Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» İslami Dini ve Türk Tarihi »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Türk ve İslam Tarihi ve İz Bırakanlar ::.. => Konuyu başlatan: Fatih - Şubat 25, 2014, 01:55:41 ÖS

Başlık: Nusrat
Gönderen: Fatih - Şubat 25, 2014, 01:55:41 ÖS
(http://www.sizinti.com.tr/images/konular/362/3.jpg)

Mevki-i Müstahkem Komutanlığı'nın 9 No'lu Harp Ceridesi, sahife no: 667
...Tarih: 23 Şubat 1330 (08 Mart 1915).

...Ceridenin tutulduğu yer: Hacı Paşa Çiftliği (Müstahkem Mevki Karargâhı)... Hava sisli ve kapalı. Yağmur yağıyor ve ara sıra şimşek çakıyor.

...Saat: 5 evvel (05:00): Mayın gemisi Nusrat; Karanlık Liman mevkiine, 100 metre aralıkla vukuatsız olarak 26 mayın döktü.

...Saat: 7.30 evvel (07:30): Arkasında mayın motoru olduğu hâlde Nusrat, Kepez Burnu'ndan göründü, dönüyor, sis ve yağmur sürüyor.

Üç yüz altmış tonajlı Nusrat Mayın Gemisi, 7 Mart'ı 8 Mart'a bağlayan gece yarısı, 6 subay ve 54 erle demir alarak Çanakkale'den ayrıldı. Yürekler, muhtemel bir aksiliğin endişesiyle çarpıyor; bütün personel, güvertede veya makine dairesinde hummalı bir gayretin hengâmesinde bir hayal gibi akıyordu. Bütün ışıklar söndürülmüş, kıvılcım atmasın diye ocaklar bastırılmıştı. Nusrat, perdelenen ışıklar altında hedefine doğru ilerliyordu. Daha önce döşenen mayın hatlarından usulca geçtiler ve Karanlık Liman'ın doğusuna yani Erenköy Koyu'na sokuldular. Deniz sakin, hava sisli ve kapalıydı. Ara sıra şimşek çakıyor ve fasılalarla yağmur atıştırıyordu. Boğaz'ın Ege'ye çıkış sahanlığına yayılan düşman gemilerinin pırıl pırıl yanan projektörleri; gecenin karanlığıyla yarışa kalkan sisin içinde, belli belirsiz bir salınışla gezinmekteydi. Daha yakınlardaki düşman devriye gemilerinin projektör ve ışıldakları ise zaman zaman, Nusrat'ın süzüldüğü kıyıya kadar ulaşmaktaydı. Heyecan son haddindeydi. Vatanın selâmeti için gerekli olan zaferin kilidi, sebepler dairesinde artık Nusrat'ın elinde gözüküyordu. Nusrat, bu mayınları düşmana görünmeden dökmeliydi. Şehadet arzusu, hepsinin sevdasıydı; ancak bir mayın gemisinin bu sularda dolaştığının fark edilmesi bütün emekleri boşa çıkaracaktı, ki asıl korkulan buydu.

Hareketten yaklaşık bir saat sonra, Anadolu sahilindeki Akyarlar'a, mayın dökülecek sulara vardılar. Son kontrollerin ardından ilk mayın 'besmele'yle plâtforma alındı. Nusrat; Rusların Karadeniz'e döktüğü ve fedakâr denizcilerimizin topladığı 26 eski tip mayını, sessizce suya bırakmaya başladı. Suya düşen her mayın belli bir sıra hâlinde; bir ağırlığın gerdiği ve kendisini asılı tutacak teller üzerinde kayarak suya gömülüyordu. Bütün personel, hışırtısından dahi korktuğu soluklarını, ölçüyle alıp veriyordu. Ardı ardına suya gömülen mayınlar, sanki plâtformda değil de meleklerin kanatlarında akıyor; gecenin sessizliğinde, sadece dalgaların türküsü duyuluyordu. Nihayet, mayınlar belirlenen hat doğrultusunda döküldü.

Şimdi, en az mayınların dökülüşü kadar tehlikeli olan dönüş yolculuğu başlamıştı. Makinelere, ulaşabilecekleri en yüksek devirde yol verildi. Ancak, yüreklerin çarpıntısı azalmamış; kabaran avurtlar, çatılan kaşlar ve kısılan gözler bir ân olsun gevşememişti. Bir düşman devriye gemisiyle karşılaşıvermek veya... Veya en acısı, daha önce kendi döşediğimiz mayınlardan birine dokunuvermek ihtimali hâlâ çok güçlüydü.

İşte her şey o ânda oldu! Nusrat'ın çok yakınında, âniden bir karaltı beliriverdi. Bir düşman devriye gemisiydi bu. Dev zırhlılar, turlarını tamamlayarak görevlerine devam etmekteydi. Ara verdikleri projektörle taramaya yeniden başladıkları zaman Nusrat'ı görecekler ve her şey bitecekti.

