Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» İslami Dini ve Türk Tarihi »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Türk ve İslam Tarihi ve İz Bırakanlar ::.. => Konuyu başlatan: Fatih - Şubat 25, 2014, 03:31:22 ÖS

Başlık: Tarihteki İmaret Müesseseleri
Gönderen: Fatih - Şubat 25, 2014, 03:31:22 ÖS
İnsan sağlığında en önemli amil beslenmedir. Ekonomik durumu iyi olmayan bir kimsenin iyi beslenmesi de söz konusu olamaz. Tarihte ecdadımız hayırseverlik duygularının bir ifadesi olarak bu problemi çözmüş, imaretler yapmıştır.( 1, 4) İmaret ‘aşhane’ anlamına kullanılmış olmakla beraber herhangi bir dini yapıyı belirtmek için de kullanılmıştır. Darüzziyafe adıyla da anılır.(5)

Diğer adı aşhane olan imaretler fakirlere, medrese öğrencilerine, darüşşifadaki hastalara parasız olarak yiyecek ve fodla (bir çeşit ekmek) sağlamakla vazifeliydiler. İmaret kelimesi aslında her tür binayı tarif ederken sonradan mana değiştirmiş ve sadece aşhaneler bu ad ile anılmaya başlamıştır. (6, 7, 8)

‘Müslüman Türklerde hayır işleri birçok şekillerde yapılır. Kimi hapishaneleri ziyaret edip, borç için yatan mahkûmları kurtarır, kimisi ihtiyaçlarını açıklamaktan utanan fakirlere dağıtılmak üzere cami imamlarına para bırakır, kimisi Allah’a ibadet için cami yaptırır. Kimisi gençlerin dini ve dünyevi ilimler tahsili için medreseler, yolcularla hastalar için hanlar, hastaneler yaptırıp buralarda her türlü ihtiyaç maddelerinin bol bol tevziini temin eder.

İmaretlerde çalışan personel üzerinde de titizlikle durulurdu. Her önüne gelen ekmekçi ve aşçı olamazdı. Keza bunlar her türlü hastalıktan uzak bulunmalıydı. İmaretlerde ekmekçi olarak vazife alacak olanlar için bir imtihan tertip edilirdi. Bu imtihanda maya tutmak usulünden, yoğurmaktan, tuzun miktarından, pişirmekten, fırın yakmak ve ısıyı ayarlamak gibi hususlar tatbiki olarak yaptırılırdı. Şayet bunlarda başarı gösterirse o zaman hizmete alınırdı. (10) Kimsesiz ve yoksulların imkanlarından istifade ettiği imaretler, sadece yemek çıkarmakla yetinmiyor, aynı zamanda ihtiyaç sahiplerine adam başına günde 3-5, hatta bazen 10 akçeye kadar para da veriyordu. (11)

Şimdi tarihi gelişimi açısından imaretlere bir göz atalım. “Muzafferuddin Gökböri’nin Erbil’de kurduğu sosyal yardım kurumları zamanına göre çok ileriydi. Onun meydana getirdiği sosyal müesseseler bugünkü müesseselerle mukayese edilebilecek derecedeydi. Bu konuda İbn-i Hallikan şöyle der: Hayır işlerinde hiçbir kimseden duyulmadık güzel hareketleri vardı. Her gün şehrin çeşitli yerlerinde muhtaçlara ekmek dağıtırdı. Bir yerden geldiği zaman evinin yanında toplanmış muhtaçları yanına çağırır, yaz veya kış mevsimine göre onlara para keseleri verir, kesenin içindeki paralar arasında bir—iki veya daha fazla altın da bulunurdu... Misafirler için ayrı bir ev (dar el—ziyafe) inşa ettirmişti. Dışarıdan gelen ilim adamları, fakirler ve başkaları bunda kalırlardı. Buranın da özel tahsisatı vardı. Burada kalanlardan biri yola çıkacak olursa, yanına yiyecek v.s. ihtiyacı verilirdi.”(12, 13, 14)

