Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» Web Ailem Dostuk Sevgi Forumları »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Paylaşmak İstediklerim ::.. => Konuyu başlatan: Fatih - Kasım 29, 2013, 05:13:59 ÖS

Başlık: İnsanı Tanımada Kıyafetnâme­ler
Gönderen: Fatih - Kasım 29, 2013, 05:13:59 ÖS
(http://www.sizinti.com.tr/img/spotimg/419/5881.jpg)

İnsan, hem fizikî hem de ruhî yönüyle muhteşem bir yaradılışa sahiptir. Melek ve cinleri aşarak ahsen-i takvîme mazhar olan, Hz. Âdem vasıtasıyla esmâ-yi İlâhîyi öğrenen ve Kur'ân'ın ifadesiyle Rahman'ın bir tecellisiyle yaratılan insan, eşref-i mahlûktur. Şeyh Galib bir beytinde insanı şöyle ifade eder:

"Hoşça bak zatına kim, zübde-i âlemsin sen.
Merdüm-i dide-i ekvân olan âdemsin sen."

Ona göre insan, âlemin en seçkini ve varlıkların göz bebeğidir. Bu zaviyeden hareketle insan kâinatın özelliklerini içinde taşıyan muhteşem bir numunedir. Geçmişten günümüze bu muhteşem varlığı tanımak için gayret gösterilmiştir. Bunlardan biri de kıyafetnâmelerdir.

Nedir kıyafet ilmi ve kıyafetnâme? Kıyafet, Türkçede giysi, şekil, dış görünüş ve kılık mânâlarına gelir. Geçmişte terim olarak kişilerin fizikî görünüşlerinden hareketle mizaç, ahlâk ve karakterini tahlil eden ve çeşitli kişilik tarifleri yapan bir ilim olarak kabul edilmiştir.1 Kıyafet; ilm-i kıyafetü'l-beşer, kıyafetü'l-isr, ilm-û firase ve ilm-i münafü'l-aze diye de adlandırılır. "Kıyafa kelimesi Arapça "k-v-f" (kafe) kökünden iz izlemek mânâsına gelmektedir. Eski Arap kültüründe yerdeki izleri takip ederek, ondan yorumlar çıkaran ve aynı zamanda kişiler arasındaki benzerliklere dayanarak akrabalık derecesini belirleyen "kayif"ler bulunmaktaydı. Bu bilgi kolu sonraları gelişerek firaset ilmini de içine alacak şekilde ilm-i kıyafet olarak kullanılmaya devam etmiştir."2

Esasında kıyafet ilmi; insanın kaş, göz, burun, kulak, baş, ses, ten rengi, el ve ayak gibi organ ve özelliklerinden kişinin ahlâkî vasıflarına ulaşmayı ve onu tanıtmayı hedefler. Sözü edilen unsurlardan hareketle kıyafet ilmi daha detaylı bir şekilde şöyle izah edilebilir. Kişinin renk (ten, saç, göz vb.), şekil (uzunluk- kısalık, genişlik-darlık vb.), ses, davranış ve hareket (kaş-göz, el-kol hareketleri vb.) gibi özellikleri değerlendirilir. Ardından ahlak, karakter ve kişilik vasıfları ortaya çıkarılır. Bu konuları ele alan eserlere de kıyafetnâme denir.

İslâm dünyasında kıyafet ilminin gelişmesine, en seçkin insan, beşeriyetin övüncü Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi ve sellem) ahlâkını anlatan hilyelerin öncülük ettiği söylenebilir. Zîrâ hilyeler bir kıyafetnâme olmamasına karşın, Peygamberimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) ahlâkına ve şemailine dâir verdiği bilgilerle kılavuzluk etmiştir. Ayrıca bazı âyet ve hadîslerde insanı tanıtan bilgilerin olması, bu ilimle iştigal edenleri teşvik etmiştir. Meselâ "Onların yüzlerinde secde izleri vardır." (Kur'ân-ı Kerîm, 48/29) mealindeki âyet, bunlardan biridir. Zîrâ İbn Abbas'tan rivayetle Ali İbn Ebû Talha der ki: "Onların yüzlerindeki alamet ile güzel hey'et, şekil ve iyi davranış kastedilmektedir." Yine insanların ahiretteki çeşitli fizikî tablo ve kılıklarına dair âyet ve hadîsler de kıyafetnâme ilmine numune vermiştir. Meselâ müminlerin yüzlerinin ak, kâfirlerin kara olması veya değişik kötü fiilleri işleyen insanların maymun ve yılan gibi bir kısım hayvanlara dönüşmeleri gibi. Buradaki kötü fiiller ve dönüşülen hayvanların davranışlarına bakan kıyafetnâme yazarları çeşitli bilgilere ulaşmıştır.

