Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» İslami Dini ve Türk Tarihi »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Türk ve İslam Tarihi ve İz Bırakanlar ::.. => Konuyu başlatan: Fatih - Şubat 25, 2014, 03:29:03 ÖS

Başlık: İslam Hukukunda Şahsi Hakların Korunması
Gönderen: Fatih - Şubat 25, 2014, 03:29:03 ÖS
Bu yazımızda, tarihimizin altın sayfalarından ikisini günümüz insanlarına açıp okutmayı gaye edindik. Dinimize ve mânevî değerlerimize sımsıkı sarıldıkça her konuda terakki ettiğimize dair, iki târihî belgeyi orijinalleri ile birlikte takdim edeceğiz. Belgeler, bizim önümüze iki önemli gerçeği gün gibi ortaya koymaktadır. Bunlardan birincisi, 1539 yıllarında, hem de Anadolu'nun ücrâ bir köşesi sayılan Gaziantep'te rahatlıkla böbrek ameliyâtının yapılabiliyor olmasıdır. Ameliyatın hangi şartlar altında yapıldığını biraz sonra orijinalini ve sâdeleştirilmiş metnini zikredeceğimiz iki mahkeme kararından daha iyi öğreneceğiz. İkinci gerçek İse, o dönemde insanın sahip olduğu şahsî haklara verilen önemdir. Bu belge de göstermektedir ki, insan hak ve hürriyetleri ile ilgili tarihî gelişmeler ve hatta İngiliz Magna Cartası ile Fransız 1789 tarihli İnkılâbının bu açıdan arzettiği önem, sadece Batı için söz konusudur. Zira İslam âleminde, Batıda çok zor şartlar altında elde edilen insan hak ve hürriyetleri, ta asr-ı saâdetten beri vardır. Kur'an, mesken dokunulmazlığına kadar bütün şahsî hakları bizzat garanti altına aldığı gibi, Hz. Peygamber de "Kızım Fatıma dahi hırsızlık etse idi, elini bizzat ben keserdim" diyerek hukuki eşitliği ifade etmektedir. Dolayısıyla, bugün müslüman için tanınan bütün hak ve hürriyetler, ta 1400 sene öncesinden beri vardır ve tanınmıştır. Buna misâl olarak, özellikle insanın maddî, mânevî ve iktisadî varlığı üzerinde sahip olduğu şahsî haklar üzerinde biraz daha geniş bir şekilde duralım:

TARİH BOYU ŞAHSÎ HAKLAR VE DEVREDİLMEZLİĞİ
Hukukçular, şahsî hakları, insanın maddî, manevî ve iktisadî bütünlüğü üzerinde sahip olduğu haklar diye tarif etmektedirler. İnsan hayatının, sağlığının ve vücudunun korunması, namus ve şerefinin korunması, özel hayatın ve gizliliklerin korunması ve benzeri haklar, şahsî hakların kapsamına girmektedir. Batı hukuk sistemlerinde şahsi haklar kavramı ve bunların korunması konusu, ancak 19. yüzyılın başından itibaren gündeme gelmiştir. İlk defa bu konuda bir hüküm ihtiva eden İsviçre Medeni Kanunu bile, 1912 tarihlidir.(1) Alman Medeni Kanununda önceleri, şahsiyet haklarına ilişkin genel bir hüküm yoktu. Sonradan ilave ve ta'dillerle sokulmuştur. Fransız Medenî Kanununa ise konu ile ilgili hükümler 1970 tarihli bir kanunla konulmuştur. Daha önce özel bir hüküm yoktur. (2)

Son zamanlarda, batıda kabul edilen şahsiyet haklarının korunması esasının şekli de mühimdir. Mesela insan yararına olan tıbbî müdâhaleler ve ameliyatlar, hastanın ameliyata muvafakat etmesi ve basit bir muvâfakatnâme düzenlenmesi ile mümkün olabilmektedir. Nitekim günümüz Türk hukukunda da durum böyledir. (3)

İslam hukukunda şahsiyet haklarının korunması esası, Hz. Peygamber'in "canlarınız, mallarınız ve kanınız ma'sûmdur, dokunulmazdır" şeklindeki beyanından beri vardır. İslâm hukukçuları bu esası bütün ayrıntıları ile incelemişlerdir. Ayrıca mesela, ameliyat gibi vücud üzerindeki müdâhalelerin yapılabilmesi için sadece hastanın yazılı veya sözlü muvâfakati yeterli görülmemiş, ayrıca sonradan ortaya çıkacak anlaşmazlıkların bertaraf edilebilmesi için bu muvafakatin mahkeme tarafından te'yidi de istenmiştir. Biz bu mahkeme kararlarından ikisini burada zikretmek istiyoruz.

