Gönderen Konu: 1958 Ekiminde  (Okunma sayısı 549 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Özgür Kız

  • Özel Üye
  • *
  • İleti: 21541
  • Rep 3950
1958 Ekiminde
« : Eylül 18, 2018, 12:55:39 ÖS »
Sopalar taşlar avtüfekleri
Ve içi içine sıkışmış bir toplu tabanca


Belinden orta etinden
Cılız çelimsiz bir elden
Toprağa çekmekteydiler köyün bütün erkeğini

Sebebi iki kalabalığı birbirne tutuyor gözlerin
Gamzen için ne kanlar bağırıyor
Delikanlılar uyuyamıyorlar yataklarında


Bedenler
Toprak ve deniz ve kıyı ve dalga gibi
Birbirine çarpa çarpa

Düzgün kurşun girişleri hafif morarak etiçine
yutuşlar
Saçaklı kurşun çıkışları et ve kan parçalarıyla
kusuşlar
Delikler ezik çöküntüler
Yırtıklar alıp açılarak
Dantel perdeli camda kayan gölgen için
Ne kanlar akıttılar toprağa


Kalabalık bir kadının ortasında duruyor
Rüzgar yüzünün tabakalarını açıyor


Binbir renk ve işleme donanımlı başı
Ve.Gözyaşı çanağı şimdi kafatasları

Ağlayan erkekler. - dayıoğulları emmoğulları halaoğulları
Kurumuş çatlamış elmacık kemikleri
O ayazda o güneşte incecik hassas tenleri

Bu kez kırk yaşındaki gelinin kocası
Yatağını boşaltıp toz toprak içine devrilen


Ne gürültüyle ne haykırarak ne de kahkahayla
Ne son,solukta öç öğütleyerek
Ne de kadınım arkamdan gel diyerek
Ne yarı ne yaranı görerek gözü
Bir karnağrısına uğramış gibi
Kıvranıp büzülüp ölüm korkusunu giyip iğrençlenerek
Ölürken
Başucundaydılar yaralarından beter bir bağırtı
Koparan karısı.Erkekler hısımlar
Kalplerini daraltan can verişi önünde
İncecik gergin yırtabilir yürekleri


Bütün evrene
Eğilip yanaklarından baktılar gelinin

Şimdi çarpılır köyün ağzı
Bir yabancı saçı taradı ev
Şimdi köyde cami bile gurbet olur
Ayrılıp iki yana hızlanmaya başladı mı şunlar:


evler toprak kapı köpekleri bile ağaçlar bahçe çitleri
Yanan ateşin dumanı da
İki yana geçip karşı karşıya hasımlanıyor
Köpeğin yanında adam adamın yanında duvarlar pusu
kayaları.Kayaların yanında bacı ana kasları baldırları
çocuk şeyleri hınçlar ve beddualar
çaylar
Dereden gıcırtılarla insan boğar buz kristalli sular
Buz gibi anlarda boğuşur hasımlar
Yün yorganın sıcağı vurdukça düşte
Şehvete serilinir ya kan çıkarmaya
Ve hergün havada bir asap bozukluğu ve olanlara
Tabiatta bir uyma zorluğu kuşlar ötemez gibi


Uzun vadiler düzlükler aşarken büyümesi durur ağaçların
Sesi insan öldürmeye giden kurşunların


Ve susunca
Kama düşüşü bir zaman başlar
Kalb ete ve ruha aynı anda açılır
Cine ve meleğe
Zulme ve hilme

Zaman ağlyan kadınların
Zaman kendi pervasız korkularını yaşayamadan
Ölümü en keskiniyle bile virajlarda bile izleyerek


Ve kana çobanlık eder çocuklar
Seyirtirlir ki kopar düğmeleri uçuşur mintanları


Güzel başın
Mermer akmalı yanyarın
Güzel adalen


ellerin ne maharetler edindi
asla maymun değildin
topraktan geldin nice sırlardan geldin

- Kanındaki masallar destanlar masal harpleri
Yoldaşın melekler
Herbir yanın imparatorluk emanetleri iken
Tüm bunlar öfkenin şimdi -


Ayağı altında çiğnedi kan hesabı sormayı
Vurmaya gidiyor yine de o ve o
Bakabilirliğe açılan ve gözlere bakan
Ağlayan dudakların
Gergin pürüzsüz güzel kana ve güzel şehvete çeke



Cahit Zarifoğlu