Gönderen Konu: Akşam Sofrasında Yedi Kişilik Bir Aile Oyunu  (Okunma sayısı 581 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Özgür Kız

  • Özel Üye
  • *
  • İleti: 21541
  • Rep 3950
Akşam Sofrasında Yedi Kişilik Bir Aile Oyunu
« : Eylül 18, 2018, 12:45:54 ÖS »
I
Önce kim - "önce sen"

Dirilen bir işci olmalıyım. Öyle olmalıyım ta eskiden
(Ağlayarak) anlamlıydım olmalıyım anlıyarak
İşci türemedi hiç bir şey türemedi
bezirgan ölü tükendi köle ölü bitti
bir yazı sağdan sola kıvrılarak eğilip
bükülerek bir şekil almalıydı
önce kim - "önce o"
dirilen bir işçi olmalıydı


İşçilik kime kaldı görüyorsunuz
çocuklarım
"çocuklarım nerdesiniz" baba sofrayı hoplatarak
Baba tanrıya yalvar
malar

"işçi miyim değil miyim"
durmadan kendini yorarak kurcalayarak
soruyor (bu kim bizden değil)
Kendini darağacına atsa
ağırlığı az gelir boğulmaya - ve atmadı


Beni mi adasalar iyi olan beni
diledikleri yerine gelsin diye kurban
çünkü hep budanmışım gibi
koyun bazen horoz gibi algılıyorum bazen omuz etlerimi
"intiharla (oysa mı) bir çelişmeydik eskiden
yasaktık intiharla
canımızın hakkı üzerine
varamazdı elimiz

"intihar bulun intihar kurbanlara"
onların değişen sesi bu ağabeylerimin
sofrada apaçık duyuyorum işte
kendilerinden kaçıp koşuyorlar bu sofra boyunca
"nasıl olur ama tohumları babamın"
"nasıl olur ama başka bir ırk"
"Başka bir ırk mı" sürüyor onlardan


Bu ev sofrası kuruldukça
Camlar kaykılıyor ve bahçede ağaç
Tehlike kuşları kaldırıyor
Düşsel bir oyun olan çocuklar
Lar - onlar laronlar
hala sağdan sola yazılan babam
bozulmaz akıllar kullanıyor
yaşlanıyor ama bozulmuyor ve diyor
"çünkü bozulmazdan yapıldık

Bu ev sofrası kuruldu önce baba
Oraya pencereden ağaca ve kuşlara
"çünkü ağaç işarettir içimizin sorularına
kuş işarettir doğup ruhları
dev gibi sallanan çocuklara"
Bu ev sofrası kuruldukça ana
Oradan pencereden ağaca ve kuşlara
"çünkü ağaç problemdir çok karışık bundan böyle aklım
kuşlarsa uçar gider uzaklara"


O başka yargılar öteki başka bakar
Ellerindeki meşalelerle topraktaki kovuklara
Yaklaşan laronlar lar - onlar çocuklara
bakıp
bakıp sofraya. Ana
yemeğe yaklaşıp ekmekle koklaşarak
/ "bereketli küpler
yağ küpleri ne demek bilmez bunlar
geberesi dinsizler
gel ekmek keseyim seni" /


"Koklaşmak mı ekmekle savaşmak"
Anaya onların gönül kıran sesleri ağabeylerimin
İ'yle başlayan ve birbirinin aynı isimleri
Yani i ile i ve i'yle i
i olur mu i "diyor"
İki değişik ad olmalı onların ki
"iki değişik ağbeyim benim
yok mu ki"
Sofrada önce arkaya sallanarak
kız ekmekle alışveriş etmeden
"Kız o çünkü oğlan değil"
Küçük oğlan bakarken söylerken bunu anaya
Hepsi nedenli ayrı ekmek başında
Sarmışlar sımsıkı beni gibi
Hep adanmışım gibi
Yerine gelecek ne bana göre
Kurbana göre mi bu adak


"Kardeşim
Ben
Başıboş bir kamaya saplanmışım gibi"
"Peki ama" küçük oğlan
"Ne demek kamaya saplanmak"

