Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» İslami Dini ve Türk Tarihi »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Türk ve İslam Tarihi ve İz Bırakanlar ::.. => Konuyu başlatan: Fatih - Şubat 25, 2014, 03:21:17 ÖS

Başlık: Sovyet İmparatorluğu ve Sömürgeleştirme
Gönderen: Fatih - Şubat 25, 2014, 03:21:17 ÖS
19. asrın ortalarından itibaren Rusların esaretine düşen Orta Asya Türkleri, bugün hâlâ esir bir halde yaşıyorlar. Orta Asya Türklerinin kendilerine gelebilmelerinin ilk şartı da kendi öz değerlerine kavuşma ve "sömürge" olmaktan kurtulmalarıdır. Bu insanların 1840'lardan itibaren bütün toprakları Rusların eline geçmiş, kendi özyurtlarında ancak Sovyet amirlerinin dediklerini yapan birer köle gibi çalıştırılmışlardır. Topraklarında çok çeşitli ürünler yetiştiği halde onlar bu ürünleri istedikleri gibi ekemiyor, dilediği gibi kullanamıyor.

Orta Asya'da yeraltı kaynakları da oldukça zengindir. Ama bu da Rusların işine yarıyor. Meselâ Kükürt, Uranyum gibi madenlerde % 90'lara kadar varan miktar yanında bütün bunların "işçiliğini" büyük oranda bu vatanın asıl sahiplerinin yapması.

Evet, Orta Asya hâlâ bir sömürge. Ama artık olmayacağa benziyor. Bu bölge insanları değişen dünyada kendilerine hürriyet arıyor, istiklâl arıyor. Bu gün kendilerine rehberlik edecek kimselere şiddetle ihtiyaçları var. Zira onlar uzun süredir esaret altında bulunduklarından kendilerine lazım olan birçok teknik ve idari bilgilerden uzak kalmışlardır.

Burada onların uyanışına çok az da olsa vesile gibi olacak bir mes'eleyi inceledik. Orta Asya Türkleri bu esarete nasıl düştü?

Bunun farkında olmaları belki de onların kurtuluşunun ilk şartı olacaktır.

1917 BOLŞEVİK İHTİLALİ VE LENİN:
Orta Asya'da Rus yayılmacılığını 1917 öncesi (Çarlık devri) ve 1917 sonrası (Sovyetler devri) diye iki kısma bölebiliriz.

Çarlık devrindeki sömürge kültür politikasının temel gayeleri şunlardı:

1. Türkistan halkını Rus (milliyette slav, dinde ortodoks) düşünce ve hayat biçimine uydurmak.

2. Rus eğitim ve öğretimini, Rus yazısını getirerek bütün Rusya Türklerini ruslaştırmak.
3. Türk neslini ortadan kaldırmak.

4. Dinî eğitim, cami ve mescitleri yasaklayarak İslâmiyeti ortadan kaldırmak.

1917 Bolşevik ihtilalinin gerçekleştiricisi olan Lenin, iktidarı eline aldığında "Orta Asya Türklerinin de hür olacağını" ilan etmişti. 15 Kasım 1917'de Stalin'le birlikte yayınladıkları Beyanname de şöyle sesleniyorlardı: "Rus müslümanları, Volga ve Kırını tatarları, zâlim Rus çarları tarafından camileri ve ibadethaneleri yıkılan, dinleri ananeleri çiğnenen bütün Halklar! Bundan böyle itikadınız ve ananeleriniz, millî ve kültüre! müesseselerinize dokunulmaz ve hür olduğunuzu ilân ediyoruz. Millî hayatınızı dilediğiniz gibi kurun bu sizin hakkınızdır.

Lenin Müslüman Türklere hürriyet va'dediyordu ama onun asıl düşüncesi bu milletleri kendi emelleri doğrultusunda kullanmaktı (1). Rus hükümet merkezi Kremlin, Orta Asya mes'elelerini kendileri için mühim olan işler listesinin en başına almıştı, milî sözü artık 1917 beyannemesinde kalmıştı. Hemen ardından her türlü kuvvet Sovyet imparatorluğunun müstemleke arazilerinde meydana gelebilecek isyan hareketlerini; bastırmak için kullanılacaktı. Stalin kendi geleceğini tayin, hakkının, çalışan sınıfın diktatörlük hakkıyla bağdaşamayacağını ve ikincisinin birincisine daima tercih edileceğini söylüyordu (2).

Yapılan da oydu ve proleterya (işçi sınıfı) hakimiyeti adına mahalli liderler ortadan kaldırılmış, komünist partisi, siyasi polis teşkilatı ve kızılordu hiçbir dinî ve millî hususiyetin ortaya çıkmasına müsade etmemiştir.

