Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» İslami Dini ve Türk Tarihi »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Dini Bilgiler ::.. => Konuyu başlatan: Fatih - Şubat 19, 2014, 10:16:38 ÖÖ

Başlık: O (cc) Doğrulardan Razı
Gönderen: Fatih - Şubat 19, 2014, 10:16:38 ÖÖ
- Her şeyden evvel bize lâzım olan nedir?
- Doğruluk.
- Daha?
- Yalan söylememek.
- Sonra?
- Sıdk, sadakat, ihlâs, sebat, tenasüddür.
- Neden?
- Küfrün mahiyeti yalandır. İmanın mahiyeti sıdktır. Şu burhan kâfi değil midir ki, hayatımızın bekası imanın ve sıdkın ve tesanüdün devamıyladır.1

Beyaz mı, pembe mi, yoksa alacalı mı? Şimdilerde yalanların başına renk konuldu. Masum oluverdi birden eğri sözler. İyi niyet denildi adına. 'Bir şey olmaz.' diye es geçildi yahut söyleyen, adına 'eksik bilgi' diyerek kendini de kandırdı. Hâlbuki Mukaddes Beyan bize 'Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!'2 diyordu? Elif belki bu âyetin sırrından dümdüz çizildi, doğruluğun ehemmiyeti hürmetine 'ikra'nın ardı sıra dimdik belirdi? Her hâline güven duyulan bir yetim, adına 'emin' denildiği için titreyerek 'Üstümü örtün!' dedi belki.
Allah'ın adıyla ve O'nun mübarek isminin kuvvetiyle zafer kapıları açıldı. Mekke fethedildiğinde inananların başı elif gibi dimdikti. Çünkü Allah sadece doğrunun yardımcısıydı ve kul Yaratıcı'sının huzurunda tekbir alırken kıbleye göğsü dik yönelirdi. Bu sırdandır ki kul, İlâhî Huzur'a davet edildiği namaza, emrolunduğu gibi dosdoğru dururken, en güzel kelâmları okur. Rahmanî lâfızların verdiği huzurla devam eder rükuya, secdeye, tahiyyata? Elifle başlayan ibadet neşvesi, kimi zaman vav olur, beden acziyetle kıvrılır, Yaratan'ın en yakınına sokulur. Kimi yerde ihlâsı bulur, kimi yerde miracı? Sonra doğrulur yeniden bir çınar olur, duruş dimdik, niyeti sağlam, acziyetinden başı eğik sadece? Kimi zaman kevsere koşar, kimi zaman asra yemin eder. Hangi yerde dokunsa ukbanın mercan taşlarına, gönlü sıddıklığın eliyle karanlığı yoğurur? Ve hakiki kulun işlediği bütün nakışlar, imanına yakışacak kadar canlıdır? Çünkü kul, emrolunduğu gibi dosdoğrudur?
Rengin her cümbüşü dağılır etrafa. Her biri bir çiçek kokusundadır; yaprağı hemze, dalı cuma yeşili? Doğrulara müjdeler olsun! Şimdi utanmalıdır, Rabb'in istemediği söze renk katan Âdemoğlu? Beyazı önce ötelerin ulvîliğinde, sonra Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) hayatında, daha sonra da kabir kapısı peykinde bilmek gerek. Beyaz kışta güzel, dupduru? Karda güzel, lâpa lâpa? Beyaz sütte güzel, 'Şafi' isminin berraklığıyla, beyaz tende güzel? Beyaz kâğıtta güzel, Allah'la (celle celâluhu) Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) yan yana yazıldığında? Beyaz bulutta güzel, mü'minin duası arşa çıktığında? Beyazdan yalan olmaz, yalanı beyazın başına dert etmekle asılsız söz aklanmaz. Kırk bin yıllık yalan, eksik bilgi adını almaz, alamaz! Mecburiyet oturamaz yalanın kucağına! Doğruluk zirvesinin mihmandarı "Zorda kalacağınızı bilseniz bile yalan söylemeyin." diyorsa, olmayanı söylemeye hangi küçük menfaatler mecbur kılar? Burada kara çalınan zamanları, ötede ne paklar? Beyazı da olmaz yalanın, pembesi de, yeşili de? Rengin güzelliği Rahman'ın çizdiği ebemkuşağı iklimlerde belirir sadece. Ölçüyü gülden bir mahfaza içinde sunarcasına? "Şakadan bile olsa yalan söylemeyin." diyorsa o naifler naifi, bu inceliğin üzerine hangi efsaneler galebe çalabilir? Yalanın kaybetmekle eşdeğer olduğu bir imtihanın içinde, sadakati yitik olan insan, kazanma kuşağının acaba neresinden düşer? Verilen sözden dönenin yüzü bir tek kabirde mi kıbleye bakar?