"Ağabeyim
Ben
Çizilmiş bir yaşama atanmışım gibi"
"Peki ama" i ve i
"Kim çizebilir senden başka senin yaşamını"
"Anneciğim ben
Kaskatı bir esirliğe keptirilmişim gibi"
"Peki ama" ana
"Kepmek mi ne kepmeki
Kendine iyi bak önce üşütme ciğerlerini"
"Kardeşim ben
Yüreğimden böğürmek üzereyim gibi"
"Peki ama" kız kardeş
"Yürekle böğürmek mi dedin.Öyle bir şey mi dedin"
"Babacığım ben
Ayaklarım baltayla kesilmiş gibi"
"Peki ama" baba
"Ayakların... Apaçık uydurma ayaklar senin ki"


"Yepyeni güçlenen ayaklar onun ki" i ve i
"Bak kardeşim kamaya saplanmak
şu demektir ki...
................................." ben
"O var çünkü tanrı
O çizer onun yaşamını" baba
"Kaskatı bir esirlik.../çok acı/.. " i ve i
"kaskatı kaskatı kaska kask kask kask " kız
"Kendine iyi bak..." kız - anne
bakışarak ciğerim onlar benim
"Ayaklarım baltayla kesilmiş gibi mi" küçük oğlan
Çünkü kardeşim dedem dedemin olmuşu muyum
ben


"Olmaz dedenin olmuşu - Ulmuş deden" i ve i
"Ulmuş mu yani benim babam" baba
"Dedem senin baban mı ki bana" ben
"ben dedem deyince..." ben
"hah hah haa-" i ve i
"hah hah haa-" ben
"bir kediyim ben" birden
"bi hayvanı evin" kedi
Sarmışlar sımsıkı beni
Hep adanmışım gibi
Yerine gelecek ne bana göre
Kurbana göre mi bu adak
Başıboş bir kamaya saplanmışım gibi
Çizilmiş bir yaşama atanmışım gibi
Kaskatı bir esirliğe çöktürülmüşüm gibi
Yüreğim bögürmek üzere gibi
Ayaklarım baltayla kesilmiş gibi
"Kandırma beni çocuklarım
bozulmaz'dan tutunun - bırakın öyle öleyim" baba
Baba halk oldu baba helk değil


Sarsılıyorum ve içimdeki hayvan perdeyi aralıyor ve
/ anlıyor. /
Bakamıyorum başkalarının yüzünden başka yüze
Kendime
En sağlam sesleri söyleyin ağzım
En geçerli ilkelerini dünyanın


Sessiz atılıyor (devinim kayarak)
Sofranın dibine kedi (sesler var)
Önce Hamit "kedi kayınca sofranın dibine..."
"Hamit mi Hamit kim" sofra


Elim korkunç uzanın üzerine kedinin
Öpmek ister gibiyim kedinin üçgenini
(Ellerini) Kollamak kapmak ve kaçmakını
Kedi yapmazsa bunu çünkü kedi değil
"Biz bir şey yapmalıyız galiba - ama neyi"
/ "daha yeni mi sordun bunu çok mu yeni" / ekmek
"Yüz yıldır sormadım
Soranın ardına varmadım da...
Elim yakanda dirlecek orada.." sofra


Sonra i ve i iç içe ses çıkarmadan
/ "ben i'yken"/ i ve /"Ben i'yken" / i
ve sesli olarak sonunculardan ayrılarak
altı asrın sonuçlarından
sonuncularından ve içeriklerinden
korkunç kaçarak
"bu yemek daha ne kadar sürecek hiç bir zaman
kediyi oradan kim kovacak hiç bir zaman
Baba sen
Önce yeni bir işçi savunması yap"

