istihkâmlardan geri püskürtülür. Hele son 36 saat hiç durmaksızın, gırtlak gırtlağa devam eden kanlı bir muharebe sonunda 2000'e yakın şehit ve yaralı veririz.

Demiryolları Bulgarlar tarafından işgal edildiğinden İstanbul'dan hiçbir ikmal gelmemekte ve sıkıntı giderek had safhaya ulaşmaktadır. Şükrü Paşa bir bildiri yayınlayarak halkın kuvve-i maneviyesini canlı tutmaya çalışır: "Kalemiz bin top değil, onbinlerce topa ve yüzbinlerce askere karşı koyacak ve aylarca savunacak bir durumdadır. Kan dökmek isteyenler, bunun ne kadar pahalıya mal olduğunu Hakk'ın yardımıyla az zamanda öğrenceklerdir. Müstahkem mevki, ahaliden sükûnet ve sabır bekler."

Bu arada Bulgarlar da boş durmuyor, uçakla Edirne üzerine attıkları bildirilerde; "Bizim savaşımız, Müslümanlara karşı değil, o gaddar, zalim,, merhametsiz devlet yöneticilerine karşıdır. Gayemiz Balkanlara barış, düzen ve yeni bir yönetim getirmektir. Bulgar askerleri İstanbul'a bir-iki saatlik uzaklıktadır. Artık Edirne'ye hiçbir yerden yardım gelemez. Şehrin karşısında bin tane Bulgar top bulunuyor. Teslim olmazsanız Edirne tümüyle harab olur." diyerek halkı teslim olmaya, çağırmaktadır.

17 Aralık 1912 de ateşkesle birlikte sulh için toplanan Londra konferansında Osmanlı Devleti her zaman olduğu gibi masa başında yine yalnız bırakılmıştır. Öte yandan eğer anlaşma sağlanamazsa harp yeniden başlayacaktır. Düvel-i Muazzama Edirne'nin Bulgarlara verilmesinde ısrar etmektedir. Osmanlı heyeti ise sınırın Meriç nehrinden geçirilmesini ve Edirne'nin kesinlikle Osmanlı arazisi içinde kalmasını ısrarla istemektedir.

Fakat Ocak 1913 ortalarında baskılar artınca bunun kabul edilmek zorunda kalınacağı anlaşılır. Bu haberler Edime halkı arasında da yayılınca Şükrü Paşa, Hükümete askerlik ve şeref tarihine, geçen şu telgrafı çekmek zorunda kalır: " Edirne gibi dünyanın en müstahkem mevkiinden ma'dud(sayılı) bir şehr-i mukaddesi, den'i ve hunhar bir düşmana teslim edecek, alçak bir kumandan şanlı Osmanlı tarihinde görülmemiştir. Bu cinayeti ben de irtikap etmeyecek son neferi kendi tabancama, kendimi de son kurşunuma tevdi edeceğim. Şehirde imkan-ı mukavemet kalmadığını görünce muhasara altında bulunan aciz çocukları ve kadınları, konsolosların ellerine birer beyaz çarşaf vererek, onların himayesine tevdian şehirden çıkacağım. Şimdiye kadar yaptıkları gibi bunları da onların medeniyet gözleri önünde isterlerse imha etsinler. Ba'dehu toplarımı meşhur-ı alem mebani(binalar) ve emakin-i muazzezimizle(aziz yerlerimizle) Bulgarlar üzerine çevirecek ve şehrimizi ateşelere boğarak harebezara döndüreceğim. İçinde ateş, dışarda ölüm içinde kalacak kahraman askerim işte o zaman velev ki muhasımlarım bir milyon olsun, onu yaracak ve bu suretle ya kahramanca ölecek veyahut mukaddes payitahtımın ecdadını şanla terk edecektir."

Durum böyleyken 23 Ocak'ta Bâb-ı Âli Baskını olur. Kamil Paşa
Fransızlar tarafından Şükrü Paşa'ya verilen Altın Kitabın resimde görülen mukaddimesinde şöyle denilmektedir:
"Her taraftan tehdid altında kalan devletiniz en çaresiz musibete mahkum gibi göründüğü sırada siz baş kaldırınca hayretler içinde kalan dünya, böyle evlatlar yetiştiren bir ırkın damarlarında kendisine feyyaz bir İnkişaf te'min edecek bir kan bulunması zaruri olduğunu i'tirafa mecbur oldu."

"Paşa! Siz dünyanın üstünden ulvi bir lerze geçmesine sebeb olduğunuz için, bütün dünyanın size bir minnet borcu var. İşte bundan dolayı, düşman eline sağ geçmiş olmaktan mütevellit büyük acınızın içinde eğer size teselli verebilecek bir söz ve kalbinize kuvvet verecek bir işaret tasavvur edilebilirse, hayranlarınız şimdi size işte o teselli ile o kalb kuvvetini vermek İstiyorlar."

kabinesi düşürülerek Mahmut Şevket Paşa kabinesi kurulur. Yeni hükümet Londra Konferansı'nda ileri sürülen tekliflere şiddetle karşı çıktığından görüşmeler kesilir. Başkomutanlık 26 Ocak 1912 günü Edirne kalesine gönderdiği haberde, "Bağdaşık devletlere karşı elde edilecek siyasî başarının Edirne'nin olabileceği kadar çok mukavemet etmesine bağlı bulunduğunu" söylemektedir. Bu haberden üç gün sonra da, Müstahkem Mevki Kumandanı Şükrü Paşa'nın rütbesi üstün basarılarından dolayı Birinci Ferikliğe yükseltilir.

