Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» İslami Dini ve Türk Tarihi »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Türk ve İslam Tarihi ve İz Bırakanlar ::.. => Konuyu başlatan: Fatih - Şubat 25, 2014, 03:40:07 ÖS

Başlık: Semayı Ayağımıza Getiren Müessese
Gönderen: Fatih - Şubat 25, 2014, 03:40:07 ÖS
"Bakmazlar mı üstlerindeki gökyüzüne, onu nasıl bina edip süslemişiz ki hiç bir gediği yoktur." (K.K. Kaf:6)

Sahası bakımından ihtisasa ve işbirliğine dayanan, teşkilatlanmış bir müessese olan rasadhane, ilk önce, bütün Akdenizi çevreleyen İslam-Türk kültür ve medeniyetinin, dünya kültür ve medeniyetine sunduğu bir ilim müessesesi olarak karşımıza çıkar,

Rasadhane çalışmaları devamlılık icabettirir. Bu çalışmaların uzun yıllar yapılabilmesi için zamanın hükümdarları tarafından rasadhanelere bağlı olarak zengin vakıfların kurulduğunu görmekteyiz. Mesela Merağa ve Tebriz rasadhaneleri bu vakıf kuruluşlardan sadece ikisidir. Ayrıca kendisini astronomiye adayıp, bu mevzularda eser yazanlara zamanın hükümdarları tarafından bağışlarda bulunulurdu. Bundan ötürüdür ki zamanımızın ilim-kültür ve edebiyat hayatı üzerinde büyük tesir bırakan ve bu suretle ülkemiz ile bütün dünya kültürü ve medeniyetine hizmet eden güzide şahsiyetler yetişmiştir. Bunların yazmış oldukları eserlerin tesiri zaman ve mekan bakımından eski Yunan-Roma ve Bizans'tan daha kalıcı ve müessir olmuştur.

VII. ila XVI. asır İslam dünyasındaki rasadhaneler birer akademik mahiyet taşıdıkları gibi bazılarında da asrını aşacak şekilde öğretim ve araştırma faaliyetleri yer almıştır. Bu suretle önceki yıllara ait müsbet ilimleri yayarak, gelecek yıllara ait, değerini hala koruyan bilgi hazineleri bırakan yüksek okul hizmeti görmüşlerdir.

Neden doğuda, astronomi ve rasadhanelere karşı bu kadar büyük ehemmiyet gösterilmiştir?. İlk önce, dini günlerin ve namaz vakitlerinin tayininde, kıblenin tesbitinde, dakik rasadlara dayanan yeni ziyc*lerin meydana getirilmesinde, yeni yeni rasadlar yardımı ile eski astronomik cedveller ıslah edilerek daha mükemmellerinin hazırlanması ve bu işle ilgili her türlü çalışmaların yapılması arzusu ve idari hayatın tedvirinde faydaları dolasısıyla islâm dünyasında astronomiye büyük ehemmiyet verilmiştir. Bütün bu hususlar, rasadhanenin bir müessese olarak doğuda gelişme imkanları bulduğunu göstermektedir. Ancak XVI. asır sonlarında görülmeye başlanan Avrupa rasadhanelerinin menşeinin, İslam dünyasının Ortaçağ sonu rasadhanelerine dayandığını ve aralarında tarihi alaka, devamlılık ve hatta bir benzerlik olduğunu söyleyebiliriz.

Bizdeki rasadhanelerin, astronomi tarihinde çok mühim yeri olduğunu müşahede etmekteyiz. Hakiki ve modem manada ilmî müesseler bizde doğmuş ve gelişmiştir. Çünkü, islam dünyasında var olan düşünce tarzı, temelde pratiğe meyillidir. Dolayısıyla fezada cereyan eden başdöndürücü harika hadiselerin ve Kudreti Sonsuzun binbir kaneviçe içine sarıp her gün ve gece muhteşem ibret levhaları halinde gösterdiği sema alemi, sakladığı sırlar itibariyle ilim mahfillerimizi harekete geçirmiş ve kendilerini fen ilimlerine diğer ilimler ile beraber ehemmiyet vermeye sevk etmiştir. Bu müsbet düşünce tarzı, karşımıza asırları aydınlatan dev müesseselerin ortaya çıkmasını sağlamıştır.

Mesela Abbasi Halifesi Me'mun zamanında (813–833 tarihleri arasında) Bağdat'ta Şemmasiye ve Şam'da Kasiyun Rasadhanelerinin özenle kurulmuş olduğunu görürüz. İhtimam ile hazırlanmış aletler, hususi çalışma yerleri, muayyen bir faaliyet programını tahakkuk ettirmek için birbirleri ile işbirliği yapan ilim adamlarından müteşekkil bir heyetin bir araya geldiği görülür. Bu Rasadhanelerde Harizmi (780–850) tarafından gezegenlerin koordinatları ve dolanma müddetleri ile alakalı olarak "Ziyc-i Muntaham" adlı eser vücuda getirildi. Bu eser uzun seneler doğu ve batı dünyasında en güvenilir ziyc olarak kullanılmıştır.

Kahire'de ise Sultan Şerefü'd-devle (982–989) tarafından kurulan rasadhanelerde uzun yıllar intizamlı rasadlar yapılmıştır. Sarkacın ilk defa astronomide kullanılması İbn-i -Yunus (Vefatı: 1001) tarafından bu müesseselerde olmuştur. Kürevî trigonometride görülen temel eşitliklerin de Ebu'l Vefa (940–998) tarafından ortaya konulduğunu görüyoruz. Bu rasadhanede zamanına kadar varlığı bilinen 6 gezegenin rasatlarını ihtiva eden geniş bir çalışma programı vardı.

