Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» İslami Dini ve Türk Tarihi »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Türk ve İslam Tarihi ve İz Bırakanlar ::.. => Konuyu başlatan: Fatih - Şubat 25, 2014, 03:28:23 ÖS

Başlık: Batıdan Doğuya Esen Rüzgar : Savaş Korkusu
Gönderen: Fatih - Şubat 25, 2014, 03:28:23 ÖS
"Yarının kaderine, teknik ve teknolojik üstünlüğe sahip olan milletlerin değil, kendi nesillerini insanlığa yükseltmesini bilen milletler hâkim olacaktır. Kendi terbiye felsefesi ile kendi nesillerine sahip çıkamamış milletler bugün olmasa da yarın, zamanın insafsız dişleri arasında eriyip gitmeye mahkûmdur."


Asırımızda petrolün, kömürün ve doğal gazın sağladığı enerjiye dayalı bir düzen kuran günümüz insanı, enerji tüketimini gittikçe çoğaltırken, bitmeye yüz tutan fosil yakıtları karşısında yeni enerji kaynaklan arama durumuyla karşı karşıya kalmıştır.

Refah seviyesinin, tüketilen, yok edilen malların miktarıyla ölçüldüğü son yarım asırda, milletlerin içtimâi yapısını etkileyen bir çok faktör ortaya çıkmıştır. Artık besin maddeleri konserveler, hazır yiyecekler, dondurulmuş ve göze hoş görünecek şekilde donatılmış paketlerle tabiî halden çıkıp sentetik hale dönüşürken, giyecekler de; yünlü ve pamuklu yerine sentetik lifli dokumalardan oluşmaktadır.

Tarım; akaryakıtla çalışan traktörler, biçerdöverler, sulama kanalları, sun'i gübrelerden oluşan mekanik tarım anlayışıyla yapılırken, otomobil, uçak ve kamyonlar petrol yutan ayrılmaz birer parçamız oldular.

Büyük maden rezervlerinin daha çok, sanayileşmemiş ülkelerde bulunmalarına karşılık, bunları tüketen çoğunluk gelişmiş ülkelerdir. Dünya nüfusunun ancak yüzde altısını meydana getiren ABD halkı, her yıl dünya maden üretiminin üçte birini tüketmektedir. Bakır rezervlerinin yüzde 60'ı sanayileşmemiş ülkelerin topraklarında bulunduğu halde, bu ülkelerin tüketimdeki payı yüzde 5'i geçmez. Japonya, maden ihtiyacının yüzde 95'ini, Batı Avrupa ülkeleri ise yüzde 80'ini ithal yoluyla karşılar.ABD krom, kobalt ve manganez ihtiyacının yüzde 92'sini, alüminyum ihtiyacının yüzde 91'ini yabancı ülkelerden temin etmektedir. Dünya maden sanayii, cevher üretiminden son ürüne kadar büyük birkaç kuruluşun denetimi altındadır.

Platin, elmas, altın gibi madenler tam bir tekelci düzen içinde üretilir ve birkaç firmanın kararları, tercihleri altındadır. Madenler bitiyor diyerek kopartılan yaygaraların önemli bir kısmı, sanayileşmemiş ülkelerin son yıllarda yeraltı kaynaklarına sahip çıkmanın zorunluluğunu idrak etmeleri üzerine artan fiyatlara bağlanabilir. 1973 yılında, Arap ülkelerinin petrol fiyatını artırması üzerine Batılı ülkelerde baş gösteren panik, kıtlıktan çok, fiyat artışının meydana getirdiği problemlere dayanıyordu.

Sanayileşmemiş bir ülkeden, meselâ tonu 100 liradan alınan cevheri çeşitli işlemlerden geçirdikten sonra 1500 liraya sınai mamul olarak tekrar aynı ülkeye satmaya alışmış Batılılar, sanayileşerek üretken duruma geçen ülke sayısı arttıkça, sağladıkları tatlı kârı kaybeder duruma gelmişlerdir. Üstelik cevheri üç misli fiyata alarak kendi pazarlarında da zorlanmaya başladıkça daha da öfkelenmeye başlamışlardır. Petrolden elde edilen enerji ile çalışan fabrikalardan, tüketime akıtılan ve milyarlar kazanan bir düzeni altüst etmemek için harcanan örtülü ödenekler, pek çok ülkedeki politik dalgalanışların nedeni olmaktadır.