Baba anadan yaklaşık olarak
Bir erkeklik ayrımı üretti erkeklere üleştirdi
Fakat onlar babadan ayrılarak
Ana babadan tüs tüm yaklaşık olarak
Bir kızlık ayrımı yalınladı sivriltti
Kızlarla ortaya attı belirledi
Fakat kızlar anaya yaklaşık kalarak
...............................ötürü başkaldırarak
Kuzeyden güneye parıltılara avuç ve bağır açarak
Kuzeyden güneye parıltılar kafkas farları
Pırıl pırıl pır işçileri
Pırıl pır emekçileri
Parıltılar (ötürü) dayanamadan
"Bu yemek daha nasıl sürecek hiç bir zaman
Kediyi oradan kim çıkaracak hiç bir zaman
Kedi tıkınamaz sofranın altında
Kavanmadan
Babamızsan
Yeni bir işçi savunması yap
Dedeni savunduğum gibi ve padişahını"
baba hemen
ve hemen ben
Baba değilse fakat ben (cevval) hemen
- Abdülhamit -
Eşya ve şehir dürtülmüş gibi
türbelerden elktrik geçmiş gibi
"hortlak var" i ve i


Koro gibi bir aşikar dikleniş gibi
Duyuyoruz yoksa bir alisinasion isteği gibi
işte işte işte gark oluyorlar
"işte işte Han Han. Dünyadan ve besmeleli rahim
mazgallarından
Yumurtanın içindeki canlı kavgadan"
"boy atsın boy atsın"
Tarih ve zorbaların paçavralaşma işareti
"ah işte işaret"
- işte işte işaret
- Abdülhamit
"dur baba yeni bir işçi savunması yap" i ve i
i le i ve hemen ses olmadan birbirine kapanarak
/ "nedir ki bu Abdülhamit" /


Safra (görüyorsunuz) nasılda uzuyor ana çok uçta kalıyor
uzakta
Adeta
Öteden o ufacık bedenden
Kim sorabilir kim araştırabilir kimbilir
salondaki gizli bir düzlükten
"Anayım ama dayanamam daha da
"Çekilip ağlasam mı odaya
Acaba
Acaba mıyım yoksa ben"

Yeni bir işçi var ortada
İlk defa
ve sofra
Baba ana ve i ile i
Öldükten sonra dirilecek bendeki beden ve ruh
diyen ben
"inanıyor muyum gibi"
"ne gibi inanır buna baba ve ana"
"ve hakçası başkaları"
Küçük oğlan yarısı içten ses olmadan
"Babacığım anneciğim ağabeylerim
Kız ablam ve sen
Ben de dirilir miyim öldükten sonra
/ Ruhum da dirilir mi öldükten sonra /
Ben de / hesap verebilir miyim / öldükten sonra
Derslerime çalışır büyüklerimi dinlersem"

Kız ansızın açılır en cinlisi
"/ Bir kız neye inanır inanabilir ki
En iyisi en doğrusu şu ki
Güzelim ben - Erkeklerse
Kıza benzemiyor hiç
Bize dayanamıyorlar bir de hiç
Aklımda tutmalıyım büyüdükçe hep bunu
Aman hiç unutmasam bunu /
- sesizdi şimdi birden ses olarak -
Ya unutursam bir de"
döndük baktık
Kızardı yüzü
"Ne güzel kızarabiliyor yüzü" baba ana ve ben


Yeni bir işçi var ortada
Çok yeni bir işçi sürüyor dedemden
Ayakları ta oradan toprak diplerimden
"Abdülhamide ölüm" maymun
"maymuna ölüm" Abdülhamit
Çok yeni bir işçiyle geliyor dedemden
Güçlü mü
O kadar da mı güçlü
Daha değil yanılmıştık bir yerde
Eylem olmaz düşünüp düşünüp
Hah; demeden


Kedi sofranın altında üçgeniyle
Kedi dediğin böyle yaratılmıştır
"Ben kediyim sadece - Biliyorum da
Anlıyorum da işçi denince
Yakın buluyorum kendime
Galiba ciğer
Öyle bir şey
gibi bir şiy olmalı"


