Şimdi yazacaklarım düpedüz haykırıştır
M Tipi kapalıda kör-topal bir yarıştır...
Kaderde burayı da görmek varmış çaresiz
Cezam kısa olsa da, külfiyeti süresiz.
Bana birçok cezadan evlâdır bu musibet
Dört duvar ve dar avlu: İşte bulunmaz nimet!
Tez gösterin koğuşu, efkâra davetliyim
Hüküm giymiş cüssemi inkâra davetliyim
Her sayımda infazım yüzüme okunuyor
Suçsuzluğum ilk defa kanıma dokunuyor!
Menüde yarım ekmek, bir de salçalı su var
Küf kokulu ters tavan, badanasız dört duvar...
Besmele çeker çekmez lokma elden düşüyor,
Kaşarlanmış şeytanlar başıma üşüşüyor.
Geçmiş olsun demeyin, yas tutmaya gelmedim
Çerez bana bu ezâ... Şükür henüz ölmedim
Ölüm dedim de sahi, tabut bilir misiniz?
Uzandığım ranzaya biraz gelir misiniz?..
Ranza ki, buzdan soğuk cehennemden kor bazen
Burda ölüm dediğin yaşamaktan zor bazen.
Üç kuruşluk aklımın firarını yazdılar
Sahip çıkmadım diye irademe kızdılar
Size kendi çapımda bir hediye bıraktım
Tüm iyi niyetimi kapı altına çaktım!
’’M tipinden dünyaya... Duyan var mı sesimi?’’
Boşa mı harcıyorum tecritte nefesimi?
Çıkarın kelepçemi bana dört duvar koymaz
Kendi intizarımı kendi kulağım duymaz
Voltanın en uzunu ondört adım geliyor
Onbeşinci adımı jandarma çelmeliyor...
Saklambaç oynamanın çok acısını çektim
Onbaşı ateş etse, şakasız ölecektim
Sobe sözü beklerken ayaz bir ses ’’Dur!’’ çekti
Nişan almış, niyeti mavzer kadar gerçekti!
Kulaklarım çınlıyor. Güneş beni mi andı?
Üç-ayaklı hayalet mazgalıma dayandı.
Temyiz sıram maltada boşa harcandı ne kâr!
Eğer onaylanmazsa, yargıtay son günahkâr...
Birgün tahliye olup çıkışım muhakkak da,
Sonrasında ne olur, orası muallâkta...
Tanımak isteyene en makul cevabımdır:
Hep günahkâr yaşadım, ölüşüm sevabımdır.
Adın batsın M Tipi... Ömrümden ömür aldın
Günlerimi sırtlanmış geçimsiz bir hamaldın...
A.E.
Ali Erdinç