Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» Şiir Fm Şairlerimiz ve Şiirlerimiz »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Şairlerimiz ve Sizin Şiirleriniz ::.. => Konuyu başlatan: YüKSeL - Ocak 11, 2014, 12:53:47 ÖS

Başlık: Murathan Mungan – Yalnız Bir Opera
Gönderen: YüKSeL - Ocak 11, 2014, 12:53:47 ÖS
Yalnız Bir Opera


Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
 Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
 Oysa bilmediğin birşey vardı sevgilim
 Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
İmrendiğin, öfkelendiğin
 Kızdığın, ya da kıskandığın diyelim
 Yani yaşamışlık sandığın
 Geçmişim
 Dile dökülmeyenin tenhalığında
 Kaçırılan bakışlarda
 Gündeliğin başıboş ayrıntılarında
 Zaman zaman geri tepip duruyordu.
 Ve elbet üzerinde durulmuyordu.
 Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun,
 Biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.
 Başlangıçta doğruydu belki.
 Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp,
 Günden güne hayatıma yayılan, varlığımı ele geçiren,
 Büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin.
 Ve hala bilmiyordun sevgilim
 Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
 Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
 Bütün kazananlar gibi
 Terk ettin.
Yaz başıydı gittiğinde, ardından,
 Senin için üç lirik parca yazmaya karar vermistim.
 Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim.
 Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum.
 Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.
 Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
 Yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından
 Kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
 Çerçevesine sığmayan
 Munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
 Lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu.
Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti Mayıs.
 Seni bir şiire düşündükçe
 Kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi
 Ucucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma.
 Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük
 Usulca düşüyordu bir kağıt aklığına,
 Belkide ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.
 Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha.
 Aşk mıydı, değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi?
 ‘Eylül’de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen’ notunu buldum kapımda.
 Altına saat: 16.00 diye yazmıştın, ve 16.04′tü onu bulduğumda.
 Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
 Takvim tutmazlığını
 Aramızda bir düşman gibi duran zamanı
 Daha o gün anlamalıydım
 Benim sana erken
 Senin bana geç kaldığını.
Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri.
 Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı.
 Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay,
 Alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik kalmıstı.
 Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza.
 Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi
 bakışıyorduk.
 Sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık.
 Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki.
 Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.
 Gittin. Şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza.
 Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.
 Şimdi biz neyiz biliyor musun?
 Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
 Birbirine uzanamayan
 Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
 Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
 Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
 Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
 Ne kalacak bizden?
 Bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim şu kırık dökük şiirim
 Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
 Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
 Bizden diyorum, ikimizden
 Ne kalacak?
Şimdi biz neyiz biliyor musun?
 Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz.
 Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada
 Bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilmeyen çocuklar gibi
 Ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek
 Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz.
Kış başlıyor sevgilim
 Hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
 Bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
 Oysa yapacak ne çok şey vardı
 Ve ne kadar az zaman
 Kış başlıyor sevgilim
 İyi bak kendine
 Gözlerindeki usul şefkati
 Teslim etme kimseye, hiçbir şeye
 Upuzun bir kış başlıyor sevgilim
 Ayrılığımızın kışı başlıyor
 Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.
Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak,
 Yazıya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak,
 Camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak….
 Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır
 Çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır
 İçimizdeki ıssızlığı dolduramaz hiçbir oyun
 Para etmez kendimizi avutmak için bulduğumuz numaralar
 Bir aşkı yaşatan ayrıntları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz
 Çıplak bir yara gibi sızlar paylastığımız anlar,
 Eşyalar gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar
 Korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,
 Çağrışımlarla ödeşemezsiniz.
Dışarda hayat düşmandır size
 İçeride odalara sığamazken siz, kendiniz
 Bir ayrılığın ilk günleridir daha
 Her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkta
 Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup
 Kulak verdiğiniz saat tiktakları
 Kaplar tekin olmayan göğümüzü
 Geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç
 Suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz
 Bakınıp dururken duvarlara
 Boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çicek,
 Unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani,
 Unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında
 Kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi
 Kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi
 Yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutkunluk haline, bir trafik kazasına,
 Başımıza gelmiş bir felakete, iskenceye çekilmeye, ameliyata alınmaya
 Kendimizi hazırlar gibi.
Yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi
 Ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,
 Ve kazanmış görünürken derinliğimizi
 Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde
 Bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar
 O tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi
 Hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar
 Göremeseniz de, bilirsiniz
 Hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar.
Bana zamandan söz ediyorlar
 Gelip size zamandan söz ederler
 Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.
 Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
 Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.
 Dahası onalar da bilirler.
 Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünürler.
 Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki
 hançeri çıkartmak, Yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak
 kolay değildir elbet.
 Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek.
 Zaman alır.
 Zaman alır sizden bunların yükünü
 O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, açılar dibe
 çöker.
 Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir.
 Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
 O boşluk doldu sanırsınız
 Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir.
