Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» İslami Dini ve Türk Tarihi »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Türk ve İslam Tarihi ve İz Bırakanlar ::.. => Konuyu başlatan: Fatih - Mayıs 14, 2014, 02:25:15 ÖS

Başlık: Antik Çağ'da Öte Duygusu ve Sonsuzluk Arayışı
Gönderen: Fatih - Mayıs 14, 2014, 02:25:15 ÖS
(http://www.sizinti.com.tr/img/spotimg/424/5952.jpg)

İnsanlar, ayrı coğrafyalarda, farklı kültürlerde ve zamanlarda yaşamalarına rağmen, hepsinin ebediyet arzusuyla yaşadığını ve gömüldüğünü görürüz. Kur'ân-ı Kerîm'in üçte birinde bahis mevzuu olan ölüm ve ölüm ötesi hayat, Antik Çağ insanlarının da hayatında önemli bir yer tutmaktaydı.

Medeniyetler, her çağda, her dönemde geleceğe sayısız sanat eseri bırakmıştır. Bu medeniyetlerin geçmişten günümüze ulaşan kalıntıları, o devrin insanının gündelik hayatı, duygu ve düşünceleri, inanışları, üretim tarzları gibi birçok konuda bizlere önemli bilgiler verir. Arkeolojik araştırmalarda elde edilen "sanat eseri" vasfı taşıyan nesneler, geçmişe açılan bir pencere olarak kabul edilir.

Ne kadar eskiye gidilirse gidilsin insan; özünde benzer ihtiyaçlara, sevinç ve korkulara sahip bir varlıktır. Tabiatla iç içe yaşayan insanoğlu, çevresinde olup bitenlere hiçbir zaman kayıtsız kalamamıştır. İnsan bu gözlemlerini, duygu ve düşüncelerini, inanışlarını, mağaraların duvarlarına, yaptığı çanak çömleğin üzerine, mezar taşlarına nakşetmiştir.

Ölüm, dünyaya gelişle geri sayımı başlayan, korkuyla birlikte anılan ve varlığı tartışmasız bir gerçektir. Günümüz insanı nasıl ki ölüm ve ölüm ötesi hayatı, inanışlarına göre mânâlandırıp yorumluyorsa, Antik Dönem'de de insanlar, aynı şeyi yapmıştır. Bilhassa krallar ve soyluların mezarlarında ve gömü törenlerinde, ölüm ve öldükten sonraki hayat düşüncesinin izlerini görmek mümkündür. Meselâ ölen kişinin yaptığı savaşların, cenaze merasimi veya av partilerinin bir film şeridi gibi mermerden veya taştan yapılan lahit mezarlara ve mezar taşlarına (stelleri) işlenmesi, buna en güzel delildir. Çünkü ebedî hayat arzusu olan veya öldükten sonra dirileceğine, ölümün sadece beden için olduğuna, ruhun ölümsüzlüğüne inanan insan, geriye ancak bu tarz eserler bırakabilir. Mezarlara bu kadar önem verilmesinin arka plânında, mezar sahibini kahramanlaştırmak, ölümsüzleştirmek, ne kadar sevildiğini göstermek, hatırasını canlı tutmak ve ebedî yaşama arzusu gibi sebepler yer almaktadır.


(http://sizinti.com.tr/images/konular/424/1.jpg)

İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde yer alan "Ağlayan Kadınlar Lahdi" üzerinde orta bezeme kuşağında, ölen kişinin ne kadar sevildiğini göstermek için, arkasından ağlayan kadınlar resmedilmiştir. Lahdin alt kısmında yer alan bezeme kuşağında ölen kişinin katıldığı av merasimleri resmedilerek, bir bakıma kahramanlığı işlenmiştir (Resim-1). Bu lahit üzerinde ölüm ve sonraki hayatın insana hatırlatılmasının yanı sıra, ölen kişinin arkasından yas tutup ağlamak, yaptığı güzel işleri vurgulamak ve ne kadar sevildiğini belgelerle göstermek hedeflenmiştir. Günümüz cenaze törenlerinde de, kalabalıkları bir araya getiren sebep, Antik Çağ'dakiyle aynıdır. Ölen kişiye duyulan sevgi ve saygının yanı sıra, bedenen ölen ancak ruhu yaşamaya devam eden insana dua etmek ve Yaratan'dan affını dilemek de murad edilmektedir.

Mezarlar üzerindeki arkeolojik araştırmalar, kral ve soylu kişilerin cenaze merasimi sırasında kurbanların kesildiğini, değişik ritüellerin (merasimler) yapıldığını göstermektedir. Antik Çağ'da cesetler, mezarlara ya giysisiz, ya bir bez veya hasıra sarılarak veya giysili olarak bırakılırdı. Cesetle birlikte, mezara törende yenen yemekler, kesilen kurbanın etleri, ölen kişinin hayatta kullandığı eşyaları, kendisine hizmet eden atı, köpeği ve değerli madenleri (altın, gümüş vb.) bırakılırdı. Cehennem ırmağından selâmetle geçebilmek için Kayıkçı Charon'a ücret verilmesi gerektiğine inanılırdı. Bir başka ifadeyle bütün bunlar ölen kişinin, ölümden sonraki hayatında rahat etmesi için ihtiyaç duyacağı yol azığıydı. Günümüzde ölen kişinin hayrına çeşmeler yaptırma, cenaze merasimi sonrasında yemek verme, helva veya lokma yaptırıp dağıtma, eski insanların yaptıklarıyla büyük bir benzerlik taşır.
(http://sizinti.com.tr/images/konular/424/2.jpg)

Ölen kişi için yapılan törenlerin çeşitliliği kadar, gömü tarzları da farklılıklar arz etmektedir. En çok karşılaşılan, Hz. Âdem'in oğullarından Kabil'in Habil'i öldürüp gömme tarzında olduğu gibi, kişinin doğrudan toprağa açılan çukura gömülmesidir. Antik Anadolu'daki gömme tarzları içinde en orijinal olanı, Hocker tarzıdır. Antik Çağ'da oldukça yaygın olarak kullanılan bu gömme tarzında ölü, bebeğin anne karnındaki gibi, ayaklar dizlerden kırılarak ve karına doğru çekilerek mezara konurdu (Resim-2). Bu gömü tarzında, anne karnı kabri; ayaklar dizlerden karna kadar çekik olma durumu da, doğum öncesini sembolize etmekteydi. Bunun yorumu, ölen kişinin yeni bir hayata başladığıydı.

Mahşer, beşerin ruhen ve ceseden dirileceği bir yerdir. Kur'ân-ı Kerîm'de âhiret hayatında insanın sadece ruhen değil bedenen de diri olacağı, haşrin ruh ve beden için ortak olacağı ifade edilir. Antik Dönem'de, ölen kişinin dünyada yaptığı işler neticesindeki günahlarının bedelini cesetten çıkarma ve ruhun öteki dünyaya günahsız gitmesini sağlama inancı vardı. Bu yüzden ölen insanların cesedi vahşi hayvanlara bırakılıyor, bazen de baş bedenden koparılıyordu. Bu düşüncenin yansıması, yine Antik Çağ'da Çatalhöyük'te tespit edilen kafası bedeninden ayrılmış cesedin, akbabaların önüne bırakıldığını gösteren duvar resimlerinde görülür. Cesede bu işlem yapıldıktan sonra tekrar gömülmesi, bir bakıma ruhla birlikte cesedin de haşredileceği inancının o çağ insanlarında varlığının ifadesidir. Kazılarda ele geçen başsız iskeletler ve bunların üzerinde yer alan gaga izleri, bu hâdisenin gerçekleştirildiğinin bir göstergesidir.

(http://sizinti.com.tr/images/konular/424/3.jpg)

Antik Çağ'da ölümden sonra hayatın devam ettiğine inanıldığını gösteren benzer bir uygulama, kremasyon (cesedin yakılması) gömüde karşımıza çıkmaktadır (Resim-3). Urne türü kaplar içerisinde, ölen kişinin yakılan cesedinden arda kalan küller toplanmaktaydı. Cesedin yakılarak küllerinin bir kap içerisine konup gömülmesinin sebebi, ölen kişinin dünyada işlediği günahların cezasını çekip, âhiret hayatına günahsız başlamasını arzulamaktı. Ağzı kapatılan kapların omuz kısmında delikler bırakılırdı. Bunun sebebi, kapların içerisine ruhun giriş çıkışını sağlamaktı. Bu tür arkeolojik deliller, ölümün sadece ceset için söz konusu olduğunu, öldükten sonra ruhun varlığının devam ettiğine dâir inanışın eskiden beri var olduğunu gösterir. Bu, peygamberler vasıtasıyla insanlara öğretilen âhiret inancının ve âhiret hayatına hazırlanmanın bozulmuş şeklidir.

Değişik dönemlerde farklı uygulamalarına şahit olduğumuz ölü gömme âdetleri ve tasvirlerinin özünde, ebedî yaşama arzusu ve inancı yatmaktadır. Antik Çağ insanının nesnelerle ifade ettiği şey, bir bakıma Rabb'imiz tarafından fıtratımıza yerleştirilmiş ebedî yaşama isteğinin tezahürüdür.

Ebedî hayat arzusu, ilk insandan günümüze kadar hiç değişmemiştir. Değişen şey, bu arzunun farklı kültürlerde ve çağlarda, farklı tarzlarda tezahür etmesidir. İnsan, bu fânî dünyada dâima ebediyeti aramış ve onun peşinde koşmuştur. Onu, ebed ve ebedî bir Zât'tan başka hiçbir şey, tam olarak tatmin etmemiştir. İnsanın ebede uzanmış emelleri, kâinatı sarmış fikirleri ve nihayetsiz arzuları gösterir ki; insan ebed için yaratılmıştır ve ebede gidecektir.


Kaynaklar

- Can, Ş., Klasik Yunan Mitolojisi, İstanbul, 1970

- Nursi B.S., Sözler, Risale-i Nur, Şahdamar Yayınları

- Mellaart, J., Çatalhöyük, İstanbul, 2003

- Sevin,V., Eski Anadolu ve Trakya, İstanbul, 2003
Başlık: Ynt: Antik Çağ'da Öte Duygusu ve Sonsuzluk Arayışı
Gönderen: Özge - Nisan 17, 2016, 02:20:08 ÖS
 cgp
Başlık: Ynt: Antik Çağ'da Öte Duygusu ve Sonsuzluk Arayışı
Gönderen: Aysun. - Nisan 17, 2016, 02:20:30 ÖS
 cgp
Başlık: Ynt: Antik Çağ'da Öte Duygusu ve Sonsuzluk Arayışı
Gönderen: вαşκαп - Ekim 15, 2017, 03:12:32 ÖS
Emeğine Yüreğine Sağlık
Başlık: Ynt: Antik Çağ'da Öte Duygusu ve Sonsuzluk Arayışı
Gönderen: Özgür Kız - Ekim 01, 2018, 11:30:59 ÖÖ
 eys