Madenlerin tükenme hızının en büyük nedeni, gelişmiş ülkelerde tüketimin bilinçsiz artışıdır. ABD'de her yıl, 60 milyar boş teneke, 46 milyar kullanılmış cam şişe, 30 milyon ton işe yaramaz kâğıt, 7 milyon adet modeli eskimiş otomobil, 200 milyon otomobil lastiği, 8 milyon televizyon, 4 milyon ton plastik madde çöpe atılır ve yılda 5 milyar ton katı çöpün yok edilmesi çeşitli problemler ortaya çıkarırken. Bunun yanında moda, reklamların şartlandırışı ve en önemlisi silahlanma, tüketimde büyük oranda ivmeli artışları doğuran belli başlı etkenler olmuştur. Sömürgelerden akan bedava denecek kadar ucuz hammeddenin sona ermesi, tüketimin rahatına alışmış ülkeleri bu nedenle tedirgin etmektedir.

Sanayileşmiş ülkeleri ürküten en en önemli sebeplerden biri de, yoksul ülkelerin söz birliği ederek, asırlardır yok pahasına elden kaçırdıkları yeraltı zenginliklerini değerlendirmede karar sahibi hale gelmeleridir. Buna engel olmak için açık ve gizli her türlü yola baş vuruyorlar. Ellerindeki en etkin baskılardan biri de dünyayı bir savaş korkusuna sarmak ve teknoloji tekelini kuvvetlendirmektir. Bunun içindir ki, batılı ülkelerin, üçüncü dünya ülkelerinin atom bombası ve kimyasal silah üretimine tahammülü yoktur... Libya ABD uyuşmazlığı ile, Pakistan üzerinde oluşturulan lobi bunun örnekleridir.

Savaş korkusu, silahların şemsiyesi altına girmek, bloklaşarak birlik ve bütünlüğü yıkmak ve silah üretim teknolojilerini tekellerine alarak sanayi ürünlerine tükenmez pazarlar bulmak, sanayileşmiş ülkelerin elindeki en büyük kozlardır.

Dünya politikasının düğüm noktalarını anlayabilmek için, silah ticaretinin yoğunlaştığı bölgeleri bilmek yeterlidir. Uluslararası Barış ve Araştırma Enstitüsü, 1971 yılında, ileri düzeyde sanayileşmiş ülkelerden, geri kalmış ülkelere iki milyar dolara yakın silah ve askeri malzeme satışı yapıldığını açıklamıştır. (Bu rakam 1986'da 867 milyar dolar, 1988'de 900 milyar doların üstündedir) Bu satışın yüzde 87'si ABD, SSCB, İngiltere ve Fransa tarafından yapılmış ve bu silahların yüzde 80'i de Ortadoğu ve Güney Asyadaki yoksul ülkelerce satın alınmıştır. Yoksul ülkeler binbir güçlükle biriktirdikleri paraları kalkınma hamleleri yerine, silahlanma için harcamakta ve onları birbiriyle kapıştıran sanayileşmiş ülkeler arada para kazanmaktadır.

Birleşmiş Milletler tarafından Uluslararası Barış yılı ilân edilen 1986'da dünya ülkelerinin silahlanmaya yaklaşık 900 milyar dolar harcadığı bildirilmiştir.

