Gönderen Konu: Gafleti Yırtan Namaz: Evvâbîn  (Okunma sayısı 2072 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Özlem

  • Radyo Ailemiz
  • *
  • İleti: 193
  • Rep 89
  • Cinsiyet: Bayan
  • Takımınız: Fenerbahçe
Gafleti Yırtan Namaz: Evvâbîn
« : Mayıs 05, 2011, 11:45:48 ÖÖ »
Namaz müminin miracı, mirac yolunda ışığı-burağı.. yollardaki
    inanmış gönüllerin sefinesi-peyki-uçağı.. kurbet ve vuslat  yolcusunun ötelere en yakın karargâhı, en son otağı, gaye ile hemhudut  en büyük vesilelerden biridir.

 Efendimiz (sas) kudsî bir hadîslerinde, farz ibadetlere ek olarak,  mü’mini daha çok Allah’a yaklaştıracak ve sevgisine mazhar kılacak  birtakım nafile ibadetler de bulunduğuna işaret etmiştir. O (sas) şöyle  buyuruyor: “Allah buyurdu: Kim veli bir kuluma düşmanlık ederse, ben de  ona savaş açarım. Kulum bana, kendisine farz kıldığım ibadetlerden daha  sevimli bir şeyle yaklaşmaz. Kulum bana nafile ibadetlerle de yaklaşmaya  devam eder. Nihâyet onu severim. Ben kulumu sevince de artık onun  işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı mesabesinde olurum.  Diliyle de her ne isterse muhakkak onları kendisine ihsan ederim. Bana  sığınmak isteyince de onu korurum…”1

Nafileler, farzları eksiksiz, daha büyük bir iştiyak ve huşu ile yerine  getirmek, varsa eksikliklerini gidermek ve kâr hanesini zenginleştirmek  üzere yapılan ek/ziyade ibadetlerdir.2 Farzlar belli olduğundan,  sayısını arttırmak mümkün değildir. Ama nafile ibadetlerin bir kısmı  için sınır konmuş olsa da (mesela sabah namazının sünneti iki rekâttır,  arttırılamaz), bazıları için sınır konmamıştır (meselâ nafile kurbanın  sayısı gibi). Öyle ise, vakti ve durumu  müsait olup ibadetle şahlanmak isteyen herkes, istediği kadar ikinci  kategoriye giren nafile ibadetle meşgul olabilir.

Kulu Allah’a yaklaştıracak çok sayıda nafile ibadet veya taattan söz etmek mümkündür. Hattâ yeme içme gibi  sıradan işlerimiz bile, niyetimize göre, bir nevi ibadete dönüşür ve  birer Allah’a yakınlık vesilesi olabilir. Detayları ilgili eserlere  havale ederek3, bu tür nafile ibadetlerden olan ve akşamla yatsı  arasında kılınan evvâbîn namazından söz etmek istiyoruz.

Evvâbînin Anlamı
Adı geçen namazı anlatmaya geçmeden önce, evvâb kelimesinin çoğulu olan  evvâbînin anlamı üzerinde durmak istiyoruz. Lügatlerde rucu eden, dönen  mânâsına gelen bu kelime Kur’ân ve hadîste de geçtiği için, tefsir ve  hadîs şerhlerinde genişçe incelenmiş ve şu anlamlarda kullanıldığı  belirtilmiştir: Evvâbîn,

    * Her günahtan sonra tevbe eden, yeni bir günah işlediğinde hemen yine tevbe eden ve günahlarını unutmayan,
    *  Allah’ı çok tesbih eden,
    * Her işinde Allah’a itaat eden,
    * Kimsenin olmadığı yerlerde günahını itiraf edip tevbe ve istiğfar eden,
    * Çok merhametli olan,
    * Çok namaz kılan kimselerdir.

