Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» Site Hakkında Gelişmeler »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Güncel Haberler ::.. => Görsel Eğitim Setleri => Kullanılmayan Bölümler => Her Telden => Konuyu başlatan: Kuskün Çiçek - Nisan 11, 2016, 11:46:27 ÖÖ

Başlık: Kesinlikle Açıklanamayan İnanılmaz Olaylar
Gönderen: Kuskün Çiçek - Nisan 11, 2016, 11:46:27 ÖÖ
(http://www.tatliaskim.com/resimler/2016/02-05/408876.jpg) (http://"http://www.teknolojioku.com/foto-galeri/kesinlikle-aciklanamayan-15-inanilmaz-olay-18175.html?p=2")                             1. Deniz Kavimleri: Kim oldukları ya da nereden geldikleri hala büyük bir muamma. MÖ. 1200  dolaylarında Yunan yarımadası, Ege ve Akdeniz kıyıları, Anadolu, Suriye,  Fenike, Filistin’deki tüm şehirleri yakıp yıkarak üzerinden geçmişler,  Antik Mısır’ın içlerine kadar ilerlemişler. Doğu Akdeniz’deki  medeniyetler, Hititler, Yunanlar ve Minos Uygarlığı gibi pek çok  uygarlığın ya çökmesine ya da gerilemesine yol açmışlar, Troya kenti  tümüyle yok olmuş, Ugarit şehri düşmüş örneğin. Tunç Çağı’nı kapatan bu  istilanın önünde hiçbir güç duramamış ve uygarlık yaklaşık bin yıl  geriye sarmış. Antik Yakın Doğu’nun tarihine dair kayıtlı ne varsa bu  istilayla yok olmuş o yüzden haklarında detaylı hiçbir şey bilinemiyor.  İstila ettikleri yerlere mi yerleştiler yoksa geldikleri yere geri mi  döndüler? Filistin’e adını veren bu kavimlerden biri Antik Filistinliler  dışında bugüne kalan hiçbir iz yok.



(http://www.tatliaskim.com/resimler/2016/02-05/408877.jpg) (http://"http://www.teknolojioku.com/foto-galeri/kesinlikle-aciklanamayan-15-inanilmaz-olay-18175.html?p=3&ad=1")                             
2. Büyük İleri Sıçrama: Tarihin bir evresinde hem de hiçbir geçiş döneminin izine rastlanmadan;  bundan yaklaşık 40 ila 70 bin yıl önce insanlık aniden mağara resimleri  çizmeye, şarkılar söylemeye, mücevherler tasarlamaya, taştan aletler  yapmaya başlıyor… İletişimle ortaya çıkan dillerin buna sebep olduğu  düşünülse de insanlığın evriminde bu sıçrayışın nasıl mümkün olduğu hala  çözülebilmiş değil! Birdenbire nasıl olmuştu bu, sahiden naassı yağ?



(http://www.tatliaskim.com/resimler/2016/02-05/408878.jpg) (http://"http://www.teknolojioku.com/foto-galeri/kesinlikle-aciklanamayan-15-inanilmaz-olay-18175.html?p=4")                             
3. Antikythera Düzeneği: Bir nevi analog bir bilgisayar düşünün ama iki bin yıllık olsun!  Keşfedildiği 1901’den beri nasıl çalıştığını anlamak amacıyla pek çok  kopyası yapılsa da işleyişi hala çözülebilmiş değil. Düzenek, bir  ayakkabı kutusu büyüklüğünde ahşap bir kasa içinde yer alan bir grup  pirinç dişliden meydana geliyor. İki bin yıl önce batmış bir gemide  bulunan Antikythera düzeneğinin, gezegenlerin konumu ve Güneş tutulması  vaktinin tahmin edilmesi hatta olimpiyat oyunlarının zamanlarını da dört  yıla kadar gösterebilen mekanik bir hesap makinesi olduğu keşfedilse de  nasıl çalıştığıyla ilgili araştırmalar sürüyor. MÖ. 1 yy teknolojisiyle  yapılmış bu iç içe geçmiş çarklı sistem keşfedilene kadar, bu derece  kompleks bir makinenin ancak 16. yy’da yapılabildiği sanılıyordu.