"Bağırıyorum sofranın üstüne
Bağıracağım yemeğin ve ekmeğin içine
Yeni bir işçi geliyor kendine"
"Sus" diyor i ve i
"Sus biz yücelteceğiz emeği"
"Asıl sen sus tanrı yüceltmiş bir kere"

Tanrı mı
"çok bulanıyoruz" i ve i
"Ekmeğe alın terinden önce kan
Duadan ve bereketten önce kan
(ben kazandım onlar da kazansı yeterince) den önce
kan kan


kan kin öfke
katık olmalı
herşeyden ve besmeleden önce"

Bir çok tanrı vardır
i için ve i için
sofrada birden bire ve i
Çünkü i için
"Tanrılar lar lar deme lar lar"
kız bu doygun duyarlı yanağı yaşlı
"Tanrılar denmez çünkü hiç söylenmedi
Küçükler ve aramızda ufacık var çocuklar"


(   Kırılır
" - en çok onlar mı
" - en çok onlar   )
Elim taş gibi tutuyor Hamitin ellerini
(Hamit kim daha belirmedi)
"Hiç belirmez o belirmeyecek de" i ve i
Sofrada değil miyiz büsbütün
"Güneş dönüp yeniden doğmalı" Hamit
Ana kim ata kim toprak kim
Halk neyin nesi
Sesini bileğinden alıyorum Hamitin
"Sofrayaçağırmadınız beni" çözüm
/ "Tanrı başka olmaz artırılmaz
başka tapacak yapıp artırıyorlar azalır ata" /
"uzak kal atadan ata geleceğin içinde" i ve i
"gelecek kazmanın içinde" i ve i korkutarak vakti
Takılıyorlar
"takıldınız işte" i ve i'ye baba
Ve sofra
(Kedi var)
Küçük çocuk ve kız hep birden
bağırarak korkutarak korkutarak
"Kazma nerede kazma nerede"
sakınarak i ve i korunarak
"düşecek: gibi başlarına kazma"


II
"Benim o bezirgan
O kervanı ben götürdüm Yemene
Çölde güneş
Gökten taş yağar gibi açılırken üzerimize
Oğullarım sizler
Sabır keseleri içinde
Ananızın muhabbetle beklediği zamanlar gelmeden
Belkemiğimden kurtulur bazen
Batardınız yüreğime


Oğlum sen -
sana verdiğim ada ne oldu
Ya sen -
sana verdiğim ada ne oldu
Ve neden her ikinizin adı da 'i' "
İ ile i yekinerek
"Herkes bu kez i'dir dünyada
Artık yok yürek soyluluk ruh
Etötesi
Üstünlük bilgide bile
Babamız sen..."
"Bana da bir i desen bir desen"
"Baba sen de bir i'sin kuşku yok
Saygımız olduğu için baba oluşuna
Baba diyoruz sana"


"Benim efendim i olamaz" ana
"Benim babam bir i ha
na sana"
"Bakkardeşim
Biz i dedikse o da bizim gibi
Bir ekonomik varlık herşeyden önce
Herkesle eşit bölüşmeli devletin gelirini"
"Ama sen
dün benim
harçlığımı... söyletme şimdi
oysa eşit eşit almıştık babamızdan"


"Kızım
O senin dün
harçlığını mı.. söyle"
"Hayır baba şaka şaka"
"Hayır şaka yok baba" i ve i
"Biz aldık onun harçlığını
elbette
kolunu bükerek elbette
salık verdik i olmayı ona
olmayınca elbette
kırmadık kolunu kardeş diye
ama ilerde
kırabiliriz de"
"Aaah" ana
"sütüm burnunuzdan gelir inşallah
önce senin
sonra da senin"
İ'ye ve i'ye
"Dur kadın" baba titrek doğrularak
ve kuşkuyla bakarak havaya
"kalksın sofra"
"Ama daha
baklava var
maraş işi fıstıklı kuru baklava"
"Kalksın sofra"


"Babacığım
Çok zaman ürettik son sofradan beri
Çok acı çektik
çok telef olduk
çok i telef old"