Sovyetler Birliği müstemlekeler içinde 'milliyetler sovyeti' adı altında bir meclis açmış ancak beş Orta Asya cumhuriyetinin bu meclisteki mevcudu diğerlerine oranla daima az tutulduğundan onlar tarafından ileri sürülecek bir teklifin kabul edildiği bilinmemektedir.

SOVYET RUSYA SÖMÜRGECİLİĞİ: Orta Asya’ya şöyle bir baktığımızda, pamuk, ipek, çok zengin petrol ve kömür kaynaklan, demirli olmayan metaller, mineral yatakları, bakır ve maden kömürü kaynaklarına sahip olduğunu görürüz. Rus ekonomisi için buralar çok önemlidir. "Üstelik 1817-1818'lerde Orta Asya Türkleri ne kendi tabii zenginliklerini değerlendirecek bir ekonomik potansiyele ne de ülkelerini koruyacak askerî güce sahipti. Haberleşme, demiryolu ve askerî bilgi ve güçler tatbik edilen politika sonucu Rusların eline geçmişti. Bütün makinalar rus parmaklarının altında işliyordu" (3). Ruslar çok büyük imkânları bulunan bu ülkeyi, onu işletmesini bilmeyen ve faydalanamayan bir milletin elinden almakla kendilerini haklı gördüler (4). 1922'de KP üyesi Zimoniev "Azerbaycan petrolü veya Türkistan pamuğu olmadan yapamayız. Biz bu ürünleri eski sömürgeciler gibi değil, fakat uygarlık meşalesini taşıyan bir ağabey olarak taşıyoruz" (5) diyordu. 1922'de Orta Asyada idaresini sağlamlaştıran Sovyet Rusya, Türkistan adını resmi kayıtlardan silerek Özbekistan, Kırgızistan, Tacikistan, Kazakistan ve Türkmenistan Sovyet cumhuriyetlerini kurarak bu ülkeyi kantonlaştırmaya (bölgelere ayırma) çalışmıştı. Asıl gayeleri Türkistan Müslüman Türklerinin hangi biçimde olursa olsun birleşmelerini önlemekti.

J. Stalin, Orta Asya Türklerini "şeklen millî, ruhen komünist" yapabilmek için sovyet yönetiminin uygulaması gereken politikayı şöyle açıklamıştır:

1. Endüstri merkezleri kurmak yoluyla işçi sınıfını oluşturmak ve köylüyü bu merkezler çevresinde yerleştirmek.
2. Kitleleri birbirine karıştırıp yakın İlişkiler kurmak,
bu yolla bir Sovyet kültürü oluşturmak, yerel millî kültürü yoketmek.
3. Yerli halka Sovyet parti, sendika ve ekonomisi içinde yer vermek bu bakımdan teknik ve mesleki eğitimi hızlandırmak (6).Bu hedeflere ulaşmak için 1929'larda KP üyesi M. Kalinin Sovyetlerin yapması gerekeni şu şekilde özetlemiştir: "Kırgız bozkırlarındaki halka, Özbek pamuk üreticisine, Türkmenistan’daki bağcıya, Leningrad işçisinin idealini aşılamak" (7).

Türkistan Sovyetlerin sadece tarım hazinesi değil, aynı zamanda endüstri için hammadde deposudur. Sovyetlerin istatistiklerine göre Sovyetler birliği içinde Türkistan'ın 1945’te kömür rezevlerindeki durumu % 26, petrol rezervlerinde % 32, civada % 100, bakırda % 76, kromda % 90, 1956'da uranyum % 90, kükürtte % 90 idi (8).

Türkistan her zaman için bir hammadde kaynağı olarak hizmet görecek ve herşeyden evvel Sovyetlerin ihtiyaçlarına cevap verecekti. Eğer Türkistanlılar Sovyet hükümetinin planlarında öngörülen miktarda pamuk yetiştirmişlerse kendilerine verilen ekmek miktarından kısıntı yapılacaktı. Özbekistan tarım bakanı Hıdır Ali 1934'te "Ne kadar pamuk yetiştirirsek o kadar fazla Moskova'ya bağlanmış olacağız. Artık tam anlamıyla sömürge oluyoruz" demişti (9).