(http://www.tatliaskim.com/resimler/2016/02-05/408879.jpg) (http://"http://www.teknolojioku.com/foto-galeri/kesinlikle-aciklanamayan-15-inanilmaz-olay-18175.html?p=5")                             
4. Voynich Elyazması: Bundan 600 yıl kadar önce, bilinmeyen bir yazıyla, anlamı hala  çözülememiş gizemli bir kitap yazıldı ve 1912’de Amerikalı sahaf Wilfrid  M. Voynich onu Roma’da satın aldı. Voynich elyazması yıllardır dil  bilimciler, fonetik uzmanları, kriptologlar, tarihçiler vb. pek çok  farklı alandan bilim insanı tarafından incelenmiş ama tüm çabalar  sonuçsuz. Metnin gayet sistematik biçimde doğal bir dilin yazıya  geçirilmiş hali olduğu onaylanıyor ama bunun hangi dil olduğu  bilinmiyor. Bu elyazması 20. yy’ın en iyi şifre çözücülerini hayatından  bezdirdi, kimilerine kafayı kırdırıp hastanelik etti. 2001’de şifre  çözmekte uzman bilgisayarlarla yapılan çalışmalar da başarılı olamadı.  Çok sayıda resim içeren el yazması kitapta; yıldızlar, bitkiler ve tuhaf  bir tesisatla birbirine bağlı küvetlerde yıkanan çıplak kadınlar var.  Kitabın şifalı otlar, astronomi, anatomi, farmakoloji ve reçetelerden  oluşan beş ana bölümden oluştuğu düşünülüyor.



(http://www.tatliaskim.com/resimler/2016/02-05/408880.jpg) (http://"http://www.teknolojioku.com/foto-galeri/kesinlikle-aciklanamayan-15-inanilmaz-olay-18175.html?p=6")                             
5. Göbekli Tepe: Söz konusu, Şanlıurfa’daki Göbekli Tepe olunca açıklanamayan keşiflerin  hangi birinden bahsetsek? İnsanlık tarihini alt üst eden bu tapınakların  tam 12 bin yıl önce tavanı açık ama tabanı sıvı sızdırmaz şekilde inşa  edilmiş mühendislik teknolojisinden mi? Yoksa, Taş Devri  avcı-toplayıcılarının taş ustalığından, mimari ve sanatsal üsluplarının  üç boyutlu figürler yapacak kadar gelişmiş olmasından mı? Tapınaklara  yansıyan bütün bu ilim ve bilgi tam olarak nasıl ve ne zaman oluşmuştu?  İnsanların açlık ve korunma içgüdüsüyle değil, dinsel inanışların  etkisiyle yerleşik hayata geçtiklerini ve ancak bundan sonra tarıma  başladıklarını Göbekli Tepe sayesinde öğrendik. Dinsel törenler için  inşa ettikleri bu yapıların etrafında neden hiç yerleşim yeri yok?  Böylesi faaliyetler için kalabalık gruplar nasıl bir araya geldiler,  işgücünü nereden buldular, farklı uzmanlık gerektiren fakat eşzamanlı  yürütülen bu işlerin organizasyonunu nasıl yaptılar? Daha da ilginci;  çapı 30 metreyi bulan şimdilik benzerine hiç rastlanmamış oval planlı  20’ye yakın sayıdaki bu yapılar bilerek moloz yığınları ve toprakla  örtülüp, terk edilmiş. Yaklaşık bin yıl sonra geri gelerek yeni bir  mabet yapmışlar ve aynı işlemi tekrarlamışlar. Bunu neden yaptıkları  bilinmiyor. Derdiniz ne olm, yapıp yapıp gömüyorsunuz…



