Gönderen Konu: Bu günkü yazımda insan ve Müslüman olarak eksikliklerimizi dikkat  (Okunma sayısı 415 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mahmut Çiçekdaği

  • Şair - Yorumcu
  • *
  • İleti: 1048
  • Rep 32
  • Cinsiyet: Bay
  • İLİMDEN ÖNCE EDEBİ ÖGREN
    • Şair Mahmut Baki
    • Ekda
  • Burcum: OĞLAK
  • Takımınız: GALATASARAY
  • İlişki Durumunuz: EVLİ
Bu günkü yazımda insan ve Müslüman olarak eksikliklerimizi dikkat çekmeye  çalışacağım
İnsanlığın vazifeleri nelerdir ilk olarak insan birbirine sahip çıkmak gözetlemek İyilik istemek hataları örtmek güzel bir yaşam için yardımlaşmak güzelliği hoşgörüyü merhameti öğretmemek dayanışmayı yaymak gibi unsurları yapmalıyız karşımızdakine bakarken cinsiyet olarak ayırmak yerine insan olarak bakmalıyız insanlığın gereksinmelerini yaşamımıza katmalıyız
İslam’da ve dört din kitabında ne diyor bir bakalım Tevrat’ta insanla ilgili bir ayette şöyle denir:
"Rab dedi ki; insanı bize benzer surette yaratacağız, sonra deniz balığına, gökyüzü kuşuna, hayvanlara, yeryüzüne, yeryüzünde görünen her canlıya musallat olacaklardır. Rab insanı kendi suretinde yarattı. Rab suretinde onu yarattı. Erkek ve dişi olarak yaratıp onları mübarek kıldı. Ve yeryüzünde meyve verip çoğalınız, sonra deniz balığına, gökyüzü kuşuna ve yeryüzündeki her bir canlıya musallat olunuz dedi. (Birinci Bölüm, 26-30)
İncil'de ise, bu manaların özellikle arındırıldığını ve Nübüvvet manası ile aynı noktada birleştiğini görürüz.
 
"Kutsal Yasa'yı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak için geldiğini sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil tamamlamaya geldim. (17) size doğrusunu söyleyeyim , gök ve yer ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yasa'dan ufacık bir harf ya da bir nokta bile eksilmeyecek (19) Bu nedenle bu buyrukların en küçüklerinden, birini kim çiğner ve başkalarına öyle yapmayı öğretirse, Göklerin Egemenliğinde en küçük sayılacak. Ama bu buyrukları kim yerine getirir ve başkalarına öğretirse, Göklerin Egemenliğinde büyük sayılacak "(İncil, Matta Beşinci Bölüm, 17-19)
Zebur’da şöyle diyor
"Yeryüzünde kendinize hazineler biriktirmeyin. Burada güve ve pas onları yiyip bitirir, hırsızlar da girip çalarlar. Bunun yerine kendinize gökte hazineler biriktirin. Orada ne güve ne pas onları yiyip bitirir, ne de hırsızlar girip çalar."
«Dar kapıdan girmeye gayret edin. Size şunu söyleyeyim, çok kişi içeri girmek isteyecek, ama giremeyecek.
Ve Hz. kuran-ı kerimde
Evrendeki tüm varlıkları ve insanı Allah yaratmıştır. Tîn suresi, 4. ayetinde belirtildiğine göre Allah insanı en güzel biçimde yaratmıştır. Ayrıca Rabb'imiz insana akıl nimeti vermiş, düşünmeyi, konuşmayı ve yazmayı öğretmiştir. Bu şekilde Allah (c.c.) insanın bu dünyadaki yaşamını kolaylaştırmıştır.

• Evrendeki her varlığın bir amacı olduğu gibi insanın da hayatta bir amacı vardır. Kur’an-ı Kerim’e göre insanın yaratılış amacı Allah’ı tanıması, O’na kulluk etmesi ve bu dünyanın bir imtihan yeri olduğunu bilerek iyi ameller ortaya koymasıdır.

• Kur’an-ı Kerim’e göre insanın hedefi doğru yolu bulmak olmalıdır. İnsanı doğru yola ulaştıracak ilk adım Yüce Allah’a iman etmektir.

• Kur’an-ı Kerim’e göre ilahi irade insana son derece büyük bir rol vermiş ve onu yeryüzünde halife yapmıştır. Bakara suresinin 30. ayetinde "Hani Rabbin meleklere, ‘Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.’ demişti..." buyrulmuştur. Bu durum insan için büyük bir onurdur. Buna göre insan ilahi irade doğrultusunda dünyayı güzelleştirmek için çalışmalıdır.