Çatalca'dan çekilen askerlerin katılmasıyla da iyice güçlenen Bulgarlar ateşkesin bitmesiyle birlikte cehennemi bir ateşle şehri dövmeye başlarlar. Yanmadık, yıkılmadık yer kalmamıştır.

SÜPÜRGE TOHUMUNDAN LOKMALAR
Açlık had safhadadır. Askerin tayını her gün küçülmektedir. Ekmek 450 grama inmiştir, tuz da 20 grama. Salamura suları ve tuzlu toprakların yıkanmasından elde edilen tuzlu su kullanılıyor idi ise de hiç bir zaman ihtiyaca yetmemektedir. Ekmek değişikliğe uğraya uğraya küçülür, siyahlanır. Ve sonunda süpürge tohumu ve kuş yemi ekmeğe girer.
Asker sıkıntıya katlanmaya hazırdır. Yeter ki vatan sağ olsun. Erat arasında daha önce Yemen savaşlarında bulunanlar vardır. Birbirlerine deri emerek yedi ay savaştıklarım anlatmaktadırlar.

Halkın durumu da ayrı bir perişandır. Askerî hayvanlar her gün kesilmekte, beygir etleri polis karakolları aracılığı ile fukaraya dağıtılmaktadır. Kasaphaneye gönderilen hayvanların kuyrukları ve yeleleri tamamen yok olmuştur. Çünkü açlıktan zavallı hayvanlar birbirlerinin kuyruklarını ve yelelerini yemişlerdir.

Şehirdeki Türk olmayan unsurlar da kalenin durumunu ve Bulgar topçusunun ateş yönünü yazdıkları kâğıt parçalarını şişelere koyup nehre atarak casuslukta bulunmakta ve yiyecekleri saklayarak yüksek fiyatla gizlice satmaktadırlar.

Bütün bu olumsuzluklara bir de soğuk eklenince içinden çıkılmaz bir hâl almıştır. Kış çok şiddetlidir. Kar fırtınası askeri ve halkı kasıp kavurmaktadır. Öyle ki kısa zaman içinde 2115 kişi soğuktan donmuştur.

Bulgarlar, kale komutanı Şükrü Paşa'ya teslim olması için gönderdikleri habere Paşa'nın cevabı sanki suratlarına tükürük gibidir: "Edime şehrinin kan ve ateşlere boğulması, yüz binlerce topun yapılanınızı, istihkamlarımızı mahvetmesi, yakılması, açlığın harabiyeti velhasıl içeride ateşin, dışarıda ölümün Şiddeti, imdatsızlığın ümitsizliği kaleyi teslime razı edemez. Değil kumandanların, kendi kılıcımın kabzası, kumandanınızın galip eline, ucu sineme dayanmadıkça şehrin teslimi, zaptı mümkün değildir. Bu imkânın husulüne kati karar ile karar verdiğimi kumandanınıza tebliğ ediniz."

MİLLİ MATEM
Payitaht, Şükrü Paşa'dan kaleyi bir ay müdafaa etmesini istemiştir. Şanlı ihtiyar ise tam beş aydır askeriyle süpürge tohumu yiyerek kaleyi muhafaza etmektedir. Fakat cephane de bitmiş yapacak bir şey kalmamıştır.

Bulgarlar, ne kadar dayanırlarsa dayansınlar dışarıdan imdat kuvveti gelmedikçe, savunmanın da sonunun geleceği iyi bilmektedirler. Subaylarımız kalenin eninde sonunda düşeceğini, bu güzel şehrin Bulgarlar'ın çamurlu çizmeleriyle çiğneneceğini hayal ettikçe çıldırmaktadırlar: Uykusuzluk, yorgunluk, gıdasızlık ve hastalıklar askeri, kuvvetten düşürmüştür. Buna rağmen, saldıran düşmana karşı aynı şiddette hücumda bulunulmakta ve borazanlar ard arda ateş ve süngü hücumu çalmaktadır. Dalga dalga gelen Bulgar hücumlarına insan üstü bir gayretle karşılık verilmektedir. Harp sahası cesetlerle dolmuştur. Allah...Allah... nidalarıyla saldıran askerler eriye eriye yok olmaktadır. Bütün mevziler yavaş yavaş elden çıkmaya başlamıştır.

Ve Şükrü Paşa içi kan ağlaya ağlaya teslim olur. Öyle mahzundur ki hadiseyi tarafsız gözlemci Fransız gazetecisi Gustave Babcin' in kaleminden takip edelim. "Ertesi gündü; Gar, Bulgar askerleri, yaralılar ve subaylarla dolu idi. Herkes elde etmek istedikleri Edirne'yi kendilerine tam altı ay bırakmayan bu süt sakallı kahramanı görmek emelindeydi. Birden bire bu seyirci kalabalığının içinden bir kin ve hiddet vaveylası yükseldi. Bağırıyorlardı. Kendilerine Edirne'yi pek pahalıya mal eden bu yaşlı askeri protesto etmek istiyorlardı. Mahzun Paşa kendisine ayrılan vagona adeta yıkılırcasına girdi. Subaylar selam durmuşlardı. Sonra kompartımandaki koltuğa çöktü. Hıçkırarak ağlıyordu. Baktım Sofya'ya kadar bu muhteşem kumandan ağladı. Bembeyaz sakalları ile tezad halindeki yağız çehresinden süzülen her damla, savaş alanında akıttığı kan kadar azizdi."