Arap ve Fars edebiyatlarında ortaya çıkan ilk kıyafetnâmeler, genellikle manzum ve mensurdur ve mesnevi tarzında yazılmıştır. İslâm dünyasındaki ilk kıyafetnâme örneği İmam Şafii'ye aittir. Onu Kindi, İbn Sina, Zekeriya Râzi, Fahreddin Razi, Muhyiddin Arabî, Kuşeyri gibi birçok isim takip etmiştir.

Türk edebiyatında ise Yusuf Has Hacip'in Kutadgu Bilig adlı eseri, kıyafet ilmine dâir müstakil bir eser olmasa da verdiği bilgilerle bu hususta öncülük eder. Yusuf Has Hacip eserinde iyi bir yöneticinin nasıl olacağını tarif ederken, insanın fizikî portresinden faydalanır. Meselâ boyla alâkalı şunları söyler: "Kısa boylu bodur kimseler, hırçın tabiatlı olurlar; hırçın nereye giderse, orda kavga başlar." (b. 2089), "Boy orta ve her şey bununla münasip olmalı; ey bilgili insan her işte itidalden ayrılma." (b. 2090)"3 Edebiyatımızda ilk müstakil kıyafetnâmeyi Hamdullah Hamdi (ö. 1503) yazmıştır. 150 beyitten oluşan eserde, insan vücudu organları yönüyle tanıtılmıştır. 15. yüzyıldan sonra gelişme gösteren kıyafetnâme türü, manzum bir şekilde yazılan eserlerle sürmüştür. Şaban-ı Sivrihisarî'nin tercümesi (1531), Bayramiye şeyhi İlyas ibn İsa-yı Saruhanî'nin Kıyafetnâme'si, Abdulmecit ibn Seyh Nasuh'un Kıyafetnâme'si, Balizâde Mustafa, Mustafa b. Evranos'un kıyafetnâmeleri, Niğdeli Visali'nin Vesiletü'l-İrfan, Lokman bin Hüseyin'in Kıyafetnâmetü'l-Osmaniyye fi Şemail-i Osmaniyye'si edebiyatımızın diğer örnekleridir.4 Genellikle tasavvuf çevrelerince yazılan bu eserler, çoğunlukla Arapça mensur eserlerden tercüme niteliğindedir.

Kıyafetnâme türünün en güzide eseri Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri'nindir. O, Marifetnâme adlı eserinin dördüncü risalesini "Kıyafet-i Aza" başlığı ile beş bölüm olarak kıyafet ilmine tahsis etmiştir. İbrahim Hakkı, manzum ve mensur kıyafet risalesinde sırasıyla boy, saç baş, cilt, alın, kaş, kulak, göz, yüz, beniz, burun, ağız, ses, söz, dudak diş, çene sakal, boyun vb. organ ve özellikleri ele alır. Onlar üzerine olumlu veya olumsuz değerlendirmeler yapar.

İbrahim Hakkı, risalenin girişinde ilm-i kıyafeti şöyle tarif eder: "Hikmet sahipleri demişlerdir ki, kâinatı bu şekilde yaratan ve takdir eden Allah, insanı en güzel bir şekilde tasvir edip, ruhundan üflemekle onu süslemiş ve nurlandırmıştır… Gerçi insanoğlunun hepsini mizaç ve yaradılışta düzgün ve birleşik yaratmamıştır. Ancak fertlerini şekil ve ahlâk bakımından birbirine zıt ve başka türlü yaratmıştır… Böylece insan önce kendi organlarının şeklinden kendi özelliklerini tamamen bilip ihtimamla ahlâkını düzeltmeye çalışsın. Sonra dost ve arkadaşlarının kıyafetlerine ferasetle bakıp her birinin şahsında gizli olan hâller ve huylarına vâkıf ve haberli olduğunda onlara ya huyuna göre sevgi ve muhabbet ile davransın veyahut aklınca dostça geçinip gitsin. Yahut (kötülerden) uzaklaşıp emniyet, selâmet ve rahata kavuşsun. Ne kimseden incinsin, ne de kimseyi incitsin."5

Yukarıdan anlaşılacağı üzere, İbrahim Hakkı, kıyafet ilminin faydalarını oldukça açık bir şekilde sıralamıştır. Hem kendini, hem de muhatabı tanımanın kişiye birçok faydası olacaktır. Veciz ifadeyle, böylece ne incitecek ne de incinecektir. Aşağıda İbrahim Hakkı'nın Kıyafetnâme'sinden seçilmiş ideal insan tiplerine misâller verilecektir:

