»»-(¯`v´¯)-» İslami Dini ve Türk Tarihi »»-(¯`v´¯)-» > ..:: Türk ve İslam Tarihi ve İz Bırakanlar ::..

Anadolu'nun Fethi

(1/1)

Fatih:
“Cihangirliğe giden yol”

Ordu şaha kalkmış önünde sultân,
Serhaddan serhadda bir kutlu sefer,
Bu orduya karşı gelinmez inan!
Duyulur dört yanda gülbank-ı zafer.


Çağlara mahkûm edilemiyen bir hakikat kendisine teşne gönüller bulunca şevk ve heyecan kasırgası içinde kıt'adan kıt'aya, devirden devire aşıp taştı. Onu, içinde bütün derinliğiyle yerleştirip bütün buudları ile kökleştirenler, nesilden nesile, dededen toruna onun uğrunda hep şunu tavsiye ettiler; "Sakın attan inmeyesuz!" Şimdi süklüm püklüm yerde yürüyenleri görünce, şâir kendini tutamaz da: "Hey at sagrığına yapışık doğanın torunu! " deyiverir. Evet "Benim dedelerim hep genç ölmüşlerdir". Çünkü derunlarında hissettikleri lâhuti güzellikleri, onları yerlerinde durdurmuyordu. Murat Hüdavendigârı, Fatihi, Yavuz'u yatağında öldü diyecek bir tarihçi var mıdır? Kanuni eğer yaşlanmış bir padişah ise Zigetvar'da ne işi vardı? Niçin kalbi gurbette, uzak bir toprak parçasının bağrında gömüldü? Yani en yaşlıları bile bıyığı yeni terliyen gençlerden daha genç ve daha enerjik bir şevk ve cezbe içinde sefer sırasında, yani at sırtında canlarını teslim etmişlerdi.

Bir yazımızda Endülüs'ün fethinden kısaca bahsetmiştik. Bu yazımızda da Ana-dolunun kapılarının sonuna kadar açılış destanını belli belirsiz çizgileriyle göstermeye çalışacağız.

ENDÜLÜS VE ANADOLU'NUN FETHİNİN kader çizgilerinde benzerlik yönünden gizli münasebetler vardır: Tank Bin Ziyad'ın 711 de fethine başladığı İspanya'da, Müslüman hâkimiyeti tam 1562 tarihine kadar 851 sene sürdü. Kaderin ne garip cilvesidir ki, Alp Arslan'ın 1071 deki Malazgirt Meydan Muharebeleri ile Anadolunun Türk hükümdarlığı altına girişinin imzalanması ile 1922 de yunanlıların Anadolu'dan sürülüp çıkarılması arasında da 851 sene geçmiştir. İki ayrı ırkın aynı davada gösterdikleri gayret ve hizmetin aynı tarihlerde birbirlerine uygun oluşu tesadüf olmasa gerektir. Böyledaha nice garip tecelliler vardır ki, düşünenler için tarihi hâdiselerin bir kör döğüşü olmadığını gösterir.

Alp Arslan, 1060 da Tuğrul beyin Selçuklu ülkesinin doğu taraflarının tek hakimi oluşu ile vali tayin edilmiştir. Alp Arslan o sıralarda yirmi yedi yaşında, cesur, adil, ve çok iyi huylara sahip bir prens idi. Tuğrul beyin 1063 yılındaki vefatından sonra yerine geçen Süleyman'ın (Alp Arslan'ın kardeşidir) iki aylık hükümdarlığından sonra tahtı terketmesiyle Alp Arslan Rey Şehrine gelerek tahta oturdu. Alp Arslan hükümdar olur olmaz ilk iş olarak 6 Aralık 1063 tarihinde meşhur NİZAMÜL-MÜLK'Ü kendine vezir olarak tayin etti. Alp Arslan, 1066 yılında, Aral gölünün kuzeyinde ve doğusunda bulunan muhtelif türk kavimlerini ve şehirlerini itaat altına almakta iken, devletin batı hududlannda vazifelendirilmiş kumandanlar da daimi şekilde akınlarda bulunarak batı hududlarını hem emniyet altına almaya ve hem de Anadoluya doğru hududları uzatmaya gayret ediyorlardı. Bizans İmparatoru Konstantin Dukas, 1067 yılında ölünce, yerine zevcesi Odokia İmparotoriçe oldu. Kraliçe Odokianın saltanatının ilk yılında Türk Gazileri yeniden Bizans topraklarına hücuma başladılar. Bizans'ın Malatya'da toplanan ordusu, emir Afşin tarafından bozulduktan sonra Türk ordusu Tohma vadisini takip ederek Kayseri'ye kadar yürüyüp şehri zaptetti. Sonra, burada durmayarak Toros dağlarını aşıp Adana ve Seyhan havzasına girdi. Buralarda da oldukça yüklü ganimetler alarak Haleb'e Harek üssüne geri döndü. Türk Akıncılarının bu hareketlerini haber alan Odokia, Türklerin taarruzları karşısında imparatorluğunun kısa bir müddet içinde yıkılacağından korkarak bu hücumları durduracak muktedir bir kumandan aramaya başladı. Bizans zâdegânı içinde evvelce isyan edip sonradan affa uğramış olan Romanos Diyogenos'u buldu. Önce Romanos ile evlenerek onu kendine eş yaptı. Sonra, Romanos'un namına tahttan feragat ederek onu imparator ilan etti. Hakikaten büyük bir asker ve iyi bir teşkilatçı olan Romanos Diyogenos, işe başlar başlamaz önce orduda tenkisat yaptı. Sonra Türk'lerin akınlarına son vermek üzere büyük bir ordu teşkil etmeye başladı.

Romanos Diyagenos, bu hazırlıkları içinde iken 1067 yılının sonlarına doğru Alp Arslan, büyük bir ordu ile batıya doğru gelerek Aras nehrini geçip Gürcistan'a girdi. 1068 yılının başlarında Tiflis şehrine dönerek orada bir camii inşa ettirdi. Kış mevsimi olmasına rağmen akıncılarını her tarafa göndermeye devam etti. Kendisi de o yılki kışın şiddetine aldırmayarak Kars önlerine kadar geldi. Kısa bir mücadeleden sonra şehri zaptetti.

Rum diyarına sefer yapmak Selçuklular için dini ve milli bir gaye olduğundan devamlı akınlar yapılarak batıya ilerlendi. 1071 e kadar bu durum sürdü. Alp Arslan, bir günlük yol kadar uzaklaştığı bir sırada, Bizans İmparatoru Romanos Diyogenos'un Azerbeycan'a gitmek üzere Doğu-Anadolu'ya doğru ilerlediği haberi geldi. Bunun üzerine Alp Arslan, oğlu ile Halep emirini Mısır'ın fethine memur edip 27 Nisan 1071 tarihinde Fırat nehrini geçti. Nehri geçiş esnasında hayvanların çoğu boğuldu. Üstelik ordu, iâşe zorluğu çekiyordu. Bunun üzerine Alp Arslan, Irak, Arap ve Acem askerlerinin muharebe esnasında hafif bir zorluk gördüğünde çabuk dağılma karakterinde olmasından dolayı onları derhal terhis etti. Urfa'dan Musul'a geldiğinde, Bizans ordusunun Malazgirt'i zaptettiğini haber aldı. Hemen harp hazırlıklarına başladı. Bizans İmparatoru, civar şehir ve bölgelere dağılmış kuvvetleri hariç olmak üzere emrindeki yüzbin kişilik kuvvetlerle 23 Ağustos 1071 tarihinde Malazgirt ovasının Zehra denilen yerine gelip konakladı.

Alp Arslan da yanında kardeşi Yakuti, Kutalmış'ın oğulları, büyük ümerasından Sav, Tekin, Sanduk, Afşin, Ahmet Şah, Altuntak, Atsız ve Aksungur beyler başta olmak üzere güzide kumandanları ile birlikte aynı gün Bizans ordusunun karşısına gelip konakladılar.

Halife Kaim Bi'emrillah harbin olacağı 26 Ağustos 1071 Cuma günü bütün ehl-i İslamı Alp Arslanın muzafferiyeti için namazda duaya çağırdı. Aynı gün Alp Arslan sabahleyin, şehid olursa kefeni olmak ü-zere beyaz bir elbise giydi Alp Arslan o sabah şahsi hazırlığını yaptıktan sonra bahadırları önünde tarihçilerin tesbitine göre; "Beylerim! Yiğitlerim! Helâl süt emmiş cümle nefer! Sözüm sizedir. Gördüğünüz gibi şehitlik elbisemi giydim. Nereye düşersem oraya gömersiniz. O zaman Melikşah oğlumuz, elbet başbuğdur. Düşman sayıca üstün. Hem de bilmediğiniz silahlar getirmiş. Cenk, yaman cenk olmalı. Ya gazilik, ya şehidlik... Eğer dönmek isteyen varsa kul hakkını helâl hoş ettik. Vakit tez, yol yakındır. Yiğitlerim! Cümle Nefer! Cenk zamanı göğüs göğüse dövüşmek muradımızdır. Yaylan, okları bırakın gayrı. Er bileğinde yalın kılınç, ecel kararı beter silahtır. Yeter bize. O da yetmezse elbet pençemiz vardır. Hak teala büyük gazamızı mübarek eylesin.."diye hitap ederek askerini büyük bir muharebeye hazırladı.