 

Kur’ân’da ‘Evvâb‘, Hz. Süleyman, Hz. Davud ve Hz. Eyyüb (aleyhimusselâm) gibi  peygamberlerin bir vasfı olarak zikredilir. Malum ilk iki peygamber,  mezelle-i akdam olan onca zenginlik, imkân ve mülklerine rağmen her  işlerinde Allah’ın marziyatını aramış, adaletten ayrılmamış, tevazuu  elden bırakmamış, şükretmiş ve evvâb kelimesinin anlamında ifade edilen  engin bir ibadet hayatı yaşamışlardır. Hz. Eyyüb (as) ise, altından  kalkılması çok güç olan çeşitli imtihanlardan geçmiş ancak sabrederek  sadece Rabb’ın rızasını aramıştır. Kim bilir belki evvâb vasfı bu  hâllerinin bir neticesiydi.

Evbe kelimesine, özellikle tasavvuf ehli tarafından tevbenin zirvesi gibi bir anlam verilmiş ve konu  şu şekilde izah edilmiştir: “Cezaya maruz kalma endişesiyle Hakk’a  sığınma bir tevbe; makam ve derecâtı muhafaza arzusuyla O’nda fânî olma  bir inabe, O’ndan başka her şeye kapanma da bir evbedir. Birincisi,  bütün müminlerin hâlidir ve وَتُوبُوا إِلَى اللّٰهِ جَمِيعًا أَيُّهَ  الْمُؤْمِنُونَ “Ey iman edenler, hepiniz inhiraflardan vazgeçip Allah’a  sığının.” âyetinde dile getirilmiştir (Nur, 24/31). İkincisi evliya ve  mukkarrebînin vasfıdır; kâmetleri de, mebde’ itibarıyla وَأَنِيبُوا  إِلَى رَبِّكُمْ “Rabbinize inâbe ediniz.” (Zümer, 39/54), müntehâ  itibarıyla da: وَجَاءَ بِقَلْبٍ مُنِيبٍ “Cenâb-ı Hakk’a saygı dolu bir  kalble geldi”dir. (Kâf, 50/33) Üçüncüsü enbiyâ ve mürselînin  hususiyetleridir. Şiârları da نِعْمَ الْعَبْدُ إِنَّهُ أَوَّابٌ “O ne  güzel kuldur. Çünkü o her zaman (Allah’a) rücûdaydı.” (Sâd, 38/30, 44)  şeklindeki İlâhî takdîr ve iltifattır. Her nerede olursa olsun,  maiyyet-i ilâhiyede bulunduğu şuurunu bir nebze bile kaybetmeyenler için  tevbe yoktur. Onlardan sâdır olan tevbe mânâsındaki sözler ya inâbe  veya evbe mânâlarını ifade etmektedir. Hz. Rûh-u Seyyidi’l-Enâm’ın,  “Günde yetmiş veya yüz defa istiğfar ederim.”4 sözlerini başka türlü  anlamak da mümkün değildir.” 5

 

Kur’ân ve Sünnet’te Evvâbîn Namazı
Evvâbîn namazının anlatıldığı tefsir ve hadîs kaynaklarında bazı  âyetlerden bu namaza işaretler olduğu beyan edilerek şu misâller  verilmektedir:

 

