Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» Web Ailem Dostuk Sevgi Forumları »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Paylaşmak İstediklerim ::.. => Hikayeler & Öyküler => Konuyu başlatan: Fatih - Mayıs 14, 2014, 02:37:12 ÖS

Başlık: Gerçek Zenginliğe Kavuşan Adam
Gönderen: Fatih - Mayıs 14, 2014, 02:37:12 ÖS
(http://www.sizinti.com.tr/img/spotimg/424/5960.jpg)

Gözlerini tavana dikmiş, öylece bakıyordu. Yanın­dakiler onunla konuşmaya çalışıyordu; ama nafile, dönüp yüzlerine bile bakmıyordu. Sessizce, sanki ilk defa gördüğü tavanı izliyordu. Aklı da bu kadar sessiz miydi acaba? Neler düşünüyordu kim bilir?

Gitmek bilmeyen misafirleri yolcu ettikten sonra, her akşam olduğu gibi bu akşam da yüzünü gelip başucuna oturan kızına çevirdi. Belki de bugün ilk defa bir insan sureti izliyordu. Bu izleme sırasında gözler birbiriyle buluşunca, kızına tebessüm etti. Kızı yorgundu. Babasının hastalığından bu yana gelen giden çok oluyordu. Bir yandan misafirlere hizmet edip, diğer yandan babasının ihtiyaçlarını karşılamak, akşam tarifi imkânsız bir yorgunluk olarak bütün bedenini sarıyordu. Ziyaret edeni de bir hayli fazlaydı. Malum, yörenin en saygın ve en zengin işadamı, elim bir trafik kazasında eşini kaybetmiş ve felç geçirmişti. Bu durum, çevrede çok büyük bir üzüntü oluşturmuştu. Kendisini tanıyanlar bir yıldır ara ara ziyaretine geliyordu.

Mehmet Bey, iyiden iyiye sıkılıyordu. Hattâ bazen bu sıkıntısını ziyaretine gelen misafirlerine dahi yansıtıyordu. Kızı, her ne kadar bu şekilde davranmamasını söylese de, o hiç umursamıyordu. Her gelen misafirin acıyan gözlerle bakması, dudaklarını büzmesi, onu çileden çıkarıyordu. Daha bir yıl öncesine kadar, şu ânda ziyaretine gelenlere iş veriyor, bazılarına kızıyor, kimileriyle görüşmek dahi istemiyordu. Hâlbuki şimdi, bir yatağa bağlanmış vaziyette, olan biteni sadece izliyordu. Koskoca bir holdinge hükmederken, yüzlerce insana söz geçirirken, şimdi karşısında duran televizyonun kanalını değiştirmek için yanı başındaki kumandaya bile söz geçiremiyordu. Peki, o güçlü değil miydi? Hani her şeye sahipti? Hani her şey onundu? Artık günleri, aklının sınırlarını zorlayan bu soruların cevaplarını aramakla geçiyordu.

Bu hâlde ikinci kışını karşılıyordu Mehmet Bey. Perdeyi aralamış, bahçeyi kaplayan beyaz örtüyü izliyordu. Odası sıcaktı. Tripleks villasında, tavan arasındaki özel odasında istirahat ediyordu. Tekerlekli sandalyesindeydi. Uzun süren yatalak hâlinden nihayet kurtulmuştu. Fakat hâlâ tek başına hiçbir şeye hükmedemiyordu.

Yere düşen her kar tanesiyle, bir düşünceyi daha aklından çıkarıp atıyordu. Düşen her tane, yeryüzünü beyaza bürüyüp temizlerken, Mehmet Bey'in aklından geçen her düşünce, kalbine bir ok gibi saplanıyordu. Uzunca bir zaman geçmişti ama, kendisinin bu kadar aciz bir duruma nasıl olup da düştüğüne hâlâ inanamıyordu. Etrafında yine onlarca insan koşuşturuyordu; fakat artık bir şeyi daha iyi hissediyordu: İnsanın zayıflığını, acizliğini ve olan bitenler karşısındaki çaresizliğini. Bu zayıflık, acizlik ve çaresizlik ona her şeyin fânî olduğunu hatırlatıyordu. Bu psikoloji içinde, geçmişte yaşadıkları ve gelecekte yaşayacakları, bir film şeridi gibi gözünün önünden geçiyordu. Bu düşünceler onu hep hesap gününe götürüyor ve oraya kilitliyordu. Acaba ötede yeri, Cennet mi yoksa Cehennem mi olacaktı? Kendisi nasıl biriydi ve nasıl bir muamele görecekti?

