Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» Şiir Fm Şairlerimiz ve Şiirlerimiz »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Şairlerimiz ve Sizin Şiirleriniz ::.. => Gülsen Tunçkal => Konuyu başlatan: Kuskün Çiçek - Ekim 15, 2018, 04:27:24 ÖS

Başlık: Bir Playboyun günlüğünden 35. Bölüm
Gönderen: Kuskün Çiçek - Ekim 15, 2018, 04:27:24 ÖS

Taksi arayışına girmişken, Güzin - Hayırdır Ergün, araba varken bu taksi arayışına bir anlam veremedim, yoksa benim gelmemi istemiyormusun kuzum ? Deyip yüzünü astığında.
 Ablam - Aaa, hiç olur mu tatlım, annemin sevinci ikiye katlanacakken! Dediğinde
Güzin - Yok artık sana bu konuda gerçekten de söyleyecek bir sözüm yok abla, hani bu mevzu aramızda kapanmıştı. Dilek ablam - Canım, anladım tabi, sadece takılıyorum, varsın annem seni Ergünün sevgilisi sansın, ne kaybederiz ki, annemi sevindirmekse bunun adı, bırakalım sevinsin, bir süre sonra anlaşamayıp ayrıldığınızı zanneder, öyle değil mi Ergün?
 
Ben ise - Annemin bu zamana kadar içinin benim yüzünden yandığını biliyorum, belki de haklısın abla, Güzinle benim beraberliğimizde ki, ayrılığını maddiyat olarak algılar, bu kesin! Güzin - Vallahi pes doğrusu, beş dakikada senaryoyu yazdınız, peki bu beraberlik olayımızın daha vahim sonuçlar doğuracağını hesapladınız mı? Ben - Ne gibi, demeye fırsat vermeden
 
Güzin - Tamam o halde, oyuna katılıyorum bende. Öncelikle bir çiçekçi dükkanı, daha sonra da pastahaneye gidiyoruz, itiraz yok, hatta meyve almak için manav arayışına da girmek gerekiyor deyip hepsini sırası ile alıp arabanın bagajına yerleştiren Güzin, gönül rahatlığıyla - Tamamdır, kemerlerinizi bağlayın, annemizi görmeğe gidiyoruz, demedi mi? Ablamla beraber aynı anda!
 
Annemizi mi? Dediğimizde muzipçe gülümseyen Güzin - Eee, oyuna dahil değil miyim? Benimde annem olmuyor mu? Eh biz durur muyuz, hep beraber neşe içinde arabaya binip, bir de benim bitmeyen o heyecanımla, doğru muhitimize yol alıyoruz, annem geleceğimizden habersiz de olsa! İçine mi doğdu nedir, tülü hafifçe çekilen pencerenin ardından bakıyordu, nasıl heyecanlandığımı tahmin bile edemezsiniz. Arabanın arkasından, çiçek buketini, pasta ve kurabiye kutusunu, meyve sepetini alıp apartmanın merdivenlerinden daha çıkarken, yarı yolda annem boynuma nasıl sarıldıysa!
 
Meyve sepeti merdivenlerden birer, ikişer hoplaya zıplaya apartmana yayılmıştı. Güzin ve ablam - Tamam, taman sorun yok, biz toplarız siz eve çıkın deyip bizimle daire kapısına kadar gelip ellerindekileri antreye bırakmışlardı. Onlar kaç dakika sonra geldiler bilmiyorum, ama bildiğim bir şey varsa; Kızlar gelene kadar annemle sarmaş dolaş olduğumdu. Annem bana - Oğlum dedikçe karşıtı olan Annem kelimesi otomatikman ağzımdan çıkıyordu.
 
 Allah ım sana şükürler olsun, anamın kokuları yine burnumun ucunda, ayırma bizleri deyip, içimden geçiriyordum ki, ablamda arkamdan sarıldı. Yavrularım, canlarım diyen annem yine hüzün tünellerinden çıkamayıp, ağlamaya başlamıştı, bunun üzerine Güzin - Ay sanki kendimi öksüz gibi hissettim, deyip azını burnunu buruşturan mimikleriyle küçük bir kız çocuğu gibiydi. Annem - Ne duruyorsun, hadi sende gel bakalım ikinci prenses, Güzin durur mu hiç, dördümüz birden adeta bir sevgi yumağı olmuştuk, gerçekten de o anımız, görülmeye değer nefis bir tabloydu. Yemekler yenilip, sohbetler edilmişti. Neler, neler yad edilmişti.
 
Annemin soru yağmurları ha başladı, ha başlayacaktı ki; Ablam durumu fark edip, güzin sen annemle balkona çık, kahve yapıp geleyim, hem sohbet edersiniz, Ergün sende biraz evi gez, anılarını
tazeleyip, canlandır dediğinde - Ona ne şüphe der gibi, doğru odalara yönelmiştim.
 
Her oda da başka anılarım depreşiyor, ve hepsinin içerisindende babam çıkıyordu.
Baba! Ne müthiş bir kelime, koruyucu, yavrusunun arkasında bir şahin, kartal, ya da evlatlarını korumak adına yırtıcı bir aslan! Benim yaşamımda ise, babam tersini yapıp, beni kurda kuşa yem yapma arifesinde.
 
Arifesinde diyorum, çünkü, bu kadar ayak direyen bendim, Emre benden çok daha toymuş demek, ben yaşlarında evden ayrıldığında o karakter zayıflığının peşinden giderek, dosyalar içinde kaybolmuş tozlu bir evrak konumuna düşmüştü. Bense; Bir tutam dosya kağıdı! Yanlışlara kullanılmak
istenmeyen; Beni de görün, el verin, kurtarın ki, bu vahşi insanlara çerez olmamalıyım diyen.
 
Neden insanların yaklaşı mı sizden faydalanmak adına? Neden, nitelikler ve nicelikler aynı değil? Yabancı bir gözle, dönüp kendime baktığımda; Vitrini sağlam, soğuk ve yakışıklıydım, bu bir anlamda artıysa, keşke bu artımdan mustarip olsaydım. Başka birisi olarak doğsaydım mesela. Annem bunları duysaydı neler, neler demezdi kim bilir!  O zaman da başka dertler zuhur etmez miydi?
 
Karakterimden taviz vermiyordum, en azından şimdilik. Bir an düşündüm,  mesela para canlısı, bol sefahat li bir hayat özlemiyle yanıp tutuşsaydım. Playboyluk tam bana göre dermiydim. Spora devam ettiğimden dolayı, hatlarımı daha da geliştirmiştim. Şeytan diyor, gel şu dünyanın anasını sat! Bunca hıncını nasıl çıkarıyorsan da çıkart. Koca adam olmuştum, amiyane tabirle, herkes bana hasta, ama ben kimseye değil!  Kadınların gözle tacizlerini, takibini az yakalamamıştım, hoşuma gidiyorsa da icraatımın olmaması, beni yaralıyor ve kendime de böyle bir türlü getirmiyordu. İçimde bir intikam duygusu, tüm uvuzlarımı sarmış,  almış başını giderken, hayır, hayır  bu böyle olmayacaktı!!

 Gülsen Tunçkal