Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» İslami Dini ve Türk Tarihi »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Türk ve İslam Tarihi ve İz Bırakanlar ::.. => Konuyu başlatan: Fatih - Şubat 25, 2014, 02:29:13 ÖS

Başlık: Fethin Bizans Surlarından Görüntüsü
Gönderen: Fatih - Şubat 25, 2014, 02:29:13 ÖS
(http://www.sizinti.com.tr/images/konular/304/18.jpg)

İstanbul'un fethiyle ilgili yazılan eserlerde ekseriyetle yerli kaynaklar kullanılmış ve bilgiler çoğunlukla bunlara dayandırılmıştır. Fethin, Bizans tarihçileri tarafından kaleme alındığı kaynaklar göz önüne alındığında ise bunların da hissî ve subjektif bir anlayışla anlatıldığı görülür. Ancak objektif bir tarih anlayışı için, fethin Bizans cephesini anlatan yabancı kaynakları, sadece birer tarihî metin olarak görmeyip, bu eserlerdeki edebî, sosyolojik, psikolojik arka plânı da değerlendirmekte büyük fayda vardır. Fetih sırasında Bizans kalesinde bulunan tarihçilerden Nicola Barbaro'nun, "Konstantıniyye Muhâsarası Ruznâmesi 1453"* adlı eserinde dikkate değer tespitler görülmektedir.

Venedik asilzâdesi Nicola Barbaro'nun günlük kayıtları 1452 yılının son aylarında başlamakta ve fethin bütün safhalarını ihtivâ etmektedir. Yazarın zaman zaman kin ve husumet dolu ifadelerle Osmanlılar ve Sultan Fatih hakkında yakışıksız iddialarda bulunması, eserin karşı taraftan birine ait olduğu anlayışı çerçevesinde değerlendirilmelidir. Bizi ilgilendiren husus, Barbaro'nun verdiği ve birçok kaynakta bulunmayan bazı orijinal bilgilerin, fethin, Bizans içerisinde oluşturduğu psikolojik durumu da yansıtmasıdır.

Nicola Barbaro, eserine Fatih Sultan Mehmed'in muhasara hazırlıklarını anlatarak başlamaktadır. Yazar, Osmanlıların fetih hazırlıklarının maddî sebeplerini çok ayrıntılı bir şekilde anlatarak, bizim zaman zaman fethin sebepleri arasında anlatmayı ihmal ettiğimiz, teknik donanımı, tecrübe ve zekâ eseri taktikleri ele alır. Fetih hazırlıkları, özellikle Hristiyan dünyasında büyük bir yankı bulmuş ve Rusya dahil, pek çok ülkeden asilzâdeler Bizans’a yardıma koşmuştur. Hatta yazarın ifadesiyle, kiliseler arasındaki husumet askıya alınarak Ayasofya'da ortak ayinler düzenlenmiştir:
"13 Kânûn-ı evvel (Aralık) günü Ayasofya Kilisesi'nde kilise mensuplarının tertiplediği muazzam ve mutantan bir merâsimle ittihâd yapıldı. Bu merâsimde Papa tarafından gönderilmiş olan muhterem Rusya Kardinali ve Haşmetli İmparator bütün asilzâdeleriyle birlikte hazır bulundu. Bütün Konstantıniyye halkı da gelmişti. O gün şehirde herkes ağlıyordu. Bu ittihaddan maksad; Frenkler (Batı Avrupa) gibi müttehid olmak, Kilisedeki ayrılığın kalkması, bir kanun ve dine mâlik bulunulması ve bizim onların kiliselerinde, onların da bizim Lâtin kiliselerimizde duâ edebilmesiydi." (s.19)

Bizanslılar, her an bir muhasaraya maruz kalacaklarını bildikleri için, ticaret gemilerine yük bindirilmesini durdurarak bunlara çıkış izni vermemeyi kararlaştırmıştır. Özellikle kuşatma sırasında ihtiyaç duyacakları malların limana ulaşamamasından korkarak aldıkları bu karar, Venedik, Cenova ve Giritli kaptanlar tarafından ihlâl edilmiş ve bu gemiler yüklerini aldıktan sonra, Bizans'ı gizlice terk etmişlerdir.

Barbaro, limana çekilen zincirle ilgili şu malûmatı vermektedir:
"İki Nisan günü haşmetli imparator, Bartolamio Soligo'ya limanda Konstantıniyye'den Pera'ya kadar uzanan bir zincir gerilmesini emretti. Bartolamio Soligo da zinciri limana boydan boya gerdirdi. Zincir çok iri ve yuvarlak ağaçlardan yapılmıştı; bu kütükler birbirine büyük demir kancalarla ve yine demirden yapılmış kalın zincirlerle bağlanmıştı. Daha sağlam ve emin olması için de bir ucu Konstantıniyye surlarına, diğer ucu da Pera surları üzerine tespit edilmişti." (s.30)

Barbaro'ya göre İmparator, karadaki dört kapının güvenliğini de Venedikli asilzâdelere vermiştir. Bu bilgi, biraz da yazarın Venedikli olması, Rum, Cenevizli ve diğer unsurları küçümsemesinden da kaynaklanmış olabilir. Barbaro, Bizans'ta imparatorun himayesinde bulunan ve Hristiyanlarla birlikte Osmanlılara karşı savaşan Orhan adlı birisinden onun mahiyetindekilerden de bahseder.