Gün gelir bir gün
 Başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
 O eski ağrı
 Ansızın geri teper.
 Dilerim geri teper.
 Yoksa gerçekten bitmissinizdir.
Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır anlamları, önemi
 kavranır.
 Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır.
 Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.
 Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
 Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
 Her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır
 Ölmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
 Günlerin dökümünü yap
 Benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini
 Kim bilebilir ikimizden başka?
 Sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış
 Bir ilişkiyi, duyguların birliğini,
 Bir aşkı beraberlik haline getiren kendiliğindenliği
 Yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi bir düşün
 Emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya
 Şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor
 Orada olmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
 Bunlar da bir işe yaramadıysa
 Demek yangından kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda.
Bu şiire başladığımda nerde,
 Şimdi nerdeyim?
 Solgun yollardan geçtim.
 Bakışımlı mevsimlerden
 İkindi yağmurlarını bekleyen
 Yaz sonu hüzünlerinden
 Gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim
 Geçti her cağın bitki örtüsünden
 Oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından
 Bakarken dünyaya
 Yangınlarla bayındır kentler gibiyim:
 Çicek adlarını ezberlemekten geldim
 Eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların
 Unuttuklarını hatırlamaktan
 Uzun uzak yolları tarif etmekten
 Haydutluktan ve melankoliden
 Giderken ya da dönerken atlanan esiklerden
 Duyarlığın gece mekteplerinden geldim
 Bütünlemeli çocukluklarıyla geçti
 Gençliğimin rüzgara verdiğim yılları
 Gökummaların ve içdökmelerin vaktinden geldim.
Bu şiire başladığımda nerde,
 Şimdi nerdeyim?
 Yaram vardı, bir de sözcükler
 Sonra vaat edilmiş topraklar gibi
 Sayfalar ve günler
 Işık istiyordu yalnızlığım
 Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum
 İlerledikçe…Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde
 Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha şiir bitmeden.
 Karardı dizeler.
 Aşk…Bitti. Soldu şiir.
Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden
 Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım
 Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde
 Ask yalnız bir operadır, biliyordum:
 Operada bir gece uyudum, hiç uyanmadım.
 Barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim
 Her adımda boynumdan bir fular düşüyordu
 El kadar gökyüzü mendil kadar ufuk
 Birlikte çıkalan yolların yazgısıdır:
 Eksiliyorduk
 Mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim
 Her otelde biraz eksilip, biraz artarak
 Yani çoğalarak
 Tahvil ve senetlerini intiharlarla değiştirenlerin
 Birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında
 Ağır ve acı tanıklıklardan
 Geçerek geldim. Terli ve kirliydim.
 Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum
 Maskeler ve çiçekler biriktiriyordu
 Linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de…
 Korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları
 Ve açık hayatları seviyordu.
 Buraya gelirken
 Uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim
 Atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri
 Ödünç almadım hiç kimseden hicbir şeyi
 Çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için panayır yerleri…
 panayır yerleri…
 Ölü kelebekler…
 Ölü kelebekler…
 Sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.
Adım onların adının yanına yazılmasın diye
 Acı çekecek yerlerimi yok etmeden
 Acıyla baş etmeyi öğrendim.
 Yoksa bu kadar konuşabilir miydim?
 İpek yollarında kuzey yıldızı
 Aşkın kuzey yıldızı
 Sanırsın durduğun yerde
 Ya da yol üstündedir
 Oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar
 Ölü yanardağlar, ölü yıldızlar
 Ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı.
Aşkın bir yolu vardır
 Her yaşta başka türlü geçilen
 Aşkın bir yolu vardır
 Her yaşta biraz gecikilen
 Gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler
 Gözlerim
 Aşkın kuzey yıldızıdır bu
 Yazları daha iyi görülen
 Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler
 İlerlerim
 Zamanla anlarsın bu bir yanılsama
 Ölü şairlerin imgelerinden kalma
 Sen de değilsin. O da değil
 Kuzey yıldızı daha uzakta
 Yeniden yollara düşerler
 Düşerim
 Bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda
 Ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında
 Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler
 Yaşamsa yerli yerinde
 Yerli yerinde her şey
 Şimdi her şey doludizgin ve çoğul
 Şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi
 Şimdi her şey yeniden
 Yüreğim, o eski aşk kalesi
 Yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden
 Dönüp ardıma bakıyorum
 Yoksun sen
 Ey Sanat! Her şeyi hayata dönüştüren.
Başlık: Ynt: Murathan Mungan – Yalnız Bir Opera
Gönderen: SeuĿ. - Ocak 12, 2014, 08:45:54 ÖÖ
bir zamanlar bu adam siire tahammül edemezdi :p
ahh ahhh :D
Başlık: Ynt: Murathan Mungan – Yalnız Bir Opera
Gönderen: Özgür Kız - Mart 24, 2016, 05:43:37 ÖS
 cgp