İki gün sonra Şükrü Paşa, Kral Ferdinand ile karşılaşır. Kral büyük düşmanını gördüğü zaman ayağa kalkar. Şükrü Paşa'yı yanındaki koltuğa oturtmadan önce yaverin elinde tutuğu kılıcını alır ve Paşa'ya :" Bir yanlışlık olmuş" der. "Teslim anında kılıcınızı da vermişsiniz. Sizin gibi bir askerin kılıçları alınmaz. Şeref dolu bir savaş sayfasına imzanızı attınız. Kılıcınızı lütfen kabul buyurunuz. Sizi ağırladığım ve inanılmaz savunmayı gerçekleştiren sizin gibi bir askerle dövüştüğüm ve şimdi de beraber olduğum için gurur duyuyorum."

Edirne düşmüştür. Osmanlı devletinin üçüncü başkenti Bulgarların ve Sırpların eline geçtiği anda Hıristiyan ahali ve işgal kuvvetleri askerleri sokaklarda; "İkinci ba'su ba'del mevt, İsa'nın dilediği gibi Edime yeniden Hıristiyan oldu, "çığlıkları ile dolaşmaktadırlar.
Daha sonra olanları yine 3661 sayılı 26 Nisan 1913 tarihli Illustration gazetesinden izleyelim:

"-Edirne'ye giren Bulgar süvarileri arasında insan dili ile anlatılması güç şirretlikler ve heyecan çemberi oluşturmuştu. Musevi, Rum veya Ermeni milleti daha düne kadar Türklerin ayaklarına kapanırken, şimdi çığlıklar, feryatlar ve haykırışlarla yeni çarlarını selamlamakta geç kalmak istemiyorlardı.

Kral Ferdinand'da Mustafa Paşa istasyonuna girdiğinde trenden inmeden evvel ayağının dibine, konan bir Türk mavzerine basarak şehre girmişti.

Bulgarlar Edirne'nin işgalinin birinci gününü kutlama ve eğlencelerle geçirmişlerdi. İkinci gün tarihi bir uyanışa şahit oldu. Tek kelime ile korkunç bir uyanış!... Bulgarlar avlarını ellerine geçirmişlerdi. Ama bu "Delice savunma"yı onlara pahalıya ödetmek niyetinde idiler. Tam üç gün şehri yağma ettiler. Taşınabilecek ve çalınabilinecek bir şey kalmayınca kadınlara ve küçük kızlara tasallut başladı. Edirne baştanbaşa bir feryat şehri olmuştu. Kadınların ve kızların daha sonra yaptıkları tek şey, feryat etmeden, bağırmadan ve inlemeden intihar etmeleri idi. Yağma edilen evlerin kapılarında birdenbire, tebeşirle çizilmiş haç işaretleri belirmişti. Sonradan anlaşıldı ki, bu işaretler yağma edilecek evde alınacak mal,ırzına geçilecek genç kadın kalmadığını yeni gelenlere haber veriyordu. Kısacası vakit kaybetmek istemiyorlardı."

Bu içler acısı hadiseler günümüzün düşünen kafalarına iman ve küfür muvazenelerini tedai ettirmeli değil midir? Bir tarafta emperyalist gayelerle girdikleri her yeri tepeden tırnağa yağmalayıp kurutan ehli küfür, diğer tarafta ila-yı kelimetullah için fethe gittiği yerlerde yediği üzümün parasını asma çubuğuna asan ehli iman:..

Şükrü Paşa'nın direnişi gerçek bir destandır. Dünya umumi efkârı onu konuşmaktadır. Bundan dolayı Fransızlar kendi milletleri namına bir "şeref kılıcı" ve binlerce imza dolu bir "Altın kitap" armağan ederler.

Peki, biz ne yaparız Aziz Paşamıza? Yapılabileceklerin en utandırıcılığını... İttihat ve itilafçılık mefkûreleriyle ikiye bölünüp parçalanmış sevgili vatanımızda hased ve şahsî kıskançlıkların alabildiğine azması neticesinde 6 aylık bir esaretin sonunda Türkiye'ye dönen ünlü askere yapılan muamele :"Paşa, halk seni linç edecek" uydurması ile halkın teveccühünden kaçırmak için hudutdan itibaren perdeleri inik bir vagonla ve Sirkeci garından Şişli’deki evine kadar da kapalı bir faytonla getirilmek ve tekaüd edilmek olmuştur.

Aziz Paşamız daha sonraları kendisine yapılan bu kötü muamelenin sebebini İsmail Hami Danişmend'e daha sonraları şöyle anlatır ki bizim için ibret doludur:"Harbin başında hükümet benden bir aylık mukavemet taleb etti. Ben tam 155 gün mukavemet ettim. Fakat buna rağmen, İttihat ve Terakki hükümeti beni derhal emekliye sevk etti. Ve menkup(rütbeleri alınmış) yaşattı. Bunun çok acı bir sebebi vardı. Harbin başında hünüz Edirne muhasarası başlamadan evvel. İttihatçılardan eski dahiliye nazırı Talat bey, gönüllü nefer yazılıp, Edirne'ye gelmişti. Maksadı askerlik etmek değil, askeri ifsad etmekti.