Gece gündüz kâbus dolu günler geçirerek Osmanlı donanmasının hücumunu bekleyen Bizanslılar, "12 Nisan'dan, 29 Mayıs'a kadar" çok sıkıntı çekmişlerdir. Zaman zaman karşılıklı tüfek ve ok atışlarına girişen taraflar, psikolojik bir üstünlük sağlamaya çalışmışlardır. Türklerin kahramanlıkları ve cesaretli tavırları, Bizanslıları daha savaşın başında hayrete düşürmüştür:
"Surların üzerinde bulunan bizimkiler ise, tüfek ve oklarla sırtında ölü arkadaşını taşıyan Türk'e ateş ediyor veya ok atıyorlar; böylece her ikisi de ölmüş olarak yere yıkılıyordu. Fakat hemen arkasından diğer Türkler geliyor ve ölümden hiç korkmaksızın yerdekileri alıp götürüyorlardı. Surların önünde bir Türk ölüsünü terk etmek zilletine düşmemek için, içlerinden on kişiyi fedâ etmeyi tercih ediyorlardı." (s.37)

Osmanlı askerlerinin oldukça büyük bir güçle kalenin önlerine geldiklerini belirten Barbaro, Pera Cenevizlilerinin Osmanlı ordusuyla işbirliğine girdiklerini ve Osmanlı donanmasının Bizanslılar tarafından ateşe verileceği haberini gizlice Fatih Sultan Mehmed'e ulaştırdıklarını da yazmaktadır. Burada yazarın Venediklileri yücelterek yenilginin bütün mesuliyetini Cenevizlilere yüklemeye çalıştığı da düşünülebilir.

Bizans'ın muhasarası sırasında kara surlarını döven toplar, şehir halkını tedirgin eden tekbirler (yazar buna "nâralar" demektedir) ve mehter davulları, halkta büyük bir tedirginliğe sebep olmaktadır. Yazar, "şiddetli haykırmalar, zil ve davul sesleri" ile başlayan ilk büyük muharebe neticesinde şehrin düşme tehlikesi geçirdiğini belirtir. Osmanlı askerlerinin topların yerini sık sık değiştirmeleri ve şehrin en zayıf noktasını bularak buraya yüklenmeleri, surları iyice yıpratmış ve düşmanın gözünü iyice korkutmuştur. Osmanlı ordusu, Mayıs'ın on altıncı gününden itibaren kale surlarının altına doğru uzanan lağımlar (dehlizler) kazmış ve bu yolla kaleye girmeye teşebbüs etmiştir. Ancak Bizanslılar bu tünelleri bularak tek tek imhâ etmişlerdir. Yazarın Osmanlıların savaş kabiliyetleri ve akıl almaz gayretleri karşısındaki hayreti dikkat çekicidir. Barbaro, Osmanlı ustalarının dört saatten daha az bir zamanda inşâ ettikleri büyük kule hakkında şaşkınlığını gizleyemez: "Şunu da itirâf edeyim ki, Konstantıniyye'deki bütün Hristiyanlar böyle mükemmel bir şey yapmak isteselerdi, bir ayda başaramazlardı." (s.56)

Mayıs ayının yirmi ikinci günü gökyüzünde beliren dolunay, Bizans tarafını iyice tedirgin etmiştir. Yazar, Rumların itikadına göre, Konstantıniyye, Ay dolunay iken düşecekti, demektedir. Bu arada, gece Osmanlı ordusunun mânevî dinamiklerini coşturup Kur'ân okumalarını, ilâhiler ve kahramanlık marşları söylemelerini, "Osmanlı karargahında büyük şenlikler düzenlenerek umumî taarruza geçileceği işaretleri" olarak değerlendirmektedir.

