»»-(¯`v´¯)-» İslami Dini ve Türk Tarihi »»-(¯`v´¯)-» > ..:: Türk ve İslam Tarihi ve İz Bırakanlar ::..

Fethin İleri Karakolları Zaviyeler

(1/1)

Fatih:
Asırlarca atlarının nallarının bastığı ülkelere adalet, huzur, barış ve insanlık götüren ecdadımızın, kurmuş oldukları sosyal müesseselere baktığımızda, teşkilatçılık ruhunun asırların ötesine nasıl uzandığını hayretle görürüz.

Bunların arasında ZAVİYELER, normal olarak öteki bütün sosyal müesseseler gibi, bulundukları zaman ve mekanın gerektirdiği içtimâi, iktisadi ve dini şartlara bağlı olarak, dinî— tasavvufi fikirlerin yayılması ve yaşanması amacıyla kurulan müesseselerdir. Bu itibarla asıl görevleri, Kuzey Afrika ve hatta Anadolu gibi, ilk devirlerde yeni alınan toprakların iskânını sağlamış olmakla beraber, müslümanlığı ve onun tasavvufunu yaymaktır. Bu yüzdendir ki, şehirlerde olduğu kadar, belki de daha çok yollar üzerinde ve gayr-i meskün yerlerde kurulmuşlardır.

İster Selçuklu ister Osmanlı döneminde olsun, Anadolu’da zaviyelerin kuruluşları incelendiği zaman şu manzara göze çarpmaktadır:

Her hangi bir tarikata bağlı bir şeyh, yanında belli sayıdaki müridiyle ya bir şehir, kasaba ve köyde veya yol üzerinde uygun bir mevkide zaviyesini açmaktadır. Bunun için gerekli yerler şeyh tarafından ya bizzat temin edilmekte, yahutta o yerin hükümdarı, devlet adamı, zenginleri tarafından bağışlanmaktadır. Ayrıca kurulan zaviyeye —eğer şehirde ise— masraflarını karşılamak üzere belli bir miktarda arsa ve emlâkın geliri vakfedilmekte veya devlet hazinesinden tahsisat ayrılmaktadır. Köylerde ve yol üzerinde olan zaviyelerde ise durum daha başkadır. Buralarda kurulan zaviyeler masraflarını kendi üretim güçleriyle karşılıyorlardı. Bu zaviyelerin etrafında târlalar, bahçeler, bağlar ve değirmenler meydana geliyor, hayvan sürüleri besleniyordu. Dervişler hem kendi ihtiyaçlarını, hem de gelip geçen yolcuların masraflarını bizzat kendi emekleriyle karşılıyorlardı.

Anadolu topraklarında zaviyeler konusu Anadolu’nun iskânı Türkleşmesi ve Müs- lümanlaşması konusu ile paraleldir. Bu ülkede zaviyeler ilk devirlerde bir iskan unsuru olmuşlar ve İslâmiyetin yayılmasında en önemli rolü oynamışlardır. Anadolu’da ilk zaviyenin veya zaviyelerin nerede ve ne zaman kurulduğu konusunda kesin bir şey söylemek mümkün görünmemekle beraber bunların askeri fetihlerle birlikte batıya doğru bir yayılış çizgisi tâkip ettikleri kolayca tahmin olunabilir.

Bu derviş ve şeyhlerin Anadolu’yu tercih etmelerinin sebepleri arasında, bu ülkenin cihad ve gazaya elverişli olması kadar, Anadolu Selçuklu hükümdarlarının müsait
davranmalarının da rolü vardır. Anadolu Selçuklu sultanlarının, Büyük Selçuklular gibi Sünniliği tercih etmeleri, ülkenin büyük şehirlerinin ve bu arada Konya’nın sünni tasavvufu yayan zaviyelerle dolmasına sebep oldu. Bu zaviyelerde bazı eserler kaleme alındı ki, bunlar İslâm tasavvufunun en kıymetli örneklerinden olmakta hâlâ devam ederler.