Henüz nasıl hareket edeceklerini düşünmeye bile fırsat bulamadan düşman zırhlısının projektörleri yandı. Karanlığı yaran projektör ışığı, denizin üzerinde kayarak üzerlerine doğru geliyordu. Işık dalgası, kıyıları ve dalgaları taraya taraya; arada bir durarak, arada gerileyerek ağır ağır yaklaşıyordu. Neden ve nasıl olduğunu bilemeden 'Yasin-i Şerîf'i okumaya başlayan Tophaneli Hakkı'nın aklına, bir Mekke gecesi gelmişti; hani Sevgililer Sevgilisi'nin (sas) selâmetle Medine'ye yürüdüğü 'o gece!' Köprü üstü kenarına yaslandı ve bir mengeneye yakalanmış gibi daralan göğsünü tuttu:

— Ey Rabbim! Ben, Habibinin (sas), başını severken gözyaşlarını tutamadığı Kerbelâ şehidi Hüseyin'im! Ben, anasının gözyaşlarıyla uğurladığı Hz. İbrahim'in (as) oğlu İsmail'im! "Dön" emrine âmadeyim!

Herkes olduğu yere çökmüş, nefes almayı unutmuş; başlar, kadere rıza hükmünde eğilmiş ve dudaklar duada bekliyorlardı. Âdeta bir ölüm kılıcına dönüşen ışık kolu, tam Nusrat'ın böğrüne saplanacaktı ki, mu'cizeye benzer bir hâdise gerçekleşti. Bu ışık dalgasına yakalanmalarına saniyeler kala; yanan bir başka projektör, tarihin seyrini değiştiriverdi.

Anadolu sahilindeki Türk siperlerinde birden bire yanan bu projektör, birkaç saniye içinde düşman projektörünü yakaladı. İki projektör şimdi göz gözeydiler. Ortalığı yoğun bir beyazlık kapladı. Beklenmedik bu ışık kavgası, Nusrat'taki tevekkülle sarmalanan ümitleri yeniden yeşertti. Karşılaşan iki ışık dalgası; şimdi, birbirinden kurtulmak için olağanüstü bir savaşa başlamıştı. İki taraf da kurtulmak için yoğun gayret sarf ediyor; ancak bunu bir türlü başaramıyordu. Nusrat; bazen üzerinde, bazen yanında süren bu ışık çarpışmasının altından sessizce sıyrıldı ve tam yol, dönüş rotasında akmaya başladı. Gelibolu sahil şeridinden Çanakkale'ye doğru süzülürken, sancaktan belirli aralarla yanıp sönen üç yeşil ve bir kırmızı ışıkla, 'Vazife tamam!' mesajını vermeyi de unutmamıştı.

Binbaşı Nazmi Bey'in gözleri, sevinçle kader arkadaşını aradı. Heyecanla Tophaneli Hakkı'ya seslendi; ancak Nusrat'ın Süvarisi Hakkı Bey cevap veremedi. Nusrat Mayın Gemisi'nin sümbül endamlı, saz benizli kumandanının zaten hasta olan kalbi, bu heyecan kasırgası içinde duruvermişti. Yoğun stres ve görevini hakkıyla yapamama endişesi, Yüzbaşı Hakkı Bey'i çok sarsmış ve bu yiğit subayımız, dönüş yolunun başında geçirdiği kalb krizi sonrası şehitler kervanına katılmıştı.

Bu hâdiseden on gün sonra, 18 Mart 1915 sabahı; İngiliz Amirali De Robeck ve Fransız Amirali Guepratte komutasındaki Müttefik Donanması, nihaî saldırıya geçti. Savaş tam istedikleri şekilde ve kontrollü olarak devam etmekteydi ki, ikmal için geri dönen gemilerde birden şiddetli patlamalar başladı. Patlamaların gürültüsü ve kampana çığlıkları birbirine karışmıştı. Boğaz'ın en geniş noktasında yaşanan bu felâketin sebebi; hem düşman pilotlarının fark edemediği hem de bir gün öncesine kadar, mayın gemilerinin yaptığı mayın kontrolünde fark edilemeyen Nusrat'ın mayınlarıydı. Yenilmez Armada'nın yüzen kaleleri birer birer sarsılıyor; gemilerin güvertelerindeki panik, karşı sahildeki Türk siperlerinden bile görülebiliyordu. Her şey tersine dönmüştü. Önce Bouvet, 639 kişilik mürettebatıyla denizin derinliklerine gömüldü. Ardından, onun battığı yerin yakınında manevra yapmakta olan Inflexible bir mayına çarptı ve tehlikeli bir şekilde yan yatmaya başladı. Üç dakika sonra da Irresistible'ın yan yatmakta olduğu ve sancak tarafından mayına çarptığını bildiren yeşil flâmanın sancak seren cundasında dalgalandığı görüldü. Mürettebatı kurtarılan gemi, kısa sürede Boğaz'ın sularına gömüldü.