"Bu yezidler
Dünden olmuşlar bile
biz evlât mevlat dedikçe
ah yine de evlat
larım ne oldu size

o güzelim isimlerinize"

Sofra uzamaya başlıyor yine
elim akıyor altına sofranın
Göz gaga arıyor
Oyulmak için
Bir ateşe yatmak için
Kıvılcımlanarak atmacasıyla hep dürüst kalmanın

Can yakmamaya
Daha biraz daha
Karaçan yaralara göz yummanın
Acısıyla sofranın altında
Daha
Sancılı daha
Bir dünya kurdum kendime


Bir sofra altında
Bir sofra yüzüne çıkıp
Bir evden kaçıp
Bir eve kapanıp
İki kardeş iki ağabey ortasında
Bir yanım baba erkek
Bir yanım ana kadın

Çok sofra gördüm
Francala içinde iri kristal
Kanlı sorular


Koşuyor taylar o yöne
Fırtınadan ayakları tutulmuş
kısrak analarının
Ve kaslar koparca geriliyor masada
Çorba tasından bir giz çıkardım doydum

Birden ateşim çıkıyor
Dünya bulanık deviniyor
Şehir kusarak geçiyor kapıdan


Zil
Ve sesini kucakladım postacının
Hayır bir ulak bu
sınır boylarına yollanmış geçmişte
viyana taşduvarı dibinde hülyaya dalmış
kenti sonsuz bir kuşatmayla gönlünde
sevmiş sevmiş...
Elinde bir ferman gördüm dayanamadım
(Peki neden bana
1973 Temmuzunda)
merdivenleri yıpratıyordu ellerin
Tutunarak bir fetih haberine
Sarsılarak bir isyan bir yıkılma haberiyle
Aynı anda mermer merdiven ve ben
Tüm güç elindeymişçesine
Sesine bakıyorduk postacının


: herkes kendi içinden:
sesler şehirden
"akşam nerelerde kaldı
denizin dalgalarla kıyıya attığı rakı sofraları
şerefe arkadaşım nerede kaldı"
: herkes kendi içinden:
havada kanat vuruşları


"sen de gittin
otuz yıl hiç değişmedik
ne yalnızlık benden
ne ben senden geçtim ey yalnızlık
işte şimdi sende gittin elimden"
herkes kendi içinden:
"yaz geçip güz gelende
ecel geçirsin beni
madem yola gidiyorum
bulunsun benim de bir el sallayayım"
: herkes kendi içinden: bir komşu
Duvarlarıyla
"Yaşam sevincini yücelt. Hüznü kahrı felan filan
sen ki onu da alıp gittin
kanayan İbrahimi (hasta bir akraba) görmeye gittin"

Herkes toplansın
Herkes bu kez
Sesini yüksek bağlasın

Tüm aile susmuşken bir ateşin ortasında
O ses vuruyor elime sofranın altında
Havada asılı kalp atışları
Tümünü kaplayan alan içine bir yüz görüyorum
Alnında derin oluklar var bir kayayı
Oymuşlar gibi gözleri


Ağlamaya başlıyor baba "ah benim emeklerim"
Ağlıyor ana "ey ağlayan efendi
gönlümün tacı efendi
evimin direği
erlerin eri"
Ağlıyor bacı "ağlar ana
ya ağlar mıymış hiç baba"
O ses vuruyor elime sofranın altında


"Ağla evet gözlerim ağla sen
Bu gidişin zorları olsa da
Ağla ki ak çıkasın iniden

Ölüm lokma ağzında açsa da
Ölüm bu gelen çehresiz elsiz
Bir gezintideyiz olsa olsa
Bir de yanımdan geçerse bensiz
Durup kalakalmışım ortada"

Bir başka ses
Vuruyor bu sese elimle
"Köyde en büyük güce
Yaşamaya sürülü çoban köpekleri"


"Kurşun bitince yok öyle
Sürdü tüfeğine çobak köpeklerini"
"Evde en azgın köşede
Kadınları durmadan çarpıtır su perileri"