(http://www.tatliaskim.com/resimler/2016/02-05/408881.jpg) (http://"http://www.teknolojioku.com/foto-galeri/kesinlikle-aciklanamayan-15-inanilmaz-olay-18175.html?p=7&ad=1")                             
6. Uzaydan gelen WOW sinyali: 1977’de SETI (Dünya Dışı Akıllı Yaşam Araştırması) projesi kapsamında,  Jerry R. Ehman tarafından “Big Ear” radyoteleskopuyla keşfedilmiş 72  saniyelik, dar bantlı bir radyo sinyali. Dünya dışı akıllı varlıkların  gönderebileceği türden sinyallerin tüm özelliklerine uyuyordu. Buna çok  şaşıran Ehman sinyal izinin bilgisayar çıktısının sayfa kenarına “Wow!”  yazdığı için bu şekilde adlandırıldı. Sagittarius (Yay burcu) yönünden  gelen sinyal, tüm arama çabalarına rağmen bir daha bulunamadı. Nereden  gelmişti ve orada ne vardı? Onu bu kadar sıra dışı kılan neydi? Bunun  cevabı sinyalin frekansında yatıyor. Akıllı bir uzaylıysanız ve başka  bir akıllı uzaylının ilgisini çekmek istiyorsanız, yapay olduğu kolayca  anlaşılabilecek, duyulabilmesi mümkün bir frekans tercih edersiniz.  Dahası, evrende bolca bulunan ortak bir elementin frekansını; örneğin  hidrojen elementini seçmeniz çok olağan sayılır. Yıldızlararası hidrojen  1,42 Ghz’de hareket eder. “Wow!” sinyali de 1,42 GHz’deydi ve bu  menzilden şaşmıyordu! Dünya’daki hiçbir aygıt da o frekansta ileti  yapamıyordu. Hava ya da uzay aracından da gelmiyordu çünkü uzayda  hareket etmeyen bir noktaya sabitlenmişti. Bilinen hiçbir gezegen ya da  asteroit, sinyali Dünya’ya yansıtacak pozisyonda bulunmuyordu. Çekimsel  mercek ve yıldızlararası parıldama gibi karmaşık astronomik etkiler bile  “Wow!” sinyalini açıklamak için gerekli teknik özellikleri  karşılamıyor. Sonuç ta, “akıllı uzaylı” açıklaması hala en iyi aday. Ama  bunu destekleyecek bir kanıt bulunmadığı için çözülmemiş en heyecan  verici gizemlerden biri.



(http://www.tatliaskim.com/resimler/2016/02-05/408882.jpg) (http://"http://www.teknolojioku.com/foto-galeri/kesinlikle-aciklanamayan-15-inanilmaz-olay-18175.html?p=8")                             
7. Oak Adası ve Para Kuyusu: Efseneye göre adada büyük bir hazine gizli. Kimi defineci dini hazineler  olduğunu, kimileri de İspanyol korsanların ganimetlerini buraya  gömdüğünü düşünüyor. Çeşitli tuzaklarla örülmüş mühendislik harikası bu  çukuru inşa etmenin korsanları aştığını düşünenler de var.  Şirket  batıran, pek çok kişinin hayatına mal olan çukurdan elde edilebilen  kısıtlı verilerle varlığı bilinen hazine gelişen teknolojiye rağmen  çıkarılamıyor. Hatta kuyunun bir çok bölümüne hala girilememiş…  Definecilerin burayı lanetli saymasının sebebi, yapılan çalışmalarda  belli bir seviyeye gelindiğinde çukurun bir anda suyla dolması…  Araştırmacılar buldukları su çıkış noktalarını, planlayıcının geri  döndüğü zaman suyu kapayabilmesi için yerleştirdiğini düşünüyorlar. Yani  para çukuru, hazinenin yerini tam olarak bilen kişinin bulabileceği  şekilde tasarlanan bunun dışında herkesin çukurun bataklığına gömüleceği  kör bir geçit.