SOVYET RUSYA'NIN MİLLÎ KÜLTÜRÜ YOKETME ÇABALARI:
Sovyetler içinde yaşanılan çağ ile tarihî geçmiş arasındaki bağı koparmanın en iyi yolunu kültür ve eğitim sisteminde bulduklarından, düşüncelerinin temelini, Türklerin dillerini, dinlerini, kültürlerini ve ananelerini ortadan kaldırmak oluşturuyordu. Bundan hareket eden Ruslar, işe alfabeyi değiştirmekle başladı. 1926'da latin alfabesi kabul edildi. Böylelikle hem Kur'ân alfabesinden hem de hâlâ arap alfabesi kullanmakta olan Türkiye'den ayırmak istiyorlardı. Orta Asya Türklerini Doğrudan doğruya Kiril alfabesinin getirilmesi tepkilere sebep olabilirdi. Her ne olursa olsun Arapçadan başka herhangi bir alfabe Sovyetlerdeki Türkçe konuşan halkları, dışarıdan gelecek kültürel tesirlerden koruyacaktı ki bu sırada o kadarı kâfi idi. 1928'de Türkiye'de latin alfabesi kabul edilince Sovyetler bunu Türkçe konuşan halklar arasında kültür birliği kurmaya atılmış bir adım sayarak latin alfabesinin yerine kiril alfabesini getirdi. Böylece Orta Asya Türkleriyle, Türkiye Türkleri arasına bir engel konulmuş, Rus anavatanıyla kültür birliğinin güçlendirilmesi öngörülmüştü. Aynı zamanda herbir Orta Asya Cumhuriyetine ayrı ayrı Kiril alfabesi verildiğinden (Kiril alfabesinin değişik biçimleri var) birbirleriyle anlaşmaları da imkânsız hale getirilmişti.

Sovyet Rusya Orta Asya Türklerinin dillerini bu şekilde bozduktan sonra mîllî kültür, örf ve ananeleri de baskı altına alarak millî olan herşeyi yoketmeye girişti. Artık bundan sonra Sovyet emperyalizmine karşı koymuş ve bayraklaşmış Türk yiğitleri üzerine yazılan destan, şiir ve türkülerin, tarih kitapları ve antolojilere alınması, bunlardan kaynak olarak bahsedilmemesi gerekiyordu. Millî Kültür ve Milli tarih suçlanıp, aleyhlerinde amansız bir kampanya başlatıldı. Düşünürlerin, ekonomi ve edebiyat bilginlerinin ve tarihçilerin eserleri, komünist partisi ruhuna uygun olması gerekiyordu. Her fikrin temelinde J. Stalin'in bulunması zorunluydu. 1924-1941 Stalin terörüyle Rus olmayan özellikle yazar, düşünür, edebiyatçı, şair ve tarihçilerin yokedilmesi bir devlet politikasıydı. Şeyh Şamil, Manas ve Algamış destanları ortadan kaldırılmıştı. Dede Korkut hîkayeleri de aynı şekilde damgalanmıştı.

Ruslaştırma çalışmaları sonucu milyonlarca kişi Rusçayı benimseyerek kendi dillerini kullanamaz hale geldi (10). En iyimser rakamla 1950'de Orta Asya’ da okuma-yazma oranı % 50'nin altındadır (11). Millî şair ve yazarların hemen hepsi öldürülmüştür (12). İster erkek olsun ister kadın ya da çocuk olsun en mahrem düşüncelerinde bile Kabe olarak Moskova'ya yönelmeliydiler. Hatta tabiatın güzelliklerine hayran kalmak bile bir gerilik alameti sayılıyordu.

İSLÂMİYETİ YOKETME ÇALIŞMALARI:
Sovyet emperyalizmi, Sömürülerine karşı koyacak en büyük gücün İslâmiyet olduğunu biliyordu. Ortak dini düşüncenin oluşturduğu birleşme duygusu Sovyetlerin en çok nefret ettikleri mücadeleyi emrediyordu. Bunun için Ruslar din öğretimini ortadan kaldırmak ve hayatın mânevi kaynaklarım makineleştirmek formülünü benimsediler. Komünist ideoloji Hıristiyanlık da dahil olmak üzere bütün dinlere karşı savaş açmıştı. Ancak İslâmiyet’ i tamamen yıkmadan komünizmi yerleştirmek imkânı olmadığından Marksizm'in İslâm'a karşı tutumu öteki dinlere göre çok sert ve acımasızdır, İslâmiyete karşı yürütülen kampanya ile Orta Asya camileri yokedilmiştir. Cami, mescit ve medreselerdeki bütün eşyaya el konulmuştur. Türkistan genel valisi Dukhovski Rus harbiye nazırına yazdığı mektupta "Türkistan'da resmî organ olarak bir Müslüman idaresinin kurulmasına müsade edilemez. Çünkü böyle bir hareketin bütün müslümanlaı birlik halinde biraraya toplaması mümkündür" diyordu (14).