Talat Bey fırsat buldukça Askeri harp etmemeğe teşvik ediyor ve bilhassa Anadolu efradına. Rumelinin kendi vatanları olmadığından bahsediyordu. O sırada düşman ordusu ilerlemekle ve Edirne muhasaraya düşmek üzere idi. Tabii böyle bir fesada tahammül edemezdim. Talat Bey'i çağırttım. Bu hale bir dakika bile tahammül edemeyeceğimi, Edirne'de kaldığı takdirde kendisini maazallah idam ettirmek mecburiyetinde kalacağımı ve böyle bir mecburiyette kalmak istemediğim için, o günkü trenle derhal İstanbul'a hareket etmesini emrettim. Tabii çekildi gitti. O gitti ama Merkez-i Umumi azasından Dr. Bahaeddin Şakir, Hilal-i ahmer(Kızılay) müfettiş sıfatı ile Edirne'de kaldı. Talat'ın propagandasına devam eden bu adamı idam ettirmemek için çekmediğim kalmadı. Muhasaranın sonlarına doğru bir gün bana gelip, Sultan Selim Camii'nin düşmana teslim edilemeyeceğinden dem vurarak dinamitle havaya uçurulmasını teklif etti. Kendisine Edirne Üzerindeki muhteşem Türklük ve Müslümanlık damgasının imhasının tarihe bir ihanet olacağını ve Edirne'nin her halde Bulgar hakimiyetinde kalamayacağını söyledikten sonra bir daha vazifesinden başka birşeyle meşgul olmamasını ihtar ederek def ettim. İşte benim menkubiyetime bu Talklarla, Bahaddin Şakirler sebep oldu. Onlar ordumuzun bîr an evvel mağlup olmasını ve mağlubiyeti yüzünden muhalif hükümetin bir an evvel sükutunu istiyorlardı. Fakat unuttukları bir şey vardı; benim asker olduğumu unutuyorlardı."

İhtiyar Arslan Edirne müdafaasında sürdürdüğü sefalet hayatı neticesinde yakalandığı müzmin bir siyatik hastalığının tedavisi için gittiği Bursa kaplıcalarında zatürreeye yakalanır ve avdetinde 5 Haziran 1916 da evinde ruhunu Rahman'a teslim eder.

Ölünceye kadaf menkup(düşürülmüş) ve ruhen muzdarip yaşayan Şükrü Paşa'nın kadir ve kıymeti adeta musalla taşında anlaşıldığından, Alman, Avusturya ve Bulgar kıtalarının da iştirakiyle büyük bir kalabalığın yollara taştığı milli cenaze merasimi yapılır, nâşı, zamanın padişahı Sultan Reşad tarafından yaptırılan Mevlanakapı'da, Merkez Efendi Mezarlığındaki mütevazi kabrine defnedilir.

Ruhun şâd olsun aziz Paşam!


KAYNAKLAR
1. Bardakçı, İlhan; Tarihten Bugüne. Hüble yay. İst/1983
2. Dânâ, Sadık; İslam Kahramanları-2. Erkam yay. İst/1990
3.Danişmend, İ.Hami; İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi-4. Türkiye Yay. İst/1972
4.Demirkutlu-Erhan; "Balkan Harbinde Şükrü Paşa ve Edirne Müdafaası". Türk Dünyası Tarih Dergisi. Temmuz/1987
5.Kazancıgil, Yrd. Dr. Ratip; Balkan Savaşında Edirne Savunma Günleri. Edirne Arş. merkezi yay. Kırklareli/1986
6.Köseoğlu, Nevzat; Türk Dünyası ve Medeniyeti Üzerine Düşünceler. Ötüken Yay. İst/1990
7.Masor, Dr. İlhami; Bir Ömür Boyunca. Boğaziçi yay. İst/1974
8.Öztuna, Yılmaz; Rumelini Kaybınız. Ötüken yay. İst/1990