(http://www.tatliaskim.com/resimler/2016/02-05/408883.jpg) (http://"http://www.teknolojioku.com/foto-galeri/kesinlikle-aciklanamayan-15-inanilmaz-olay-18175.html?p=9")                             
8. Mohenjo-Daro: On bin yıl önceki nükleer savaş ve bunun destanı Mahabharata… Destanda  anlatılanlara kanıt  olarak Mohenjo-Daro kenti gösteriliyor.  Pakistan’daki bu gelişmiş antik kent 1922’de ortaya çıkarıldı.  Mohenjo-Daro, ızgara biçiminde planlanmış ve su sistemi bugünkü modern  sistemlere benziyor. Düzenli yollar ve kanalizasyon sistemleri geniş bir  nüfusu barındırdığının işareti. Çamurla sıvanmış tuğla evler iki katlı  ve büyük kısmında banyo var. Antik kentin caddelerinde bulunan siyah cam  kalıntılarının ve kil çömleklerin çok yüksek ısıya maruz kalarak  eridikleri keşfedilmiş. Arkeologlar, caddelerde yatan iskeletler  bulmuşlar; bir anda ölmüş bu insanların yumrukları sıkılı haldeymiş.  İskeletlerde tespit edilen radyoaktivite, Hiroshima ve Nagasaki  düzeyinde. Bu olay Mahabharata Destanı’nda “Cesetler tanınmayacak kadar  yanarlar, ölmeyenlerin saçları ve tırnakları dökülür, çanaklar,  çömlekler kendi kendilerine kırılırlar, yiyecekler zehirlenir. Kaçmaya  çalışan savaşçılar ve eşyaları küllerle yıkanmaktadırlar. Derken vahşi  bir rüzgar başlar, bulutlar kükrer, toz ve çakıl taşları yağmaktadır.  Doğa dengesini yitirir, güneş gökte sallanmakta, dünya titremekte,  korkunç silahtan yayılan kavurucu sıcaklık, her şeyi yakmaktadır” diye  anlatılır. Bir bakışa göre, Mahabharata en eski bilim kurgu örneği. Zeki  canlılar arasında çıkan bir anlaşmazlığın, savaşa dönüşmesi ve günümüz  teknolojisinin çok ötesinde silahların kullanılması anlatılıyor. İtalyan  bilim insanı Roberto Pinotti, destanda geçen Vimanalar´ın UFO´larla  benzerliğine dikkat çeker.



(http://www.tatliaskim.com/resimler/2016/02-05/408884.jpg) (http://"http://www.teknolojioku.com/foto-galeri/kesinlikle-aciklanamayan-15-inanilmaz-olay-18175.html?p=10")                             
9. İskenderiye Kütüphanesi: MÖ 3. yy başlarında kurulmuş antik dünyanın en büyük kütüphanesi. 150  bin cilt el yazmasıyla o dönemlerin en büyük derlemesine sahipti. Aynı  zamanda yayınevi işlevi görür, Mısır’a giren her kitap önce buraya  getirilir, bir kopyası çıkarılır, sahibine verilir; asıl nüsha  kütüphanede tutulurmuş. Yurt dışına gönderilen memurlar, buldukları  kitapları satın alıp, getirirlermiş. Böylece, o zamana kadar birçok  bilime ait dağınık halde ve kaybolmaya yüz tutmuş eser emin bir yerde  toplanmış. Varlığını 4. yy’a kadar sürdürdüğü bilinen kütüphanenin  Hıristiyan fanatikler tarafından yakıldığı yönünde genel bir kanı var.  Müslümanlarca yok edildiği hikayesini Alfred J. Butler, Victor Chauvin,  Paul Casanova ve Eugenio Griffin gibi pek çok bilim insanı kabul  etmiyor. Sezar’ın İskenderiye’yi kuşattığı sırada yok edildiği görüşü de  çeşitli tarihi eserlerde yer alıyor. Bu kuşatmada sadece bir bölümünün  zarar görmüş olabileceği de düşünülüyor. Yakılan kütüphanenin bulunduğu  alanda 2002’de yenisi yapılmış. Fakat eskisinin taşıdığı kültürel miras  ve bunun insanlığa olan hizmeti hiçbir şeyle mukayese edilemez. Ne gibi  bilgiler taşıyordu, ne tür gizemler saklıydı içinde; hiçbir zaman  bilemeyeceğiz.



