Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» Web Ailem Dostuk Sevgi Forumları »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Paylaşmak İstediklerim ::.. => Konuyu başlatan: Fatih - Kasım 19, 2013, 11:23:43 ÖS

Başlık: Annelerin Yürek Yangını
Gönderen: Fatih - Kasım 19, 2013, 11:23:43 ÖS
(http://www.sizinti.com.tr/img/spotimg/412/5781.jpg)

Annelik, nazik bedenlerin değer kazanmasıdır… Annelik, bir mevhibedir yüce Yaratıcı'dan… Annelik, kadını kadın yapan fıtrata katılan mayadır, yoğruldukça kabaran, yücelen ve yücelten…

Bakışı müşfik, tavırları gönül alıcı, duruşu sevecendir annenin. Dünyada ‘varoluş'un başlangıcına, hayatın yavruyla taçlanmasına işarettir annelik. Ehemmiyet sıralamasının zirvesi olan çocuğuna kol kanat olmanın, güldüğünde gülücüklerinde uçmanın, ağladığında ağıtlarına ortak olmanın adıdır annelik. Üzerine titremek, tatlı uykularını bölmek, güzel elbiseler giydirmek ve küçücük, simsiyah gözlerinde parıltılar yakalamak zamanıdır.

Anne, yüreklilerden yüreklidir yavrusu bahis mevzuu olduğunda. O, çiğnemekten aciz yavrusunun yerine, lokmaları kendisi çiğner ve yavrusuna hep hazır lokmalar sunar… Civcivlerine saldıran canavarlar karşısında mert ve polat cesaretiyle dimdik durur… Ölen yavrusunun başında içli içli ağlar; ayrılık mevsimi geldiğinde gözlerini yollarına kilitleyip kalır… Bilinen bir hakikat vardır: Her annenin yüreği yangındır biraz.

Anadolu'nun güney ucunda, ormanlar içinde çukurca bir alana yerleşmiş küçücük bir ilçe vardır. Sabahları gün ışığı ilk önce Keldağ'ı okşar uykudan uyandırmak için. İlçe uykudadır. Bir anne ayaktadır. Evin neşesi çocuklarını uykularında izlerken mutludur. Uyandırmak zorunda olduğunu bilir ve yataklarının başında oturup kâküllerini okşar yavrularının. Yüreği her attığında, yeniden hissettiği sevgi süzülmektedir bakışlarında. Sesinden sevgi tadılmaktadır.

Çocuk için annenin sesini duymak, kalkma zamanının en tatlı kısmıdır, sabah mahmurluğunun uykuyu övme ve insanı yatağın rahatlığına düşürme gayretine inat! Sesi özlenendir anne. Nefesi özlenen ve nasırlı ellerinden en sıcak duyguların aktığı bir ırmaktır anne…

O günün akşamında postacının bıraktığı bir zarf, yüreğe "çıngıl" çakacaktır. İlkokul sıralarından sonra okumamıştır; küçük oğlunu çağırıp okutacaktır onu. Sevindirici bir haberdir; beklenen ve sürûr saçan bir haberdir. İmtihan neticesidir. Neresi olduğunu bilmese de memleketin her karışını gönlünün derinliklerinde duyan kadın, "Al, götür. Gittiği yerde büyüsün!" diyebilme cesaretini gösterir. Al, götür. Uzaklara, meçhul bir yere. "Yerinde büyüsün."

Evladından ayrılmak zorların en zorudur anne için. Rüzgârın dokunmasından kıskanılan saçları, başka diyarlarda haşin yellere bırakmak… Gözünden sakındığı evlâdını yâd ellerde yalnızlığın hasretliğine emanet etmek… Yangın, böyle bir duyguyu anlatır işte! Ana yüreğinde dumanı tütmeyen bir yanışın varlığıdır o. Her sabah uyanmak için sesini duymayı bekleyen yavrusunun sesine, yüzüne ve kattığı neşesine, uzak yaşamanın ağırlığı yangındır. Ancak, alevler içinde yaşasa da, yavrusu için katlanılan bir dertten müşteki değildir. Seccade işitmektedir dualarını loş ışıklarda. Yürek, yanmaktadır.

Bir başka ülkede, haritalarda adı geçmeyen bir şehirde benzer bir hâdise vuku bulmaktadır. Dünya üzerinde en değerli varlığı, mal mülk içinde en nadidesi kızı adına, dardadır, endişededir bir anne. Sefaletin kol gezdiği, gaz ve elektrik kesintilerinin hayat şartlarını daha bir zorlaştırdığı küçücük şehirde hayat zordur. Bir eğitim müessesenin imtihanına girmiştir kızı. Binlerce talebeden birisi gibi... İmtihan neticesi henüz belli olmamıştır; ana yüreğinde yangın vardır. Evlâdının geleceğini aydınlatma uğruna alevler yükselmektedir derinlerde. Taze bir bahar sabahı, erken saatlerde okul kapısındadır, derdini anlatmak, içindeki yangını konuşmak için. Güvenlik görevlisi anlamıştır durumu, ne de olsa o da aynı şartlarda hayat sürmektedir. Düzgün giyimli, yüzü güneş ışıklarından daha parlak bir adam yaklaşır, selâm verir; ağzından tatlı sözler çıkmaktadır. Kadın: "Muallim, benim kızım imtihana girdi. Başarılıdır, azimlidir, çalışkandır. Edepli ve ahlâklıdır da... Onu kabul etseniz okulunuza. Zîrâ, hayatı ve geleceği konusunda endişeliyim. Alın, o da sizler gibi olsun. Size emanet! Alın, sizin bahçenizde yetişsin gülüm…" demektedir.