1. Hz. Enes b. Malik (ra), “Bizim âyetlerimize ancak o kimseler inanır  ki kendilerine o âyetler hatırlatıldığında, derslerini hemen alır,  secdeye kapanır, Rablerine hamd, O’nu takdis ve tenzih ederler, asla  kibirlenmezler. Yataklarından kalkar, cezalandırmasından endişe içinde,  rahmetinden de ümitli olarak Rablerine dua edip yalvarırlar ve  kendilerine nasip ettiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.” (Secde,  32/15–16) âyetinde geçen تَتَجَافَى جَنُوبُهُمْ عَنْ الْمَضَاجِعِ  “yataklarından uzaklaşırlar/uyanık kalırlar” kısmının evvâbîn namazını  kılanlara işaret ettiğini belirtir ve sözlerine şöyle devam eder: “Bu  âyet akşamla yatsı arasını namazla geçiren Ensardan bir grup hakkında  nazil oldu.” Başka bir yerde, “Bu âyet biz Ensar hakkında nazil oldu;  zîrâ bizler akşam namazını kıldıktan sonra evlerimize gitmez, yatsıyı  Allah Resûlü ile kılmak için bekler ve bu arada namaz kılardık.” der.  Beyhakî Sünenü’l-Kübra’sında bu görüşü Hz. Enes’in yanı sıra Hz. İbn  Abbas, Ebû Hazım ve Muhammed b. Münkedir’e de isnad eder.6 Bilindiği gibi sahabeden, bu âyetin teheccüd namazına işaret olduğu da rivâyet edilmiştir.

 

2. Tâbiînden İbn Müleyke anlatıyor: Hz. Abdullah b. Zübeyr’e ‘Muhakkak  ki geceleyin kalkıp ibadet etmek daha tesirlidir’ (Müzzemmil, 73/6)  âyetini sordum, bana, ‘Gecenin başlangıcı olan akşam namazından sonraki  vakittir.’ dedi. İbn Abbas’a sordum o da aynı şeyi söyledi.7 Hz. Enes bu  vakitte namaz kılar ve ‘Bu ne namazıdır?’ şeklinde soranlara bu âyeti  okuyarak cevap verirdi.8 İmam Gazzalî de gecenin ilk virdinin evvâbîn  namazı olduğunu belirtir ve bu âyete işaret ederek “Zîrâ gecenin  kıyamı/ihyası/ilk virdi bu zaman dilimiyle başlar.” der. Ayrıca وَمِنْ  آنَاء اللَّيْلِ فَسَبِّحْ “Gecenin bazı vakitlerinde tesbih et.‘ (Tâhâ,  20/130) âyetinde geçen vakitlerden birisinin de akşam namazından sonraki  vakit olduğunu söyler.9

 

3. Süfyan-i Sevrî’ye, “Ehl-i kitabın hepsi bir değildir. Onların içinde  öyle dosdoğru bir cemaat vardır ki, gece saatlerinde Allah’ın âyetlerini  okuyarak secdeye kapanırlar” (Âl-i İmrân, 3/113) âyetinde işaret edilen  kişilerin hangi özellikleri olduğu sorulunca, bu kişilerin akşam ve  yatsı namazları arasında ibadet ettiklerinin kendisine ulaştığını  söyler.10

 

4. Yine Hz. Enes (ra), كَانُوا قَلِيلًا مِنَ اللَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ  “Onlar geceleri az uyurlardı.” (Zâriyât, 51/17) âyeti hakkında, “Onlar  akşam ile yatsı namazları arasında uyumaz, namaz kılarlardı.” tefsirini  yapmaktadır. İrakî Tirmizî’nin şerhinde bu âyetin akşamla yatsı arasında  namaz kılanlar hakkında nazil olduğunu sahih bir senedle rivâyet  eder.11

 

5.  Abdullah b. Ömer (ra), Efendimiz’in (sas) “Kim akşamla yatsı  namazları arasında altı rekât namaz kılarsa evvâbînden yazılır.”  buyurduğunu söyler ve şu âyeti delil olarak okurdu: إنَّهُ كَانَ  لِلْأَوَّابِينَ غَفُورًا “O evvâbîne karşı çok affedicidir.”12

 

6. İmam Gazzalî, فَلاَ أُقْسِمُ بِالشَّفَقِ “şafak vaktinin hakkı için”  (İnşikak, 84/16) âyetini açıklarken şu izahı yapar: “Güneş batınca akşam  namazını kılmalı ve akşamla yatsı arasını ihyâ ile meşgul olmalı.  Şafak13, yani ufuktaki kızıllık kaybolunca, gecenin bu ilk virdinin  zamanı biter ve yatsı namazının vakti girer. Nitekim Allah bu vakte  yemin etmiştir. Bu gecenin ilk ihyâsı/ilk virdidir ve kılınan namaza  evvâbîn namazı denilir.”14

