Gönderen Konu: KEMAL-İ AŞK  (Okunma sayısı 429 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Harun Yıldırım

  • Şair - Yorumcu
  • *
  • İleti: 34
  • Rep 0
KEMAL-İ AŞK
« : Mart 28, 2020, 07:23:09 ÖS »
KEMAL-İ AŞK

AŞK
hayatın yaşama sebebidir, cennet bahçelerinin kevseridir ,baharların sevincidir ,Nebatın şekeridir ,devleti aliyenin  mahzenlerde sakladıgı en güzel en kıymetli hazinesidir. Tel tel allı bir gelinin siğnesine yaslanan zülüftür. Alıp verdigimiz nefes ,beden de dolaşandır.
"Insanı öldürüp yaşatan dır aşk.

Gönül tasıyla

Gümüşten ibriklere

En derin kuyulardan en berrak yerinden , doldurup süreyya ışığında,
Çıplak omuzlara kement vurup,  bakraçlardan dökülüp
Kuruyan bir filizin köklerin de yeşerip doğmaktır aşk,
Irem çöllerine,bir yağmur gibi yağmaktır aşk,


Göz değil kalp ile gördüğüm şeydir .
Gönlümün içine gömdüğüm  şeydir.
Rüzgar saçlarını oksarken hergün
Taşa sürme diye sürdüğüm şeydir .

Aşk

Şu taşlı dikenli yolları gökyüzüne bağlayan, ay'ı parlatıp  mehtabı  gülümseten ,kılıcı kınında gül eden,züleyhanın definesini karşılıksız taşıyan,
Tiryaki menekşeleri , sarmaşıklara dolaştırandır .

Aşk

Göz nuruyla  nakış nakış işlenmiş  ipekten bir mendilin üstünde yarin selamıdır,
gülizar bahçesinde  gelincik misali bembeyaz badem çiçeklerin bahar sevinci ile oynamasıdır  aşk.

Ya Bir yolcu ,
Ya misafir
Ya güneş
Ya esen rüzgâr

Aşk
Arşa reyhan kokuları saçan  kutup yıldızlarının şeref misafiridir aşk.
Uhud cepesin den çıkıp ,nur dağından süzülüp
Nüzūl-ü vahy arefesinde, arafatın zirvesinde, elleri gök yüzüne açık,göz yaşı dökmektir aşk.

Gök yüzüne acılan
Avuçlarda dua

AŞK

Merhamet deryasında doğan kainatın o nazlı  çiçeğini,
Bir gecede sırtına alıp  kanatlarıyla  yedi kat gökleri açan burakğın adıdır aşk.

En çaresiz vadilere , bir dua gibi düşüp,kulağına en güzel sözleri fısıldayıp, küskün ırmaklara billûr gibi düşüp
çölde  susuz topraklara
Var edenin adıyla can götüren yağmurun adıdır aşk.

Bir günü asır eden
Gönül zindanlarında
Kralı esir eden dir.

AŞK

Şahşahamlı bir sarayda, ayın on dördü kadar güzel olmayan , ızdırap şarabıyla ruhunu sarhoş eden muamma bir şarkıyı , notaların hüzzam perdelerin de dolaştıran, mutluluk nazeni ile sahranın ateşini yakan Leylanın adıdır aşk.

Dizginlerin den kopmuş ateşin , kor dağarcığında, saklı  olan merhametin, yandıkça hicran gülü gibi dökülen küllerin, yorgun omuzlarda şahlanan düşlerin, için deki nuru görüp onu serinleten ateşin adıdır aşk,

Içten harlayıp
Can elmasına
Kor ateş döküp

Gözleri millenmis toprağın içindeki haset kuyularına atılan çocugun,
Tozlu kafeslerde uçmayı bekleyen turnaların muştulanmıs bekçisini.
Gönül vadisinin merhamet gülşeninin  ciçekcisini.
Üstündeki  kara bulutları açıp  şahin bir uçuşla can pazarından çıkarıp sevda çimenlerinin üstünde koşturup ,reyhan atların yelesiyle savurup ,
Fettan saraylarin içine atıp, Mısıra Yusufu hükümdar edendir   aşk.

Bazen cilve eda
Bazen cana feda
Arşa iner çıkar
Söylenen tatlı nida

Naif bir  sesle sevdalanıp alev alev yanan yaprakların,
Susuzluktan çatlayıp pul pul dökülen dudakların, umudu
Her sabah başını döndürüp güneşin doğmasını bekleyen ay çiçeklerinin üstüne yıldırım gibi gelen kıskanç  bulutların arasından çıkıp harmanlanmış
Bir avuç yüreğin tohum filizidir aşk.

Yeter artık

Çok ağladım güldür beni
Ya sev ya vur  öldür beni

Eyyy AŞK

HARUN YILDIRIM