Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» İslami Dini ve Türk Tarihi »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Türk ve İslam Tarihi ve İz Bırakanlar ::.. => Konuyu başlatan: Fatih - Şubat 25, 2014, 03:39:29 ÖS

Başlık: İnsana Verilen Gerçek Kıymet ve Kervansaraylar
Gönderen: Fatih - Şubat 25, 2014, 03:39:29 ÖS
Medeniyet tarihimizin en kıymetli abidelerinden olan kervansaraylar, Müslüman cemiyetlerin meydana getirdiği hayır ve içtimaî müesseselerin başında gelir. Din, ırk ve mezhep farkı gözetmeden herkese hizmet götüren bu müesseseler, tarih boyunca mühim fonksiyonlar icra etmişlerdir. İslam yardımlaşma anlayışı neticesi ortaya çıkan bu müesseseler, uzaktan bakılınca bir kaleyi andırdıkları gibi daha evvel İslam dünyasında kurulan Ribat'ların bir devamıdırlar. Yani kuruluşları ve organizasyonları umumiyetle ribatlara bağlanır.

Ribat kelimesi Arapça "Rabata" kökünden gelir ve Yüce Beyanda (8/60) "Kafirlerle cihada hazır bulunan süvarilerin atlarını bağlayacak yer" manasında da kullanıldığı görülür. Buna göre bu müessesenin (Ribat'in) menşeinin dini ve askerî bir temele dayandığı anlaşılmaktadır.

Hudut boylarında stratejik yerlerde bulunan bu müstahkem yerler, ilk defa Ukbe bin Nafi tarafından Hz. Ömer (R.A.) devrinde kurulmuştur. Ülkenin her tarafından gelen gönüllü askerler, memleketi müdafaa ve gerektiğinde sefer (cihad) için hudutlardaki bu müstahkem yerlerde barınırlar ve içinde (veya dışında) bulunan ateş kuleleri vasıtasıyla düşmanın her hareketini bütün İslam diyarına bildirirlerdi. Mesela İskenderiye'den ta Cevata'ya kadar bir gecede haber verilmiştir. İçlerinde, yatacak-yiyecek yerleri bulunan ribatlar, mescit, hamam ve ahırları da içine almış olup, vaziyete göre devletin veya malını cihad uğruna tahsis eden zenginlerin büyük vakıfları ile beslenirdi.

İslam hudutlarının sınırları genişledikçe ribatların askerî mahiyetini kaybettiklerini görüyoruz. Önceleri ilim yuvaları haline dönmüşler ve kendisini ilme adayanların yuvası haline gelmişlerdi. Daha sonraları ise vakıfları ve eski teşkilatıyla yolculara mahsus bir kervansaray halini almışlardır. Karahanlı-Gazneli ve Büveyhoğulları devirlerinden itibaren şekillenmeye başlamış kervansarayların asli vazifeleriyle bağımsız kuruluşlar haline gelmesi, Büyük Selçuklularda görülür.

Başta da belirttiğimiz gibi İslam yardımlaşma anlayışı neticesinde ortaya çıkan ve ribatların devamı bulunan bu kervansaraylar, zengin ticarî emtia nakleden kervanları, hudud civarlarında düşman çapullarından, göçebe ve eşkiya baskınlarından koruma vazifesini icra ediyor ve yolcuların konakladıkları ve geceledikleri yerlerde her türlü ihtiyaçlarını temin etme vazifesini de üzerine alıyorlardı. Bunun için bu müesseseler müstahkem bir kale görünümündedirler. Mesela, Anadolu'da zulüm yapan Moğol Komutanı İrincin, kendisine karşı koyan Türk Beyi İlyas ile mücadeleye girişir. İlyas, Alaaddin Keykubat Kervansarayına sığınır. İrincin, İlyas'ı teslim almak için tam 2 ay 20.000 kişilik bir ordu ile geceli-gündüzlü uğraştıysa da kervansarayı düşürmeye ve İlyas'ı elde etmeye muvaffak olamaz.

Kervansarayların mimarı özellikleri mühim bir yer tutmakla beraber özellikle içtimaî ve medeni cephelerin ayrı bir ehemmiyet taşıdığını görüyoruz. Gerçekten de, gerek Büyük Selçuklular gerekse bu kültürü Anadolu'da, İran'da, Azerbaycan'da, Harezm-Horasan ve Maveraünnehir'de sürdüren halefleri, kervanların güvenliği kadar, kervanla gelip giden yolcuların da her türlü sosyal ihtiyaçlarını göz önünde tutarak ona göre teşkilatlandırmışlardır. Bu maksatla da Müesseselerde vücuda getirilen tesisler dikkate şayandır.