• İnsan Allah'ın yeryüzündeki halifesi olduğu için büyük bir sorumluluk üstlenmiştir. Yeryüzünde sorumlu tutulan tek varlık insandır. Kur’an-ı Kerim insanın yüklendiği bu sorumluluğu "emanet" kavramıyla ifade eder. Bu konuda Kur’an’da "Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi..." buyrulur. (Ahzab suresi, 72. ayet)
Rabbi alemin  suhuflarda ve kitaplarda  imsanı en güzel  şekilde yarattım ve tüm canlıları insana hizmeti için yarattım diyor peki biz insanlar ne yapıyoruz   hor görüyoruz  dışlıyoruz  üslubumuz  sert ve argolu olarak  karşımızdakini düşünmeden önemsemeden sadece kendimizin yaşam şartını biliyoruz  kendimize yapılan davranışların nasıl yapıldığına dikkat ediyoruz    kendimize çeki düzen yerine iyice kötüye gitmekteyiz   kültürümüzü örf adetlerimizi imanımızın emirlerini ahlaki kuralları unuttuk  sadece kendi yaşam şartımıza kişilerle konuşuyoruz başka fikirlerle olan insanları dışlıyoruz ve en önemlisi bence çok çabuk küsüyoruz  mesafe koyuyoruz

Kuran ayetlerine göre Müslüman, insan olmanın onuruna, yani yaradılışına uygun davranan insandır. Müslüman olabilmek yani gerçek anlamda içtenlikle Allah’a teslim olabilmek için, önce erdemli bir insan olabilmek gerekir. Kuran’a göre erdemli insan, Allah’a derin bir sevgi ve saygı ile teslim olan ve en başta ona sonra da onun yarattıklarına karşı sorumluluk ve saygı bilincine sahip ilkeli insandır. Erdemli insan, iyi ve güzel olana yönelen, kötü ve çirkin olandan sakınan ve iyiliği yaymaya çalışan insandır. Doğruluk, güvenilirlik, cesaret gibi güzel özelliklere sahip ve aynı zamanda duyarlı, samimi, iyi yürekli, ölçülü ve tevazu sahibi olan insandır.
Erdemli insan, nefsine hâkim olan, Allah’ın sınırlarına tüm içtenliği ile riayet eden ve onun sınırlarını aşmaktan, nefsine ve şeytana uymaktan yine ona sığınandır.
Erdemli insan, nefsi ile yüzleşebilen, hatalarını görüp kabul eden, bahaneler üretmeyen, kendini düzeltmek için harekete geçen, eylemlerinin ahlaki sorumluluğunu üstlenen ve günahlarında ısrarcı olmayıp Allah’tan bağışlanma dileyen insandır.
İnsanın kendi ile yüzleşmesi ve vicdanının kınayan sesine kulak vermesi gereklidir. Çünkü insan kendi hatalarının, kusurlarının ve eksikliklerinin farkındadır.
Bu farkında olma halini daima diri tutmak ve bu iç denetim mekanizmasını sürekli olarak çalıştırmak gerekir. Önemli olan insanın nefsini ezmesi değil nefsi ile yüzleşmesidir. Çünkü nefsi kötülemek ya da ezmek değil, terbiye etmek, onarmak ve kontrol altına alarak iyiye eğilimli hale getirmek gerekir. Allah’ın ayetlerini dikkate alan, bozulmamış bir akıl ve vicdan, insan için yeterli ve adil bir hâkimdir. Dolayısıyla hepimizin kendimizi kınayarak hatalarımız ile yüzleşmemiz; hatalarımızdan dönerek aklımıza, vicdanımıza ve irademize hâkim olmamız gerekir. Kendi kendimizi kınamadığımızda, hatalarımızı fark etmemiz mümkün olmayacaktır.
ahlaki bir hayattan uzak, amaçsız ve anlamsız yaşamamıza ve tek doğruluk ölçüsü olarak nefsimizin arzularını alacak olmamıza rağmen herkes kendini doğru yolda sanacaktır. Oysa insanın hatasını kabullenip düzeltmesi hem bir erdem hem de kendisine yapacağı büyük bir iyilik olacaktır.
