Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» Web Ailem Dostuk Sevgi Forumları »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Paylaşmak İstediklerim ::.. => Hikayeler & Öyküler => Konuyu başlatan: Fatih - Kasım 29, 2013, 11:28:37 ÖS

Başlık: Şükre Dönüşen Keder
Gönderen: Fatih - Kasım 29, 2013, 11:28:37 ÖS
Bir bayram gecesi... Diğer güne hazırlık var.. Sevinç var, heyecan var. Diğer günün mutluluğunu içinde taşıyordu çocuk, yüreğinde. Büyükler heyecanlı değil miydi sanki? Fakat çocuklardaki heyecan bambaşka olur. Ruhu kanatlanır bayram gecesinde çocuğun. Kalbi bir coşkun sel gibi akar arefe akşamından bayram sabahına.. Yeni alınan elbiseler başucunda. Ayakkabılar yatağın içindedir. Sanki gece birisi gelip alacakmış gibi gizlidir cicileri çocuğun...

O da çocuktu işte. Gençlik dönemine doğru filiz filiz büyüyen bir çocuk.. Fakat onun yeni elbiseleri yoktu. Aslında elbise bir şey değildi, bir ayakkabısı olsaydı... Yepyeni bir iskarpini olsaydı ne kadar mutlu olacaktı. Hüzünlü gözlerine o gece sabaha kadar uyku girmedi. Bazen gözyaşları süzülüyordu solgun yanaklarından aşağı. Bayramın aydınlık ufkuna akan bir keder ırmağı gibi... Ne acıydı bu Ya Rabbi! Herkes sevinç içindeyken onun yüreği bir mengenede-sıkılıyormuş gibi elem çekiyordu. Dışarda gece bülbüllerinin güzel şakımaları ağaçların yaprak hışıltılarına karışıp ona daha da derin bir keder melodisi sunuyordu.

Zaten en güzel şeyler dahi ızdırap vermez mi acılı olduğumuz anlarda. İşte böyle bir yas gecesi yaşadı çocuk, matem gecesi yaşadı. Yeni ayakkabıları yoktu çünkü. Sabahın altın ışıkları billur camlara ilk öpücüklerini kondurup bazen perde aralığından içeri bayram sevinciyle girerken, bazen diğer evlerin camlarına yansıyıp bir renk cümbüşü oluştururken, o hala keder çizgileri taşıyan uykusuz gözlerini tavana dikmiş yatağında öylece duruyordu. Annesine babasına sitem etmeye hakkı yoktu. Zaten zor geçiniyorlardı. Herhalde ellerinde avuçlarında olsaydı onu sevindirirlerdi. Onlar da üzgündüler. Hele hele annesinin arefeden birkaç gün önce babasıyla konuştuğu şu sözleri hiç unutamadı: “Yemeyelim, içmeyelim ama çocuğumuza bir ayakkabı alalım. Elalem bize ne der” Babası da yiyip içtikleri şeylerin bile çevreden aldıkları borçlarla olduğunu hatırlatınca, zavallı kadın nasıl çaresizlikten boyun bükmüştü. Nasıl da mutfağa girip gizli gizli ağlamıştı. O, bunların hepsini görmüştü. Onun için onlara sitem etmeye hakkı yoktu.

Sabah güneşi, hafif hafif yükselip ağaç yapraklarının zümrüt rengine ışıklı motifler örerken, çiğ damlalarının içinde minicik aksi ışık kanatlarıyla yüzerken çocuk, isteksiz isteksiz yatağından kalktı. Kalktığında babası bayram namazına gitmek için abdest alıyordu. Hemen hazırlanması gerekti. Zira ona da farz olmuştu artık namaz. O da gençlik çağına doğru yavaş yavaş boy atan bir fidan gibiydi. Babası, akşamdan söylediği için namaza gideceklerini tekrar söylemedi ona. Çocuğunun da abdest aldığını görünce tebessüm etti. Biraz sonra beraberce evden çıktılar. Serçeler cıvıl cıvıl ötüşüyorlardı ağaç dallarında. Kumrular bazıları evlerin çatılarında, bazıları da tellerin üstünde o tatlı ve hazin ötüşleriyle bu senfoniye eşlik ediyorlardı. Asfaltı yer yer çatlamış, bazı yerlerinde belediyenin açmış olduğu su birikmiş çukurlarla engelli koşu pistini hatırlatan yoldan camiye doğru giderlerken bile yüreğinde bir paslı hançer yarası gibi o hüzün hâkimdi. Camiye yaklaşmışlardı. Uzaktan gelen vaaz sesi iyice netleşmişti. Ruhuna huzur verirdi bu konuşmalar. Fakat dertli olmadığı zamanlar daha da düşündürürdü onu. Kederli olduğu zamanlar ise bir şey duyup hissetmezdi ki onlardan hoşlanıp hoşlanmadığını anlayabilsin. İşte tam bunları düşünürken şadırvandan abdest almış cami merdivenlerinden çıkmaya çalışan bir ayağı kopuk bir adam gördü. Birden bir şok dalgası sardı ruhunu. Ürperdi, tüyleri diken diken oldu. Adam tebessüm dolu bir çehreyle, mozayiği yeni temizlenmiş merdivenlerden çıkmaya çalışıyordu. Birden bu tablo ona arzu ettiği ayakkabıları çağrıştırdı. Ayakkabılar da, hala eski pabuçlarının içinde kumru gibi sessizce duran narin ayaklarını... Çocuk kafasıyla, filozofça düşünceler onu yepyeni bir mutluluğun kucağına çekiyordu. O birkaç gündür ayakkabısı olmadığı için üzülüyordu. Hâlbuki yüzünden mutluluk ışıkları saçan, tebessümler dökülen şu adamın ayağı yoktu. Ayakkabısı olmadığı için üzüleceğine, ayağı olduğu için sevinmesi gerekmez miydi? Şimdi o kulağında çın çın yankılanan vaizin sesini daha iyi duyuyor ve cami merdivenlerini: “Şükür Ya Rabbi ayağım sağlam olduğu için şükürler olsun sana” diyerek sevinçle çıkıyordu. Bugün bayramdı!
Başlık: Ynt: Şükre Dönüşen Keder
Gönderen: Rüya. - Temmuz 10, 2014, 11:51:18 ÖÖ
Emeğine Sağlık, Paylaşım İçin Teşekkürler gull
Başlık: Ynt: Şükre Dönüşen Keder
Gönderen: Kuskün Çiçek - Şubat 26, 2017, 11:52:08 ÖÖ
 eys bravoo bravoo