Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» Web Ailem Dostuk Sevgi Forumları »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Paylaşmak İstediklerim ::.. => Konuyu başlatan: Fatih - Şubat 27, 2014, 01:33:56 ÖS

Başlık: Yağmur Düşünceleri
Gönderen: Fatih - Şubat 27, 2014, 01:33:56 ÖS
Kül rengi bulutlar daha bir koyulaştı. Gökyüzü, karanlığın en tatlısını yaşıyor. Belli ki birazdan yağmur yağacak. Ama ben, çocukluğumda duyduğum toprak kokusunu, kendi benliğimin öz kokusunu, yine hissedemeyeceğim. Şehrin günahına boyanmış asfaltların zift kokusu bir kere daha karartacak ruhumu. Ve kaldırım taşları oldum olası hep soğuk gelir bana. Yalnızlığımı ve hüznümü besler ıslak kaldırımlar. Sonbaharın sert rüzgarlarıyla kaldırım taşlarında hece hece yıllanmış hüzünlerim yankılanır. Yağmur hafiften yağmaya başlıyor. Bu sonbahar gününde hazırlıklıyım. Ama evden çıkarken aldığım şemsiyeyi açmıyorum. Her bir damlası meleklerin kanatlarıyla yeryüzüne indirildiğine inandığım yağmur damlalarıyla ıslatmak istiyorum bedenimi. Nice zamandır gözyaşıyla ıslanmış kirpiklerimi yağmur damlalarıyla arındırmak için başımı çeviriyorum gökyüzüne.

Yüzümü ipekten dokunuşlarla okşuyor eğri eğri düşen damlalar. Vuslat denizinde yüzer gibi kirpiklerim. Anlamsızlık yüklenmiş adımlarıma eşlik eden ruhumda, hayal denizinin sevda dalgaları kımıldanıyor. Dalgaların duygu sahiline bıraktığı mana yüklü sözler çınlıyor kulaklarımda. Asırlara mührünü vuran ezelden mühürlü sevgilinin ipek dokunuşlu esintileri geliyor çağları aşarak yanıbaşıma.

"Bazı yerler vardır ki, topraktır; yağmur yağınca emer o öz suyu, abı hayatı. Ve sonra boy verir toprağın bağrında bin bir renkte güzellikler gökkuşağı misali."

Kulağına merhamet fısıldanmış bulutlardan dökülen damlalar gibi, kim bilir yüreği bulut bulut olan kaç gül yüzlü sevgilinin dudaklarından dökülen nağmeler vardır. Aşk ateşiyle yananlar, damarlarından ölümsüz sevdalar damlatırlar çöl yanmışlığını taşıyan çatlamış yüreklere.

Benim de çatlamış bir yüreğim var cehennem sıcağında yanan, günahın sancısıyla kıvranan. İçimin yandığını hissediyorum, bir şeyler eksik kalmış benliğimde. Kimliğimi bilemiyorum. Bilemiyorum kimler misafir gönlüme. Ben kiminleyim? Sevda yağmurları neden benim için de akmaz oldu? Ben neden ıslanmam baştan ayağa kana kana? Gökler ötesi alemlerden sağanak sağanak boşalan güzellikler, benim semtime uğramaz oldu. Toprağın damarında dolaşan yağmurlar, neden benim içimde çağlamaz?

Anlamı artarak devam eden düşünceler, üç parça sözden oluşan bütün bir manayı tamamlamaya çalışıyor.

"Bazı yerler de vardır ki, yamaçtır; yağmur yağar akar gider. Geride sadece küçük yarıklar, izler bırakır."

Daha dün denecek kadar kısa bir zaman önce dinlemişti, cennetin müjdesini yüklenmiş, cehennemin heybetine bürünmüş sözleri.

İlk dinlediğinde hafif irkilmişti. Küçük izler belirivermişti gönül kıyılarında. Ya şimdi... Gönül toprağında yeni umutlara yol açan o sözlerin izleri silinmeye başlamış gibiydi, günah vadilerinden esen soğuk rüzgârlar, müjdeler serpilmiş izleri örtüvermişti günah kiriyle.

Yağmur şiddetini artırarak devam ediyor. Asfaltın kokusunu istemeyerek de olsa içime çekiyorum. Çocukluğumun tozlu yollarını hatırlıyorum, yeniden. Ardıç ve palamut ağaçlarının ıslak serinliğini özlediğimi fark ediyorum. Şehri göstermelik de olsa süsleyen günübirlik çiçekler, dağ lâlesi kadar sevimli gelmiyor bana.

Canım sıkılıyor. Ruhumun mengenelerle kıstırıldığı düşüncesiyle adımlıyorum kaldırımları. Bir kaç gündür doğru düzgün bir yemek yiyememiştim. İçimi bir çorbanın sıcaklığında ısıtamamıştım. Ve şimdi yüreğimi güz yağmurlarıyla yıkama sevdasındaydım. Islanayım istiyorum gül bitiren yağmurlarla. Topraklığım yeniden bilinsin istiyorum bağrımda büyüyen güllerle. Gül büyüteydim... Hep ıslanaydım...