Ordu İmamı Buharalı Muhammed Bin Abdülmelik, zafer için dua etti. Sonra hep beraber Fetih Suresini okudular.

Alp Arslan, Zehra (Zeho) ovasındaki tepelerin ve dağların muhtelif yerlerine mühim miktardaki süvarilerini pusuya sokmuştu. Selçuklu ordusu, Bizanslılarla uzun müddet savaştıktan sonra plan gereğince yavaş yavaş ric'ata başladı. Bizans ordusu-da onu adım adım takip ediyordu. Bu ric'at esnasında Türk okçuları, Bizans süvarilerini müthiş hırpaladı. Selçuklu Ordusunun piyade kuvvetlerinin ric'atları akşama kadar devam etti Akşam üzerine doğru Bizans ordusunun sağ ve sol cenahlarında bulunan Peçenek ve Oğuz Türkleri, toptan ve birden Alp Arslanın ordusuna iltihak ettiler. Bu hareket, Bizans ordusunun saflarının bozulmasına sebeb oldu. Bizans imparatoru hem karışıklığın önünü almak hem de çok uzaklaştığı ordugâhının Türk Akıncıları tarafından yağma edilmemesi için, odusuna, ağır ağır geri çekilme emri verdi. Fakat geç kaldı. Zira Alp Arslan, Türk'lerin kendi taraflarına geçmesini ve Bizans ordusunun saflannın bozulmasını fırsat bilerek ordugâhından çok uzaklaşan Bizans İmparatorunun geri çekilmesini önlemek için tam zamanında pusuda bekleyen süvari birliklerine hücum emrini verdi. Bu emri alan Türk süvari birlikleri, Rum ordusu üzerine yanlardan ve arkadan atılarak, cenahlar arasındaki irtibatı kesip çevirme harekâtına giriştiler. O zaman Selçuklu Ordusunun merkez kuvveti de Ric'atı terkederek taktik gereğince yalın kılıç Bizans ordusuna ön cepheden taarruza geçtiler. Bu durum karşısında Bizans ordusu bir anda şaşırdı, karıştı ve orduda genel bozgun alâmetleri görülmeye başladı. Bu arada Bizans ordugâhı zabtedildi. Her taraftan çevrilen Bizans İmparatoru Diyogenos, çaresiz kalarak yanında bulunan Rus askerleri ile birlikte mukavemet etti ise de gece yarısına doğru bir köle, tanımadığı Bizans İmparatorunu Alp Arslan'a getirerek teslim etti. Alp Arslan Bizans İmparatoru ile bir anlaşma imzaladıktan sonra, onu serbest bıraktı. Fakat Bizans İmparatorluk tahtına başka bir İmparator çıkmıştı.

Türk Akıncıları karşılarında hiç ciddi kuvvet bulmadan Ege ve Marmara kıyılarına kadar bütün Anadolu'yu zaptettikleri gibi , Orta Asya'dan gelen oğuz kabile ve aşiretlerini de zaptettikleri şehirlere yerleştirerek buraların Türkleşmesine ve İslâmlaşmasına çalıştılar. Alp Arslan Malazgirt meydan muharebesinden bir sene sonra, önce kendisine isyan edip sonradan korkarak isyandan vazgeçen ve kendisine sığınan Bersem Kalesinin kumandanı olan Yusuf tarafından bir münakaşa neticesi hançerlendi (1072). Fakat onun vefatından sonra bu fetih hareketi durmadı. Balkan yarımadasını ve Macaristan'ı içine alarak İslâm Dini'nin Avrupa'da yayılmasına önder olacak

вαşκαп:
Emeğine Yüreğine Sağlık

Özgür Kız:
 eys

Navigasyon

[0] Mesajlar

Beğenirken ederken bir hata oluştu
Beğeniyor...
Tam sürüme git
Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek