Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» Şiir Fm Şairlerimiz ve Şiirlerimiz »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Şairlerimiz ve Sizin Şiirleriniz ::.. => Nimet Öner => Konuyu başlatan: мυαммєя αнмєт - Mayıs 21, 2019, 02:13:59 ÖS

Başlık: Kartala aşık olan güvercinin hikayesi
Gönderen: мυαммєя αнмєт - Mayıs 21, 2019, 02:13:59 ÖS
 Kartala aşık olan güvercinin hikayesi       Bir adam ve bir kadın,
en safi dönemlerinde,
yüreklerine sevda düşmüşken
ayrı ayrı hayatlara savrulmuş,
sevdalarına ket çekip
farklı hikayelerde yaşamışlardı.
Ne adam sevdasını unutabilmişti
ne de kadın..
Hayli zaman, bir tarafları eksik yaşamışlardı.
Hayat onları,
ayrı ayrı sayfalara
eksik cümlelerle,
 kaderlerini ise
kırık bir kalemle yazarken,
yüreklerini ayırmayı unutmuştu.
Yürek sesleri,
kader yazgısında,
sevdaya bir sayfa eklemek için, biri birini çağırdı
"bir gece" dedi kadın
 "Bir gece" dedi adam
Sonra mı?
Başka başka şehirlerden çıktılar yola.
İstanbul'un sokaklarından kırık iki ses
 buruk iki yürek
 yarım iki can geçti.
Kadıköy’de biri birlerini buldular.
İki sevdalı,
hayatlarına,
bin ömre bedel bir anı katmak için,
sabaha kadar yürümeye karar verdiler.
Akşamın alacası çekilir çekilmez, esmer yüzlü gece geldi ve âşıklar el ele Kadıköy'de yürümeye başladılar.
Sokaklar aşk mavisine çalıyordu.
 Gecenin seyir defterine vuslat yazılıyordu.
 Yalancı vuslat olsa bile, bunu ne adam ne kadın umursuyordu…
 Mevsim kış, aylardan Ocak ve gece.
 Bir sokak lambasının altında,
 biri birilerinin gözlerine baktılar.
Halen sevdaları yanmaktaydı gözbebeklerinde.
Gördüler.
Gülümsediler, yıllar sonra da olsa,
mahcubiyetle.
Kimse kimseye “nasılsın” diye sormadı, çünkü iyiydiler, ikisi de...
Titreyen ellerine mazaret bulmak için
 kadın “üşüyorum” dedi.
Söyleyemezdi ki gönlünden geçenleri.
“Seviyorum” demek, yıllar sonra, mümkün müydü?
En iyisi hikayelendirmekti.
“Biliyor musun?
Zamanın birinde bir dağ varmış.
 Bir dağ ki, Kaf dağından daha yüce...
 Vaktiyle; o dağda bir güvercin, âşık olmuş bir kartala...
 Kartal yükseklerde uçtukça, güvercin, yetişmeye çalışıyormuş. Bir buluttan diğer buluta mesken tutup dinlene dinlene dağın zirvesine ulaşıp, kartalın gölgesini izliyor,
kanat seslerini dinliyormuş.
 Günler günleri kovaladıkça, güvercin gücünü ve umudunu yitiriyor,
 içten içe kederleniyormuş
 Kartal güvercini görmezden gelip
sislerin, bulutların arasından geçip, bir kanadı  gökyüzünün mavisine, bir kanadı dağın zirvesine değercesine süzülüp,  geçip gidiyormuş güvercine aldırmadan!
 Güvercin, her gün biraz daha yükseğe uçabilmek için, tüm çabasıyla kanat çırpıyor, kanat çırptıkça gücünü yitiriyormuş.
 Hem biliyor musun?
 Normalde güvercinler kartallardan korkarlar!”
 "Ama aşk bu korku dinlemiyor değil mi’’ diye söze girdi adam.
 Sonra Lal devam etti hikâyeye;
 ‘’Güvercinin aşkı,
her gün biraz daha büyüyor,
boyunu aşıyormuş
ve güvercin önce dostlarından,
sonra ailesinden,
daha sonra yurdundan ayrılıp, sabah akşam o dağı gözlemeye başlamış...
 Artık ne bir şey  yiyor ne de içiyormuş.
 Biraz dinlenip, hemen, kartalın bulunduğu dağa doğru uçmaya başlıyormuş.
 Bir gün çok bitkin bir halde dağı gözlerken, kartalı görür ve kartalın ulaşabileceği bir yerde olduğunu fark eder.
 Gücünü toplar ve kartala doğru uçmaya başlar.
Kalp atışları kulaklarını sağır edecek kadar yüksek olduğu için, hiç bir ses duymaz ve gözü o noktadan başka bir şey görmez olmuş.
 Uçmuş  uçmuş  ve aniden  kartalın göğsüne vurmuş minik bedenini, aynı anda perde kapanmış dünya kararmış.