Muammer Ahmet Şiirleri, İsmail Gül Şiirleri, Seyide Doyran Şiirleri, Abdurrahim Karakoç şiirleri , Ahmed Arif şiirleri , Ahmet Hamdi Tanpınar şiirleri , Ahmet Selçuk İlkan şiirleri , Ahmet Telli şiirleri , Ali Erdinç  şiirleri , Arif Nihat Asya  şiirleri , Asil Mavi şiirleri , Aslan Avşarbey  şiirleri , Aşık Veysel  şiirleri , Ataol Behramoğlu şiirleri , Attila İlhan  şiirleri , Ayfer Yazıcı  şiirleri , Ayhan Yıldırım  şiirleri , Bahattin Karakoç şiirleri , Bahtiyar Vahapzade şiirleri , Bayram Mecit  şiirleri , Bedirhan Gökçe şiirleri , Bedri Rahmi Eyüpoğlu  şiirleri , Behçet Necatigil  şiirleri , Birgül Alp şiirleri , Burcu Seul  şiirleri , Cahit Sıtkı Tarancı  şiirleri , Cahit Zarifoğlu  şiirleri , Can Yücel  şiirleri , Cemal Gören  şiirleri , Cemal Safi  şiirleri , Cemal Süreya  şiirleri , Cengiz Numanoğlu  şiirleri , Cihan Balcıoğlu  şiirleri , Didem Madak  şiirleri , Edip Cansever  şiirleri , Emin Çelimli  şiirleri , Emine Çerçi  şiirleri , Emine Şafak  şiirleri , Ercan Baş  şiirleri , Erdal Ercin  şiirleri , Faruk Nafiz Çamlıbel  şiirleri , Fazıl Hüsnü Dağlarca  şiirleri , Fuzuli  şiirleri , Gaffar Güllü şiirleri , Gelincik  şiirleri , Gülsen Tunçkal  şiirleri , Hacı Kısır şiirleri  , İbrahim Karaçay  şiirleri , İbrahim Sadri şiirleri  , İbrahim Sağır şiirleri , İclal Aydın  şiirleri , İsmail Gül  şiirleri , İsmet Ulaş  şiirleri , Kahraman Tazeoğlu şiirleri , Karacaoğlan şiirleri , Kevser Dostagüler şiirleri  , Küçük İskender şiirleri , Mahmut Çiçekdağı şiirleri , Marlyn Hand şiirleri  , Mehmet Akif Ersoy şiirleri , Mehmet Ali Kalkan şiirleri , Mehmet Çetin şiirleri , Melek Avcı Coşkun şiirleri , Melih Cevdet  şiirleri , Melike Yıldız şiirleri , Mevlana Celalettin Rumi şiirleri , Muammer Ahmet Sağlam  şiirleri , Muharrem Kubat şiirleri , Murat Meral şiirleri  , Mustafa Hebip şiirleri , Muzaffer Tayyip Uslu  şiirleri , Mücahit Şen  şiirleri , Nazım Hikmet Ran  şiirleri , Necip Fazıl Kısakürek  şiirleri , Nur Uygun şiirleri , Nurullah Genç  şiirleri , Orhan Veli Kanık  şiirleri , Ömer Hayyam  şiirleri , Özdemir Asaf  şiirleri , Polat Tek  şiirleri , Rabia Barış şiirleri , Sabahattin Ali şiirleri , Selaattin Çoban  şiirleri , Seyide Cinaloğlu Doyran  şiirleri , Sezai Karakoç  şiirleri , Şevki Dinçal  şiirleri , Tevfik Fikret  şiirleri , Turgut Uyar  şiirleri , Uğur Arslan  şiirleri , Uğur Işılak  şiirleri , Ümit Yaşar Oğuzcan  şiirleri , Yahya Kemal Beyatlı  şiirleri , Yavuz Bülent Bakiler şiirleri , Yavuz Dogan  şiirleri , Yıldız Toksöz şiirleri , Yılmaz Erdoğan şiirleri , Yunus Emre şiirleri , Yusuf Hayaloğlu şiirleri , Zikrettin Karaca şiirleri , Ziya Osman Saba  şiirleri , şiir şiir sokağım şiir türleri şiir sokakta şiir nedir şiire gazele şiir kitapları şiir bilgisi şiir defteri şiir aşk şiir oku şiir yarışması 2018 şiir adam şiir adam live şiir alıntıları şiir adam live instagram şiir antolojisi şiir antoloji şiir akımları şiir atölyesi şiir alp a şiiri a şiir evi a şiiri yavuz bülent bakiler a şiir evi ankara a.şiir solak a şiir sokakta a.kadir şiirleri a köpek şiiri a karakoç şiirleri a ile şiir şiir bilgisi test şiir biter şiir biçimleri şiir başlıkları şiir blog şiir bulmaca şiir bilgisi pdf şiir butik otel şiir blogları b şiiri b keskin şiirleri bayrak şiiri b sesi şiir b harfi akrostiş şiir şiir can yücel şiir cafe şiir cafe ortaköy şiir cemal süreyya şiir cumhuriyeti şiir cahit zarifoğlu şiir çeşitleri şiir can şiir ceketli adam kitabı şiir cemal safi ç şiiri behzat ç şiir behzat ç şiir sözleri gökçenur ç. şiirleri c.süreya şiirleri c ile şiir c.bukowski şiirleri gökçenur ç şiir kitabı c vitamini şiirleri c.zarifoğlu şiirleri şiir çözümleme şiir çözümleme yöntemi şiir çeviri şiir çiçek şiir çok güzel şiir çevirisi şiir çevirileri şiir çözümleme yöntemi nurullah çetin şiir çay ç ile şiir şiir dinletisi şiir dizeleri şiir dergileri şiir duygusal şiir duvarda şiir dünyası sözleri şiir denizi d&r şiir kitapları d.bakır şiiri d ile şiir d&r şiir defteri d madak şiirleri d.günü şiirleri d.bakır şiir sözleri d ali erzincanlı şiirleri d.h. lawrence şiirleri şiir eş anlamlısı şiir ekşi şiir edebiyat şiir en güzel şiir ezberle şiir etkinlikleri şiir edip cansever şiir evi şiir ezberleme şiir eloğlu e şiir kitabı şiirler e ödev şiir e book şiirli e kartlar e müfredat şiiri eş e şiir atatürk'e şiir e güzel şiirler öğretmen e şiir şiir fm şiir fon müziği indir şiir falı şiir fonları şiir fonu şiir fotoğrafları şiir film şiir fotoları şiir festivali f.nietzsche şiirleri f ferruhzad şiirleri f gülen şiirleri f ile şiir f akrostiş şiir necip f şiirleri f ile ilgili şiir melek şiiri f nafiz çamlıbel f n çamlıbel