(http://www.tatliaskim.com/resimler/2016/02-05/408885.jpg) (http://"http://www.teknolojioku.com/foto-galeri/kesinlikle-aciklanamayan-15-inanilmaz-olay-18175.html?p=11")                             
10. Tunguska Olayı: Sibirya, 30 Haziran 1908 günü sabah yaklaşık 7:45’te Tunguska Irmağı  yakınlarında oluşan 10-15 bin tonluk dinamit patlamasına eşdeğer büyük  bir gök patlamasıyla sarsıldı. Kesin olmayan verilere göre patlamanın  nedeninin, bir kuyruklu yıldız parçasının ya da meteorun yere çarpması  olduğu sanılıyor. Cismin atmosfere yaklaşık 100 bin km/sa hızla girdiği  ve ağırlığının 100 bin ile 1 milyon ton arasında olduğu varsayılıyor.  Ama emin olunamıyor. Olayı uzaktan gözleyenler önce bir ateş topu  gördüklerini ve ardından yer sarsıntısıyla birlikte, güçlü sıcak  rüzgarların oluştuğunu söylemişler. Patlamanın alevleri yaklaşık 800 km  uzaktan görülmüş. Cisim atmosferde buharlaştığından çevreye çeşitli  gazlar yayılmış ve geceleri gökyüzünün parlak bir renk almasına neden  olmuş.



(http://www.tatliaskim.com/resimler/2016/02-05/408886.jpg) (http://"http://www.teknolojioku.com/foto-galeri/kesinlikle-aciklanamayan-15-inanilmaz-olay-18175.html?p=12&ad=1")                             
11. Rasputin: “Öldürülemeyen ölümlü” benzetmesini sonuna kadar hak ediyor, sanırsınız 9  canlı! Üç insanı öldürebilecek kuvvetteki siyanürün öldüremediği  Rasputin’e daha sonra iki el ateş edilmiş, halen ölmediğinin anlaşılması  üzerine bu kez sopalarla dövülmüş, sonra alnının ortasından üçüncü kez  vurulmuş ve donmuş Neva nehrine atılmış. 14 saat sonra, atıldığı yerden  140 metre uzakta bulunduğunda otopsi yapılmış. Yine hemen ölmediği,  boğulmadan önce bir süre daha çırpındığı anlaşılmış. Öldüğünden hala  yeterince emin olunamamış ki; Şubat devrimi sırasında mezarından  çıkarılmış ve cesedi yakılmış. Grigori Jefimoviç Rasputin, Rus Çarı 2.  Nikola döneminde sarayda oldukça etkili olmuş doğaüstü güçlere sahip bir  mistik olarak bilinir. İstediği kişiyi bakışlarıyla hipnotize ederek  kolayca etkisi altına aldığı söylenirdi. Çar’ın hemofili hastası oğlunu  dua ederek ve dokunarak iyileştirmişti. Ahlaken savaşa karşı olmasına  rağmen, Rusya’nın I. Dünya Savaşı’na girmesinden sorumlu tutulmaya  başlandı. Rasputin, insanın ne kadar günah işlerse o derece günahtan  arınacağını savunuyor, içkiye düşkünlüğü ve abartılı cinsel hayatıyla  tanınıyordu. Yaşamı ve ölümü üzerindeki gizem perdesi pek çok  araştırmacının hala ilgisini çekiyor.