Küçük aldatmalar mubah görülmeye başlandığından beri insanlık birbirine güvenmez oldu. Arkadaşlıklar Hz. Ebû Bekir'le Hz. Ömer'in el ele dolaştığı dostluk çağlayanına benzemiyor. Sıddık olmayınca dostun bir adı, sahabe çağları dünyalarımıza masal gibi uzak kalıyor işte? Analar oğul peşinde, şükürden yana hayırlısına verilen sözler tutulmuyor. Her şeyin Allah'tan geldiği unutulunca, ihlâsın kırılgan vazosu ellerden düşüyor ve aşka dair biriktirdiklerimiz paramparça oluyor? Karı-koca tereddütle bakıyor birbirinin gözünün içine, akidden önce verilen sözler bozulacak mı yoksa diye? Sadakatsizlik, yuvaları Cehennem çukurlarında tekmeliyor? Ağızlardan sıra sıra dökülen cümleler iyi niyet maskesiyle yüzlerce takla atarken, çıkıp da göğsünü gererek, mertçe, "İyi niyet, kandırmanın neresinde?" diye soran yok. Ne şiş yansın, ne kebap diyenler haksızlık karşısında susmanın dilsiz şeytanlığa açtığı kapıyı unutup, kula yaranma adına bertaraf olmayı göze alıyor. Hak kulvarı sahipsiz? Birinin diğerinden çaldığı dakikalar, hakkına girilmiş hayatlar ve iğfal edilip bırakılmış sözler? Körpe ümitleri yalanla çiğnemek nasıl mubahtan sayılır? Kandırılmış hanelerin hesabını hangi aile reisleri verebilecek? Köprüyü geçince gösterilen kartların arka yüzü ötelerde açılmayacak mı?
Halkın içinde Hakk'la olmak asil olanı ya; halkın nazarında tutunmak için her dil sahibine kafa sallayanların hâli nice olur ki? Her söze sallanan baş, her göze sokar mı insanı? Kâinat O'nun (sallallahu aleyhi ve sellem) hürmetine yaratıldığı hâlde, O'nu sevmeyen nasipsizler bile vardı? Öyleyse herkese yaranma sevdası dünyalarımıza nerden girdi? Hakk'ın hatırı yerine, birilerinin hatırını gözetme sevdası ruhları doğruluğun çizgisinden ayırmaz mı? Yaratılanı, Yaratan'dan ötürü sevmek vazifemiz; ama yaratılanın teveccühü için Yaratan'ın emrini hafife almak neden? Ah, unutkan nefislerimiz! Asıl günü unuttuğu yerde, insanoğlunun gönlü düşüyor böyle ve huzura giden kaldırımları bir bir yıkılıyor. Onun için ki, o günü sık sık hatırlatan yüce Yaratan, rızasının doğrularda olduğunu vurguluyor, âhireti bugün gibi yakın tutup bize haber veriyor. Merhametini rengârenk saçıp bir müjde gönderiyor, O'na (celle celâluhu) götürecek ebrulî yollarda misk-i amber kokan bir müjde: "Bugün, o gündür ki, doğruların doğruluğu kendilerine fayda verir. Onlara içinden ırmaklar akan cennetler var. Orada daimî kalırlar. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. İşte büyük başarı ve mutluluk budur!"3
Dipnotlar
1- Bediüzzaman, Tarihçe-i Hayat
2- Hûd, 11/112
3- Maide, 5/119
[/size]