Şiir Fm | Şiirler | Şairler | Sesli Şiirler | Aşk Şiirleri | Fon Müzikleri | İbretlik Sesli Hikayeler

»»-(¯`v´¯)-» Web Ailem Dostuk Sevgi Forumları »»-(¯`v´¯)-» => ..:: Paylaşmak İstediklerim ::.. => Konuyu başlatan: SeuĿ. - Aralık 21, 2013, 09:06:56 ÖÖ

Başlık: Mavi Bir Gökyüzüne Astım Düşlerimizi
Gönderen: SeuĿ. - Aralık 21, 2013, 09:06:56 ÖÖ
“Ey  sevgili, hasretinin üzerimde bıraktığı şiirleri ölümlülere bırakıp, bir  İsra yürüyüşüyle ağır ağır gözlerinin miracına yürüyorum bu gece..”
 
 
 Şimdi, yakamoz gözlerinin semasından yıldız topluyorum İdris’le.
 Senin olduğun yerdeki tüm gemileri yakıyor, siyah zambakları, Mayıs’ın yedisinde hasretinle bir daha yıkıyorum.
 
 Geçen bunca zamana rağmen, “yandım, bittim, tükendim” demiyorum ben sana.
 Tükenmedim; büyüdüm, çoğaldım ve teninin terine dokunacak bir sırra eriştim ibadetiyle gözlerinin.
 
 
 Seni çok sevdim sevgili.
 
 Öyle sevdim ki, ne rengine bir renk katmayı ne de hicretine ‘ihanet’ demeyi doğru buldum giderken.
 Gece  meyhanelerde şaraba buladığım altın saçlarını, Atlantik’te yıkayıp yıldızlarla taradım da, ağlamadım dokunmasın diye sana gözlerimin renkleri.
 Bir deniz feneri gibi yaktım karanlığa seni ben.
 Şimdi hangi yelkenli sen olmadan aşka yol alabilir söyle?
 Hangi kaptan sana selam vermeden alaborasında ölmeye niyetlenir bu yorgun denizlerin?
 
 Uyumadım, hayalimden gidersin, uyanmadım düşümden çıkarsın diye.
 Uçurtması tel örgülere takılan çocuk gibi hilesiz ve umarsız kementler attım düşlerine.
 Sessiz ağlayıp sesli öldüm.
 Sana ‘gel’ demedim, sırf gitmeyi seçtiğin için.
 ‘Dur’ dediğin için durdum azabında bu cehennemin ben.
 Kubbelerin altında ziyaret edilen tüm yatırlar bana ait şimdi.
 Hangi  boyun bükülürse bükülsün parmaklıklara, bana düşer duası sevdalıların.  Hangi hatim yapılırsa yapılsın medreselerde, benim seni okuduğum kadar  içten değildir kıraatleri sevgilim.
 
 Sen, şimdi başka iklimlere  kokunu döküp soluyorken havasını yosunlu öykülerin, ben, İsrafil’in  kirpiklerine tutunmuş gözlerinin kıyametine eğiliyorum yetmiş bin  kanadımla.
 Uhud’un asil direnişinden ayırıp sürgün yemiş başımı, içerisinden denizler geçen alfabelere dokunuyorum, ürperme.
 Seslenişlerim  metropol kentlere sığmıyor, elif miktarı yakamozlar büyütüyor sözlerim  meydanlarında bu şehrin, tükenemiyorum. Mitoz bölünmesiyle çoğalıyorum  ay ışığının değdiği bu topraklarda, rüzgârım şimdi, eğme başını seni  sevmeye geldim biraz.
 
 Ey Huruf-u Mukatta’da gizlenen esrar-ı Mutlak gizli ses!
 Ey ölçüsüz sevmelerimin kurbanı, hakikat-i burak son nefes!
 
 
 Önce /insanı çıldırtan/ gözlerine karşı susmayı öğrettim içime.
 Sustukça çoğaldım, çoğaldıkça yüzünün secedegahlarına not düştüm her gece. 
 Bir  Sıdretü’l-Münteha hazzına değerken kirpiklerim, dokunuşlarına adaklar  adadım arşın altında. Seni ‘bela’ sırrında kopan kıyametin tam ortasından kaçırarak sevdim ben.
 O gün yıldızların altında denizlere bırakılan çocuk sen, firavunun sarayında yollarını gözleyen Asiye bendim sevgili.
 
 İflah olmaz bir celladım şimdi arenalarda.
 
 Habire başıma indiriyorum dudaklarımda unuttuğun kaygısız yangınları.
 Aşikâr bir ahengin intizâr dâşteniyim avlularında bu aşkın.
 Allah aşkına, neden dört harfli bir cennetten alıp kendini batasıca bir yaşamın cehennemine hapsettin leyli?
 Anarşist bir yüreğe sahibim şimdi.
 Terör eylemlerine gebe bir yüreğin militan düşünceleri patlıyor içimin dağlarında.
 Kana bulanmış cümleler geçiyor zihnimin ırmaklarından.
 Mavi bir kuş kestane öyküler taşıyor antik çağlardan rüyalarıma.
 Kadim  kitaplarla örüyorum saçlarının enseme dokunan ıslaklığını, sessiz ol  yoksa yine uyanacak dizlerinde uyuyan melekler o mavi düşlerinden.
 
 Bu kadar çok sevilme ne olur, bu şehir bu kadar sevilmeyi kaldıramaz sevdiğim.
 
 Şimdi bir iken bin, bin iken milyon oldun sokaklarında ülkemin.
 Yürüyen sen, konuşan sen, kavuşan sen oldun hicazkâr türkülerin perdelerinde.
 Otobüs camlarından yollara bakan gözler ne kadarda benziyor öldüren gözlerine!
 Siyah bir hüzün bakışlarına, bakışların uzaklardan kayan bir yıldıza asılarak ölüyor her gece.
 Her gece güzelliğinin çığlıklarına yasladım sesimin İstanbul’unu da öyle uyudum koynunda gölgelerinin, elifçe.
 
 Keşke zamanlı zamansız saçlarının rengini sulara dökmeseydin de biraz daha susaydın intihara hükümlü bakışlarınla.
 Sussaydın, notalarımda çağdan çağa taşınan bir türkü olmak zorunda kalmazdın dillerimde.
 
 Ne  olur eşkâle gelmez bakışlarını asıp durma şu yıldızlara, benim gözlerim  ateş, benim gözlerim gece, benim gözlerim gözlerine saklanmış uzun bir  bilmece.
 Anlayamaz ölümlüler neden yıldızlara bakarak öldüğümü her gece.
 
 Bir dilek tut içinden ve yitir beni kalabalıklarında bu şehrin ki tutuşmasın bir daha yorgun kanatların secde de.
 Hüzünbaz şarkıları tarihe, şiirleri şairlere ver de beni öyle unut sevdiğim.
 Ben mavi bir gökyüzüne astım düşlerimizi.
 Kanatlasın, uçsun, kuş olsun diye.
 Buram buram peygamber kokusuna sardım da öyle öldüm bedenini ben senin, yeşersin, büyüsün, nur olsun diye.
 
Nail Varal
 
Başlık: Ynt: Mavi Bir Gökyüzüne Astım Düşlerimizi
Gönderen: Kuskün Çiçek - Şubat 24, 2017, 06:44:46 ÖS
 eys bravoo bravoo
Başlık: Ynt: Mavi Bir Gökyüzüne Astım Düşlerimizi
Gönderen: Özgür Kız - Eylül 19, 2017, 02:52:44 ÖS
 eys