Yukarıda zikredilen âyetlerin bazılarının tefsirinde, Arap cahiliye  âdetlerinden birinin akşamla yatsı arasında uyumak olduğu, hattâ  diledikleri her vakitte uyudukları ve İslâm’ın buna sınır getirdiği  vurgulanarak, âyetlerde geçen gecenin bir diliminin bu vakte işaret  ettiği belirtilmekte ve Efendimiz’in (sas) buna gaflet vakti dediği  kaydedilmektedir.15 Cahiliye döneminde var olan bu vakitte uyuma âdeti  bilinmeden de konu yeterince  anlaşılmayabilir. Bu âyetlerin bir kısmının teheccüd namazı için de  delil olarak zikredildiğini belirtmek gerekir. Bir âyetin birden fazla  hususa işaret edebileceğini ise usûl ilminden haberdar olanlar bilirler.

Sahih hadîs kaynaklarında evvâbîn namazı ile ilgili Efendimiz’in (sas) söz ve tatbikatını aktaran hadîs-i şerîfler bulunduğu gibi bu namazla ilgili sahabe tatbikatını anlatan çok sayıda malumat da bulunmaktadır. Bunlardan birkaçını zikretmek istiyoruz.

7. Hz. Ebû Hüreyre’den Efendimiz’in (sas) şöyle buyurduğu rivâyet  edilmiştir: مَنْ صَلَّى بَعْدَ الْمَغْرِبِ سِتَّ رَكَعَاتٍ لَمْ  يَتَكَلَّمْ فِيمَا بَيْنَهُنَّ بِسُوءٍ عُدِلْنَ لَهُ بِعِبَادَةِ  ثِنْتَيْ عَشْرَةَ سَنَةً “Kim akşam namazından sonra, aralarında kötü  bir şey konuşmadan altı rekât (nafile) namaz kılarsa bu ibadeti on iki  senelik (nafile) ibadet sevabına bedeldir.”16

8.   Hz. Aişe validemiz Efendimiz’in şöyle buyurduğunu bize aktarıyor:  مَنْ صَلَّى بَعْدَ الْمَغْرِبِ عِشْرِينَ رَكْعَةً بَنَى اللَّهُ لَهُ  بَيْتًا فِي الْجَنَّةِ “Kim akşam namazından sonra yirmi rekât (nafile)  namaz kılarsa Allah ona Cennette bir köşk bina eder.”17

9.  Hz. Huzeyfe anlatıyor: “Allah Resulü’ne gelip onunla beraber akşam  namazını kıldım. Kendisi yatsıya kadar namaz kılmaya devam etti.”18

10. Hz. Ammar b. Yâsir akşam namazından sonra altı rekât namaz kılınca  yanındakiler bu namazı sordular, o şu cevabı verdi: “Ben sevgili dostum  Allah Resulü’nü gördüm akşam namazından sonra altı rekât kıldı.” ve şunu  ekledi “Kim akşam namazından sonra altı rekât kılarsa, denizköpüğü  kadar günahı olsa bile affolur.”19

11.  Hz. Abdullah b. Ömer şöyle derdi: مَنْ صَلَّى أَرْبَعًا بَعْدَ  الْمَغْرِبِ كَانَ كَالْمُعَقِّبِ غَزْوَةً بَعْدَ غَزْوَةٍ “Kim akşam  namazından sonra dört rekât namaz kılarsa gazve üstüne gazveye çıkmış gibi olur.”20

12.  Hz. Enes akşamla yatsı arasında namaz kılar ve ‘muhakkak ki  geceleyin kalkıp ibadet etmek daha tesirlidir’ (Müzzemmil, 73/6) âyetine  işaret ederek “bu, gecenin ilk ihyâsı/ilk virdidir” derdi.21

