Gönderen Konu: Manastırlı Hilmi Beye Birinci Mektup  (Okunma sayısı 744 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Özgür Kız

  • Özel Üye
  • *
  • İleti: 21541
  • Rep 3950
Manastırlı Hilmi Beye Birinci Mektup
« : Ekim 22, 2018, 01:20:13 ÖS »
Manastırlı Hilmi Beye Birinci Mektup

Bir iz kalsın diye...

Şiir: Edip CANSEVER
Yorum: TILSIM

İşte şu yağmurlar, işte
şu balkon, işte ben
İşte şu begonya, işte yalnızlık
İşte su damlacıkları,
alnımda, kollarımda
İşte yok oluşumdan doğan kent
Hiçbir yere taşmıyorum,
kendime sızıyorum yalnız
Ben dediğim koskocaman bir oyuk
Koltuğun üstünde, aynadaki yansıda
Bir oyuk! sofada, mutfakta, yatağımda
Yaşamayı tersinden kolluyorum sanki
Yetişip öne geçiyorum sık sık. Sözgelimi
Bir iki saatte bitiveriyor bir mevsim
iyi
Bugün pazartesi mi?
kapının, pencerenin durumu
Salıyı gösteriyor.

Salondaki büyük saati sattım
Saatin ölçebileceği
Herhangi bir zaman parçası yok
Gittiği yeri bilmeyen böcekler gibiyim
Bir oyuğa, oyulmuş bir yaşama
Ne gereği var ki saatin
Balkona çıkıyorum sürekli
Yollar yollar yollar
katediyorum sanki böylece
Bir semtin ilk rengini alıyorum
Örneğin Ümraniye'de
bir çay bahçesindeyim
Bazen
Anılardan anılara bir yol
Ve
Anılardan anılara sallanan bahçe
Hangi yaprağı koparsam
son anı avucumda kalıyor
iyi.

Yeniköy'de bir kahve içer
miyiz, dedim bu sabah
Bu sabah bu sabah
Oralı olmadı kimse —pazartesi miydi—
Oyuğumdan çıkmıştım tam,
begonyamsa güller içinde
Nasıl?
Güllerse güller içinde yani
Ve balkon demirinde bir martı. Dedim ki
Deniz şuralarda bir yerde olmalı
Çıt yok evin içinde
Deniz şuralarda bir yerde olmalı
Çıt yok
Sanki dünyadaki bütün
cay ocakları kapalı
Ve göklerden tepelere inen bir sokak
Ya da bir akarsuyum ben
Denizse
şuralarda..
Yok önemi bir iki gün kaldı —martı—
Balkonda
Deniz de öldü sonra, martı da
iyi iyi.

Suyu tutmak gibi bir şeydi hepsi
Günler —seni anımsadığım zaman—
Birden Kurtuluş'tan Taksim'e
giden bir tramvay görüntüsü
Mavi bir elektrik çakımı tellerde
Sanki kar yağıyor da
sürekli, Tepebaşı'ndayız
Karlar gıcırdıyor ayaklarının altında
Besbelli Gümüşsuyu'ndayız,
Rus lokantasındayız
—Ne tuhaf, biz her zaman
her yerdeyiz ikimiz—
Şarap içmişiz, üşüyoruz
Dışarda dünya silinmiş
ikimiz ikimiz ikimiz
Böyle birkaç defa ikimiz
Sonraki bir fotoğrafa dönüşüyor her şey
Nasılsa
Sarı emmiş, mordan çekinmiş,
kahverengi bir fotoğrafa
Sahi, kalınca bir
şeyler giyinmeliyim ben
Üşümüyorum da
Bende herkes var, diyen bir kızın titrek
Sesleri dökülüyor kucağıma
Dudaklarım kan mavisi bugün.

Biz burada iyiyiz, biz burada çok iyiyiz
Biz burada kırk yaşındayız hepimiz
Dördümüz bir kişiyiz de ondan
İçimizden biri uyuyor olsa, falan filan
Onu bekliyoruz bir kişi olmak için
Evet evet, yanılmıyorum ben
Bir iki kişi kaldığımız
zaman yanılabilirim
Doğrusu ya
Yanılmak her şeyi yeniden
görmek gibi bir şey oluyor
Duvardaki vitray, begonya
Begonya, vitray
Kurtuluşla Asmalımescit
birbirine geçiyor
Bir tramvayın durmasıyla
durmaması arasındaki ayrım
Karanfil kokuyorsa biraz
Yeni koparılmış bir demet karanfilim ben
Saçlarım soğuk ve uzun.

Ne diyordum? yağmurlar, evet
Üşümüyorum ürperiyorum sadece
Biçimini zorlayan bir kedi gibi
Dur biraz
Kapı çalındı, hayır, telefon
Telefon kapı telefon
ikisi birden mi yoksa
Yoksa
Ne telefon ne kapı
Bir şimşek sesi hiç olmazsa
O da değil
Ses filan duymadım ki ben
Yuvarlandıkça büyüyen
Bir kartopunun yumuşak sesi mi? belki
iki sesi taşıyan bir ses
Neden olmasın
Biraz önceki gibi
Üstümden biri kalkmıştı —yok canım—
Öyle değil, bir gölgeydi hepsi hepsi
Yer değiştiren gezgin bir gölge
Bahçedeki ceviz ağacından
içeri sürüklenen.
***
bir Edip CANSEVER şiiri
Manastırlı Hilmi Beye Birinci Mektup
 

 

Related Topics

  Konu / Başlatan Yanıt Son İleti
1 Yanıt
2408 Gösterim
Son İleti Mart 25, 2016, 02:38:45 ÖS
Gönderen: вαşκαп
1 Yanıt
1243 Gösterim
Son İleti Kasım 17, 2016, 11:26:33 ÖÖ
Gönderen: Özgür Kız
1 Yanıt
687 Gösterim
Son İleti Eylül 29, 2018, 12:32:25 ÖS
Gönderen: Özgür Kız