İslam ülkelerinin çeşitli bölgelerinde, hatta kıyıda köşede kalmış köylerinde bile, daha XI. asırdan itibaren açılan bu zaviyeler büyük bir bağlılıkla Sünnilik çerçevesinde din ve tasavvuf alanındaki eğitimlerini sürdürüyor, geniş halk kitlelerinin güvenini kazanarak onları kendilerine çekiyorlardı. Kuzey Afrika’da müslümanlığın en ücra köylere, çöl mıntıkalarının ta içlerine kadar yayılmasında birinci rolü bu müesseseler oynamışlardır. Bu zaviyeler, içinde sadece tasavvufi bir hayat sürdürülen bir yer olmaktan uzak olup, aynı zamanda dini tedrisat yapılan kolej veya medrese niteliğini göstermekteydiler.
Haçlı seferleri sırasında, devamlı maddi ve manevi felâketlere uğrayan ahalide, muhtaç olduğu sükûnu ve buzun bu müesseselerde arıyor ve buluyordu. Anadolu’ya yapılan Moğol saldırıları sırasında halk, güvenlik için yine zaviyelere doluşuyordu. Bu dönemde Mevlevi zaviyelerin büyük fonksiyonu görülmüştür.

Anadolu içlerindeki ve Serhat boylarındaki zaviyeler, fetihlerin motorize güç kaynağı olarak çalışıyor, insanlara ruh ve heyecan aşılıyordu. Zamanla fetihlerin durması, orduların sefere çıkmaması, yeni ülkeler ve insanlarla tanışmaya meftun olan zaviyelerin, fonksiyonunun azalmasına ve ülfete sebep oldu... Ordularının başında sefere çıkmayan ilk hünkâr nasıl ki, Sultan II. Selim ise, İstanbul’da vefat eden ilk padişah da odur. Dışa açılmak ve kendini yenilemek sosyal müesseselerin birinci şartı iken, fetihlerin durmasıyla zaviyelerin içe kapanması, bu müesseselerde duraklamanın sebebi olmuştur.

Selçuklu ve Osmanlı döneminde medreselerin nüfuz edemediği köylerin ve göçebe muhitinin dini ve içtimâi hayatını ayarlama görevini de zaviye ve tekkeler yüklenmişlerdi. Zaviyelerde yapılan ibadetler, heyecanı, doyuruculuğu ve gereğinde musiki eşliğinde yapıldığından, halk için özel bir zevk ve heyecan kaynağı, aynı zamanda da rûhi tatmin vasıtası oluyordu.

Zaviyelerin diğer bir hizmeti de, Anadolu ve Rumeli’nin İslâmlaştırılması sırasında olmuştur. Yeni fethedilen topraklarda müsamahacı ve telifci olmaları sebebiyle, çevrelerine birçok gayrimüslimi cezbeden şeyhler, müslümanlığı çok kolayca kabul ettirebiliyorlardı. Gayri müslimler, ya ateşli ve çoşkun dini ibadetlerin veya din farkı gözetilmeden hastalara ve yoksullara yapılan yardımların etkisiyle müslümanlığı kabul
Ediyordu.İlk devirlerde, özellikle hudut bölgelerinde, Bizans’ın ağır vergilerinden
bıkmış ve ezilmiş ahaliye İslamiyetin bu zaviyelerde popüler şekli çok ilgi çekici geliyordu.

Anadolu içlerinde ve serhat boylarında faaliyet gösteren zaviyeler zamanındaki fikir hareketlerine uygun bir surette, Osmanlı insanının moral cephesini disiplin altına alan ve sosyalleştiren birer kültür ocakları olmuşlardır. O halde ki, Şah İsmail Safevi’ nin kızıl-
başlık telkinlerine sed çeken yine zaviyeler olmuştur. Osmanlı hükümdarlarının takip ettikleri siyaset sayesinde, dervişler ve şeyhler aracılığıyla halkın birliği sağlandığı gibi, diğer beyliklerden kazanılan müslüman ahalinin yeni otoriteye alışmaları kolaylaşmış ve nihayet bunların yanında yeni fethedilen arazilerde, iskân meselesinin çözümüne büyük çapta yardımcı olmuştur. Ayrıca içtimai alanda da büyük hizmetleri oluyordu. Bir defa bedava yeme, içme ve yatmaları sağlandığı gibi seyahat edenlerin ve ticaret yapanların düzenli bir şekilde gidip gelmelerine imkân tanınıyor ve hayatın normal düzende gitmesi sağlanıyordu Bundan başka çevrede yaşayan yoksullara bedava yiyecek veriyorlardı.

Bu itibarla fakir tabaka buralarda kendine bir sığınak bulma imkânını elde ediyordu. Özellikle büyük şehirlerde ve kasabalarda bu durumun daha da iyi teşkilatlandığı ve büyük çaptaki zaviye(imaret)lerin kimsesiz ve yoksulların iaşe ve ibatelerini yüklendikleri anlaşılmaktadır.

Selçuklu ve Osmanlı sultanları ve devlet adamları tarafından yaptırılan bütün bu camı medrese kervansaray ve zaviyelerin çok zengin vakıfları bulunuyordu. Nizamülmülk (1092) fakihlere, ulemaya, imparatorluğun muhtelif yerlerinde, medreseler(Nizamiye Medreseleri) yaptırırken bir yandan da zaviyeler inşa ettirmekte, bu maksatla yılda 600.000 dinâr harcamaktaydı. Buraya kadar kısaca nakledilen bilgilerden anlaşıldığı gibi, XII—XIV. asırlarda Orta-Doğu İslam ülkelerinde gerek devlet otoriteleri, gerekse mahalli zenginler tarafından kurulan bol miktardaki vakıflar sayesinde, bir yandan tarikatların gelişmesi diğer yandan ticaret ve yolculukların rahat ve güvenli bir biçimde yapılması sağlanmış bulunmaktadır. Zaviyelerin Hicri 111 (Miladi 9 ) asrın başlarında ilk büyük mutasavvıflarla beliren bu müessese Müslümanlığın yayılışına paralel olarak batıda Kuzey Afrika ülkelerine doğuda İran üzerinden Orta Asya içlerine kadar sokulmuştur. Çeşitli ülke ve devirlerde değişik isimlerle anılan bu müesseseler, her iki blokta da İslam dini ve tasavvufunun sanki ileri karakol görevini yapmış ve İslâm’ın başarı ile yayılmasına ön ayak olmuştur. Zaviyeler bulundukları yerlerde gerek mimarı yönden gerekse teşkilat ve işleyiş bakımından, mahalli özelliklere göre teferruatta da az çok farklar göstermişlerse de temelde yine aynı yapıyı teşkilatı ve yaşantıyı yansıtan kurumlar olmuşlardır. Osmanlı İmparatorluğundaki zaviyelerin isimlerini saymak bile ciltlerce eser tutar Bu konu apayrı bir araştırma teşkil edecek kadar geniştir. Tarihimizde ihmal edilmiş konulardan biri de, asırlarca insanlığın hizmetinde bulunmuş sosyal müesseslerimizin yeterince araştırılmamış olması, bu yetmiyormuş gibi de maalesef karalanmaya çalışılmasıdır..

1) Ö.L.Barkan “Kolonizatör Türk Dervişleri (makale )Kitap olarak da yayınlandı”
2) Osmanlı Devri Zaviyelerinin Mimar özellikleri Hakkında, Semavi Eyice’nin, “Zaviyeler ve zaviyeli Camiler’ adlı, makalesi, İ.Ü. lktisat Fak. Mecm. 1963.
3) Vakıflar Dergisi s. 12
4)A Gölpınarlı’nın İslam ve Türk illerinde Fütüvvet Teşkilatı ve Kaynakları” İktisat Fak. Mecm. 1-4 1954
5) Osman Turan “Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi” İstanbul 1969
6)İslam Ansiklopedisi MEB yayınları,”Zaviye Maddesi

Özgür Kız:
 eys

вαşκαп:

Navigasyon

[0] Mesajlar

Beğenirken ederken bir hata oluştu
Beğeniyor...
Tam sürüme git
Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek