Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» Web Ailem Dostuk Sevgi Forumları »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Paylaşmak İstediklerim ::.. => Konuyu başlatan: Fatih - Kasım 19, 2013, 05:52:06 ÖS

Başlık: Yanlış Anlaşılan Özgüven
Gönderen: Fatih - Kasım 19, 2013, 05:52:06 ÖS
(http://www.sizinti.com.tr/img/spotimg/415/5818.jpg)

Güven kelimesinin mânâsı, "korku, çekinme ve şüphe duymadan inanma ve bağlanma duygusu, itimat" şeklinde verilir. Kelime aynı zamanda, inanmak, içtenlik, sahicilik, dürüstlük, fazilet, itibar (onur), karakter ve yetkinliğin fonksiyonu, taahhütlerde bulunma ve bunları yerine getirme gibi mânâ katmanlarına da sahiptir. Güven, itibar ile de doğrudan bağlantılıdır. Arapça menşeli bir kelime olan itibar; saygı görme, değerli ve güvenilir olma durumu, saygınlık ve prestij mânâsında kullanılır. Güven netice ise, itibar araçtır. İtibarlı olduğunuzda güven elde edersiniz. Eskiler; "Çok muteber bir adamdır!" der. Bu, güvenin karşılığıdır: "Para verilebilir, iş yapılabilir, yanında çalışılabilir, hisse senedi alınabilir, bir projede ortak olunabilir." demektir.

Özgüven ise, mânâ olarak seküler bir anlayış ve felsefeden beslenen Batı kaynaklı bir kavramdır. İngilizcede "self-confident", "self-reliant" ve "self-worth" kelimeleriyle ifade edilir. Seküler kültürde özgüven kavramıyla çocuğa kazandırılmak istenen müspet mânâlar, inanç ve kültür dünyamızda farklı şekillerde ifade edilmiştir: Kişinin kendisine bahşedilmiş olan kabiliyet ve hünerlerin farkında olması, hayat yolculuğunda dayanak noktasını Yaratıcısı olarak belirleyip, karşısına çıkan zorluklar ve musibetler karşısında ümitsizliğe düşmemesi, moral bozucu hâdiseler karşısında Allah'a tam teslimiyet ve tevekkülden beslenen bir dik duruş sergilemesi, azim ve gayreti elden bırakmaması, sabırlı olması ve sükunet hâlini koruması gibi.

Fıtratın sağlıklı gelişimi açısından güven

İnsan bir otomobile benzetilirse, benlik, arabanın lâstiklerindeki hava gibidir. Çocuk doğduğunda, egonun durumu, içine hava basılmamış lâstikler gibidir. Çocuk güven hissini, başarı ve başarısızlık tecrübeleriyle, değişen derecelerde inşa eder. 0–9 yaşında çocukların mizaç yapısı dikkate alınarak benliğine yeterli seviyede hava basılması gerekir ki, o çocuk yetişkin dönemde, kabiliyetlerini azamî şekilde kullanabilsin ve iradesinin hakkını verebilsin. Çalışmayı, gayreti ve üretmeyi kendine bir hayat tarzı edinmiş olsun. Ergenliğe geçiş ve sonrasında ise, çocuğun egosuna konan başarı ve sahiplenme havasının ayarı, çok sıkı şekilde takip edilmelidir ki, çocuk narsizme kaymasın, her şeyi kendinden bilmesin ve bütün başarıların Allah'tan geldiğinin idrakinde olsun.

Sadece 0–9 yaş arası dönemde yaşanan tecrübelerle benliğe katılan özgüven, bir neticedir ve uzun bir eğitim sürecini gerektirir. Üç-dört saatlik seans eğitimleriyle kazanılacak bir özellik değildir. Yetişkin dönemde ferdin hürriyetini ve haklarını savunabilmesinin önemli bir sigortasını oluşturan özgüven, kendi inanç dünyamızda izzet-i nefis, itibar, medenî cesaret ve haysiyet kavramlarıyla yakından bağlantılıdır. Günümüzde, kendine güven veya özgüven olarak ifade edilen bu durum, hakikatte bir teşebbüs ve girişimde bulunma potansiyelidir. Çocuğun bu potansiyeli tam olarak ortaya koyabilmesi için sağlam bir şahsiyet ve karakter sahibi olarak yetişmesi gerekir. "Başarma duygusunu" yaşamak kendine güvenin harekete geçirici yanıdır. Çocuk, "Yapabiliyorum, demek ki böyle kabiliyetlerim var." diyorsa "özgüveni" kazanmış demektir. Bunun için çocuğa fırsatlar sunmak gerekir. Çocuklarda sağlıklı benlik ve karakter için kreş, anaokulu ve ilkokulda onu dinlemek, kabiliyetlerini projeler içinde geliştirmek, aktivitelerle başarabildiğini hissettirmek son derece önemlidir. Çocukta özgüven, takdir ve değer hislerinin gelişmesi için, bir şeyler yapmasına imkân sağlama, yapabileceği şeyleri ona yaptırtma, başarısız olduğunda hemen kurtarmama, biraz gayret etmesini, kendini zorlamasını bekleme son derece önemlidir. Bir çocuğun diğer insanlarla ve çocuklarla etkileşimden ve grup aktivitelerinden hoşlanması, sosyal ortamlarda rahat olması, zorluklar karşısında çözüm bulma yönünde gayret göstermesi, kendini ve diğer çocukları aşağılamadan, küçümsemeden, memnuniyetsizliğini ifade edebilmesi, yüksek değerlikli benlik ve karakter (yüksek özgüven) göstergeleridir. Bu tür çocuklar, "Ben aptalım." ifadesi yerine, "Ben bunu anlayamadım." ifadesini kullanırlar. Güçlü ve zayıf yönlerini bilirler. Hayata ümit ve güvenle bakarlar.

Düşük özgüvene sahip çocuklar ise, hayatın zorluklarını kaygı ve endişe kaynağı olarak görür, problemlere çözüm bulmada zorlanır. Kendilerine "Sen doğru dürüst herhangi bir şey yapamazsın." telkininde bulunulursa, pasif, çekingen ve içe kapanık hâle gelirler. Zor bir problemle karşılaştıklarında ilk tepkileri, "Ben yapamam, başarılı olamam." şeklinde olur. Genelde başarılı ama matematikten başarısız olan bir çocuk "Ben matematiği yapamıyorum. Kötü öğrenciyim. Kafam basmıyor." gibi kendisi hakkında yanlış ve hatalı genellemeler yapıyorsa, öğretmeni ve ebeveyni "Sen iyi bir öğrencisin ve oldukça başarılısın. Ancak matematik için daha çok çalışmak ve gayret göstermen gerekir. Bu konuda birlikte daha çok çalışalım." şeklinde sağlıklı bir yaklaşım göstermelidir. Bir çocuğa sürekli "beceriksiz" denilirse, o, çok kabiliyetli olsa bile, bir süre sonra gerçekten beceriksizce davranır.

Araştırmalar, ebeveyni sürekli kavga eden, kendini emniyette hissetmeyen, sürekli dövülen, itilen, kakılan çocukların güven duygusunun düşük olma riskinin yüksek olduğunu göstermektedir. Bu perspektiften bakıldığında çocuklara sevgi ve ilgi gösterirken içten olmalı; şartlı sevgi ve ilgilerden mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. Çocukta güven gelişiminde, neticeleri değerlendirmekten ziyade çocuğun ortaya koyduğu gayret ve azim takdir edilmelidir. Ayrıca, çocuklar çevrelerinden aynalama yaparak öğrendiklerinden, kendi ruh ve mânâ köklerimizden kahramanlar ve rol modeller de tanıtılmalıdır.

