Bana neler oluyor anne
büyürken buza kesiyordu maviler
bu yüzden üveyliği gözlerimin
gözlerinden damıtılan sonsuz bir mutluluk
ucu bucağı olmayan bu doğrular
olası bir kesişme ihtimalinden ötürü
yokuş boyu gidip geliyordu çöpçüler
sabahın erken saatleriydi
ve uykudaydı herkes
kediler hariç
ayağımızdan öpüyordu onlar
gökyüzünde yıldız avcılarının anlattığı
avuntu öyküler gittikçe azalıyordu
çocuklar masallarını masalcı dedeye satıyor
kendine başka delik arıyordu ayraçlar
içi boşalıyordu kitaplarımızın
iki nokta arası
ölçülemeyen mesafeler
kuşluk vakti hüzne vurulmuş
sıfır noktasında vedalar
hüzün kuşları
mavi tepelerin üstünde
sevdalinkolarla geçiyorlardı
ıslığımız onlara yetişmezse de
gülüşlerimiz vardı
bir fakirin gülüşü deviniyordu
dağ dağ büyüyordu mavi
buza kesiyordu sonra elleri
kalanlar gidenlere bakıyor
yarınlar düne kalıyordu
denizi gören
ensesi kalınlaşan dalga misali
heybetli yalanlardan noksan
telafisi imkansız bir
yedi yaş çocukluğu
kal şimdi
ay
yıldız
güneş
ve gök
bizim sizden eksiğimiz yokken
yağmurları başka şehirlere yağdır
boy boy konan geceler
yahut gecekondular
beynimize beynimize dikilen
süt dökmüş kedi, sözcüklerimiz
aranıyor
ruhsatını çoktan kaybetmiş
avuç içlerine doldurduğumuz güneşler
mevzu bahis ayıplar
çok yıl önceydi
hatırla...
çığlık çığlık damlayıp
gözlerimin ıslak zeminlerine
itinayla dövülmüş
lehçeleri döşemekteler
marifet alfabeye ait
büyümek
okul çağı sancısı gibi
kime küstüğümü unuttum
belki de
çoktan küsmüşümdür yağmurlara
karnım ağrıyor
çok acıktım
susadım
anne benim neyim var