ABD Silahların Kontrolu ve Silahsızlanma Dairesi eski başkanı Rut Leger Sivard tarafından hazırlanan raporda, silahlanmaya dakikada 1,7 milyon dolar harcandığı bildirildi. Sivard raporunda, dünya nüfusunun yüzde 11'den azını oluşturan iki süper devletin silahlı kuvvetlerin yüzde 23'üne, askeri harcamaların yüzde 60'ına silah sanayiinde yapılan araştırmaların yüzde 80'ine, nükleer başlıkların yüzde 97'sine sahip olduğunu vurguladı. Silahlanma konusunda en çok harcamayı yapan ülkelerin başında ABD ve Sovyetler Birliği, ardından 28 milyar dolar ile Suudi Arabistan gelmektedir. Bu ülkeleri 27 milyar dolar ile İngiltere, 24 milyar dolar ile Fransa, 23 milyar dolar ile F.Almanya, 22 milyar, dolarla Çin takip etmektedir. (Rakamlar 1986 yılına aittir)
Savaş korkusu ile körüklenen silahlanma yarışı, teknolojik gelişmelerin sağladığı imkânlarla bir çığ gibi büyüyerek insanlığı tehdit etmektedir. Kendini durmadan yenileyen silah sanayine sahip olmak ileri ve dinamik bir sanayi düzeyine erişmiş ülkelerin tekelinde kalmıştır. Geri kalmış kalkınmakta olan bir ülkenin gereken araştırma, geliştirme ve uygulama masraflarını karşılayabilmesi imkânsızdır. Bu mümkün olsa bile karmaşık silah ve silah sistemlerinin imâlatı için gereken teknolojiyi yapmak şimdilik imkânsızdır. Silahı dışardan satın alacaktır ki, bu da satın alındığı an geçerliliğini kaybeden bir teknoloji için para harcaması demektir. Silah yapımı teknolojisi hemen her beş yılda bir kendini yenilemekte ve bir silah, fabrikadan çıkarken onun yeni modeli üretim kısmında programa alınmaktadır. Savaş korkusu modern silahlar ve silahlanma yarışı, günümüzde, yeni yetişen genç nesiller için, bağımsızlık kelimesini sadece sokaklarda bağırdıkları bir özleme dönüştürmüştür. Bu öyle bir özlemdir ki, gelişmiş ülkeler için 600 trilyonluk pazar oluşturmuştur.

Yaşayan son nesil, sanayileşme temposuna ayak uyduramamış, geri kalmış ülkelerin seslerini yavaş yavaş duyurmaya başladıkları ve gelişmeleri büyük bir titizlikle izledikleri yeni bir dönemi başlatıyor. Günümüzün devleşen ülkelerinin artan ihtiyaçlarına bakarak, geri kalmış ülkelerin oluşturduğu çoğunluğu dinleyerek, yirminci asırda, dünyanın iki çağ arasında kalan bir dönemi yaşadığını söylemek zor olmasa gerek. Yeni bir dünyanın eşiğine geldiğimizi ispatlayan birçok delil var etrafta. Kanaatimizce, yakın geleceğin dünyası, bugünden, bu günün bir nesil öncesine olan farkından, çok daha değişik olacaktır.

Kaynaklar:
1-) Ülgüray, Metin, "Yirminci Yüzyıl Raporu", Sander yay. no: 9, İst. 1975.
2-) Güldemir, Ufuk, "Çevik Kuvvetin Bölgesinde Türkiye", İstanbul, 1986,
3-) Servan, Schreiber, J.J.: "Amerika Meydan Okuyor" Sanderyay. İst. 1970.
4-) Huber, King, ' 'Dünyanın Enerji Kaynakları", Bilim Teknik Dergisi.
5-) Ölçü veya Yoldaki Işıklar, M. Abdülfettah Şahin, Töv yay. İzmir, 1985.
6-) Tercüman Gazetesi, 25 Kasım 1986.
Başlık: Ynt: Batıdan Doğuya Esen Rüzgar : Savaş Korkusu
Gönderen: вαşκαп - Ekim 15, 2017, 03:48:50 ÖS
Emeğine Yüreğine Sağlık
Başlık: Ynt: Batıdan Doğuya Esen Rüzgar : Savaş Korkusu
Gönderen: Özgür Kız - Haziran 02, 2018, 01:22:58 ÖS
(http://siirfm.org/Smileys/default/eys.gif)