Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» Web Ailem Dostuk Sevgi Forumları »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Paylaşmak İstediklerim ::.. => Hikayeler & Öyküler => Konuyu başlatan: Fatih - Şubat 21, 2014, 02:01:05 ÖS

Başlık: Bahara Uyanırken
Gönderen: Fatih - Şubat 21, 2014, 02:01:05 ÖS
(http://www.sizinti.com.tr/images/konular/387/6.jpg)

Ülke öyle bir dönemden geçmişti ki, milletin maddî ve mânevî beslenme kaynakları kurutulmuş; Kur'ân ve O'nu anlatan bütün eserler yırtılıp yakılmış, bir kısmı da nehirlere atılmıştı. Kur'ân ahır damlarında, samanlıklarda gizli gizli öğretiliyor; yakalananlar, sorgusuz sualsiz zindanlara atılıyordu. Suçları; "Allah!" demek, İslâm'a hizmet etmek, insanlara yaratılışlarının sırrını, hayatlarının gayelerini anlatmak, dünya ve âhiret mutluluğuna giden yolu göstermekti. Bu yola baş koyanların yolları kesildi, evleri basıldı, insanların sinelerine, çoluk çocuğuna korkular salındı. Maddî-mânevî değerleriyle alay edildi. İnananlar ezildi, itilip kakıldı, gerici, yobaz, mürteci gibi tâbirlerle sürekli karalandı. İslâm, genç nesillere kötü gösterilerek, onların kalblerine hep korku salındı.

İnsanların hakikatlerden mahrum bırakıldığı, mâbetten uzaklaştırıldığı, Allah'ın bile unutturulmaya çalışıldığı bu kış döneminden sonra, yavaş yavaş bir bahar kokusu hissedilmeye başlanmıştı. Artık mabetler genç yüzlerle tanışıyor, ümidini yitirmeye yüz tutmuş ihtiyarların içlerinde ümit tomurcukları uyanıyordu. 60'lı yılların ortalarıydı... Bir gün, beş altı arkadaşla sabah namazına gitmiştik. Bizi gören ihtiyarlar; "Bizden sonra bu mabetlerin cemaatsiz kalacağını düşünürken sizleri burada görmemiz ümidimizi artırdı. Demek ki, Allah bu işi devam ettirecek." deyip boynumuza sarılarak ağlamışlardı.

Bu uyanış döneminde bizler, mânevîyattan uzak ve tamamen nefsanî yaşayan, vaktini kahvehanelerde geçiren gençlere kaybolan değerlerimizi, öz kültürümüzü ve insanın yaratılış gayesini anlatmak için o mekânlara gitmeye karar vermiştik. Ömrünü kahvehane ve benzeri yerlerde mahveden bu neslin kafasını aydınlatma maksadıyla kurduğumuz 'Aydınlar Cemiyeti'nin faaliyetleri olarak, seminerler ve kahve sohbetleri yapmaya başladık. Bu sohbetlere doktorlar, mühendisler, ilâhiyatçılar, üniversite talebeleri ve halktan insanlar büyük bir teveccüh gösteriyordu. Altı-yedi yıl devam eden bu kahvehane sohbetleri kendi öz değerlerimizin insanımıza tekrar kazandırılması adına çok güzel neticeler verdi.

Bir gün bu düşüncelerimizi insanımızla paylaşma adına bin hanelik bir köye gitmiştik. Köy ileri gelenleri; gençlerimize güvenimiz yok, size kötülük yaparlar, korkusuyla kahvehanede konuşmamıza izin vermediler. İsterseniz camide konuşabilirsiz, dediler. Camide beş on ihtiyar vardı. Konuşma yapılırken uyumaya başladılar. Ben de bunun üzerine konuşmayı bitirdim. Sonra buyurun, dediler. Biz de 'Nereye?' dedik. Kahvehaneye çay içmeye, dediler. Çaylarımız geldi, çaylar içilirken ben konuşmaya başladım. Oyun oynayan gençler birer birer sandalyelerini çevirip bize doğru dönerek dinlemeye başladılar. Yoldan geçenler merek edip içeri girdiler ve kahvehane tamamen doldu. Kahvehane dolunca, dışarı çıkalım, dediler. Oradan köy meydanına çıkıldı. Bu manzarayı görüp duyan herkes gelmeye başladı ve bu defa köy meydanı doldu. Sesin duyulmaması nedeniyle caminin ses cihazlarını getirdiler ve bu konuşma tam beş saat sürdü. Dedim ki;

- Arkadaşlar, sizler yorgunsunuz. Bizim de yolumuz uzak, izin istiyoruz.
Köy ileri gelenlerinin güvenimiz yok dediği gençler hepsi birden ayağa kalkarak;
- Devam ediniz efendim, biz yarınki işlerimizi tatil ettik, dediler.
O gençlerden birisi bana bir soru sordu. Bunun üzerine ben, iki bastonlu yaşlı bir ihtiyara sordum:
- Ömründe kaç defa tıraş oldun?
- Ne bileyim evlâdım! Saymadım.
- Doğru söylüyorsunuz, ben de bilmiyorum; ama mutlaka her tıraş oluşunuzda aynaya bakmışsınızdır.
- Evet, baktım.
- Peki, hiç düşündün mü? Saçları büyüten, kaşları sürme gibi bırakan, saç ile kaş arasında kıl bitirmeyen hangi kudret? Kanın ve fışkının içinden sütü gönderen kim? Göz ile görünmeyen spermin içine insanın plân ve projesini yerleştiren, anne karnında iken iç ve dış organlarımızın yerli yerine montajını yapan kim?
O ihtiyar, elini dizine vurarak;
- Hiç düşünmedim be evlâdım, biz treni kaçırmışız, deyip ağlamaya başladı.

O zamandan bugüne inanç adına çok mesafeler kat edilmiş olsa da, günümüzde hâlâ, treni kaçıran milyonlarca insan var. Bizler neslimizin imdadına koşma, düştükleri küfür ve dalâletten onları kurtarma adına, günümüzün şartları içinde gayret göstermekle mesulüz. Neslimizin müstakbel ve âhiret çığlıklarını vicdanlarımızda duyup, maddî ve manevî fedakârlıkta bulunarak bir itfaiyeci gibi yardıma koşmalı ve mesuliyetten kurtulmalıyız.
Başlık: Ynt: Bahara Uyanırken
Gönderen: Rüya. - Temmuz 10, 2014, 11:45:32 ÖÖ
Emeğine Sağlık, Paylaşım İçin Teşekkürler gull
Başlık: Ynt: Bahara Uyanırken
Gönderen: Kuskün Çiçek - Şubat 26, 2017, 11:40:19 ÖÖ
 eys bravoo bravoo