Selçuklular döneminde bu alanda büyük çalışmalar yapılmış, ortaya çok sayıda imaret çıkmıştır. (15) Alparslan’ın fakirler için günde 50 koyun kestiğini de tarihçilerden öğrenmiş bulunuyoruz.( 16)

Anadolu’da beylikler döneminde de imaret müessesesi sosyal hayatta canlılığını korumuştur. Bu meyanda, birkaçının yalnız isimlerinden bahsedebiliriz. Karamanoğlu İbrahim Bey’in Konya’da, Germiyanoğulları’nın Denizli’de, Hamidoğulları’nın Korkudili’nde Sinaneddin Bey hangahı denilen bir misafirhane ve imaretleri, Menteşoğulları’nın Peçin ‘de (Ahmet Gazi’nin), İlyas Bey’in Söke’nin Balat köyünde, Çankırı’da İsfendiyaroğlu Kasım Bey’in imareti, Aydınoğulları’ndan İsa Bey’in Ayasuluğ (Selçuk)’daki ve Gazi Umur Bey’in kızı Azize Hatun’un Ayasuluğ’da, Cüneyd Bey’in İzmir’de, Saruhanoğulları’ndan İshak Bey’in Manisa’da, Eratnolar’a ait Kayseri’de, Zile’de, sırf yolculara tahsis edilen Şahinbey misafirhanesi, Akkoyunlu ve Karakoyunlular’dan Cihan Şahin zevcesi Beykim Hatun’un Tebriz’de, Bayındır Bey’in Altlat’ da, Zülkadiroğulları’ndan Halil, Pir Mehmed ve İbrahim Beylerin Adana ve Tarsus’da yaptırdıkları imaretler XIV. ve XV. asırlarda Anadolu’da yapılmış içtimai yardımlaşma müesseselerinin ancak yirmide birini teşkil eder. Şimdi yukarıda belirtilenlerden bazılarının vakfiyelerine bakalım.

1. Karaman’da Karamanoğlu İbrahim Bey İmareti:
Hicri 835 (1432) tarihli Karamanoğlu İbrahim Bey Vakfiyesinde Türk mimarisinin nefis eserlerinden olan imaretin aşhanesi hakkında mühim malumat buluyoruz. Bu imarette her gün en iyi cins, buğdaydan olmak ve tanesi bir buçuk kilo gelmek üzere en aşağı yüz elli ekmek ile her gün için otuz kilo et pişirilerek müstahdemlere, fukaralara, muhtaçlara ve misafirlere tevzi olunur. Burada günde en aşağı yüz —iki yüz kap yemek pişirilip dağıtılır, yemek her gün iki öğün ve icap ederse üç öğün pişer...

2. Kastamonu’da Çandaroğlu İsmail Bey İmareti:
Vakfiyeye göre imaret aşhanesinde her ay ekmek yapmak için kırmızı temiz buğdaydan 10 müd (200 İstanbul kilesi) buğday ve her ay yine çorba için kabuğu soyulmuş beyaz pirinçten üç müd pirinç, cuma ve ramazan gecelerinde fazla olarak ilave edilen miktar ile beraber cem’an senede altmış müd pirinç pişecektir. Yine her ay için ucuz olsun pahalı olsun, beş yüz dirhem gümüş akçe mukabili et ile sekiz batman yağ ve iki buçuk batman bal sarf edilecektir... (17,18)

Osmanlı imparatorluğu döneminde de imaretlerin ideal bir şekilde çalıştığını görüyoruz. (19,20)

‘‘Osmanlı Türkleri devrinde ilk imaret 1336 yılında İznik’te Orhan Bey tarafından kurulup insanlığın hayrına vakfedilmiştir. Orhan Bey kurumun açılışında bizzat bulunup fakirlere kendi eliyle yemek dağıtmıştır. İmaretin mum ve kandillerini kendi eliyle yakmıştır. Sultan İİ. Murat da imaret içinde saray bilginlerine verdiği ziyafette aynı şekilde hareket etmiştir.”(22)

Osmanlı devrinin en meşhur imaretleri Fatih, II. Beyazıt ve Süleymaniye imaretleridir. (23, 24, 25) Osmanlı Devletinin son zamanlarına kadar bu imaretler fonksiyonlarını sürdürmüşlerdir.