Çocukların benlik ve karakter gelişimine mânevî değerlerin ve başarma hissinin ne seviyede, nasıl katıldığını izlemek veya ölçmek için özgüvenin gelişmişlik seviyesini ölçen testler kullanılır. Kişinin hayatın zorluklarını göğüsleyebilme ve aşabilmeye ne kadar muktedir olduğunu, mutlu olmanın değerini hissedebilme derecesini, şahsî sorumluluk ve hesap verebilirlik hissinin gelişmişlik seviyesini ölçmeye yönelik bu testler, karakterin bir parçası olarak ortaya çıkan izzet-i nefis, haysiyet ve itibar (onur) gibi değerlerin düşük mü yüksek mi, sağlıklı mı sağlıksız mı olduğunu belirlemede de faydalıdır. Bu açıdan özgüven, ilkokulda Hayat Bilgisi programında çocuklara kazandırılması gereken değerler (özgüven, özsaygı, topluma duyarlılık, sabır, hoşgörü, sevgi, saygı, barış, yardımseverlik, doğruluk, dürüstlük, adalet, yeniliğe açıklık, vatanseverlik, kültürel değerleri koruma ve geliştirme) içinde yer alır.

Hayatın zorluklarıyla mücadele ederken çocuğun erken dönemde giymesi gereken üç güven (Allah'a, kendine ve yakınlarına güven) elbisesi vardır. Bunlar kültürümüzde, "Evvel Allah!", "Azmin elinden bir şey kurtulmaz.", "Ev alma, komşu al!" gibi vecizelerle ifade edile gelmiştir. Çocukluk döneminde dikilmesi ve giyilmesi gereken bu üç güven elbisesi, yetişkinlikte sağlıklı bir tevhid-teslim-tevekküle dayalı kulluk yolculuğu için de önemlidir. Her çocuğa mizaç ve fıtrat yapısına uygun dozda bir güven hissi kazandırılmalıdır. Çünkü çocuk kendine güveniyle doğru orantılı olarak kabiliyetlerini kullanabilir. Çocuklar ne kendilerini özel kabiliyetli, seçkin ve seçilmiş görerek, sağlıksız ego şişmesine ve özgüven hissine maruz kalmalı, ne de kendilerini değersiz, yetersiz, beceriksiz, cesaretsiz ve korkak bir kimse olarak görmelidir. Zîrâ çocuk eğitiminde özgüven gelişimi, iki ucu keskin bir kılıç gibidir ve çok dikkatli şekilde izlenmelidir.

Yetişkinlerin dünyasında özgüven

Yetişkinlerde özgüven, egonun ve enaniyetin yüksekliğini ifade ettiğinden, narsizmin, kibrin ve gururun zeminini oluşturur. Dolayısıyla kişinin Allah'a güven ve itimadına perde olma riski artar. Uyanık olunup, kontrol edilmezse, potansiyel gizli şirke kapı açma ihtimali çok yüksektir. Ayrıca popüler psikoloji ve kişisel gelişim sektöründe özgüven, Psikiyatr Kemal Sayar'a göre kurtarıcı bir efsane (mit) hâline dönüştürülmüştür. Dinin, ahlâkın ve geleneğin terk edilmesiyle oluşan değer boşluğu, benliğin yüceltilmesi, şişirilmesi ve ben-merkezlilik ile kapatılmaya çalışılıyor. Benliği keşfetme pratiği olarak "kişisel gelişim" ideolojileri, insanlara sahte bir mânevîyat sunuyor. Böylece, şirk ve kibirle dolu bir özgüven taşıyıcısı, her şeyi kendi bilgi ve gücüyle kazandığını zannederken, her şeye tahkikî imanla bakan bir gönül insanı ise, Yaratıcı'sına saygı duyar, "Bütün bunlar Rabb'imin fazlı ve lütfudur, hata ve kusurlar nefsime aittir." der; Allah'a teslim, tevekkül, dua ve niyaz ile kâmil insan ufkuna yürümeye devam eder. Böyle bir kişi, kulluk dairesinde bulunmanın gereği ve vazifesi olarak sebeplere riayet eder, tedbiri elden bırakmaz ve iradesinin hakkını verir. Bütün bunlardan sonra, Allah'a tam teslim ve tevekkül gösterir, "Her şeyin O'ndan gelip O'na döneceğine" olan inancını her daim korur. Hakiki imanı elde eden kişi kâinata meydan okuyabilir. Çünkü güvenin kaynağı, sonsuz güç, kuvvet ve kudret sahibi olan Allah'tır. İnsan, her şeyin sahibini tanır, bilirse, başarıyı O'nun verdiğini görürse, başarının yolunu da keşfetmiş olur. "Ben yaptım, ben ettim." demezse, asıl yapanı fark ederse, denge kurulmuş, özgüvenin yol açabileceği benlik çukuruna da düşülmemiş olur. Arkasına böyle bir gücü alan insanın aşamayacağı engel, açamayacağı kapı, başa çıkamayacağı problem yoktur. Bu şekilde düşünen ve bu doğrultuda davranan insan varıp, hedefine ulaştığında da şükreder. O hedefe onu kimin ulaştırdığını hatırlar. Bu şükür başka bilemediğimiz nimetlere de davetiye çıkarır.