13. Akşamla yatsı arasında Hz. Abdullah b. Mes’ud’un yanına her  girildiğinde namazla meşgul olduğu görülürdü. O bu durumu izah sadedinde  şöyle derdi: هِيَ سَاعَةُ غَفْلَةٍ “o gaflet zamanıdır.”22

14.  Hz. Selman-ı Farisî, Efendimiz (sas)’den naklen şunları aktarıyor:  عَلَيْكُمْ بِالصَّلَاةِ بَيْنَ الْمَغْرِبِ وَالْعِشَاءِ فَإِنَّهَا  تَذْهَبُ بِمُلَاغَاةِ النَّهَارِ وَتُهَذِّبُ آخِرَهُ “Akşamla yatsı  arasındaki namaza dikkat edin, zîrâ bu namaz gün içinde eğlenme ve  yanlış işlere bulaşmadan ötürü oluşan mânevî kirleri giderir ve günün  sonunu güzelleştirir.”23

15. Efendimiz’in (sas) azatlılarından Hz. Ubeyd’e, Efendimiz’in farz  namazlar dışında bir namaz kılmayı emredip etmediği sorulduğunda, “Evet,  akşamla yatsı arasında namaz kılmamızı emrederdi.” cevabını verdi.24

Zikredilenlerin hâricinde, özellikle günlük virdleri detaylı bir şekilde ele alan İhyâ gibi eserlerde konuyla ilgili çok sayıda haber ve tatbikatın aktarıldığını belirtip bu kadarla iktifa etmek istiyoruz.

Evvâbîn Namazının Zamanı
Sahih-i Müslim ve Müsned başta olmak üzere, bazı hadîs kaynaklarında  Efendimiz’in (sas) kuşluk namazına da evvâbîn dediği rivâyet  edilmektedir.25 Ancak ulema kuşluk namazına duhâ; akşamla yatsı arasında  kılınan namaza ise evvâbîn namazı demişler ve durum bu şekilde iştihar  etmiştir. Ayrıca ikisine de evvâbîn denilebileceği kaydedilmiştir. Hattâ  Abdurrezzak’ın Musannaf’ında şu rivâyet de vardır: “Kim sabahın  sünnetini kılar sonra da cemaatle sabahın farzını eda ederse, o günkü  namazı evvâbînin namazından sayılır, kendisi de muttakiler zümresine  dâhil olur.”26

İlgili eserlerde evvâbîn namazı daha çok ‘akşamla yatsı arasında kılınan  namaz’ olarak geçmektedir ve bu konuda ümmetin kabulü vardır. Bu zaman  diliminin gaflet zamanı olduğu, cahiliye döneminde hem müşriklerin hem  de Yahudilerin bu zamanda uyudukları ve Efendimiz’in (sas) bu saatlerde  uyumayı yasakladığı da aktarılmaktadır. Hz. Enes (ra), bu vakitte  uyumayı soran kişiye, “Yanları yataklardan uzaklaşır (uyumayıp ibadet  için kalkarlar.)” (Secde, 32/16) âyetinin bu zamana işaret ettiğini  belirterek, uyumanın uygun olmadığını belirtmiş ve Efendimiz’in yatsıdan  önce yatmayı yasakladığını belirtmiştir.27 Hz. Abdullah b. Abbas  وَدَخَلَ الْمَدِينَةَ عَلَى حِينِ غَفْلَةٍ مِنْ أَهْلِهَا “(Mûsa), bir  gün, halkın habersiz olduğu (gaflet içinde olduğu) bir sırada şehre  girdi.” (Kasas, 28/15) âyetinde geçen gaflet zamanının, akşamla yatsı  arasındaki zaman olduğunu belirtmektedir.28 Hz. Amr b. Âs ise, “evvâbîn  namazı akşamla yatsı arasındaki boşluktadır, ta halk yatsıya yönelinceye  kadar.” demiştir.29