"Taşkın ve saf genç kalbime
Mezar taşı gibi vurur çağın devrimleri"
"Sen yargılanadur suç vardı güneşe
İnsan insana gebe ev eve bir öç haberi"


İstanbul kent olarak yıllar önce
Sürmeler çeker beğenirdi şehzadeleri

aç elini uzat dilenci eline
Biz Dağ Mağara Hikmet Kent İnsan Evren derken
Bir şarklı şair vardı kralı olan
Derdi ki kalın postallar giyeceğim
Bilgelik için değil
Sığınmak ve izlenmek için dağlara gideceğim


Birinci jandarma işlevi
Biz sustuk
Mağara hikmet erleri yerine
Konserve kutuları kustu
Üç dört beş ölü de kustu

"Anneciğim sen" ben
Değil mi öyle kardeşim sen daha küçüktün
Anneciğim sen
Kentleri tepeden gören yaylamızda
Bile dolanırdın yabani erikleri bademleri bile
Karıncalar üşüşen kışlık armutları
Bakışın avuçlarınla sever sıvazlar okşardın
Gezerdim yorulmasız kutlu kelimeler ederdin
Bakarak dokunarak doğadan alıp
Doğaya vererek"
"Sahi ben mi"
"Elbette
Sen ya" baba
"Anneciğim sen ne güzel
Beline dolalı önlüğüne..."
"Bırakın şimdi sofrada
Bağı yaylayı armut toplamayı"
"Rüzgarın döktüklerini yağmurun ve kuşların
Acımadıklarını
Evimize taşırdın"
"Bırakın dedik
Konuşulacaksa
Karar konuşulacak bu sofrada
Evet baba..."
"Anneciğim sen
Yaslan koluma dinle beni
Bak ben bir eli sofranın altında
Parmağına kimsenin duymadığı sesler çarpan
Ürküpp korkan
Bir evladınım


Anneciğim sen bir dağ haberi
Bizleri dağa sen alıştırdın
Dağı sen öğütledin bize
Ben dağa ölü umutsuz gittim diri indim
Ağabeylerim i ve i isimleri
Güçle gidip ölüleri inerken
İkinci ja ja ja ja ja
Anneciğim ancak sen içten ve derinden
Anladın inceliği


Ana sen
Bir dağ haberi
Taze uyabilen her güçlüğe
Dağları yıldızlar daha iyi izleniyor diye mi seversin
Ya evin erkekleri
Gecikince geceleri
Korkardık ama
Dağın kendisinden hiç korkmadım

Hiç bir pusu yoktu dağda senin için
Ve şehre
Her gün her an dönebilirdin
Zaten çocukların senin adına
Bir temas gibi
Gidip gelmekteydi"


(Baba kendine gel
Kendine gel anne
Bizler hep kendimizde miyiz
Korkmadan gözgöze gelmek için)

Önce kim - önce sen
"Dirilen bir işçi olmalıydım öyle oldum ta eskiden
Gülerek anlatmalıyım anlatarak
Çünkü çok zaman ürettik son sofradan beri
Dün akşam sofrasından beri"


"Baba ben" ben
Yeryüzünü dinledim
Erkek giysileri giyindim gördüm ki
Helalinden kadın
Ve bol ve düzgün çocuk gerekli

Baba ben yeryüzünü dinlerken
Biliyordum gövdemin tazılarıyla
Tazelenmedik hücrem kalmadı

Ne aç şu gövdem
Dursam çağırmasam bile
Ben bir ışıkla geceleri
Evimi karartan sevgisizlikleri denetlerken
Ekmek kemirir gövdem


Mezardan da öteye yeryüzü götürür kişiyi
Şiire çoktan başladım ama
At sürmeyi yeni belledim"
"Oğlum sen
Seziyorum
Yoksa anladığımdan değil kelimelerini
Tıpkı bir avuç sudan başladığım gibi
Ananın göğsüne yaslanıp
Sütünden hanlar kervansaraylar kışlalar altın
kubbeler
Demir çelik fabrikaları atom reaktörleri
Kuş ve balık dili okulları
Kitaplar uçaklar yaptığım gibi
Seziyorum oğlum sen
Kibar ve zarif bir çocuksun"