şiirleri ilhan berk f şiiri şiir gibi şiir gözlüm şiir güzel şiir gibi sözler şiir gibi kadın şiir günaydın şiir gemisi şiir gece şiir gecesi ğ şiiri g ile şiir anneler g şiirleri ğ akrostiş şiir ğ vitamini şiiri g sesi şiir ğ başlayan şiir g harfi ile şiir ğ ile ilgili şiirler ğ şiir ğüzel şiir öğretmene şiir posta şiir öğretmenler ğünü şiir onur ünlü şiir ğ ile şiir ğ sesi şiir ğ harfi ile şiir şiir hikayeleri şiir hakkında bazı mülahazalar şiir hastanede şiir her yerde şiir hayat şiir hakkında sözler şiir hangi metin grubuna girer şiir hakkında bilgi şiir hangi metinler grubuna girer şiir hasret h şiirist h.ergülen şiirleri atom h şiiri h.cibran şiirleri h ile şiir h harfi şiir h.izgören şiirleri h sesi şiir h nihal atsız şiirleri h ile başlayan şiirler şiir ısmarla şiir ısmarla eylül'ü konuşalım şiir instagram şiir ıhlamurlar çiçek açtığı zaman şiir ılık ılık akıtam şiir ışık şiir ırmak ıhlamur şiir ışıklar şiir ıssız şiir ı şiirler aşk-ı şiir ı ile şiir ı akrostiş şiir ı.ahmet şiirleri bab-ı şiir ı ile başlayan şiirler ı ile ilgili şiirler şiir ingilizce şiir indir şiir ile ilgili sözler şiir isimleri şiir istanbul şiir incelemesi şiir ingilizcesi şiir için fon müzikleri şiir iletişim i şiirler i şiir perisi i şiir sözleri şiir i kamer şiir-i aşk ile şiir şirpençe şiirler i hızırla kırk saat şiir i leyal şiir-i divan şiir jandarmada şiirt jetpa şiir jenerik müzikleri sigir jelatin şiirt jöh şiir janya şiirt judo şiirt jigolo japonca şiir japon şiir türü j ile şiir bay j şiir j.l.borges şiirleri j harfi ile şiir j.j. rousseau şiirleri j ile ilgili şiirler j harfiyle başlayan şiirler şiir konuları şiir kitapları pdf şiir kesitleri şiir karaoke şiir köşesi şiir konusu şiir kısa anlamlı şiir kadın k şiirleri k.iskender şiirleri k.maraş şiirleri k ile şiir k.tazeoğlu şiirleri 555k şiiri bünyamin k şiirleri k.maraş şiir yarışması k.kurultay şiirleri k.tazeoğlu şiir sözleri şiirler şiir lekesi şiir listesi şiir leyla şiir leblebi tozu şiir leyla ile mecnun şiir lirik şiir lise şiir lavinia şiirler kısa satirik l şiir örnekleri l akrostiş şiir l aşk şiirleri l.aragon şiirleri l harfli şiirler atilla ilhan l şiirleri şiir müzikleri şiir mısraları şiir mevlana şiir mavi şiir mektebi ortaokulu nasıl bir okul şiir me şiir mutluluk şiir mektebi iletişim şiir mavisi şiir m.akif ersoy türkiye m şiiri m.mungan şiirleri m harfiyle şiir m akrostiş şiir m.altıok şiirleri m. azad şiirleri türkiye'm şiiri turgut uyar m.akif şiirleri kısa m.ikbal şiirleri şiir ne demek şiir nedir kısaca şiir nasıl okunur şiir nedir özellikleri nelerdir şiir nazım şiir necip fazıl kısakürek şiir nasıl yazılır kuralları şiir ne demek ingilizce n.hikmet şiirleri n.fazıl şiirleri en güzel şiirler n.tevfik şiirleri fatma n şiirleri çetin'in şiir tahlilleri n akrostiş şiir n.kemal şiirleri n aşk şiirleri şiir otel şiir okuyan şiir onedio şiir okuyan erkek şiir okumak şiir okuyan adam şiir okuma kılavuzu şiir orhan veli şiir okulu o şiiri o şiirleri doğuran yalnızlık şairleri öldürür o şiir bitti başka mısra gerekmez o şiiri ahmet haşim o şiir bir daha yazılamaz o şiirler tek başına okunmuyor gel yalvarırım o şiirleri çocuğa yazsaydım o şiir ne demek şiirin o ince küllerini toplayanlar şiir o ki sadece cananını kasteder şiir örnekleri şiir özdemir asaf şiir özellikleri şiir önerileri şiir özlem şiir ödülleri şiir ölçüleri şiir örnekleri kısa şiir ödülleri 2018 şiir özledim ö ile şiir ö harfiyle şiir ö.s.ö şiirleri ö.ç.m şiirleri ö harfi ile şiir akrostiş şiir ö şiir parkı şiir perisi şiir penceresi şiir pdf şiir paylaşım şiir programı şiir parçaları şiir posterleri şiir papatya şiir programları p harfiyle şiir p valery şiirleri p sesi şiir p ile başlayan şiir çeşitleri şiir resimli şiir romantik şiir resmi şiir radyo şiir radyosu şiir resitali şiir rap şiir roots şiir replikleri şiir rastgele r siz şiir r akrostiş şiir r ilgili şiir r t erdogan şiirleri şiir sitesi şiir sokağı şiir sözler şiir sevgiliye şiir sayfası şiir sokakta aşk şiir siteleri s şiiri ş.erbaş şiirleri s.karakoç şiirleri s ile şiir yes şiiri ş akrostiş şiir ş sesi şiir s.ali şiirleri cemal sa şiirleri s.o.s şiiri şiir şiir şiir şarkıları şiir şairleri şiir şekilleri şiir şiir türkiye şiir şantiyede şiir şeklinde fabl şiir şükrü erbaş şiir şekil özellikleri şiir şehri ş ile şiir ş.yahya şiirleri ş 23 nisan şiirleri şiir tahlilleri şiir türleri nelerdir şiir tanımı şiir türleri test şiir turgut uyar şiir tanımları şiir tahlilleri mehmet kaplan şiir temaları şiir t shirt şiirt t.uyar şiirleri t ile şiir t erdoğan şiir 500t şiiri t aşk şiirleri t s eliot şiirleri baki ayhan t şiirleri