Meşru dairede her şey yapıldığı hâlde, istenen sonuca ulaşılamazsa, buna "nasip" denir. Ve "Mevlâ görelim n'eyler/N'eylerse güzel eyler" sırrına sığınılır. Yeniden ayağa kalkılır. Hatalar araştırılır, onlardan ders alınır ve kadere taş atılmaz. Hedefe yeniden kilitlenilir, işe başlanır. Asla karamsarlığa kapılma, yılgınlığa düşme, hayata küsme söz konusu olmaz. Bilinir ki, başa gelen her şeyde bir hayır vardır. Bu açıdan başarıya ve hedeflere ulaşmak, mutlu olmak enaniyeti köpürtmekle değil, aczini, fakrını kabulle, Rahmeti Sonsuz'un kapısına sığınmakla ve O gücün kanatları altına girmekle olur.

Kendi ruh ve inanç dünyamızda, olgun, yetkin, sağlıklı benlik, karakterli, girişimci, müteşebbis ruhlu, atılgan, azimli, kararlı, medeni cesareti olan insan gibi kavramlarla bağlantılı özgüvenin günümüzde çağrıştırdığı mânâlar, esas olarak seküler ve pozitivist bir kültür dünyasına aittir. Aşağılık ve yetersizlik kompleksinin çocukluktan itibaren gelişmemesi için bu kavramın, o dönemde Allah'a iman ve tevekküle bağlı olarak sınırlı bir kullanımı söz konusudur. Ancak, yetişkinlikte özgüven kelimesini sık sık telâffuz etmek, bu dönemdeki karakter oturmuşluğu, olgunluk ve hayat tecrübesiyle bağdaşmamaktadır. Çocuklarımızın özgüvenini artıralım derken onların egolarını şişirdiğimizin farkında olmalıyız. Onların gerçekten cesur, iffetli, iradeli ve akl-ı selim sahibi birer insan olarak yetişmeleri adına neler yapılabileceğine dâir, gerek anne-babalar, gerekse öğretmenler sık sık bir araya gelmeli, beyin fırtınaları yapmalı ve ortak kavramlar zemininde onlara gerekli eğitimi vermek için gayret göstermeliyiz.

Netice itibariyle, özgüvene dâir konuşurken yazarken bir daha düşünmemiz gerektiği anlaşılıyor. İnsanı başarıya götüren özgüven, aşırıya kaçtığında enaniyete sevk ediyor. Dengeyi sağlayabilmek, 'ene'nin yaradılış hikmetini kavrayabilmekten geçiyor. Dolayısıyla, atalete (eylemsizliğe), miskinliğe kapı açacak ego durumlarına fırsat vermeden, üreten, kazanan, şükreden, tefekkür eden, çevresine merhamet ve sevgi saçan, yaratılış hikmetine uygun bir ene durumunu kazanmak hedeflenmelidir.
Başlık: Ynt: Yanlış Anlaşılan Özgüven
Gönderen: Kuskün Çiçek - Şubat 24, 2017, 04:27:55 ÖS
 eys bravoo bravoo