Bu imaretlerde çalışan personel vazifelerini titizlikle yerine getirirlerdi. Bu husus özellikle vakfiyelerde belirtilmiştir. Mesela Sultan II. Beyazıt imareti vakfiyesinde personel hakkında şunlar kaydedilmiştir.

“1—İmareti Amire Şeyhi: Güvenilir, dinine bağlı, her şeyi daima görüp gözetici olacak, yiyeceklerin iyisini bulunduracak. Âlimlere, fakirlere yiyecek hazırlamakla ilgilenecek. Misafirleri ağırlayacak.

2—Vekilharç (iaşe görevlisi): Güvenilir, dinine bağlı, alıp satmada tecrübeli olacak. Her şeyin iyisini satın alacak, deftere yazacak ve kilere teslim edecek.

3—Ferraş (süpürücü, temizleyici, hizmetçi): “Misafirlerin anane icabı üç günlük misafirlikleri bitince onları güler yüz ve tatlı dil, candan ve şefkatle uğurlayacaklar’‘
Vakfiyede 42 personelle ilgili daha ileri detaylı bilgi de verilmektedir. (21)

Kaliteli bir hizmet için iyi bir finansman kaynağı gerekir. Gerçekten de ecdadımız yaptığı imaretlere iyi bir kaynak bulmuştur. İmaretin temeli vakıf sistemine dayanır. Mesela Gebze İmaretini yapan Çoban Mustafa Paşa İstanbul’da, Edirne’de, Selanik’te, Eskişehir’de, Filibe’de, Silistre’de, Gebze’de, Denizli’de, Podre’de, Pıravide’de iratlar ve akaretler yapmak suretiyle bu imareti imara çalışmıştır.(26) Evliya Çelebi Seyahatnamesinde İstanbul’u anlatırken imaretlerle ilgili şunları ifade eder: “Ben (Evliya) elli senede on sekiz padişahlık ve krallık gezdim, hiçbirinde bu kadar hayır müesseseleri görmedim.” (27) Evliya Çelebi Bitlis ve Van’ı anlatırken buranın zenginlerinin bizzat kendi evlerini imaret fonksiyonunda kullandığını söylemektedir.
İlmi sahadaki eserlere müvazi olarak, sosyal amaçlı müesseselerin gelişip terakki etmesine çalışan ve onların daha çok memleket hizmetinde bulunmalarına gayret sarf eden müslüman devletler, memleketin en uzak mıntıkalarında bile, bu tip hayır ve yardımlaşma kurumlarını tesis etmek için geniş çapta bir faaliyet içinde bulunmuşlardır.

Bu sebeple yapılan her medresenin yanında veya civarında birer imaret vücuda getirilerek, İslam’ın yücelmesi için dini ve ilmi sahada tahsil gören talebeyi maişet derdinden kurtarmak babında büyük fedakârlıklara katlanılmıştır.

d’Onsson’a göre bu derece hayırseverliğin menşei İslam dinidir. Şöyle der(VI, 302)
“Kur’an, Türkleri dünyanın bütün milletlerinin en hayırsever ve insan severi haline getirmiştir.”(28)