Beni adadılar beni koydular ortaya
Karşı duygular çıkarlar


Bende karşılaştı büyük
Çok büyük olmalıyım ki bende vuruştular
Ve gövdemin toprağı
Daha doymadı kana
Ozan beni harbetti
Işık beni koştu yine de
Daha karanlığım çok yerde

/ Ben şair olarak
Bitmez bir kartal çubuğu tüttürüyorum /
"Hayır anneciğim Nijerya Çad Uganda da
Hiç te uzak değil
İnsan orada da
Sabah kalkar işleri vardır
Tıpkı
Ve sonra
Akşam sofrası o uzaklarda
Dilini bilmediğim hoş omuzlu
Yuvarlak ve işlek omuzlu
O kız tarafından serilince
Bizim soframıza da değer bir ucu"


"Oğlum sen" ana
"Seziyorum
Yoksa anladığımdan değil kelimelerini
Tıpkı karnımda bir miktar sudan başladığın gibi
Göğsüme yaslanıp sütümden
İnsan toplayan sesli kubbeler çattığın gibi
Seziyorum ah ah seziyorum oğlum sen
Kibar ve zarif bir çocuksun"
Küçük kardeş
Çıkarıp oyuncaklarını koyuyor masaya
Misketler atıp
Bardakları kırıyor
Mum gibi duruyor ana
Küçük kardeş
Sürahiyi kaldırıyor başına
Bulaşıkları elleriyle
Taşıyıp sıvıyor dudaklara ve
Çıktığı kadar sesi
Bağırıyor
Mum gibi ben
Ağabeylerim kızkardeş ve baba
"Engellerseniz beni" küçük kardeş
"Pek çok ağaç devireceğim
Bırakırsanız
Bir konuk
Bir meltem olacağım yaprak arasında"


"Ah ne sorumsuz o küçük gezgin
Hayvan beslemenin

Zorunlu olmadığı kanısında
İkinci dünya harbi
Bir izci dalağı gibi şişer iner karşımda
Genaralleri psikolojiyi
Devlet devirme tekniğini
Kadınları bir yakut gibi taşıyıp
Tükürür gibi terketmeyi
Çocukları isyan etmekte
Genç kızları direnmekte yenmeyi
İyi bilir
Oto-stop yapmayı bile


Bin dokuz yüz'lerdeki buharlaşma
Dünya beş ayrı yerdeydi o zamanlar
Yeni yeni pervaneli uçaklar
İmparatorluktuk
hiç bir eskimo
padişah olmadı toprakta
Memurlar solunmuş havaları bir daha
Taşları
Vapurları bir daha
Ucuz kahramanlıkları durmamacasına
Soluyor cağımızda"


"Haydi bakalım topunuz
Soluyun şu havayı"
Kitaplardan bir cümle okuyor
Oda doluyor kelimelere
Harflerin içinden
En yakın komşuya çizilmiş cizginin içinden
Bir boğa yılanından
Parçalanmamış bir kuzu geçer gibi
Geçiyor i önde
"Haydi soluyun şu havayı" yarı yolda
Ölebilir yüreği yetersiz olan
Bir harfin katılaşmasından


"Anam sen bir aslan doğurmuşsun"
Diyor i
Yumruğunu kaldırıp vuruyor masaya
"Anam doğurduğun bir eğilmez kaplan"
Diyor i
Elini savurup indiriyor masaya
Baba bir karışık dalgınlık duyuyor ardından
Eli hançeresinde
Can'la hesaplaşarak bir yandan
Bir pervane gibi uçup çarpıyor cama
Ve bakıyor
Uzun uzun bahçedeki ağaçlara


III
Önce kim
Önce sen bu sefer
"kızaplam
ne kezzaplar akmakta yollardan"