Nihayet 29 Mayıs'ta Fatih Sultan Mehmed, bizzat surların dibine kadar gelir ve büyük bir taarruz başlatarak 1453 senesinin 29 Mayıs günü, gün doğmadan evvel saat üçte şehri teslim alır. Barbaro, Konstantıniyye'nin Osmanlılar tarafından fethedileceğine dair pek çok kehânetten bahseder:
"Azîz Konstantin'in keşf ve ilhâmına göre, Ayasofya Kilisesi yanında at üzerinde duran mûmâileyh, eliyle Anadolu'yu, göstererek: "Beni yıkacak olan kimse buradan gelecek." demiş. Diğer bir inanca göre ise, Helena oğlu Konstantin adında bir İmparatorun zamanında Konstantıniyye kaybedilecek." (s.64)

Barbaro, Osmanlıların surlara bayrak çekmeleriyle, artık şehrin düştüğü konusunda bir şüphe kalmadığını ifade eder:
"Osmanlılar şehre girmiş oldukları San Romano mevkiinden beş mil uzakta olan meydana varınca, üzerinde San Marco ile Haşmetli İmparator'un arması bulunan bir kulenin üzerine çıktılar. Önce San Marco'nun sonra da Haşmetli İmparator'un armasını derhâl söküp attılar. Daha sonra aynı kulenin üzerine Osmanlı Beyinin bayrağı çekildi. O iki arma yani San Marco ile İmparator'un arması oradan atılıp Osmanlı Beyinin bayrağı çekilince, şehirde bulunan bütün biz Hıristiyanlar çok elem duyduk. Osmanlı bayrakları çekilip bizim armalarımız atılınca, memleketin tamamen fethedilmiş olduğunu ve o gün için artık şehri geri almaya imkân kalmadığını gördük." (s.69)

(http://www.sizinti.com.tr/images/konular/304/19.jpg)

Çoğu Venedik asilzâdesi olan kalabalık bir gruptan fidye alınarak bu kişiler memleketlerine gönderilmiştir. İstanbul'un fethi sırasında Bizans'ta ölen soyluların isimlerini bir bir zikreden Barbaro, sözlerini şu kayıtlarla tamamlamaktadır:
"Ben Marco oğlu Nicola Barbaro bu kitabı kendi elimle yazdım. Osmanlı Beyinin Konstantiniyye'de yapmış olduğu bütün muharebeleri, şehir alındığı güne kadar, günü gününe kaydettim. Çünkü ben, şehir alındığı zaman orada, Konstantıniyye'de bulunuyordum. Her şeyi muntazaman yazdım. Bu şehir 1453 senesi 29 Mayıs Salı günü şafak vakti fethedildi." (s.76)

Barbaro'nun günlüğü, birçok savaş hâtıratından farklı olarak yukarıda sözü edilen, mehter, tekbir gibi, psikolojik unsurlar ihtivâ etmektedir.

Bu eserden çıkan bir diğer önemli netice de, Bizanslıların, Konstantıniyye'nin bir gün mutlaka Türklerin eline geçeceği yolundaki korkularıdır. Bizans halkı, şehrin Müslümanlar tarafından elde edileceği hususunda pek çok kehânete inanmışlardır. Bu bekleyiş, korku ve tedirginlik duygusuyla birlikte, halkın bir kısmı bilhassa Müslüman tüccarlarda gördükleri güzel ahlâktan dolayı Fatih Sultan Mehmed'i bir nevi kurtarıcı olarak kabul etmesini de pekiştirmiştir.

Yazar, harbin tamamen bir akıl, gayret ve cesaret işi olduğunun da farkındadır. Onun Müslümanları harp tekniği bakımından değerlendirmesi ve Bizans'tan çok üstün bir donanım ve kabiliyete sahip olarak kabul etmesi, tarihî bir hakikattir.

Osmanlılar, büyük bir imân ve akıl dolu bir teknikle başarılması âdeta mümkün olmayan bir fethi gerçekleştirmiş ve cihânın gözbebeği sayılan İstanbul'u huzur, adalet, ilim ve sanatın beşiği hâline getirmiştir. En büyük övgüye mazhar olan Sultan Fatih ve ordusu elbette ki İlâhî nusret ve feyzin muhatabı idiler ve bu büyük başarıyı da Cenâb-ı Hakk'la olan râbıtanın bir eseri olarak görüyorlardı. Avnî mahlasıyla şiirler yazan Fatih'in bir mısraında dile getirdiği:

"Avniyâ kat' eyleme sen 'avn-i Rahmândan ümîd" (Ey Avnî! Rahman’ın yardımından ümidini kesme!) anlayışı, sarsılmaz bir imânın, büyük bir azmin ve teslimiyetin ifadesidir.


_________________

Dipnot
* Nicola Barbaro, Konstantıniyye Muhâsarası Ruznâmesi 1453, Mütercimi: Ş. Tâlip Diler, İst. Fetih Cem. Yay., 2.bs., İst. 1976, 78 sf.
Enrico Cornet tarafından notlar ve vesikalarla genişletilen bu eser, daha önce 1856 yılında Viyana Tendler ve Ş. Kitaphânesi yayınları tarafından basılmıştır.

Başlık: Ynt: Fethin Bizans Surlarından Görüntüsü
Gönderen: вαşκαп - Ekim 15, 2017, 04:28:35 ÖS
Emeğine Yüreğine Sağlık
Başlık: Ynt: Fethin Bizans Surlarından Görüntüsü
Gönderen: Özgür Kız - Ekim 01, 2018, 10:59:36 ÖÖ
 eys