Hemedan Rasadhanesini de İbn-i Sina 1025'de kurmuştu ve burada mikrometreye benzer alet ilk defa kullanıldı. Günümüze birçok astronomi eserleri bırakan El-Birûni'nin çalışmaları gözardı edilemez. Rasad aleti yapma bakımından Batlamyus onun çok çok gerisinde kalmıştır. Geriye ise birçok astronomi eserleri bırakmıştır.

Merağa Rasadhanesi ise (1255) İslam rasadhanelerinin inkişafında çok mühim bir yer işgal eder. Bu müessese, gerek techizatının zenginliği, gerekse içinde çalışan ilim adamlarının sayısı ve seçkinliği bakımından büyük ehemmiyet arzeder. Ayrıca İsmaililerden kalma zengin bir kütüphanesinin varlığı ehemmiyetini ziyadeleştirir. Yaklaşık 60 yıl faaliyet gösteren bu rasadhanede, rasad aletlerinin bir kısmının astronomide Nasirüddin el-Tusi tarafından ilk kez kullanıldğı belirtilir. Merağa rasadhanesinde, mühim bir öğretim faaliyetinin de yer almış olduğunu gösteren sarih deliller mevcuttur.

1421 de Horasan ve Maveraünnehir Hükümdarı Uluğ Bey tarafından kurulan Semerkand rasadhanesi de istisnai bir ehemmiyet taşır. Bu rasadhanede bilhassa meridyen aletinin büyüklüğü, 30 sene kadar sürdürdüğü faaliyet ve muhtemel olarak Avrupa'ya geçen tesirleri bakımından da İslam rasadheneleri arasında mümtaz bir yeri vardır. Rasadhanede kullanılan rasat aletlerinin bazılarının Uluğ Bey tarafından ve ilk defa yapılmış olduğu belirtilir. 40 cm. çaplı Rub-i Daireyi, (yükseklik değerini ölçmek için kullanılan alet) Suds-i fahri adlı mühim bir meridyen aletini, Uluğ Bey bizzat kendisi yapmıştır. Matematik ve astronomi akademisi mahiyetinde olan bu rasadhanede günümüzden 542 yıl önce yapılan enlem değeri ile bugünkü modern aletler ile yapılan enlem değeri arasında 1'12" lik küçük bir farkın olması, o zamanki rasat aletleriyle ne kadar hassas bir rasat ve hesaplama usulu uygulanmış olduğunu gösterir. Ayrıca bu rasathanede Gıyasüddin Cemşit, Bursalı Kadızade Rumi ve Ali Kuşçu gibi şöhretli astronomlar da çalışmışlardır. Bu çalışmaların semeresi olarak ortaya, son kısımları Uluğ Bey tarafından tamamlanmış olan ve ilim tarihine Uluğ Bey Ziyci olarak geçen eser ortaya çıktı. Bu eser uzun yıllar batı rasadhanelerinde temel kitap olarak kullanılmıştır.

1575'de III. Murad'ın Tophane Tepesi' nde yaptırdığı İstanbul Rasadhanesine gelince: Diğer İslam Rasadhaneleri ayannda olan bu müessesenin bir devlet müessesesi nizamına sahip olduğu görülmektedir. Bu rasadhanede yapılan ve ilim dünyasında ilk defa görülen rasat aletleri ayrı bir ehemmiyet taşır. Rasathanenin başında Takiyüddin bulunuyordu. "Alat-ür-rasadiye Li Ziyc-i Şehinşahiye" isimli eserinde rasadhanede kullanılacak aletlerin adları ve yapılış usulleri mükemmel bir şekilde açıklanmaktadır. Aynca kendi icadı olan "Bengami rasad" (astronomik saat) dan da bahseder.

Kopernik'in (1475–1543) ünlü De Revolutionıbus adlı eserinde dini bir suç işlediği düşüncesiyle batıda kilise tarafından 1882'ye kadar yasak edildiği bir vasatta Anadolu topraklarında kendi dergahındaki rasat kulesinde özel rasatlar yaparak astronomi ile ilgili eserler de ortaya koyan Erzurumlu İbrahim Hakkı' (1703–80) nın bu ilme karşı gösterdiği şiddetli alaka sonucu denilebilir ki, İslam dünyasında astronomi, uzun yıllar önemini koruyor ve temel ilimler arasında yerini muhafaza ediyordu. Bazı müsteşrikler (Türk tarihiyle ilgilenen yabancı tarihçiler) tarafından bu devir rasadhanelerinde 546 adet gerçek astronomun devamlı ve sistemli bir şekilde araştırma yaptıkları belirtilir.

VIII. asır ile XVI. asır arasında İslam dünyasında yapılan astronomik çalışmalar asrını aşmış ve asrımız astronomi ve matematiğine ışık tutmuştur. Öyle ki Roger Bacon, Galile, Giardano Bruna ve Kopernik ile muasırlannın ortaya çıkmalarına sebep oldukları gibi, batıda ilmî düşüncenin harekete geçmesini, canlılık ve hız kazanmasını sağlamıştır. Kopernik "De Revolutionıbus" adlı eserinde "İbn-i Şatır ve Nasüriddin et Tûsi'nin eserlerinden geniş ilham aldığını" belirtmektedir.

Diyebiliriz ki, Eski Yunan'ın öğretmeni Babil ise, bugünkü Batı dünyasının öğretmeni de 8. asır ile 16. asır arası İslam dünyasıdır.
Başlık: Ynt: Semayı Ayağımıza Getiren Müessese
Gönderen: вαşκαп - Ekim 15, 2017, 03:24:06 ÖS
Emeğine Yüreğine Sağlık
Başlık: Ynt: Semayı Ayağımıza Getiren Müessese
Gönderen: Özgür Kız - Eylül 30, 2018, 04:30:36 ÖS
 eys