Sovyet Ruslar uzun süredir uyguladıkları islâmiyet ile anlaşma gösterilerini terkederek İslâmiyete karşı açıkça saldırıya geçtiler. 1924-26 yılları arasında dinî gayelerle kullanılan topraklara devlet el-koydu. 1928'den itibaren müslümanlardan nüfuzlu şahsiyetler (müftü. kadı. ulema, imam. müezzin hoca) tutuklandı (15). Cami, mescit ve medreseler eski kalıntı denilerek yokedildi. 1929 yılma kadar Türkistan 14.000 cami. mescit ve medrese vardı. Halen bunların hepsi ya yıkılmış ya kapatılmış depo, ahır, garaj, kulüp ateizm müzesi veya oturma yeri haline getirilmiştir. 1929'da dinî yazıların basımı ve yayımı kanunla yasak edildi, 1936 yılına kadar polis Kur'ân-ı Kerim'leri topladı ve büyük bölümünü yaktı.

Sovyet Ruslar, İslâmiyeti ortadan kaldırmada çeşitli metodlar bulmuş, 'ateistler üniversitesi' gibi okullar dahi açmışlardır. Din aleyhinde konferanslar, din aleyhinde yayın, camiye giden müslümanlara herkes önünde hakaret, oruç aleyhinde kampanya gençleri dinsizlik esaslarına göre yetiştirmek ve dinî gün ve bayramları ortadan kaldırmak uygulanan metodların bazılarını teşkil ediyordu.

Milletlerarası komünist ideoloji güdümlü bir eğitim, kolektifleştirme, sanayinin merkezileştirilmesi. her türlü aykırı davranışın insafsızca bastırılması, kitle halinde göç hareketleri ve katliamlar ve manevi hayatın makineleştirilmesi üzerine kuruludur.

SONUÇ:
Görüldüğü gibi, orta Asya Müslüman Türklerinin çarlık döneminde gördükleri baskı ve zulüm, Bolşevik ihtilalinden sonra da artarak devam etmiştir. Daha iyi silaha ve daha kuvvetli bir orduya sahip olan Ruslar o günden bugüne Orta Asya Müslüman Türkleri üzerinde uyguladıkları baskı, vahşet ve insanlık dışı muameleleri artırarak devam ettirmişlerdir.

Bugünün Orta Asya'sı bir taraftan Sovyet Rusya'nın diğer taraftan da Kızıl Çin’in arasında adeta bir kobay gibi kullanılmakta zararlı tesirleri çok çeşitli olan nükleer tatbikatların birçoğu bu bölgede yapılmaktadır.

Burada Türkistan' ın meşhur sesi Dedehan Ağaoğlu'nun esir Müslüman Türklere hitaben yazdığı "UYANIN" adlı şiirini vermek istiyoruz.

Ben yeter yav haddın aştı sebr-u taket kalmadı.

İl ulusta din-u iman-u diyanet kalmadı.

Feyz feragat kork letafet ne melahat kalmadı.

Kozgalıng (uyanın) ey ehli mümin yavga karşı kozgalıng...(*)

(*) TÜRKİSTAN dergisinden alınmıştır. 7. sayısı.

Bugün şairin dediği gerçekleşmiş ve Türkistan da uyanış başlamıştır. Bu uyanışın önünde Allah'ın izniyle hiç kimse duramayacak ve senelerdir esir yaşayan insanımız kendi öz benliğine kavuşacaktır. Ne zaman mı?

"Kimbilir belki yarın belki yarından da yakın" Ümitle bekliyoruz.

DİPNOTLAR:
1. Ahad Andican. Sovyetlerde Milletler Meselesi, Türk Yurdu. s.3.
2. Sir Olat" Caroe. Sömürülen Milletler, s.223.
3. İsmail Kayabalı, Orta Asya Türklüğünün Tarihi, s.162.
4. Aynı eser, s.132.
5. Aynı eser, s.171.
6. Kayabah, a.g.e.. s. 129.
7. Baymirza Hayit, Sovyet Rusya Emperyalizmi, K.224.
8. Kayabah, a.g.e..s.!29.
9. Baymirza. a.g.e., s.228.
10. Ayru eser, s. 138.
11. A.g.e. s. 170.
12. Öldürülen millî şair ve yazarların bazıları. Maşrık Elbek-Sancar Asfendiyar. Kaygısız Atabeyoğlu, Ahmet Baytursun, Sultan Hocam, Feyzullah Hoca vb.
13. Baymirza Hayit. s. 141.
15. A.g.e., s.151.
Başlık: Ynt: Sovyet İmparatorluğu ve Sömürgeleştirme
Gönderen: вαşκαп - Ekim 15, 2017, 03:49:40 ÖS
Emeğine Yüreğine Sağlık
Başlık: Ynt: Sovyet İmparatorluğu ve Sömürgeleştirme
Gönderen: Özgür Kız - Ekim 01, 2018, 11:18:07 ÖÖ
 eys