Akşam saatlerine gelindiğinde, 'Yenilmez Armada'nın üç büyük gemisi (Irresistible, Ocean, Bouvet) batmış; üçü de (Inflexible, Gaulois, Suffren) ağır yara almıştı. Düşman, deniz gücünün üçte birini yitirmişti.

Deniz Savaşı öncesinde Boğaz'a, (Anadolu ile Yarımada sahilleri arasına) 10 ayrı hat üzerinde 376 civarında mayın döşenmişti. Nusrat'ın döktüğü 26 mayın ise 11. hattı oluşturuyordu. Düşmanın; 19 Şubat–7 Mart 1915 tarihleri arasındaki Boğaz'a giriş manevralarında, daha çok Karanlık Liman çanağını kullandığı gözlenmiş ve 26 mayın bu bölgeye döşenmiştir. Bu hat diğerlerinin aksine, Anadolu sahiline (Karanlık Liman-Erenköy koyu) paralel olarak döşenmişti. 18 Mart'a kadar yürütülen mayın temizleme çalışmalarında, bu mayınların tespit edilememiş olması, Allah'ın büyük bir lütfudur.

Mağrur ve kibirli İngiliz Bahriye Nazırı W. Churchill, hem harbe hem de kendi istikbaline tesir eden Nusrat'ı, tarihe şu sözlerle kaydedecektir: "...1915 yılında bütün Avrupa'da, milyonlarca insanın hayatı ortaya konarak büyük çarpışmalar yaşanmıştı. 2–3 milyon asker ölmüş veya yaralanmış, 4–5 bin savaş gemisi açık denizlerde harekât yapmaktaydı... Fakat bunların hiçbirisi, Nusrat'ın döktüğü mayınlar kadar savaşın gidişatına ve milletlerin geleceğine tesir edebilecek bir başarı gösterememiştir..."
Hırsları uğruna dünyayı ateşe verenlerin ruh hâline en iyi misâli teşkil eden Churchill'in; bir başka vesileyle söylediği şu sözler ise, hakikati anlamaya yanaşmadığını ve yaşananlardan ibret alamadığını göstermesi açısından oldukça mânidardır: "...Birinci Dünya Harbi'nde bu kadar insanın ölmesine, harbin ağır masraflara malolmasına, denizlerde onca ticaret ve savaş gemisinin batmasına başlıca sebep, Türkler tarafından o gece atılan o incecik çelik halat ucunda sallanan yirmi demir kap'tır..."

Nusrat'a gelince: 1955'te terhis oldu.1962'de ise satılığa çıkarıldı ve şekli değiştirilerek 'kuruyük gemisi' olarak kullanılmaya başlandı. Uzun yıllar çalıştı; nihayet emekli edildi. Çürümeye terk edildiği Mersin Limanı'nda 1990'da battı. 1999'da tekrar su yüzüne çıkarıldı. 2003'te ise; Türk milletinin heyecanına tercüman olan Tarsus Belediyesi'nce, Tarsus'taki 'Çanakkale Müzesi'ne getirildi. Şimdi, ziyaretçilerine 'o gece'yi anlatıyor!

Kaynaklar
- 1. Dünya Harbi'nde Türk Harbi, Çanakkale Cephesi Harekâtı, 1. 2. ve 3. kitapların özetlenmiş tarihi, Genelkurmay Basımevi, Ankara–1997.
- Çanakkale Deniz Savaşları Günlüğü (1914–1922) Deniz Mayınları Grup Komutanı Binb. Nazmi Bey, Çanakkale Deniz Müzesi Komutanlığı, Emre Basımevi, İzmir–2004.
- Hamilton, Ian, Gelibolu Günlüğü, Hürriyet Yayınları, İstanbul–1972.
- Çekmeceligil, Öğrt. Yzb. Ömer, Çanakkale Zaferinin 68. Yıldönümü, Dz. K. K. Krh. Basımevi, Ankara–1983.
- Asal, Rıza Lebib, Deniz Ortasında Ölümü Yenen Adamlar, Kervan Kitapçılık, İstanbul–1976.
Başlık: Ynt: Nusrat
Gönderen: вαşκαп - Ekim 15, 2017, 04:51:50 ÖS
Emeğine Yüreğine Sağlık
Başlık: Ynt: Nusrat
Gönderen: Özgür Kız - Ekim 01, 2018, 10:37:21 ÖÖ
 eys