İçlerinde yatakhaneleri, aşhaneleri, erzak ambarlan, ticari eşyayı koyacak depoları, yolcuların hayvanlarını barındıracak ahırları, samanlıkları, hamamları, şadırvanları, mescidleri, hastahaneleri, eczaneleri, yolcuların ayakkabılarını tamir için ayakkabıcıları, nalbantları ve bütün bunların gelir ve masraflarını idare edecek divan ve memurları vardı. Bu mükemmel tesis ve teşkilatlandırma hep vakıf malı idi. Buralarda ihtiyacı olan yolcuların her türlü ihtiyaçları ücretsiz karşılanırdı. Bunun için Türk hakimiyetinin yaygın olduğu sahalardaki kervansarayların bir adı da Daru'z-Ziyafe'dir.

Gerçekten de, her türlü ihtiyaçları düşünülerek inşa olunan bu muhteşem yapılarda yolcular hayvanlarıyla birlikte 3 gün ücretsiz yatmak ve yemek imkanı buluyorlardı. Buralarda zengin-fakir, müslüman hıristiyan farkı gözetilmeden her yolcuya aynı muamelenin yapılması esastı. Öyle ki bu müesseselerde en fakir insana bir oda tahsis edildiği gibi en zengine de daha fazla oda verilmezdi. Yani herkese aynı muamele yapılıyordu.

Hasta yolcuların tedavileri ve ilaçları sağlanıyor, fakir yolcuların ayakkabıları veriliyordu. Ayrıca fakir yolcular öldükleri zaman tekfin masraflarının da vakıf gelirinden ödeneceği şartı bile vardı... Hatta bunun yanında kültürlü insanlar için kütüphane kuracak ve boş vakitleri ayrıca değerlendirmek için satranç odası açacak kadar ilerlemiş medeni bir seviyeyi görmek mümkündür. Hatta ve hatta yolcuların herhangi bir eşyası kaybolduğunda vakıf tarafından karşılanacak kadar insana merhamet eden bir medeni seviyeyi...

Batının para kazanmak gayesi ile ancak 18. yy. ortalarında yaptırabildiği otele karşılık Doğu, birer içtimaî hayır kuruluşu olan kervansaraylar vasıtasıyla din ve içtimaî seviyelerine bakılmadan herkese hizmet edebiliyordu.

Bütün hayır işlerinde olduğu gibi, askeri gayeler dışında, yolcuların meccanen yemek ve yatmaları için kervansaray inşası geleneği İslam medeniyetinde o derece inkişaf etmişti ki, vezir Nizam-ül Mülk, Selçuklu Sultanlarının vazifesini sayarken kervansaray inşa edilmesini; kanal açmak, köprü ve kale yapmak, köyleri ve şehirleri imar etmek, talebeler için medrese açmak ve cami yaptırmak gibi mühim vazifelerinin yanında belirtmektedir.

Kervansarayların sunduğu hizmet hakkında Evliya Çelebi'nin verdiği malumat oldukça enteresan ve dikkat çekicidir. Buna göre; yolcular gidecekleri zaman vazifeliler tarafından uyarılıp "malınız-canınız-atınız ve eşyalarınız tamam mıdır?" diye sorulmakta misafirlerin hepsi de tamamdır, hak sahib-i hayrata rahmet eyleye" dediklerinde izin verilerek yola çıkmaktaydılar. Çıkış kapısında vazifeliler tekrar yolculara bir daha hatırlatarak "gafil gitmeyin - bir şeyinizi kaybetmeyin... Allah asan getire.' diyerek dua ve nasihat ederlerdi.

Anadolu'yu abideler ülkesi haline getiren bu kervansaraylar, son asırlarda idare bakımından vakıflı ve vakıfsız diye ikiye ayrılmıştır. Vakıflı olanlarda herşey ücretsizdi. Bunlar batıda hiç bir zaman rastlanmayan birer şefkat ve yardım müesseseleri idi. Diğerinde ise cüz'i miktarda bir ücret alınırdı.

Günümüzde de, insanlığını idrak etmiş, hayatın gayesine vakıf olmuş insanımızın, insanlığa hizmet edecek müesseseler kurması dileğiyle...
Başlık: Ynt: İnsana Verilen Gerçek Kıymet ve Kervansaraylar
Gönderen: вαşκαп - Ekim 15, 2017, 03:41:05 ÖS
Emeğine Yüreğine Sağlık
Başlık: Ynt: İnsana Verilen Gerçek Kıymet ve Kervansaraylar
Gönderen: Özgür Kız - Eylül 29, 2018, 12:34:01 ÖS
 eys