"Boyu uzun olan saf temiz kalbli olur.
Saçı sert olan akıl ile cesaret bulur.
Başının tepesi yassı olan kimse üzüntü çekmez.
Saçı kumral ise güzel, sahibi ise eşsizdir.
Kaşı yay gibi eğri olan her zaman güzel olur.
Burun ucu yuvarlak olsa sahibi sevinçli olur.
Güler yüzlü ve tatlı sözlü olan kimse muhterem olur.
Dişi normal olanın işi doğruluk ve neşedir.
Hızlı konuşan kimse çabuk anlayışlı olur.
Normal omuzlu olan sırları ve işaretleri anlar.
Sırtı geniş olanın kuvveti çok olur."6

Osmanlı'da "Her şeyin vasatı iyidir." düşüncesinden beslenen kıyafetnâmelerden hareketle ideal insan tipi şöyle tasvir edilir: "Orta boylu, küçük başlı, yassı ve yuvarlak yüzlü, siyah ya da kumral saçlı, siyah yay kaşlı, sık kirpikli, küçük elli, uzun ve yumuşak parmaklı, yumuşak etlidir. Yani her şeyi normal ölçüde olanın şüphesiz güzel olacağı yönündedir."7

Kıyafet ilminin verileri sübjektiftir. Bu verilere bakarak kesin yargılarda bulunmak ve insanları tek veya birkaç özelliğinden yola çıkarak bir kategoriye koymak doğru değildir. Zaten kıyafetnâme yazarları, bir insanı birçok yönüyle bir bütün olarak değerlendirmeyi tavsiye ederler. Zîrâ Allah (celle celâluhu) insanı mükemmel bir surette halk etmiştir. Ona verdiği hasseleri, uzuvları ve emanetleri iyiye veya kötüye kullanma inisiyatifini eline vermiştir. Kitap ve elçilerle de desteklemiştir. Bir insanda olumsuz özelliklerin bulunması, onun tamamen kötü biri olacağına delalet etmez. Çünkü Yüce Yaratıcı (celle celâluhu) olumsuz vasıfların yanında, onu dengeleyecek başka olumlu vasıflar da vermiştir. İnsan, kendine bağışlanan emanetleri değerlendirip, kötülüğe kullanılacakları iyiliğe yönlendirmeli, iyileri ise devamlı geliştirerek iyi yolda kullanmalıdır.

Kıyafet ilmi bazı dönemlerde falcılıkla eşdeğer kabul edilmiş ve bu maksatla kötüye kullanılmıştır. Ama falcılık için kullanıldı diye tamamen faydasızdır diyemeyiz. Zîrâ kıyafet ilminin verileri yüzyılların getirdiği bir ferasetin ürünüdür. Bir dönem padişahlar, bu ilmin erbabları vasıtasıyla insanları değerlendirip görev vermiştir. Ayrıca veliler bu ilim vasıtasıyla kendilerine gelen kişileri istidatlarına göre değerlendirip, onları uygun olan yola yönlendirmiştir.

Kıyafetnâme edebî bir tür olmanın yanı sıra tıp, psikoloji, pedagoji gibi ilimlere faydalı materyaller sunabilir. Bunları da dikkate alarak söz konusu ilimlerde daha doğru neticeler elde edilebilir. Çünkü kâinattaki her şey bir gâye ve hikmet üzere yaratılmıştır. Bedenimize giydirilen elbise de bunlardan biridir. Ona yüklenmiş mânâları kıyafet ilminin de değerlendirmeleri ile dikkate almak, hem kendimizi hem de çevremizi tanımada ışık tutabilir. Böylece insan-ı kâmil olma yolunda faydalar sağlanabilir.



Dipnotlar

1. Bkz. Metin Akkuş, Klâsik Türk Şiirinin Anlam Dünyası Edebî Türler ve Tarzlar, "Kıyafet-nâme", Fenomen Yay, Erz. 2006, s. 128

2. Ali Çavuşoğlu, Kıyafetnâmeler, Akçağ Yay, Ank. 2004, s. 10

3. Çavuşoğlu, age, s. 45

4. Bkz. Akkuş, age, s. 129

5. M. Suat Demir, Erzurum-Hasankaleli İbrahim Hakkı Hazretleri'nin Risaleleri, Aktif Matbaacılık, Erz. 2004, s. 67

6. Demir, age, s. 68–72

7. Abdulkadir Erkal, Kıyafetnâmeler Üzerine, A. Ünv. TAED, Sayı:13, Erz. 1999, s. 222
Başlık: Ynt: İnsanı Tanımada Kıyafetnâme­ler
Gönderen: Kuskün Çiçek - Şubat 24, 2017, 06:26:35 ÖS
 eys bravoo bravoo