t.tuğba baş şiirleri şiir uzun şiir umut şiir uygulaması şiir uzun aşk şiir unsurları şiir uzaktan sevmek şiir uyak şiir uyku şiir usta u şiiri ü ile şiir ü harfiyle şiirler hüsrev ü şiirini kim yazmıştır atatürk'ü şiiri ü akrostiş şiir hüsn ü şiir ayın 14 ü şiiri u ile akrostiş şiir şiir üzerine şiir ünlü şiir ümit yaşar oğuzcan şiir üzerine yazılar şiir ülkü ocaklarında şiir üzerine düşünceler suut kemal yetkin şiir ülkü tamer şiir üstadlarımız şiir üzerinde sıfat bulma şiir ünlü şairler ü.y.o şiirleri ü ile ilgili şiirler ü.y.oğuzcan şiirleri şiir ve inşa şiir video şiir ve tefekkür kulübü şiir ve kadın şiir ve zihniyet şiir ve inşa türü şiir vatan şiir ve sözler şiir ve şair şiir ve gelenek v şiir v ile şiir v.hugo şiirleri v sesi şiir orhan v şiirleri v for vendetta şiir v for vendetta şiiri remember v harfi ile şiir aga b v şiirbaz - ondan oldu zaar sözleri şiir yarışmaları şiir yazmak şiir yazarları şiir yaz şiir yazma şiir yarışması 2019 şiir yürek şiir yarışmaları 2018 y faktörü şiiri y kemal şiirleri y.odabaşı şiirleri y'ol şiiri y.emre şiirleri y başlayan şiirler y ile ilgili şiirler y harfi ile şiir y 23 nisan şiirleri akrostiş şiir y harfi şiir zamanı şiir zaman şiir zarifoğlu şiir zıt anlamlısı şiir ziya paşa şiir zindandan mehmete mektup şiir ziya gökalp şiir zulmü alkışlayamam şiir zeynep şiir zeytin z özger şiirleri z ile şiir z raporu şiir z akrostiş şiir a ve z şiiri a.c.z şiirleri z ile ilgili şiirler şiir 0 6 yaş 01 şiir 00 00 şiir 0 kasım şiirleri 0 kasımla ilgili şiir şiir 10.sınıf şiir 1 kıta şiir 1000kitap şiir 15 temmuz şiir 1.sınıf şiir 15 temmuz kısa şiir 19 mayıs şiir 10 kasım şiir 12. sınıf dil ve anlatım şiir 18 mart çanakkale şiirler 1 kıtalık şirinler 1 1 mayıs şiirleri 1.sınıf şiirleri kısa kaldırımlar 1 şiiri 1. sınıf şiirleri 2 kıtalık 1 kıtalık şiirler doğa 1 kıtalık şiirler ve şairleri 1 kıtalık şiir örnekleri şiir 2018 şiir 2 kıtalık şiir 2. sınıf şiir 29 ekim şiir 23 nisan şiir 29 ekimle ilgili şiir 29 ekim cumhuriyet bayramı şiir 2 satır şiir 2017 şiir 23 nisanla ilgili 2 şiiri şiirler 2 kıtalık şiir 2 kıta şiirler 2 kıtalık aşk şiirler 2 sınıf için dağ 2 şiir 2 kıtalık şiirler doğa 2 kıtalık şiir örnekleri şiir 365 şiir 3 kıtalık şiir 3. sınıf şiir 30 ağustos şiir 35 yaş şiir 3 kıtalık aşk şiir 3 kıtalı şiir 30 tane şiir 33 kurşun şiir 30 yaş 3 şiir anlayışı şiirler 3 kıtalık şirinler 3 şiirler 3 kıtalık kısa 3. şahsın şiiri 3 kıtalık şiirler edebiyat 3.sınıf şiirleri 2 kıtalık şiir 4 kıtalık şiir 4 lük şiir 4. sınıf şiir 40 yaşındasın şiir 4 kıtalık aşk şiir 4 mısradan oluşan her bölümüne ne denir 40 şiir 40 şair 40 şiir ve bir şiirler 4 kıtalık ünlü şairlerden 40 şiir 40 şair pdf 4 şiir 1 şehir şiirler 4 kıtalık şiirde 4'lük nedir şiirler 4 mısralık şiirdeki 4 satıra ne denir şiirler 4 5 kıtalık şiir 5. sınıf şiir 5 kıtalık şiir 5 sınıf konu anlatımı şiir 500 şiir 5n1k 555k şiir 5 şiir biçim ve içerik yönünden incelenmesi 571 şiir 5 şiir türü 50 şiir 50 şair 5 şiiri biçim ve içerik olarak inceleme 5 şiirin incelenmesi şiirler 5 kıtalık şiirde 5 mısraya ne denir 5 hececilerin şiir ve sanat anlayışı 5 kıtalık şiirler necip fazıl kısakürek şiir 6. sınıf şiir 6 kıtalık şiir 6 ekim 6 şiir türü şiir türleri 6. sınıf şiir bilgisi 6. sınıf şiir türleri 6.sınıf test şiir bilgisi 6. sınıf test şiir türleri 6. sınıf tonguç akademi şiirler 6.sınıf şiirler 6 kıtalık 6.sınıf şiirleri türkçe dersi 6. sınıf şiir örnekleri 6. sınıf şiir bilgisi çalışma kağıdı 6.sınıf şiir bilgisi 6.sınıf şiir bilgisi test 6.sınıf şiir türleri test şiir 7.sınıf şiir 7 güzel adam şiir 7 kıta 724 şiir şiirler 7 kıtalık 724 şiir neden kabul edilmedi 7 kıtalık şiir şiir türleri 7. sınıf şiir türleri 7.sınıf test şiir bilgisi 7. sınıf testleri 7 şiiri şiirde 7 hececiler kimlerdir şiirler 7. sınıf 7 heceli şiirler 7. sınıf şiir bilgisi test soruları 7.sınıf şiir türleri 7.sınıf şiir bilgisi 7.sınıf şiir türleri test şiir 8.sınıf şiir 8 kıta şiir 8 mart 8 şiir 80 sonrası şiir 835 şiir şiir bilgisi 8. sınıf şiir türleri 8. sınıf test şiir bilgisi 8. sınıf test almanca şiir 8 kıtalık 8 şiiri şiirler 8 kıtalık 8 heceli şiirler 8.sınıf şiir bilgisi 8 satırlık şiirler 8.sınıf şiir türleri test 8. sınıf şiir bilgisi test 8 sınıf şiir bilgisi çalışma kağıdı şiir 9.sınıf şiir 9. sınıf edebiyat şiir 9. sınıf test şiir 9 sınıf ders notları 90lar şiir şiir türleri 9. sınıf şiir türleri 9.sınıf edebiyat şiir gelenekleri 9.sınıf şiir bilgisi 9. sınıf test şiir türleri 9. sınıf test 9 şiiri 9.sınıf şiir türleri 9 eylül şiirleri 9.sınıf şiir bilgisi çalışma kağıdı 9. sınıf şiir örnekleri 9.sınıf şiir inceleme örnekleri
 