"sen ha
bu kelimenle
umulmaz senin yaşındakilerden
bir çevik bir cevval oldun
öyle ki
derisinin altı közlerle yoklanan
kainata ve
şu aziz ruha
sarı karıncalaşarak buyuran
ve şehadat eden
veşehadet ederim diyen dilin
ve onaylayan yüreğinle
o delikanlılığa doğru
sular gibi büyük
temiz yüzünü dönen sen"

"kızaplam
ne kezzaplar akmakta yollardan"

"mendille taşınan sütlerin sonu
son damlası da akmakta"


"mendille süt taşımak ha
hah haay" i
"ne yalan ne yalan" yine i
"tanrı kıysın sana" ama bu
"an'nee"yıllar
"ah başladılar yine"
"hem söylüyorum
hem de içim yanıyor efendi beyim"


"bre hatun
sen
hep söylemiyor muyum sadece
bütün bunlar olmayan bir ev
düşün diye"

duvar açılıyor
ve içinden duyuluyor sesi
"neden biz onlardan efendiler
el sayısınca da
kas sayısınca da
baldır bel kürek kemiği
ve dalak sayısınca da beyabiler
çok olmayalım
Zaten -
efendiler beyabiler
hakkımız daha ilk dünya yıllarında
okul yıllarında efendiler beyabiler gençbeyler
neler neler olmuyolar
ölerek"
Bizim çocukluğumuzda övünecek olanın
Aşkıyla
Buyrun gençbeyler beyabiler


Duvarlardan duyulan sesini
Bismillahcı diye maruf
Yatıya gelen bir dağ aslanı
a l'ocasion de la fête rational

"sevgili beyim
ne yükler geçti üstümden
otuz yıl önce pazularının
şimdi -
şekerin
hipertansiyonun
emekli maaşın
tümbelan az inancın"


"hatun
maraşlı hafife almaklığını bırak
kader ironimizde
daha ne tenhalar yazılı olmalı
evlat acıları akan"

"ah et akan"
"çocukk"
"çorba geleneği insan tutması el yakınlığı
taze soğan yer sofrası
eski dülgerlikleri cömertlikler
kanlı geyikler akan"


"zaman kalfaları
takvim başları"
Bir mesele var
"zamanın kutbunu sordu abdülhamiti sani" bir azim seda
"aradık kanter içinde koştuk
nice köşker iplikçi rençber dervişten geçtik
öyle olduk ki candan / verilen mühletten geçtik"

"zamanın kutbu sendin ey abdülhamit"
halk dedi
"efendiler" sese ağız olan duvar
"geç beyler" i'ye baktı
"beyabiler" bana
gözlerini kısıp
eğilerek taşlıklarına sahillerin
dünya sakinlerine

ses kutularına
ses kapılarına hayvanlara açılan tabiat
önemli
bir söyleve başlıyacağını anlatan
bir çehre yolarak elindeki tomardan
"efendiler" dedi
"fatih sultan mehmet han
istanbula girdiğinde
bir dilbir vardı
öyle güzel
güzeldi ki
yurt gibiydi döşü
padişah değer verse yeri
koştu
atının önünde öptü yeri"


"beyabiler içim nasıl titrer bilseniz
önüne gençler gençlikler
fetihler serilen sultanı"

"tümü izinliydi bahadırlarının
velilerden"

ve geriliyor geriliyor şimdi
"düşünüyorum da halkın
bir çelik yay gibi çekilişini
kendi et duvarının
gerisinde devinip"


(padişahım çok yaşa
demişti. İhtiyar bir kadın
bir kent valisi ile gittiğimizde köyüne)



Cahit Zarifoğlu
 

 

Related Topics

  Konu / Başlatan Yanıt Son İleti
0 Yanıt
1519 Gösterim
Son İleti Aralık 05, 2011, 02:39:52 ÖS
Gönderen: İbiter
11 Yanıt
3509 Gösterim
Son İleti Ekim 23, 2017, 02:58:51 ÖS
Gönderen: вαşκαп
0 Yanıt
610 Gösterim
Son İleti Eylül 18, 2018, 10:42:19 ÖÖ
Gönderen: Özgür Kız