Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» Web Ailem Dostuk Sevgi Forumları »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Paylaşmak İstediklerim ::.. => Hikayeler & Öyküler => Konuyu başlatan: Kuskün Çiçek - Ekim 20, 2017, 08:50:03 ÖÖ

Başlık: Abdal Musa Ve Uçarsu Efsanesi
Gönderen: Kuskün Çiçek - Ekim 20, 2017, 08:50:03 ÖÖ
Bu baya uzun ama okumanızı tavsiye
ettiğim Hikayeyi özellikle "SAKLI KENT'i"
daha ziyaret etmeyen üyelerimiz için seçtim!

Ayırdığınız çok değerli zamanınız için
şimdiden çok teşekkür ediyorum...💐

Abdal Musa ve Uçarsu Efsanesi...

Her gittiği yerde el üstünde tutulan
Abdal Musa Hazretleri adı geçen
Akdağların Fethiye’ye yüzündeki
köylere gelmiş. Diğer köylerde
olduğu gibi burada yaşayanlar tarafından
da büyük itibar görmüş,
el üstünde tutulmuş. Kendisine
köylerinin misafirperverliğinin
gereğini yerine getirmişler.
Ayrıca ününü duydukları için
saygıda kusur işlememişlerdir.
Abdal Musa günlerce bu köyün
birisinde konuk olarak kalmış,
Köylüler “Hoca bir şey buyuracak mı?”
Diye gözlerinin içine bakmışlar.
Yemediklerini yedirmişler,
içmediklerini içirmişler,
gönlünü hoş etmişler, duasını almışlar.
Köylüler de onun sohbetlerinden çok
hoşlanmışlar. Abdal Musa da bu köylüleri
çok sevmiş. Gözlerinin tokluğunu,
almadan vermesini bilen konukseverliklerini
pek beğenmiş. Bu saf ve temiz insanlara ısınmış.
Kendisine gösterilen yakın ilgiden dolayı
onlara bir iyilik etmek istemiş.
Köyden ayrılıp kendi köyüne
dönme zamanı yaklaştığında onlara:

“-Ey güzel Allah’ın sevgili kulları,
Allah gözünüze, gönlünüze göre versin.
Şimdi ben gidiyorum. Söyleyin bakalım
bir eksiğiniz, isteğiniz var mı?”
Köylüler Abdal Musa’nın bu övgü dolu
sözlerine çok sevinmişler.
Kendisine teşekkür etmişler.
Hep bir ağızdan:

“-Sağ olasın Efendi hazretleri,
sayenizde hiçbir eksiğimiz yoktur.
Sağlığına duacıyız” demişler.

Abdal Musa bu gözü ve gönlü tok ve
misafirperver insanları mükafatsız
bırakmak istememiş ve sararan ekinlere,
ağaçlara ve uzayıp giden kıraç,
susuz tarlalara bakmış da:

“Eksiksiz köy mü olur? Mutlaka bir
ihtiyacınız vardır, söyleyin hele!” demiş.

Abdal Musa’nın bu anlayışlı konuşmasından
cesaret alarak hep bir ağızdan:

-Herşeyimiz var, var olmasına da, sulama
suyumuz yok ya Efendi hazretleri.
Malımız, davarımız, ekinlerimiz, ağaçlarımız susuzluktan kırılıyor.
Ekinlerimiz evinsiz oluyor” demişler.

Abdal Musa’nın yüzü bulutlanmış,
aslında bu kadar büyük talep beklemiyormuş.”

“İyi de” demiş Abdal Musa: “Sizler bu güzellikler,
güzel davranışlarla birlikte bol suya
kavuşursanız, çok zengin olursunuz.
Cebiniz para bulunca Allah’a asi olursunuz,
yabancı bir konuk gelince ağırlamazsınız.
Onlara güler yüz-tatlı dil göstermezsiniz.
Bundan korkuyorum” demiş.

Köylüler telaşlanmışlar, korkmuşlar,
yeminler, kasemler etmişler.