Nefsin yani benliğin kendisi doğrudan kötü bir şey değildir. Kötü olan nefsin kontrol edilememesi ve Allah’ın hoşnut olmayacağı şeylerin istenmesidir. Allah nefsi kötü olarak yaratmamıştır. Nefsinin doğasını bozarak onu kirleten insandır. Ayetler bu gerçeğe dikkat çeker: “(Yemin olsun) nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirene. Ardından da ona bozukluğunu ve takvasını ilham edene ki, benliği temizleyip arındıran, gerçekten kurtulmuştur. Onu kirletip örtense kayba uğramıştır.” (Şems suresi 7-10)
Kendini bilen insanın, hata ve günahları ile yüzleşmesi için nefsi yeterlidir. Kuran’da, “Kendini kınayan nefse yemin olsun” (Kıyamet suresi 2) denilmektedir. Başkalarını kınamak kolay olandır. Zor olan insanın kendini kınamasıdır.
Kendimizi ne kadar iyi ve doğru görsek de ortaya bir yığın mazeret döksek de ne olduğumuzu biliriz gerçekte: “Doğrusu, insan kendi nefsine tanıktır. Dökse de ortaya tüm mazeretlerini.” (Kıyamet suresi 14-15)
Yine asıl mesele insanları kınamak ya da onlara tavsiyelerde bulunmak değil, aynı zamanda kendimizi de unutmamaktır: “Siz, insanlara iyiliği tavsiye ederken, kendinizi (nefsinizi) unutuyor musunuz?” (Bakara suresi 44)
Ayetler bize, üzerimizdeki yükümlülüğün kendi nefislerimiz olduğunu yani kendimizden sorumlu olduğumuzu, bu yüzden kendimizi düzeltmeye bakmamızı bildirir. Dolayısıyla başkaları ile uğraşmayı bırakıp önce kendi nefislerimizi kontrol altına almamız gerekir: “Ey iman edenler! Üzerinizdeki yükümlülük kendi nefislerinizdir (siz kendinizden sorumlusunuz). Siz doğru yolda oldukça sapmış olan size zarar veremez. Tümünüzün dönüşü Allah’adır. O, size yaptıklarınızı haber verecektir.” (Maide suresi 105)
Ayetten de anlaşıldığı gibi biz doğru yolda olmayı tercih edip doğru olmayı diledikçe, şeytan da dâhil sapmış olan hiç kimse zarar veremez bize. Şayet kendimize hayatımızın en büyük iyiliğini yapmak istiyorsak, bu dünyadayken kendimizle yüzleşmeli ve kınayıp suçlayacaksak şayet kendi nefsimizi kınayıp suçlamayı bilmeliyiz.
İnsan hem kendine tanıktır hem de nefsi bu tanıklığa en büyük kanıttır. Hesap günü insanın önüne yapıp ettiklerinin kaydı çıkarılacaktır. Siciline işlenmiş bu kayıtları okuyan kişinin kendisiyle hesaplaşması için nefsi yeterli olacaktır:
“Biz herkesin kaderini (yaptıklarını-işlerini) kendi çabasına bağlı kıldık. Nitekim kıyamet günü onun önüne, (dünyada yapıp ettiği) her şeyi kayıtlı bulacağı bir sicil koyacak (ve diyeceğiz ki): Oku sicilini! Bugün kendi hesabını görmek için sen sana yetersin/nefsin sana yeter.” (İsra suresi 13-14)
Kuran, “Kendi istek ve tutkularını ilah edineni gördün mü?” (Furkan suresi 43) diye sorar ve nefsinin bencil tutkularından korunanların kurtuluşa erenler olacağını söyler: “Kim nefsinin bencil tutkularından korunursa; işte onlar, kurtuluşa erenlerdir.” (Teğabun suresi 16)
Yine Kuran, “Allah’ın lütuf ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, içinizden tek kişi bile temize çıkamazdı (Nur suresi 21) ve “Kendi nefsinizi temize çıkarmayın; kimin sakındığını en iyi bilen Allah’tır” (Necm suresi 32) diyorken bize, kınamak için kendi nefsi yeter herkese.
Ne kadar yazsak ta okusakta  kendimizi toplamıyoruz   aynı bildiğimizi yapıyoruz
Her insan değerlidir değersiz insan yoktur değerini bilmeyen ve kaybeden insan vardır
mahmut çiçekdağı

Şair ve Şiir e önem veren Türkiyenin Şiir Radyosu Şiir Fm 10 Yaşında
Şiirlerinizin hayat bulduğu Türkiye'nin ilk sesli Şiir video sitesi ŞiirTube