Babasının bu düşünceli hâli, kızının da canını sıkıyor ve yanından hiç ayrılmak istemiyordu. Hâlbuki bütün işler, şimdi ona kalmıştı. Babası holdingdeki bütün yetkilerini, gözü gibi baktığı, bütün birikimlerini aktardığı, başarılı bir kariyeri olan ve şu anda doktora yapan kızına devretmişti. Kızına güveniyordu, başarabilirdi. Lakin bütün bu düşüncelerin sonu, yine hep aynı yere gelip takılıyordu: ölüm. O da ölecekti, kızı da. Bu kadar para, arsa, araba ve nihayet holding kime kalacaktı. Bunlar, onun değil miydi? O, çalışıp, didinip kazanmamış mıydı? Peki, ne olacaktı şimdi? Her gün ölümü bekliyordu. Bir gün gelecek ve her şeyi geride bırakıp gidecekti. Demek, hiçbir şeyin gerçek sahibi değilmiş. Çünkü çok sevdiği, eşi de yoktu. Onu da kaybetmişti. Onun da sahibi değildi.

Bu düşünceler onu hayatın mânâsını, iman ve İslâm'ı araştırmaya sevk etmişti. Düşündükçe ve sordukça okuyor, okudukça düşünüyordu. Her geçen gün tefekkür ufku genişliyor; hayat, kâinat ve insanı, mânâlandırabilecek bir iman ufkuna doğru koşuyordu. Kalbine saplanan şüphe okları, artık bir bir kırılıyordu. Gün gelecek, o da ölecekti. Hem de yanında hiçbir şeyi götüremeden. Tek başına gidecekti Rabb'inin (celle celâluhu) huzuruna.

Beyaz örtü terk etmişti yeryüzünü. Her şey bütün çıplaklığıyla ortadaydı. Mehmet Bey'in aklı artık daha şeffaf, yüreği daha rahattı. Kalbi acımıyordu; çünkü kalbindeki bütün şüpheleri söküp atmıştı. Hiçbir şeyin sahibi olmadığını iyice anlamıştı. Ne malının-mülkünün, ne sevdiklerinin ne de canının… O sadece bir emanetçiydi. Şimdi o emanetlere iyi bakmalıydı. Şimdi düşünürken alnı kırışmıyor, yüzü buruşmuyordu.

Pencere kenarındaydı; ayaktaydı. İki buçuk yıl sonra tekrar eski sağlığına kavuşmuş, tekerlekli sandalyeden kurtulmuştu. Bahar yerini yaza bırakmış, etraf yeşilliklerle dolmuştu. Bahçe, bahar mevsiminin emanet ettiği çiçekler ile rengârenkti. Bu muhteşem manzara belki de ilk defa bu kadar dikkatini çekmişti Mehmet Bey'in. İlk defa bu kadar farklı bir gözle bakıyordu emanetlerine.

Kızı yanına gelmişti, yüzünde gülücüklerle. Babasına, sevgiyle sımsıkı sarıldı. Babacığım araban hazır. Holdingde herkes seni bekliyor. Evinden çıkmayı düşünmüyor musun? Ardı ardına gelen bu sorular sonrasında, kızını karşısına aldı. Gözlerinin içine baktı. Yüzündeki tebessüm, kızının da yüzüne yansıyor ve ona ayrı bir neşe veriyordu. Uzun bir süre sonra babasını böyle görmek inanılmaz bir şeydi. Kızım, hasta olarak geçirdiğim iki buçuk yıl bana bir şeyi öğretti, dedi Mehmet Bey. Kızı, kısa bir şaşkınlıktan sonra neyi öğretti dercesine meraklı gözlerle babasına baktı. Kimin kime sahip olduğunu kızım. Gerçekte kimin kime sahip olduğunu öğrendim. Mehmet Bey gözyaşlarını tutamıyor, ağlıyor, kendisine bu günleri gösteren Rabb'ine şükrediyordu.
Başlık: Ynt: Gerçek Zenginliğe Kavuşan Adam
Gönderen: Rüya. - Temmuz 10, 2014, 11:39:02 ÖÖ
Emeğine Sağlık, Paylaşım İçin Teşekkürler gull
Başlık: Ynt: Gerçek Zenginliğe Kavuşan Adam
Gönderen: Kuskün Çiçek - Şubat 26, 2017, 11:13:26 ÖÖ
 eys bravoo bravoo
Başlık: Ynt: Gerçek Zenginliğe Kavuşan Adam
Gönderen: Özgür Kız - Eylül 29, 2018, 02:19:28 ÖS
 eys