“Aman Ya Efendi hazretleri! Suyumuz
bol olur da bağ bahçe sahibi ve
zengin olursak, gelenlere daha iyi bakarız.
Yeter ki suyumuz olsun” demişler.


Abdal Musa ağır ağır yerinden kalkmış.
Dualar okuyarak yürümüş. Asası elinde
bir müddet yürüdükten sonra bir kayanın
önüne gelmiş, yine bir zaman elleri
havada dua ettikten sonra “Ya Allah!”
Diyerek elindeki asası nı kılıç gibi
kayanın böğrüne saplamış. Köylülerin
şaşkın bakışları arasında kayada açılan
yarıktan buz gibi sular akmaya başlamış.
Bu suyun ilk çıktığı yer kendiliğinden
genişlemiş, bir çay halini almış. Köylülerin
sevinçleri ise görmeye değermiş.

-Köylülerin sevinçleri, duaları ve sevinçleri,
teşekkürleriyle köyün çıkışına
kadar uğurlanmış.

Suyun çıkmasıyla birlikte köyün çehresi değişmiş.
Bağlar, bahçeler yeşillenmiş, tarlaların
verimi artmış. Köylüler birkaç yıl içinde zengin olmuşlar.
Aradan epey zaman geçmiş.
Abdal Musa’nın yolu köye düşmüş.
Köydeki gözle görülür değişikliği hemen
fark etmiş. Yeşillikler, meyve yüklü ağaçlar,
bağlar, bahçeler ve yüzü gülen ekin tarlaları
köye ayrı bir güzellik katıyormuş.
Halk büyük bir koşuşturma içindeymiş.
Kimse onun geldiğinin farkında bile
değilmiş. Bir kaç saat geçmiş, yorgunmuş,
açlıkta başlamış. Onu görenler kimsin?
Necisin? Diye sormamış bile. Köylünün
birinden yiyecek ekmek istemiş,
“Allah rızası için bir parça ekmek verin”
demiş. Dinleyen bile olmamış,
üstelik bir de azar işitmiş:

-“Haydi yoluna, hangi yüzle yiyecek
istiyorsun. Benimle tarlada, bahçede,
harmanda çalıştın mı?” Kendi ağzıyla
ekmek istediği halde köylülerden
ekmek alamayan Abdal Musa çok üzülmüş.
Daha önce bu köylülere su vermesi için
Allah’a yalvardığına bin pişman olmuş.
Yine ellerini havaya açarak yüksek
sesle şöyle dua etmiş:

Ey Allah’ım! Bu nankör insanlar,
senin verdiğin nimetin değerini bilemediler.
Varlık sahibi oldular ama, zenginliğin
gereğini yerine getirmediler. Gururlandılar, kibirlendiler.
Tanrı misafirini aç koydular,
var iken vermediler. Onlara armağan
olarak verdiğin güzel suyu muhanet kıl,
onlara yarayacağı zaman hiç akmasın.
Kış mevsimi geldiğinde de bulanık aksın”
diye dua etmiş. Gürül gürül akan su,
o dakikada kesilivermiş. Köylüler işin
farkına varmışlar, pişman olmuşlar.
Abdal Musa’nın ayaklarına kapanmak
istemişler, ama Abdal Musa kayboluvermiş…

Şimdilerde Mayıs sonlarında veya Haziran
ayı başlarında Akdağ’ın Gömbe Yaylasından
taraflarına bakan yüzünde büyük bir
gürültüyle bir su patlar. Etrafına güzel
görüntüler vererek yükseklerden uçar.
Bu suya UÇARSU derler. Bu su adı geçen
Muhanet köylerin kullandığı sulama suyudur.
Abdal Musa’nın duası üzerine ekim ayı
sonuna kadar muhteşem görüntülerle
Gömbe taraflarına akar. Ekim ayından
itibaren de Akdağ’ın diğer yüzündeki
Muhanet köylere akar ama bulanık olarak.

Her yaz on binlerce kişinin ziyaret ettiği
Saklıkent kanyonundan akan sular:
“Yaz ortalarında birden bulanır ve
birkaç gün bulanık akar.”