Adam, içteki yangının farkına varmıştır; en değerli parçanın üzerine titremenin azizliği ve şefkatin endişeye sarılmasının en güzel fotoğrafı durmaktadır karşısında… Mor ve yeşil atlas bir elbise içinde, yüzündeki çizgilerle kalbden dışa savrulan evlât sevgisini sunan, içi yangın bir annedir o. Yürek yangınının dumanı ancak gözyaşıdır; inlemedir kuytularda. Ana olmanın şifresidir yangın…

Rus memleketinin kuytularında bir başka şehir… Kurban bayramı coşkusu yaşanmakta 10–15 kişilik arkadaş grubunda. Uzak diyarlarda kendi esintilerini ‘insanlık hasretinde' yaşayanlara ulaştırma şevki de hissedilmekte, aşikâr… Yaşadıkları şehir eski adıyla ‘Stalinabad' veya daha eskilerin dilinde ‘Duşambe'. Mayakovsky'nin tren yolunu saran ağaçlıklar arasında derme çatma bir kulübenin kapısını çalıyor talebeler. Ellerinde ‘kurban olma' şerefine ermiş etler…

Saçlarının akında evlât darbesi saklanan yaşlı bir kadın açar kapıyı. Şaşkın bakışlarla süzer kapıdakileri. Birkaç çocuk, yanlarında bir adam. Çocuklar etleri sunarken Nina'nın yorgun yüzünde sızıntılar belirmiştir çoktan. Sızıntılar ‘derinlerde saklı' ağlamayı çekmiştir; görünür eylemiştir. Misafirlerini evine davet eder kadın. Onlara ‘konfet' verir tek tek teşekkür ederken, evinde başka verecek bir şeyi de yoktur! Su içerler, nefeslenirler bir süre. Kadın anlatmaya başlar: "Kaç yıl oldu, bilemiyorum. Hangi yılda olduğumu dahi bilmiyorum. 91'de Moskova'ya gitti biricik oğlum. Ondan sonra ne geldi, ne hâlimi sordu. Kimseler çalmaz oldu kapımı. Ölsem kimse fark etmez. Hâlbuki şimdi, siz geldiniz. Et değil, neşe ve huzur sundunuz bana. Öz evlâdın bilmediği yangını sizler bildiniz… Her annenin yüreği yangın yeridir. Biliniz. Teşekkürler, nihayetsiz teşekkürler. Bugün, ömrümün en bahtiyar günü…"

Anne olmak, evlâdında tesirini görebilmektir aslına bakılırsa… Nina, kendisini yalnız bırakan oğluna dargındır, kırgındır. Ağlamaktadır siyah-beyaz albüme bakarken. Yangın büyüktür, ana yüreğine ateş düşmüştür. Anne yüreğinin en ağır imtihanıdır evlât sahibi olup da evlâtsız kalmak… Yılların yorgunluğu, yaşlı bedene daha bir yük olur o zaman. Nina'nın yüreği sönmeyecek bir yangına müptelâdır. Tek sevinci, farklı ailelerin evlâtları tarafından sevilmek, ziyaret edilmek… Başka çocukları evlât bilmek bir bakıma… Annelik belli bir yaşa has bir haslet değildir ya.

Annelik Allah'ın bir lütfudur… Evlât ile yaşanan bir hayat, huzur ve saadet doludur. Yaş ilerleyip vücut derde duçar olsa da, taptaze kalabilen bir sürgündür, filizdir annelik. Yüreğin yangını, anne olmanın işaretidir, yavrusuna titremektir; endişe etmektir her dâim. Evlâdı için bugünü ve yarını düşünmek ve hayal etmektir. Her annenin yüreği yangındır biraz! Dünyanın neresinde, hangi mevsim yaşanırsa yaşansın…
Başlık: Ynt: Annelerin Yürek Yangını
Gönderen: αяηανυт - Kasım 28, 2013, 12:21:55 ÖÖ
"Cennet annelerin ayakları altındadır." Hadis-i Şerif [Nesâî, Cihad, 6]  gull
Başlık: Ynt: Annelerin Yürek Yangını
Gönderen: Kuskün Çiçek - Şubat 24, 2017, 06:31:16 ÖS
 eys bravoo bravoo
Başlık: Ynt: Annelerin Yürek Yangını
Gönderen: Özgür Kız - Eylül 30, 2018, 06:28:14 ÖS
 eys