Mahallede yaramaz iki kardeş varmış. Mahallede ne oluyorsa herkes onlardan biliyormuş. Bir şey kaybolsa cam kırılsa ne olursa olsun onlar suçlanırmış. Anneleri şikayete dayanamamış onları camiye imamın yanına götürmüş. İmam tek tek yanına çağırmış önce büyüğünü çağırmış oğlum kıble nerde demiş. Çocuktan cevap gelmeyince bağırarak kıble nerdeeee demiş çocuk kardeşinin elinden tutup ağlayarak kaçmış. Kardeşi “Abi ne oldu?” diye sormuş. Abiside oğlum bu sefer iş büyük kıble kaybolmuş bizden biliyorlar demiş
Yeni evlenen gelinle, kaynanası karşı karşıya oturmaşlar. Birbirlerini tanımak için
Kaynana: Kızım sen daha yenisin, birbirimizin huyusunu suyunu oturup konuşalım. Böylece birbirimizi daha iyi tanırız.
Gelin : Tabiki anneceğim, konuşalım demiş.
Kaynana başlamış anlatmaya : Bak kızım, benim üç halim vardır, dikkat et. Saçıma gül takmışsam Neşeli günümdeyim demektir, her yola gelirim. Kulağımız arkasına gül takmışsam tam havamda değilim demektir. Çok ısrarcı olma. Eğer ki yakama gül takmışsam sakın etrafımda dolaşma, çok sinirliyim demektir.
Kaynanın lafı bitince gelin başlamış konuşmaya:
Gelin : Anne benim halim falan yoktur. Bacak bacak üstüne atarım, sigaramı yakarım. Sen gülü nereye takarsan tak, ben keyfime bakarım[/font][/size]
Dükkânın Âkıbeti
Cimri bir adam ölüm döşeğinde
son dakikalarını yaşıyordu.
Gözlerini araladığı bir an
bütün ailesinin başına
toplanmış görünce sordu:
- Anneniz burada mı?
- Evet baba, burada.
- Peki, küçük kızım burada mı?
- Buradayım baba.
- Büyük oğlum burada mı?
- Evet baba.
- Küçük oğlum, sen de burada
mısın?
- Buradayım baba.
- Herkes buradaysa dükkânı
kime bıraktınız ya hu!
[/font]