1539 TARİHLİ, MAHKEMECE TASDİK EDİLEN İKİ TANE AMELİYATA MUVAFAKAT BELGESİ
Yukarıda zikrettiğimiz gerçekleri isbat etmek üzere, konu ile ilgili iki mahkeme hüccetini zikredeceğiz. Bu mahkeme hüccetlerinin veriliş zamanı Kanunî devridir, yani 946/1539 senesidir. Yer ise o zamanın Zülkadriye Eyâletinin bir sancağı olan Antep Sancağıdır. Kararı veren Antep Kadısıdır. (4)

Birinci Karar:
a) Orijinali:

b) Transkripsiyonu:
"Vech-i tahrir-i sicil budur ki, Mahalle-i Şehre Küstü'den Mahli bin Kimyas meclis-i şer'a gelüp bilesince Budak bin Nazar nam hekimi hâzır olup mezkûr Mahli şöyle takrir eyledi ki:

Oğlum olan İbrahim'in kasuğunda taş vardur. Mezkûr hekîm çıkarur imiş. Dört altun şart ve kavl edüp bir altun verdük. O, hakkullah içün ferâğat etti. Zikrolan oğlanın kasuğun yarup taşın çıkarur. Allah Te'âlanın hükmi erişür ise hekîm ile da'va etmeyüz deyücek mezkûr Budak Hekim kabul edüb taleb ile sebt-i sicil olundu. Fî 17 Rebî'üs-Sânî sene 946

Şuhûd-ul Hâl:
Çakır Ali bin Osman Musa Can Çavuş
Vâhid - Müzekker Hacı Kasım bin Mustafa" (5)

c) Sadeleştirilmiş Metin:
"Sicilin yazılış sebebi şudur:
Şehre Küstü mahallesi sakinlerinden Kimyas oğlu Mahlî, beraberinde doktor Nazar oğlu Budak olduğu halde şer'î yargı meclisine geldi ve adı geçen Mahlî şöyle beyanda bulundu:

Oğlum İbrahim'in kasığında taş vardır. Bu doktor ameliyatla çıkarır imiş. Dört altın vermek üzere anlaştık ve birini de verdik. Geriye kalanından Allah için vazgeçti. Oğlumun kasığını yarıp ve çıkarır iken, Allah'ın hükmü erişir de oğlum vefat ederse, kendisi ile da'va etmeyiz.
Mahlî'nin bu beyanını doktor Budak da kabul edince, durum talep üzerine mahkeme siciline kaydedildi.

17 Rebîülâhir 946/1539

Şahitler:
Osman oğlu Çakır Ali Musa Can Çavuş Bir erkek Mustafaoğlu Hacı Kasım"
Görüldüğü gibi böbrek ameliyâtı yapılmış ve şahsî hakkın devri için verilen muvâfakatnâme mahkemeye tasdik ettirilmiştir.
İkinci Karar:
Sadece orijinalini ve transkiripsiyonunu vereceğiz;

a) Orijinali:

b) Transkiripsiyonu:
"Vech-i tahrir-i sicil oldur ki;
Hacı Mehmed bin Ahmed meclis-i şer'-i şerîfe gelüp bilesince Budak bin Nazar nâm hekîm hâzır olup mezkûr Hacı Mehmed ikrar ve itiraf edüp dedi ki:
Oğlum olan Satılmış, kasuğunda taş vâki olup hâliyâ mezkûr Budak Hekim ile kavl ettükki: Zikrolanın kasuğun yarup taşın çıkara, hükmullâh meğer tâlîimden mürd olsa, mezkur Budak ile da'va eylemem deyüp mezkûr Budak dahi bu kavl üzere el vurmağa şer'etti.

Tahriren Fî 8 Cemâziyelevvel 946 (1539)
Şuhud-ul Hâl: Mansur bin İsma'il Hacı Mehmed bin Ahmed Ramazan bin Mehmed Ahmed bin Seyyid Ali" (6)

Görüldüğü gibi bu kararda da Hacı Mehmed oğlu Satılmış'a velâyeten muvâfakat vermekte ve doktor da belli şartlarla ameliyâtı kabul ettikten sonra mahkeme bunu tasdîk edip zabıt altına almaktadır İnsanın ve şahsî haklarının ne kadar önemli şeyler olarak kabul edildiğini ve her medenî mes'ele gibi, şahsî haklar hususunda da Avrupayı fersah fersah geride bıraktığımızı bu belgeler de isbat etmektedir. "Kişi bilmediğinin düşmanıdır." kâidesince, geçmişimize ve ecdadımıza olan düşmanlığımızın cehâletimizden kaynaklandığı böylece bir daha gözümüz önüne serilmektedir.
Bu konuda daha fazla bilgi isteyenler ve Osmanlı Devletinde vatandaşın haklarının Padişahın iki dudağı arasında mı yoksa hassas adâlet terazisinde mi korunduğunu görmek isteyenler, bizim başkanlığımızda hazırlanan "Şer'iyye Sicilleri" isimli esere müracaat edebilirler. (7)

Dipnotlar
1) İmre, Zahit, Medeni Hukuka Giriş. İstanbul 1976. sh. 89 vd. Özsunay, Ergun, Gerçek Kişilerin Hukuk Durumu, İstanbul 1979.. sh 97 vd
2) İmre, 413-414
3) TBK. 20.410 vd.TMK.23: İmre.420vd.
4) Gaziantep Şer'iyye Sicilleri, Defter No:2. sh 282. 300 (Gaziantep Müzesi)
5) Gaziantep Sicilleri, 2/282 (1078)
6) Gaziantep Şer'iyye Sicilleri. 2/300 (1163)
7) Şer'iyye Sicilleri, c.l. sh 224 vd . Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları İstanbul 1988
Başlık: Ynt: İslam Hukukunda Şahsi Hakların Korunması
Gönderen: вαşκαп - Ekim 15, 2017, 03:35:50 ÖS
Emeğine Yüreğine Sağlık
Başlık: Ynt: İslam Hukukunda Şahsi Hakların Korunması
Gönderen: Özgür Kız - Ekim 01, 2018, 11:23:28 ÖÖ
 eys