Asi bir çocuk yalnızlığım.
Herkesten saklanan, biraz utangaç , biraz arsız.
Kimsenin bilmediği yanlarım var, eskitilmemiş.
En çok yalnız kaldığımda yüzüme vurur kendini.
Engel olamaz hiç bir uzvum.
Kendi kaderimi çekerim.
Ceketimi alıp yalnızlığımı terkettiğimden beri
geriye kalan seyirtmelerim var mesela.
Boş sokakları adımladığım
herkesten kaçtığım yollar var.
Yüzümü sakladığım maskem,
maskemi sakladığım sözcüklerim var ;
hiç seslendirilmeyen!
Bir çocuk var içimde en basitinden.
Sallıncakta sallanmak için sıra bekleyen
tahterevalliye binmek için karşısına eş arayan
bir çocuk.
Kimsenin görmediği bir suret
bir beden.
Şımartılmayı bekleyen...
Hırçınlığım var benim,
herkesin kaçtığı.
Herkesi kaçırdığı.
Herkesin kaçırttığı.
Engel olmak istemeyipte engellediğim.
Kimsesizliğimin değme keyfine!
Kalabalığın içinde git gide yalnızlaşan bir yalnızlık işte,
dile gelmeyen.
Basit hallerle çekimlenmiş,
bir kaç aşktan arta kalmış bir ruhaniyet.
Acının tüm hallerine kadem basmış bir beden.
Yüzümdeki tüm kırışıklıklar aşkın ayak izleri.
Bol kahkanın kapattığı göz yaşlarım var
ellerim tersinde.
Parmak uçlarımda hiç dokunmadığım harfler var
ar'ına namus'una sahip çıkan kelimeler,
namahrem eli değmemiş.
Tüm sağır kulakların işittiği,
lal olan dillerin söylediği cinsten.
Kör bir insana gökkuşağını ilk anlatan kişi de BENİM.
(http://img64.imageshack.us/img64/204/imzauc.png)
2011 / e y l ü l 8
İstanbul