Bardaktan boşanırcasınaydı yağmur
siciminde karanlık uzadıkça uzuyordu
sabahın olmasını bu denli isterken
yine beni dağıttın köhnelenmiş dar şehrinde
ben teraneden günahsam
sen kefesinde, su katılmamış bir dizi günahkâr
yediğim herzenin yarısı senin desem
bir sıkımlık loş rengimin
can arâfında, ben giderayak
hoşlanmazsın bilirim
neşter vurulunca makâmına
en arsız metanetindir susuşların
ne ezginde, ne de melodinde ararım
dikenli sözlerinin kızıl gül renginde açışını
kıyılarıma bu kaçıncı saldırışın
neden soluk aldırmazsın
can havli dev yangınlarından
oysa, küçük bir kedi yavrusuyken
tanımıştım, gözleriyle takip edendim, sendim
bu denli acı vereceğini bilseydim
günebakan çiçeği gibi yönümü çevirir
senin yerine, ben burardım canımdaki şehrini
bu saatten sonra
derman oldun diyelim, kâr eyler misin
geçmişten geleceğe
sen, pervasız gün be gün
dün batığımsın, küfrümden zılgıt yemiş
soluk aldırmalıydın
el açışıma muktedir
elif gibi olmalıydın dik duruşumdan bildiğim
olmadı işte, olmadı
sen tek ayaklı, müteakip
sırça sarayımın, cüce mağruru
ziyanıma küreleyip, yittiğinsin şehrimde!
Gülsen Tunçkal