Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» Web Ailem Dostuk Sevgi Forumları »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Kitap & Dergi Tavsiyeleri ::.. => Konuyu başlatan: Özgür Kız - Haziran 25, 2015, 10:37:01 ÖS

Başlık: Dudak payım..
Gönderen: Özgür Kız - Haziran 25, 2015, 10:37:01 ÖS
(http://i.imgur.com/qL9ztK0.jpg)


Ve sonra sen çıktın karşıma.

'Allah'ın bana 'bak sana ne yazdım' deme şekliydin."

"Kavuşmanın bir son, kavuşamamanın ise devamlılık anlamına geldiğini bildiğimden beri aşka düşüyorum," diyor Mehmet Ercan. Aşkı bulanlara, aşkı gidince kendine gelenlere, aşkını ifade edemeyenlere, bilerek susanlara, sitemini biriktirenlere yazıyor.

Kelimelerin gücünden yararlanıyor, onları zekice kullanarak anlamı zenginleştiriyor. Deyimleri tersyüz ediyor, aşkı tersyüz ediyor. Aşkta tüm suskunlukların dili oluyor. Yazdıkları için "deneme" diyorlar ama o denemekten vazgeçmiyor. Ve gençlere soruyor: Siz aşkınızda noktayı, virgülü nereye koyuyorsunuz?

Dudak Payım, yoğun duygu barındıran aforizma ve kısa yazılardan oluşan bir aşk manifestosu. Etkilenip altını çizeceksiniz. Gidenlere göndereceksiniz. Geri dönsünler diye...

"Hayatımı yaşıyorum" diye sevindiğim zamanlar da oldu, "hayatı mı yaşıyorum?" diye sorgulayıp üzüldüğüm de.. Sevebiliyor olmaya seviliyor olmaktan daha çok sevindim. Kimde kendimi bulmak istesem daha çok kayboldum. Gidilecek yerler listesinin başına hep "kendimi" koydum. Ne zaman kendime gelmeye kalksam bir işim çıktı. Yeniden başlamak için bitirmekten çekinmedim. Bulabilmek için kaybetmekten korkmadım. Bir çift gözün bana bakışı yüzünden de, bakmayışı yüzünden de uyuyamadığım oldu. Bu yüzden az bağlamadım geceleri sabahlara...
Başlık: Ynt: Dudak payım..
Gönderen: ..тαηєя.. - Haziran 25, 2015, 10:39:35 ÖS
Önsöz

Aşk düşmese de payıma, aşka düşmeye hep gönüllüydüm. Neyin var diye sorulduğunda, aslında anlatmak istemiyor değildim, sadece anlaşılmayacağıma emindim.

Böyle de oldu zaten, anlaşılmadım.

Rica ettim; “Anlatmamak susmaktan sayılmasın” dedim, anlamadılar.

Kimseyi de suçlayamadım.

Sevdiğimden vazgeçmek zorunda kaldığım oldu ama sevmekten vazgeçmedim.

Sonunda geçtim aynanın karşısına ve “Kusura bakma, sana da çok haksızlık ettim” dedim.

Bu kez de kendi kendime konuşuyorum iddiasında bulunup kendimle arama girmeye kalktılar.

Hem kendime anlatmama izin vermediler, hem de beni dinlemediler.

Bana biçilen rolde yaşamaya çalışırken hayatımı, hayatın dudaklarıma pay verdiği ne varsa konuşamadım, sustum. Sonra da tüm sustuklarımı yazmaya karar verdim.

Yazdıklarım için “deneme” dediler ama denemekten vazgeçmedim.

Hayatın bir oyundan ibaret olduğunu anladığımdan beri insanların ne kadar oyunbozan olduğunu gördüm.

Sonra kelimeleri fark ettim ve kelimelerle oynamaya başladım. Çok iyi anlaştık.

Hayatımdan gidenler oldu, öyle bir gidişti ki bir daha aklıma bile gelmediler.

İşte o aklıma gelmeyenler yüzünden, aklıma geleni yazdım.

Peki ya karşılaşırsak aynı film ya da şarkıda?

Olmadık bir anda karşılaşırız belki. Kim bilir belki de kar­şılaştık. Belki aynı otobüsün birbirine sırtı dönük kol­tuklarında sırt sırta verip oturduk da haberimiz olmadı.

Olur ya belki aynı sinemada aynı filme bu kez yanımızda baş­kalarıyla gideriz yine birbirimizden haberimiz olmadan. Söner ışıklar ve dalarız perdeye, ne sen beni görürsün yine ne de ben seni. Filmin aynı yerinde güleriz. Herkes güler de bu yüzden ka­rışır tüm sesler birbirine, ne sen duyarsın sesimi ne de ben sesini. Duysak, tanırız. Görmesek de tanırız, “Ben bu gülüşü bir yerden tanıyorum” deriz. Ben çok ağlamam da hani belki aynı sahne­sinde hüzünleniriz filmin. Herkes hüzünlenir. Malum hüznün de bir sesi olmadığı için yine fark etmeyiz aynı ortamda olduğumu­zu ve aynı yerde hüzünlendiğimizi.