Literatürler:
1) Ünver S. 749 yılında tıbbiyeıiler bayramı. Tıp yolunda Yılbaşı, 1955 Bilgi Basım ve Vay. Isı. 1955, s. 3.
2) Ünver 5:Kayseri Tıbbiyesi 750, yıiındai.OTıp Fak. Mec. 19(2): 251, 1956.
3) Ünver S: Türkiye’de Mazide ve Zamanımızda Tababet. Tıp Dünyası Na. 1.105:1.1937.
4) Ünver 5:749. sene önce kayseride açılan ilk tıp mektebi ve kliniği Dirim. 3:3,1955.
5) Kuban D: Türkiye S.Tarihi. Gerçek Vay. 1981, s:263.
6) Sezgin K:Türk ve Islam ülkeleri Mimarisine Toplu Bakış. Mimar Sinan ün. yay. no. 5 1984 5:117, 148.
7) CJnvşr 5: Türk Tıp Tarihinin Esasları, Ismail Akgün Matb. st. 1958s: 5, 6, 14.
8) Ural, Z.F:Koruyucu Hekimiik Ank. ün. Bas. Ankara 972 5: 4.
9) Sevinç, N: Osmanlı Düzeni, üçdal Neşr.1885 s: 108.
10) Şeker, M: islamda Sos. Dayanışma Müesseseleri, F.T.K. Basm. 1984s:112, 115
11) d. 1-luart “Imaret” islam Ansk. 5/11, 1986.
12) Şehsuvaroğlu, B.N. ve Ark. Türk Tıp Tarihi, Bursa 1934, s.26.
13) Şeşen, R: Selahaddin Devrinde Eyyubiler Devleti Edebiyat Fak. Basm. st. 1983, s:244.
14) Çağatay, N: Sultan Murat Kudavendigür adına düzenlenmiş bir vakfiye. Vakıflar Derg. Xll. 8 1978.
15) Tabakoğlu, A: Türk Ikt. Tar. Der. yay. 1986, s: 182.
16) Köymen, M.A: Aipaslan Zamanı Türk Toplum Hayatı. Selçuklu Araşt. Dergisi IV. 51. 1976.
17) Aslanopa, 0: Türk Sanatı Kervan Vay. st. 1984 c:2 s:206.217.
18) ünver S: Anadolu ve Istanbul’da imaretıerın Aşhane, Tabhane ve misafirhaneıerine ve müesseseıerinin ruhi kemallarına dair. ist. ün. Tıp Fak. Mec, 18: 2390—2410, 1941.
19) Aslanopa, 0: Yüzyıllar Boyunca Türk Sanatı MEB. kitapları 1977 s:158, 160.
20) Akyay N:Osmanlı imp. Sağlık örgütleri ve Sosyal Kuruluşlar. H.O. Toplum Hekimliği bölüm yay. na: 18 Ank. 982 s:34.
21) Kozancıgll, R: 1362—1902 yılları arasında Edirne ilindeki Sağlık kurumları vebu larumlarda çalışan personel, Erenler matb. ist.1981, 5:15, 21.
22) özdamar, M: Imaret ve önemi. Vakıflar Ist. yak. Baş Müdürlüğü st. 1954s: 51.
23) Adıvar, A: Osmanlı Türklerinde ilim. Remzi kitb. st. 1982, 5: 45.
24) Ünver 5: Tıp Tarihi Yıllığı. Il. Fatih Gençlik Vakfı matb. st. 983. 5: 66.
25) Terzioğlu, A: Edirne’deki Il. Bayazıd Hast. ve Tıp Tarihi açısından önemi Bifoskof 15, 16, 1985.
26) Ergin, 0: Türkiye’de Şehirciliğin Tarihi, Inkişafı. Cum. matb. Ist. 1936, 5: 42.
27> Evliya Çelebi: Seyehatname üçdal Nşr. Ist. 986, c: 1,s:244.
28) öztuna, t: Büyük Türkiye T. ötüken Vay. istanbul 1983,10/319.
Başlık: Ynt: Tarihteki İmaret Müesseseleri
Gönderen: вαşκαп - Ekim 15, 2017, 03:37:49 ÖS
Emeğine Yüreğine Sağlık
Başlık: Ynt: Tarihteki İmaret Müesseseleri
Gönderen: Özgür Kız - Ekim 01, 2018, 11:23:10 ÖÖ
 eys