(http://www.tatliaskim.com/resimler/2016/02-05/408887.jpg) (http://"http://www.teknolojioku.com/foto-galeri/kesinlikle-aciklanamayan-15-inanilmaz-olay-18175.html?p=13")                             
12. Phoenix Işıkları: UFO’cu olanlar ve olmayanların birbirine karşıt kanıtlar sunarak  didiştikleri 13 Mart 1997’de üç saat boyunca Las Vegas’tan Phoenix’e  kadar gözlemlenmiş olay. Yerel hava kuvvetleri üsleri ve haber  merkezleri, gökyüzünde ilerleyen dairesel turuncu ışıklar rapor eden  binlerce kişi tarafından telefon yağmuruna tutuldukları için santraller  kilitlenmiş. Gözlemi yapan tanıkların söyledikleri arasında pek çok  ortak nokta var: Cisim son derece büyük; “V” şekilli, üzerinde pek çok  parlak ışık var ve karanlığın içinde sessizce ilerlemiş. Paulden’den  Prescott Valley’e doğru ilerleyen cisim burada bulunan halkın tam  üzerinden geçmiş, dolayısıyla çok net bir biçimde gözlemlenebilmişti.  UFO’nun bir sonraki durağı Dewey olmuş; aynı zamanda Chino Valley, Tempe  ve Glendale’den de gözlemlenmiş. İşin can alıcı kısmı CNN bu olayı  canlı bağlantıyla ekranlara yansıtmış. Görüntülenen cisim radarlara da  yansımamış. Kısa süre içerisinde Arizona valisi Fife Symington bir basın  toplantısı yaparak bunun UFO ile ilgisi olmayan bir doğa olayı olduğunu  belirtmiş hatta uzaylı kıyafeti giymiş bir kişiyi yanına alarak dalga  geçmiş. Bir süre sonra işinden ayrılan aynı vali; cismin dünya dışı bir  yerden gelme ihtimalinin yüksek olduğunu fakat valilik görevi sırasında  böyle bir açıklamada bulunamadığını, konuyla ilgili bir belgeselde dile  getirmiş. Gel de çık işin içinden…

(http://www.tatliaskim.com/resimler/2016/02-05/408888.jpg) (http://"http://www.teknolojioku.com/foto-galeri/kesinlikle-aciklanamayan-15-inanilmaz-olay-18175.html?p=14")                             
13. Edgar Cayce: Edgar Cayce hipnozla uyutulduğu sırada kayda alınan “okumalar”la  tanınmış. Trans halindeyken yaptığı teşhisler, nadir vakaların tedavisi  için gerekli ilaçların nerede bulunabileceği, astroloji, reenkarnasyon  ve Atlantis ile ilgili kehanetlerde bulunmuş. Kendisi de kendinden  oldukça şüpheci olan Cayce, önceleri “uyurken konuşuyorum diye insanları  tedaviye kalkamam” diyerek direnmiş. Sonunda bazı şartlarla bu  seansları kabul etmiş. Hastaları görmeyecek, para almayacak ve uyku  seanslarında bir doktor hazır bulunacak. Uykusu sırasında hastalara  koyduğu teşhisler o kadar isabetliymiş ki doktorlar sendikası sekreteri  John Blackburn bir komiteyle birlikte seansları izledikten sonra Edgar  Cayce’a resmi konsultasyon yapma izni vermiş. Örneğin bir keresinde  hipnoz esnasında dört reçete yazdırmış ama bunların kime uygulanacağı  bilinmiyormuş. Sonradan kendisine başvuracak hastaların reçetesini 48  saat önce yazdırdığı ortaya çıkmış. Bir başka seansta da “Codiron” adlı  bir ilaç yazdırmış ve yapan firmanın adresini vermiş. Telefon  edildiğinde firma; formülü yeni bitirdiklerini ismini henüz koyduklarını  söylemiş. Cayce hipnoz uykusundan uyanınca hiçbir şey hatırlamadığını  söylüyormuş. Bunu nasıl yaptığı sorulduğunda yaşayan herhangi bir insan  beyniyle ilişki kurabildiğini, beyinlerdeki bilgilerden, kendisine gelen  hastaları teşhis edebildiğini ve ilaçlar verebildiğini, tüm bunların  ışık hızıyla gerçekleştiğini söylemiş. Fakat Edgar Cayce’in bu durumu  bugün için dahi açıklanamıyor.