 Meğer gördüğü, kartalın gölgesi imiş ve güvercin dağa çarpıp parçalanarak yere yığılmış.
 Bembeyaz perçemi, kana bulanmış ama
yüzünde bir tebessüm varmış
çünkü
kartala kavuştuğunu zannederek ölmüş güvercin.
 Kartal, olup biteni en zirveden izliyormuş.
 Hızla inmiş güvercinin düştüğü yere.
Yapacak bir şey kalmadığını görünce, tekrar hızla yükselmeye başlamış zirvesine doğru.
 Kanatlarının çıkardığı toz toprak, güvercinin üzerini örtmüş.
 Ve o günden beri
dağın eteklerinde,
koca yüreğiyle,
küçük bir mezarlıkta yatıyor güvercin..
 Rivayete göre,
kardelenler güvercinin sevdasından
 karın erimesini beklemeden açıyorlarmış.
 Ve
 o zamandan şimdiye
 o dağda kartallar “yaren” diyor güvercinlere.
 Düşünsene!
 Zarar veremiyorlar,
 büyük aşkın yüzü suyu hürmetine”.
 diye bitirir hikayeyi.
 Lal isminin anlamını kanıtlarcasına Lal olmuş, gözyaşlarını saklamayı başarmış ama derin derin iç çekişlerini durduramamıştı.
 "Bu hep böyle olur değil mi?” diye sorar Lal. "Bütün aşkların sonu hazin biter yani?”
 Adam cevap verir ürkek bir tavırla;
 “Evet. Maalesef öyle biter.” Demiş,
“Zaten o hasrettir aşkı büyüten”
 Sonra Lal başlar konuşmaya,
“ Hiç değilse mutlu ölmüş, sevdiğine kavuştuğunu zannederek. Bence ölmek istediği yerde ölmüş güvercin.
Ama güvercin ölünce, benim içimdeki güvercin de öldü” dedi.
Adamın içi ürperir bir şey söyleyemez susar.
 Ve gün yavaş yavaş karadan alacaya dönerken, bitmesini istemedikleri gece de biter.
 Şimdi konuştukları gibi ayrılma zamanı.
 Rıhtıma doğru yürümeye başlarlar.
Adam vapurla, kadın otobüsle,
hayatlarını kaldığı yerden yaşamak üzere,
yol alacaktılar.
 Birazdan iki ayrı bedende tek yüreği ikiye bölecektiler...
 İki simit aldılar sıcak sıcak, biri kendilerine biri martılara.
 Ve başladılar hep birlikte kahvaltıya.
 Kahvaltı bitti nefesler tutuldu.
 Veda vakti geldi çattı.
Önce adam vedalaştı.
 Lal hâlâ Lal’di
 Hiçbir şey söylemeden el salladı,
arkasını dönüp gitti.
 Adam bu suskun gidişe kırılacak gibi oldu, sonra güvercin geldi aklına,
“istediği yerde öldü” demişti Lal.
 (İstediği yerde ölmek)
 Adam bir hışımla oturduğu yerden kalktı, vapur hareket etmeden indi.
 Koşar adım karşıya geçip otobüs durağına gidecekti. Lal’i bulup “Gitmiyorum!” diyecekti.
 “Öldürme içindeki güvercini, sen de gitme.” diyecekti.
 Gözleri her yerde Lal’i aramaya başladı
 Ve aniden acı bir korna sesi ardından fren sesi duyuldu
Kapattı adam gözlerini, bakamazdı. Adamın kulaklarında bir uğultu ve korkunun fısıldayan sesi
 “Lal öldü” diyordu.
 Yüksek sesle konuşmaya başladı adam
 “Lal mutlu musun?”  diye soruyordu durmadan.
 Öte taraftan derinlerden gelen  bir ses duyuyor
ama
gözlerini açamıyordu
“Gitmedim. Gidemedim. Sen de gitme, kalalım bu şehirde”
 Adam birden uyuya kaldığı koltuktan fırlar gibi uyandı. Lal’i karşısında görünce gözlerine inanamadı sen gitmedin mi?
 “Peki o korna, fren sesleri peki ya güvercin? Sen ölmedin mi?”
 “Ölmedim! Senin hemen ardından vapura bindim. Gece uyumadığımız için, oturduğun yerde uyuyakalmıştın. Uyanmanı bekleyecektim ama rüyanda sayıklamaya başladın. Daha fazla dayanamazdım.
 Ben güvercinin yarım kalan sevdasını tamamlamaya geldim”
 dedi ve sarıldı sevdasına.
 Aynı anda
üç Kardelen açtı güvercinin minik mezarında
 Ve gökten üç elma düştü biri
Lal’e,
biri güvercine,
biri sevdaya…
 Lal erdi muradına.
 Bir Sevda Masalı yeniden yazılmaya başladı
 hayatın sayfalarına.
Nimet Öner