Akşamla yatsı arasına hem evvâbîn hem de gaflet zamanı denilmesinin  hikmeti şu olabilir: Nefis gün boyu yaşadığı yorgunluk, işlediği  günahların kasveti ve yenilen akşam yemeğinin ağırlığından ötürü  dinlenmeye, kendini salmaya ve bu saatleri gaflet içinde geçirmeye  meyyal olduğundan gaflet zamanıdır. Diğer taraftan nefsin isteklerine  baş kaldırıp, gün boyu yapılan hataların açtığı yaraları sarmaya,  gecenin ilk virdini canlı geçirmeye, günlük manevî hâsılatın leh ve  aleyhteki hesabını yapmaya yönelen ve bu arada çokça istiğfar edenler  ise evvâbîn zümresindendirler. Zîrâ nefsin arzularından yüz çevirip  Rabb’in isteklerine rucû etmişlerdir.

Rekât Sayısı
Teravih ve teheccüd namazı dâhil, nafile namazların hemen hepsinin rekât  sayısı konusunda Efendimiz’den (sas) farklı birkaç uygulama rivâyet  edilmiştir. Rahmet Peygamberi’nin rahmetinin tezahür ettiği hususlardan  birisi de bu olmalıdır. Zîrâ nafile ibadetler, farzlar gibi  olmayıp bir nevi ihtiyarîdir ve kişinin hâl ve durumuna göre bunları az  veya çok eda etmesi mümkündür. Nafileler için alt sınır, söz konusu  ibadetin ibadet sayılmasını sağlayacak bir miktarda olmasıdır  denilebilir. Meselâ namaz için bu iki rekâttır.30 Onun için bütün nafile  namazların en azı iki rekâttır. Evvâbîn için de bu miktar en alt  sınırdır, denilebilir.

Konuyla ilgili yukarıda birkaçını verdiğimiz rivâyetlerde farklı  rakamlar bulunmaktadır. Meselâ Hz. Ebû Hüreyre ile Hz. Ammar b. Yâsir  altı rekât olduğunu rivâyet etmişlerdir. Ancak rivâyet edilen metinde  ‘akşam namazından sonra’ ifadesi olduğundan bu rakama akşamın son  sünnetinin dâhil edildiği, dolayısıyla evvâbînin dört rekât olduğu izahı  yapılmıştır. Hz. Aişe Validemiz’den rivâyet edilen yirmi rakamına,  yatsının ilk sünneti hâriç, akşam ve yatsı namazlarının toplamıdır  denilmiştir. Buna evvâbînin dört rekâtı dâhildir. Nitekim Hz. Abdullah  b. Ömer’e göre de evvâbîn dört rekâttır.

Sonuç olarak şu denilebilir: Yukarıda da işaret edildiği gibi  nafile bir ibadet olan evvâbînin en azı iki rekât olmakla beraber,  rivâyetler en uygun rakamın dört olduğu noktasında birleşmektedir.  Hanefilerin görüşü de bu yöndedir.31

 

Prof. Dr. Abdulhakim YÜCE
 

Çevrimdışı Özgür Kız

  • Özel Üye
  • *
  • İleti: 21541
  • Rep 3950
Ynt: Gafleti Yırtan Namaz: Evvâbîn
« Yanıtla #1 : Mart 25, 2016, 04:52:07 ÖS »
cgp
 

 

Related Topics

  Konu / Başlatan Yanıt Son İleti
1 Yanıt
1054 Gösterim
Son İleti Ağustos 30, 2018, 06:33:30 ÖS
Gönderen: Özgür Kız
0 Yanıt
945 Gösterim
Son İleti Şubat 20, 2014, 08:23:48 ÖS
Gönderen: Bαhαdır S.
0 Yanıt
606 Gösterim
Son İleti Ağustos 27, 2018, 10:55:40 ÖÖ
Gönderen: Özgür Kız