(http://www.tatliaskim.com/resimler/2016/02-05/408889.jpg) (http://"http://www.teknolojioku.com/foto-galeri/kesinlikle-aciklanamayan-15-inanilmaz-olay-18175.html?p=15")                             
14. Philadelphia Deneyi: Görünmezlik ve hatta molekül transferi yani ışınlanma mümkün mü?  Philadelphia Deneyi, diğer adıyla Gökkuşağı Projesi, resmi makamlarca ve  hatta deneye katıldığı iddia edilenler tarafından yalanlansa da bilim  dünyasının en merak edilen konularından biri. 28 Ekim 1943’te Amerikan  donanmasının Philadelphia limanında yaptığı iddia edilen deney kısaca;  koruma destroyeri USS Eldridge’in birkaç dakika içerisinde görünmez hale  geçerek, 600 km’den fazla bir uzaklığa gidip, tekrar gelmesi. Deneyin  varlığı konusunda hiçbir delil bulunmuyor. 1984’te aynı adla filmi  çekilene kadar da ciddiye alınmamış. Yaptığımız araştırmalarda her  seferinde hikayenin değişik bir versiyonuna rastlıyoruz. Deney,  Einstein’ın “Birleşik Alan Teorisi’ne dayandırıldığı için kendisinin de  deneye dahil olduğundan tutun da; Tesla’nın bu deney üzerinde çalışırken  ondan yardım istediğine ve Einstein’ın bunu reddettiğine dair  kanıtlanamayacak pek çok şüpheli iddia. Philadelphia Deneyi’nde adı  geçen bir avuç insandan geriye hiç kimse kalmaması, 1959’da olayla  bağlantısı olan matematikçi ve gök bilimci Morris Jessup’un şaibeli  ölümü, filmin çekilmesine ABD yetkililerin zor izin vermiş olması kuşku  yaratıyor ve devletin bu konuyla ilgili varsa; gizli arşivlerinin  açıklanmasını gerekli kılıyor.



(http://www.tatliaskim.com/resimler/2016/02-05/408890.jpg) (http://"http://www.teknolojioku.com/foto-galeri/kesinlikle-aciklanamayan-15-inanilmaz-olay-18175.html?p=1")                             
15. Yonaguni Adaları: Tayvan’ın dibinde ama Japonya’ya bağlı bu adaların hemen bitişiğinde  suyun 23 metre altında yatan ve piramide benzeyen yapılar “Japonya’nın  Atlantis”i olarak ismini duyurdu. Yonaguni, 27 metre yüksekliğinde ve  182 metre uzunluğunda devasa bir yapı. 3 boyutlu modellemelerde bir  piramit şeklinde görünse de aslında tam olarak değil; taraçalı şekilde  tırmanan bir yapı. Burası ilk olarak 80’li yıllarda yerel dalgıçlar  tarafından keşfedilmiş. Bölgenin asıl önemini duyurması 1997’den sonra,  ilk bilimsel çalışmaları yapan Ryukus Üniversitesi Sismoloji Bölümü’nden  Profesör Masaaki Kimura sayesinde. Yapının insan yapımı ya da doğal  sebeplerle oluşmuş olabileceğine dair iki görüş var. Birincisini Kimura  savunuyor, Kobe Üniversitesi Sismoloji Bölümü Profesörü Toru Ouchi de,  onun tezini destekliyor ve doğal dış kuvvetler yoluyla bu ebatta bir  yapının oluşamayacağını söylüyor. Boston Üniversitesi’nden Jeolog Robert  Schoch ise Kimura’nın gördüğünü sandığı hayvan ve insan yüzü şeklindeki  kaya parçalarının tamamen doğal etmenlerle oluştuğunu savunuyor.  Yapının etrafında insan yapısı bir belge, resim, eşya ya da heykel  bulunursa, dünya tarihine ilişkin bilgilerimizi yeniden gözden  geçirmemiz gerekebilir. Tıpkı Göbekli Tepe’de olduğu gibi…





Kesinlikle Açıklanamayan 15 İnanılmaz Olay - Teknoloji Foto Galeri (http://"http://www.teknolojioku.com/foto-galeri/kesinlikle-aciklanamayan-15-inanilmaz-olay-18175.html?p=1")
Başlık: Ynt: Kesinlikle Açıklanamayan İnanılmaz Olaylar
Gönderen: Aysun. - Nisan 12, 2016, 08:00:33 ÖÖ
 cgp
Başlık: Ynt: Kesinlikle Açıklanamayan İnanılmaz Olaylar
Gönderen: Kuskün Çiçek - Şubat 27, 2017, 07:51:39 ÖS
 tsk gull gull
Başlık: Ynt: Kesinlikle Açıklanamayan İnanılmaz Olaylar
Gönderen: вαşκαп - Ekim 14, 2017, 12:22:27 ÖS
(http://i.hizliresim.com/ZZNddG.gif)