Çevrimiçi Özgür Kız

  • Özel Üye
  • *
  • İleti: 21539
  • Rep 3950
Ynt: Direnişteki Diriliş Muştusu
« Yanıtla #1 : Mart 24, 2016, 06:38:17 ÖS »
 cgp
 

Çevrimdışı RaNa

  • Radyo Ailemiz
  • *
  • İleti: 885
  • Rep 178
  • Cinsiyet: Bayan
  • SéN baNa yasak BéN saNa tutsak
  • Burcum: Bende Bilmiyorum :)
Ynt: Direnişteki Diriliş Muştusu
« Yanıtla #2 : Nisan 13, 2016, 07:42:49 ÖÖ »
alkiss gull alkiss yarisina kadar okuya bildimm :(
 

Çevrimdışı Aysun.

  • *
  • İleti: 1993
  • Rep 98
  • Cinsiyet: Bayan
Ynt: Direnişteki Diriliş Muştusu
« Yanıtla #3 : Nisan 17, 2016, 09:52:45 ÖÖ »
 cgp
 

Çevrimdışı Özge

  • Radyo Ailemiz
  • *
  • İleti: 1737
  • Rep 347
  • Cinsiyet: Bayan
  • Takımınız: Fenerbahçe
Ynt: Direnişteki Diriliş Muştusu
« Yanıtla #4 : Nisan 17, 2016, 02:11:31 ÖS »
 cgp

Çevrimdışı вαşκαп

  • Özel Üye
  • *
  • İleti: 20356
  • Rep 1300
Ynt: Direnişteki Diriliş Muştusu
« Yanıtla #5 : Ekim 15, 2017, 03:12:20 ÖS »
Emeğine Yüreğine Sağlık
 

 

Related Topics

  Konu / Başlatan Yanıt Son İleti
2 Yanıt
1533 Gösterim
Son İleti Mart 24, 2016, 06:37:40 ÖS
Gönderen: Özgür Kız
4 Yanıt
1753 Gösterim
Son İleti Şubat 26, 2017, 04:04:37 ÖS
Gönderen: Kuskün Çiçek