Geceler boyu seyrettiğim yıldızları, bir bedevi basiretiyle okuyabilseydim, okutabilseydim satır satır gönlüme... "Çöl kumlarında bazı izler vardır, oradan bir devenin geçtiğine işaret eder. Ve gökte kandil kandil yıldızlar neyi işaret eder?"

Ağlıyordum! Utangaç duygularımın mağlup olduğunu hissederek ağlıyordum. Ne kadar zaman oldu acaba doya doya ağlamayalı? Gönül toprağına, günahları yıkama adına yağmayan yağmurlar adına dua ediyor mu insanlar? Bir kerecik olsun yağmur duasında gözyaşı dilenen oldu mu?

Ne zamandır dua etmediğimi hatırlamıyorum.

Hafızamı yokluyorum. Ürpertiler hücum ediyor. Kalbimin titrediğinin farkına varıyorum. Kar soğuğu var yüreğimde. Ruhum üşüyor.


Ve asırlara mührünü vuran sözün son halkası tamamlanıyor.

"Bazı yerler de vardır ki, kayadır; yağmur yağar, akar gider. Bir iz dahi bırakmaz geride."

Yağmur hızını artırmıştı. Gözyaşlarım eşlik ediyordu yağmur damlalarına. Mazinin şirazesi dağılmış yaprakları takılıyor hayalime. Geçmişimi okuyorum kare kare.

Trafik kazalarında can veren insanların kan revan görüntülerini seyrederken yemek yiyebiliyorum. Bir şeyler kımıldamıyor içimde. Bir taş katılığındaki yüreğim kıpırdamıyor, yakınlarını kaybetmiş insanların gözyaşları ruhumu ıslatmıyor, feryatları yankılanmıyor kulaklarımda.

Yağmurun altında daha çok ıslanmak istiyorum, inadına açmıyorum şemsiyeyi. Bu güz yağmurlarının ötesinde, ilkbahar yağmurlarını getirmeliyim yanı başıma. Bahar düşüncelerinin eşliğinde kırkikindilerle yıkanmalıyım kırk gün gökkuşağının altında.

Depremin dehşetiyle evler viran olurken, insanlar kıvranırken acıyla, göstermelik duygularım oldu. Ayıp olmasın der gibi ağlamış olmalıyım o günlerde. Ve gönül mülkü harabeye dönerken, geceyi seven baykuşlar tünerken Sultan köşküne, ben hala granit gibiyim. Islanmıyorum!

Ama her şeye rağmen umuda perçinlenmeliydi yüreğim. Hüzne zorlamalıydım kendimi. Ağlamasam da duygu pınarlarım çağlamasa da hiç olmazsa iniltilerime bir sızıntı eşlik etmeliydi. Bir ışık belirmeliydi yüreğimin soğuk mahzenlerinde.

Bir ışık, bir sızıntı ya da bir damla... Hep ümidime renk katmıştır mermeri delen mütevazı, ama sürekli damlalar.

Kalabalığın arasına karışıyorum. Yüzlerinde maskeyle sokağa çıkan insanlara bakmak içimden gelmiyor. Yüreğime geçirdiğim kendi maskemi çıkartıp atmalıyım önce, diyorum.

Babasının kucağına sığınıp da hayata tutunmak isteyen çocuğun kurşunlarla hayata "elveda" deyişine gözyaşıyla ıslattığım mendilleri sallamalıyım.

Ve üç günlük bebeğini kucağına alıp, bazen aç bazen tok, yollara düşen hasta annelerin yüreğindeki yaralara merhem olmalıyım. Bir şifa olmalı gözyaşlarım.

Benim de ruhumun şifası olmalı yağmur ve gözyaşı.

Güneşi perdeleyen yağmur bulutları, görevlerini yapmış olmanın huzuruyla uzaklaşıyor. Güneş, yeniden özgürlüğüne kavuşmanın heyecanıyla daha bir mütebessim...

Tepelerden aka aka bulanıklığı artan derecikler, boğazın rengini değiştirme çabasında.

Vapurların peşi sıra çığlık çığlığa uçuşan martılara takılıyor gözlerim.

Güneşin suya akseden hüzmeleri yakamozlar oluşturmuş, îçimde bir şeylerin dalga dalga parıldadığını hissediyorum.

Yunmuş, yıkanmış göklerde ezan sesleri yankılanıyor. İlk defa böylesine anlamlı geliyor bana, okunan ezanlar. Kulaklarımda yağmurdan kalma ıslaklık ve duruluk, ikindi ezanının lahuti sesine bırakıyorum kendimi.

Kavramlar denizinde gelgitler, bir şeyler bırakıyor gönül sahilime.

Aşka ve sevdaya, gözyaşı ve yağmura dair...

Ve bir de meleklerin kanatlarında taşınan yağmurlarla beslenmiş, rahmet yüklü beyanlarla bezenmiş ümitler beliriyor.

Yağmur düşünceleriyle, göklerde yankılanan sese doğru yürüyorum.
Başlık: Ynt: Yağmur Düşünceleri
Gönderen: Kuskün Çiçek - Şubat 24, 2017, 08:40:03 ÖS
 eys bravoo bravoo