Film çıkışı bir yerlere gideriz kahve içmeye. Sen yanında baş­kasıyla ben de yanımda başkalarıyla, aynı kafeye girmiş oluruz birkaç dakika arayla. Birbirine birkaç masa ötede masalara otu­ruruz yine birbirimize sırtımız dönük. Ortalıkta kelimeler, cüm­leler, gülmeler dolaşıyordur da yine duymayız birbirimizin sesini.

Biraz serinler de hava belki bir şal istersin garsondan. Garson sana “Üzgünüm, son bir şal kalmıştı az önce başkasına verdim” der ve sen nereden bilebilirsin ki o başkasının benim yanımdaki bir başkası olduğunu.

Sizin masadan da bizim masadan da aynı garsona Hesap lüt­fen” diye bir ses yükselir de belki, nereden bilelim ikimizden biri­nin para üstünün birazdan diğerinin avucunda olacağım.

Aynı dolmuşta oturuyor oluruz belki de. Ben zamanında her telini bildiğim saçlarından da seni tanımadan, “Şuradan iki kişi uzatır mısınız?” diye omzuna dokunurum. Sonra sen, “Tabii” de­yip parayı alırken göz göze geliriz. İşte o saniyenin bilmem kaçta kaçında bu kötü mü iyi mi bilemediğimiz tesadüfe şaşırırız. Yol­culuk boyunca sen yanındakiyle ben de yanımdakiyle çok konu­şamaz hale geliriz.

Sonra siz müsait bir yerde inersiniz, benim seninle bilmem kaç kez indiğim ama artık bana değil de sana ve ona müsait olan yerde.

Olamaz mı? Olmasın mı? Ama olabilir işte.

Sen ve ben biz’ken kıymetliydik.
Şimdi sertiz sadece. Belki de “siz”.
Artık birbirimize “Şu parayı uzatır mısınız?” diyebilecek kadar herkesiz, hiç kimseyiz.

***

Bazen başlamak için bitirmek gerekir

Bunu ikimiz de kabul etmesek ve ikimiz de değiştiğimiz konusunda birbirimizi suçlasak da bu böyle, ikimiz de değiştik. Sudaki balıklar gibiyiz. Suyun ne demek olduğunu bil­miyoruz ve ancak sudan çıkınca anlayacağız ne demek olduğunu.

Üstelik başka bir şahidimiz de yok ve sadece suçlayan tarafız. Geldiğimiz noktada artık kimin suçlu olduğunun da bir önemi yok.

Anlaşamadığımız konusunda anlaştığımıza göre, olay mahal­lini terk etme vaktidir.

Bazen başlamak için bitirmek gerekir.

Bazen bulmak için yitirmek gerekir.

Bazen iyi kalmak için gitmek gerekir.

Birbirimize iyi bakamadık, bari kendimize iyi bakalım.

Artık gerisine de bakalım, bakalım…

Neticede ben seni sen beni yaktık durduk Ayrılık en doğrusuydu Bundan sonra iki “yakan” bir araya gelmesin.

İsmini “hiç” koydum

Farkındayım, hayatta her zaman kötü şeyler olmuyor, ba­zen daha da kötü şeyler oluyor. Mesela gitmiş olman kötü ama gelmeyecek olman daha da kötü. Şimdi sen ya dönersin ha­yata yeniden başlarım, ya da dönmezsin, başlarım hayata!

Her şeyi sana bağladığım nedenlerim var. Nedeni sen ol iste­diğim bir hayatı bekletiyorum.

Gün gelir de sen gelmezsen, arada elbet dalacak gözlerim. Ne­yim olduğunu soranlara “Hiç” diye cevap vereceğim. “Hiç” diye anılacaksın. Bu da mı gitmiyor gücüne?

Üzüldüğün zamanlarda yanında olmak bana düş’tü…
Başlık: Ynt: Dudak payım..
Gönderen: ..тαηєя.. - Haziran 25, 2015, 10:46:19 ÖS
yalnızlıktan aradım...
Başlık: Ynt: Dudak payım..
Gönderen: Kuskün Çiçek - Şubat 26, 2017, 07:56:03 ÖS
 eys bravoo bravoo
Başlık: Ynt: Dudak payım..
Gönderen: вαşκαп - Ekim 23, 2017, 03:40:46 ÖS
Emeğine Yüreğine Sağlık